39/Ne yani çok seviyorsam?

5.1K 428 90
                                    

Gözlerini, yüzümün en karanlık yerlerinde gizliyorum. Kimsenin görmediği çizgilerde. Ettiğim her duanın ardından ellerimi gözlerinin üzerine sürüyorum.

[Tarık Tufan]

***

Gün akşam olduğunda bahçeye kurulan masaya yerleşirken mangalın başındaki babasına takılmadan edemedi Giz. "Yardım lazım mı?"

Yaşlı adam dudağının köşesine sıkıştırdığı sigaradan derin bir nefes alarak homurdandı. "Haydi oradan, hergele." Dikkatini kısa bir süreliğine mangalın üzerindeki etlere yönlendirdikten sonra bakışlarını kaldırarak devam etti. "Senin yaşından çok mangal yakmışlığım var benim."

Giz keyifle sandalyesine yaslanarak annesine yardım eden Dilara'yı seyre dalmışken salata tabağını masaya bırakan Efsa'nın sesiyle toparlandı. "Baba, sana mangal yakmayı mülkiyede mi öğrettiler yoksa?" Adamın kaş çatarak huysuzca homurdandığını fark ederek hızla yanına gitti Efsa. Koluna girerek başını yavaşça adamın omzuna yasladıktan sonra mangalın üzerindeki etlerden küçük bir parçayı alıp ağzına attı. Damağına vuran tat keyifle gözlerini kapatarak iç çekmesine neden olurken afacan bir gülümsemeyle elini havada sallayıp "Gel vatandaş!" diye bağırdı. "Diplomat mangalı bunlar!"

"Zibidi."

Yahya Üstünel'in yanağına koca bir öpücük kondurduktan sonra şımarık bir tavırla omuz silkti Efsa. "Ben de seni seviyorum babacığım."

Sonunda herkes masanın etrafındaki yerini aldığında Dilara'nın kulağına eğilerek "Sıkılmadın, değil mi?" diye sordu. Kadının bir an için nefes almayı bırakarak tutuk bir tavırla başını salladığını fark ettiğinde, gözlerinin etrafını çevreleyen uzun kirpiklerin sırasını dahi takip etmesine neden olan derin bir istekle Dilara'yı seyretti. Eğer bu, baş başa geçirdikleri bir gece olsaydı çöller aşmış bir seyyahın susuzluğuyla kana kana kadının güzelliğini izlemek isterdi. Bakışları etrafına kaydığında oturduğu yerde kıpırdanarak konuyu değiştirdi. "Ne içersin?"

Adamın, masadaki şarap şişesini uzanan kolunu kavrayarak ona engel olurken Nilda ve Yahya Üstünel'e kaçamak bir bakış attı. "İçmeyeyim ben. Annen baban da burada hem."

Giz'in dudakları umursamazca yanaklarının içine kıvrıldı. "Öyle şeylere takılmazlar."

Dilara'nın kaşları şaşkınlığını belirgin kılmak istercesine alnına doğru yükselirken Yahya Üstünel'in davudi sesi aralarına doldu. "Biz bir ufak rakı açarız, değil mi Yusuf?"

"Açarız, baba."

Geçip giden dakikaların sonunda akşam yemeği keyifle sürüp giderken geriden gelen tanıdık ses, masanın ortasına bir bomba bırakılmış kadar büyük bir etkiye sebep oldu. Dilara yutkunarak başını sesin sahibine çevirirken için için başka biriyle göz göze gelmeyi umut ediyordu. Ancak umutları elbette boşa çıkmıştı. Ağırlaşan zaman yeniden eski hızına kavuşurken, masanın etrafında bir dalgalanma hissetti Dilara. Onun dışındaki herkes ilk şaşkınlığını üzerinden atarak toparlanmıştı. Nilda Üstünel'in tedirginliğini perdelemeyi başararak "Elis," diyen sesinin kirpiklerinde şiddetli bir karmaşaya neden olduğunu hissetti Dilara.

Elis'in burada ne işi vardı?

"Hoş geldin, kızım."

"Hoş bulduk, Yahya amca. Nasılsın?"

Aynı anda adamın elini kavrayan eliyle tuttuğu nefesi bıraktı Dilara. Sızlayan ciğerleri bir yara gibi sönerken içine düştüğü durumun rahatsızlığıyla bakışlarını yere indirdi. Acaba Elis burada olduklarını kimden öğrenmişti, Süeda'dan mı? Giz'in iyi olup olmadığını soran sesi, fersah fersah öteden uğuldayarak kulaklarına ulaştı. Buz kesen parmaklarıyla, ruhundaki derin titreyişi kontrol altına almak istercesine masaya tutundu. Günü öyle güzel başlamıştı ki bu şekilde sonlanacak olması kendini kötü hissetmesine neden oluyordu. Derin bir nefes almak için tüm varlığını ortaya koyarak çabaladı. Sonunda sesleri anlamlı cümleler halinde duymaya başladığında dişlerini sıkarak seyiren dudaklarına hakim olmaya çalıştı. Uzaktan bir gülümsemeye benziyor olmalıydı.

Kağıt EvlerWhere stories live. Discover now