7. "Starstruck"

3.1K 150 4
                                    

7.BÖLÜM

Her şey ağır çekime alınmış gibiydi. Kapı yavaşça aralandı ve Harry’nin bakışları Julia’nın üzerinden bana kaydı. Önce ayaklarımdan başlayarak dikkatli bir ifadeyle beni süzerken yüzünde gamzelerini ortaya çıkaran küçük bir tebessüm belirdi. Ona karşılık verebilmek için derin bir nefes alıp dudağımın kenarının kıvrılmasına izin verdim. Ancak o zaman zaten gülümsüyor olduğumu fark edebilmiştim.

“Vay… Canına.” Diye mırıldandı Harry daha çok kendi kendine. Memnun olduğunu belirten ses tonu adeta içimi ısıtmıştı. Ona doğru birkaç adım attım ve tam karşısına geldiğimde duraksadım. “Gidelim mi?”

O sessizlik içinde beni incelerken bende ona bakıyordum. Mavi bir gömlek giymiş ve önden iki düğmesini açık bırakmıştı. Altında her zaman olduğu gibi dar bir pantolon vardı. Normalden çok farklı değildi. Yine kusursuz görünüyordu.

Kollarını bağlayıp başını yana yatırdı. “Bilemiyorum. Bu kıyafetle seni yanımda götürürsem katil olma ihtimalim var.” Yeşil gözleri benimkilerle çakışınca kalbim tekledi. Tam arkamda kıkırdayan kız kardeşimde işimi hiç kolaylaştırmıyordu. Yanaklarımın yanmaya başladığını hissettim ve bakışlarımı aceleyle Julia’ya çevirdim. “10 da evde olurum.” Dedim. Elini boş ver anlamında salladı. “Babamı oyalarım.” Harry’e döndü ve sinsi bir ifadeyle ekledi. “Acele etmeyin. Ah, bana imzalı bir fotoğraf borçlusun.”

Şuan onu öldürmemem için bana mantıklı gelen hiçbir neden yoktu. Yine de kendimi sakin olmaya zorladım ve gözlerimi devirmekle yetindim. Harry duruşunu hiç bozmadan eliyle bana yol verdi. Julia’nın söylediklerini aklıma getirmeye çalıştım. Nazik Ol demişti. Hah! Dizlerimi hafifçe kırarak teşekkür ettikten sonra ilerlemeye başladım. Bu işi yapabileceğime olan inancım gittikçe artıyordu.

Harry arkamdan yaklaşıp belimi tutana kadar…

Bir an için bacaklarımın bağı çözüldü ve orada yığılıp kalacağımı zannettim. Kulağıma doğru eğildi. “Gerçekten… Çok güzel… Görünüyorsun.” Diye fısıldadı. İşte yine o seksi tınıyı kullanmıştı. Bende gömleğinin geri kalan düğmelerini de açma isteği uyandırıyordu. Ah, düşüncelerimin gidişatı beni fena halde endişelendiriyordu.

“Teşekkür ederim.” Demeye çalıştım ama 2 yaşındaki bir çocuktan daha iyi bir iş çıkarabildiğimi sanmıyordum. Nasıl nefes almam gerektiğini bile birkaç saniye düşünmem gerekti. Tanrım… Sıyırıyor muydum? Hiç normal davranmıyordum. Yani hadi ama. Nasıl olurda 17 yıldır düzenli olarak sürekli yaptığım bir şeyi unutabilirdim ki. Dışarda ki havayı içine çek. İçerdekini dışarı ver. Bu kadar işte.

Arabanın önüne geldiğimizde Harry bana küçük bir tebessüm gönderdi ve kapımı açıp binmem için bana yer verdi. Titrememi bastırmak için uğraşarak –ama hiç bir ilerleme kaydedemeyerek- yavaşça koltuğa oturdum. Oda hızlıca yerini aldı.

Kontağı çalıştırırken göz ucuyla bana bakıyordu. Yüzünde ukala bir gülümseme vardı ve kalp atışlarımın bir hızlanıp bir yavaşlamasına neden oluyordu. Sonunda gazı kökledi ve direksiyonu kavrarken başını bana çevirdi. “Aç mısın?” diye sordu. Aç olup olmadığımı hissedemiyordum çünkü midem fena halde bulanıyordu. Ah, Tanrım! 17 yaşıma kadar kimseyle çıkmamamın bir sebebi vardı işte. Lanet olsun! Bu nasıl berbat bir heyecandı böyle?

“Sen… Aç mısın?” sesim titriyordu. Futbol maçları izleyip, erkeklere kafa tutan bir kız nasıl bu hale gelebilmişti? Harry kıkırdadı. “Rahatla biraz Watson. Sadece yemek yiyeceğiz işte. Kafana silah dayanmış gibi görünüyorsun.”

Ukala! Gözlerime bakma Styles. Sakın gözlerime bakma. Ona ters bir cevap verebilmek için döndüm ama düşündüğüm kadar şanslı değildim. Bakışlarım onunkilerle çakıştı ve aklımda söylemeyi planladığım sözler bir anda buharlaştı. Kahrolasıca yeşil gözler beni mahvediyorlardı! “Üzgünüm…” diye mırıldandım. “Biraz gerginim. Sonuçta her gün Harry Styles’l çıkmıyorum.”

The Cheeky Prince (Harry Styles Fanfiction)Where stories live. Discover now