Karınca Paradoksu

3.3K 98 5
                                    

Karınca Paradoksu

Açık arazide bir adam bir çocuğa ders vermektedir:

Adam, kuru toprakta yürüyen irice bir karıncayı işaret etti. “Birkaç metre ileride ölü birçekirge var. Ona gidiyor…” Elini dikine tutarak bir set gibi koydu hayvanın önüne. Karınca anîden durup önüne çıkan engeli algılamaya çalıştı sonra yönünü değiştirdi. “Karınca eğer isteseydi elimi dikine tırmanıp üzerinden aşar istikametini bozmadan devam edebilirdi değil mi?”

Evet,anlamında başını salladı çocuk.

“Zaman-mekân akışını hem bir müdahaleci el, hem de karıncanın o anda verdiği karar değiştirdi. Şimdi tekrar izle…” dedikten sonra yönünü değiştirmiş vaziyette yürümeye devam eden karıncanın önüne bu defa işaretparmağını uzattı. Karınca kısa bir süre ne yapacağını bilmez göründü, ardından yeniden istikametini değiştirdi. “Bu defa daha kolay bir engeldi hâlbuki” dedi Adam.”Demin önünde kocaman bir el vardı, bu defa kolayca aşabileceği bir parmak… Yani engelin cinsi, ebadı ve boyutu fark etmedi onun için, yalnızca engel olarak algıladı. Oysa idrak edebilseydi, parmağımın üzerinden kolayca geçecek, istikametini bozmayacaktı. Karıncanın başlangıçta bir hedefi vardı, artık bu hedeften çok uzaklaştı. Hatta oraya ulaşamayacağı kadar uzaklaştı. Farkındasın değil mi?”

Çocuk, evet, anlamında başını öne salladı.

“Hedefe giden yol zaman olsun, el ise yaşam boyu karşılaşılacak kahrolası engeller… Önce karınca açısından olayı inceleyelim. Karıncanın önüne sonsuz kere engel konarak hedefe ulaşması geciktirilir. Bu da karıncanın hiçbir zaman ölü çekirgeye ulaşamayacağı anlamına gelir. Oysa ölü çekirgeye ulaşması engellere rağmen imkânsız değildir, yalnızca engelin üzerinden aşabileceğini idrak etmesi gerekmektedir. Bu durumda ölü çekirge hem sonsuz uzaklıktadır hem de birkaç adım ötede… Karınca açısından durum böyle; peki ölü çekirgeye giden yol açısından? Yola zaman dediğimizi hatırlayalım… Neden zaman? Çünkü karınca üç boyutlu bir düzlemde yol alırken paradoksu anlayabilmek için dördüncü boyutu yani zamanı da işin içine katmak gerekiyor. Demek ki karınca, önüne konan her engelde yeni bir yol denerken, yol(zaman) sonsuz sayıya ulaşacaktır. Bu da demektir ki karınca, sonsuz sayıda farklı zaman içinde yol almaktadır. Oysa ölü çekirgeye giden yol(zaman) başlangıçta tekti. Engeli atlayabilseydi teklik devam edecekti. Bu durumda zaman akışının tezahürü karıncanın tercihi doğrultusunda hem tektir hem sonsuz sayıdadır…”

İri gözlerini daha da açarak kendisinidinleyen çocuğa, “Karışık ama yine de anlamak zor değil, değil mi?” diye sordu.

O yusyuvarlak sevimli kafa bir kere daha aşağı yukarı hareket etti. Adam ise istikametini değiştirmiş karıncanın önüne yeniden elini koyarak yeni bir engel daha oluşturdu.

“Farkında değil ama işte bu karınca şimdi sonsuz sayıda zaman içinde yol alıyor. Ancak o yalnızca içinde bulunduğu zamanı yaşadığından hep aynı yolda ilerlediğini yani aynı zamanı yaşadığını zannediyor. Karınca açısından bakılınca tek bir zaman, gözlemci açısından sonsuz zaman olduğunu anla.”

Kendisini ilgiyle takip eden çocuk yine başını öne salladı.

“Karınca ve önündeki yol açısından olayı inceledik, her ikisinde de birin ve sonsuzun eşit olduğunu gördük. Madem bir sayısıyla sonsuz sayı birbirine eşit, peki, bu durum engel açısından da geçerli mi bakalım?” dedikten sonra elini karıncanın önünden çekip usulca hayvanı tuttu ve ölü çekirgenin üzerine koydu. “İşte budur, anladın mı?” diye baktı çocuğun gözlerinin içine.

Çocuk heyecanlanmış göründü; “Engel, ne sonsuz oldu ne de bir.”

“Evet, hedefe ulaşmak için yola gerek kalmadı çünkü, dolayısıyla zamana da… O halde, sakın ha inançlarını, sevgilerini ve hayallerini zamana tutsak etme. Yaşam akıp gitmez, sana öyle öğretildiği için akıp gittiğini zannedersin. Doğrusu; zamanın içinde akıp giden insanoğludur. Kolayca aşılacak engellere takılan da…”

http://mehmetmollaosmanoglu.wordpress.com(ALINTIDIR)

Bilim,Bilinç ve ÖtesiWhere stories live. Discover now