1.1

263 10 4
                                    

Mahkemedeydik. O pisliklerin en ağır cezayı alması için babam elinden ne geliyorsa yapıyordu. Ben de bildiğim her şeyi anlatmıştım avukata. Şimdi ailem konuşuyordu. Annemin sesinde gram sevgi yoktu.

"Elbet bir gün yakalanacağımızı biliyordum. Yaptıklarımızın yüzde ellisi açığa çıktı, fakat ben müebbet alacağımızı biliyorum. Bari, yaptığımız her şeyi anlatalım, yarım olmasın. Bari biz yandık, herkes yansın." Merakla bekliyordum, ne pislikler yaptığını. Ve duydukça daha çok midem bulanıyor, daha çok şaşırıyordum.

"Evet, kocam ne kadar asker olsa da uyuşturucu satıyorduk. Ama bunu kimse bilmiyordu, ya da ben öyle sanıyordum. Kaya, her şeyi biliyormuş. Zeki bir adamdı zaten. Bizim ona attığımız iftiralarla 19 yıl yatacaktı ama, bizim attığımız iftiraların yarısından fazlası yalan olduğu kanıtlanınca cezası 5 yıla düştü. Çıkar çıkmaz bizim peşimizde olduğunu bilmiyordum."

Tabii benim peşimde olacaktı, babam.

"İlk kurbanımız, bana emzirme eğitimimi veren Selen Özal'dı. Ona söz verdim oğlu ve kendisi için, ama kendisinin bedeni bile yok ve oğlu başka birine anne diyor."

"Kim?" Dedim Hâkime Hanım.

"Biz tek değildik. Ortaklarımız vardı. Mühür ailesi." Ne? Alper, Alp abi, Ali abi...

Hayır olamazdı. Hayır, hayır. Bu, olamaz.

Alper, olmazdı.

"Biz, Genç ailesinden kızım, Derin, kocam ve bendik. Dicle yoktu." Ablam? Ablam. Ablam... Ablam nasıl bunu yapardı kendine?

Kendimi tutamadım.

"Dicle değil, Deniz!" Annem bana alayla baktı.

"Oo Deniz Hanım, ne çabuk babanıza uyum sağlamışsınız-"

"Susun! Sadece konuşacak olan konuşacak!" Diye bağırdı Hâkime Hanım.

"Herneyse, biz isimlerimizi bile değiştirdik. Benim adım Şengül değil, Nuran. Kocamın ve kızımın ismi aynı. Bide Dicle'nin ismi Deniz." O yüzden babam o videoda anneme Nuran diyordu.

Nasıl yalanlarla dolu bir hayattaydım ben?

"Mühür ailesinden ise sadece Ali ve Alper yoktu. Diğer aile üyeleri vardı. Kızım ve Alp herkese yalan söyledi. 5 senedir sevgili falan değildiler, bizim bağlarımız güçlensin diye evlendiler." Söyleyecek kelime bulamıyordum.

"Diğer yandan Deniz'e gösterdiğim sevgi yalandı. Ona her sever rolü yaptığımda midem bulanıyordu. Deniz de bilir, ne sıklıkla kustuğumu." Bir insan kendinden çıkan bir şeyi nasıl sevmezdi? Nasıl midesi bulanırdı? Rol müydü?

Hayır, hayır. Kabul etmek istemiyorum. Olamaz.

Ağlamıştım. Yanımda duran babam beni göğsüne sarmıştı. Gözlerim hemen hemen benimle aynı durumda olan Alper'i aradı.

Alper, annesi, babası ve Alp'ten uzakta, Ali abinin göğsünde ağlıyordu. Ali abi de gözyaşlarını tutamıyordu.

"Gelelim açıklamadığım 2 şeye." Ne? Daha bitmemiş miydi bu pislikler?

"İlk olarak Alper'in Deniz'i neden öptüğünü açıklayacağım. Alper, Deniz'den 1 yaş büyük olduğu için, denemelerimizi hafiften onda uyguluyorduk. Tabii o bunu bilmiyordu. Düğün günü artık Alper'in vücudu bağımlı olma yolundaydı. Ve kafası pek iyi değildi. Azar, azar verdiğimiz için pek kafa yapmıyordu. Onları sadece Alper'in vücudunun nasıl tepki verdiğine bakmak için dansa kaldırdım. Alper'e baktığımızda bunu başardığımızı anladım. Ama başarımız pek uzun sürmedi. Kendi yaptığımız uyuşturucuları satamadan hapisi boyladık." Alper'e baktım. Ağlayamıyordu bile. Donmuştu. Tepkisizdi. Sanki ölü bir bedenden farksızdı.

"Fakat, bunu hiç Ali'nin üzerinde denemedik. Ailesi onu seviyordu, anlamadığım bir biçimde. Alp ve Derin zaten bağımlıydı." Keşke bu bir rüya olsa.

"Şimdi en bomba ve en şaşırtıcı olanı açıklayacağım, son olarak. Demiştim, hemşire Selen Özal'ın bir oğlu vardı. Şu an kendisi burada olmasa bile oğlu çok yakınımızda," Deyip Alper'e baktı.

"Evet, hemşire Selen Özal'ın oğlu, Alpe- ay pardon, Merih."

Alper, yani Merih artık gerçekten bir ölüden farksızdı. Taş kesilmişti, bembeyaz olmuştu. Ali abi de şoktaydı.

Merih bir hışımla mahkeme salonundan çıkmıştı. Ben de babamın kollarından çıkıp Merih'in peşinden salondan çıktım.

Merih koşuyordu. Bahçeye kadar koştu. Ben daha hızlı koşup kolunu tuttum ve ona sımsıkı sarıldım. O da bunu bekliyormuş gibi bana sımsıkı sarıldı. Ve omzumda ağladı. Bir bank vardı. Merih'i oraya doğru sürdüm. Ve banka oturduk.

"Dicle ben çok kötüyüm." Dedi ve omzumu gözyaşlarıyla  ıslatmaya devam etti. Dicle demişti ama, olsun. Şu an bunu düşünmeyecektim.

Merih'i omuzlarından tutup kaldırdım. Ve onu hiç düşünmeden öptüm. İlk başta afallasa da o da beni öptü. Ve böylece ben ona, o bana aşkını itiraf etmiş oldu.

Babam arabayı sürüyordu, Ali abi önde, biz de Merih ile arkadaydık. Merih başını omzuma yaslamıştı.

Ve biz, ben onu öptükten sonra uzun uzun konuşmuştuk. Evlensek ne güzel olurdu diye hayaller kurmuştuk.

"Abi," Dedi Merih.

"Efendim güzel kardeşim benim." Sesi çatallı çıkıyordu.

"Abi, biz Deniz'le evlenmek istiyoruz."

"Kim?" Dedi Ali abi.

"Nerede?" Dedi babam. Hafiften kıkırdadım.

"Ne duyduysanız o." Dedim. Merih de yüzünü boynuma gömmüştü.

"İkiniz de okumadan olmaz." Dedi babam.

"Tamam babacığım. Biz okuruz da sen bi he de." Merih, boynumda kıkırdadı.

"He kızım he." Dedi babam. Bunu duyunca Merih'in koyu kumral saçlarını koklayıp öptüm.

Uzun bir bölümdü.

Oy vermeyi unutmayın. 💗

Düğüm |  Yarı texting (tamamlandı) Where stories live. Discover now