2. Bölüm "İlk Uyarı: Siyah Kelebeklerin Uğursuzluğu"

50 2 2
                                    

2

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

2. Bölüm "İlk Uyarı: Siyah Kelebeklerin Uğursuzluğu"

🌱

Toprak Krallığın'dan...

Gecenin bir yarısı uyku tutmamış başımı yumuşak yastığımdan kaldırmak zorunda kalmıştım. İçimdeki huzursuzluk gitmek bilmiyordu. Odamdaki gece lambasını yakıp yatağımda oturur pozisyona geldim. Ateş varisinin bir anda ortaya çıkması kafamı gereğinden fazla meşgul ediyordu. Babamın arkasından iş çevirmek istemiyordum ama krallığı yeni bir savaşa da sürüklemeyi hiç istemiyordum. Şimdilik sessiz kalacaktım. Eğer babam ateş varisinin varlığını öğrenecekse de, kendisi öğrenecekti. Bacaklarımı yataktan sarkıtıp ayağıma terliklerimi giydim. Saraydaki ürkütücü sessizliği görmezden gelerek kapımı aralayıp odamdan çıktım. Koridorlardaki lambalar yolumu aydınlatmaya yetiyorlardı. Bazı geceler aldığım nefes az geliyor kendimi terasa atıyordum. Bu saatlerde yıldızlar terasta büyüleyici görünüyordu.

Terasın önüne geldiğimde irkilmeme neden olan bir tıkırtı duydum. Ve bir şeyin kırılma sesi. Gözlerim sesin geldiği yöne çevrildiğinde terasın kapısına iyice yaklaştım. Tanıdık beyaz saçlar ay gibi parlıyorlardı. O hala çok güzeldi. En son onu ne zaman gördüğümü hatırlamıyordum. Tüylerim diken diken olmuştu.
Gözlerimi üzerinden çekemiyordum. O ise ifadesizce yerde parçalara ayrılmış olan bibloya bakıyordu. Dokunuşundan ve sevgisinden mahrum kaldığım kadına koşup sarılmamak için kendimle büyük bir savaş veriyordum. Kimseye gözükmek istemediği için bu saatte buraya geldiğinin bilincindeydim. Belki uzun bir aradan sonra odasından çıkıp buraya gelmişti, ya da her gece bunu yapıyordu. Her ne yapıyorsa ona izin verecek ve karşısına çıkmayacaktım. Adımlarımı geriye atıp sessizce odama doğru geldiğim yoldan yürüdüm.

Odamın kapısını açıp odama geri girdiğimde gördüğüm kişi ile çığlık atacaktım ki, sıcak bir el hızla ağzımı kapattı. Odamın kapısını kapatıp yavaşça elini ağzımdan çekti.

"Sessiz olmalısın prenses. Babanı uyandırmak istemeyiz." Ateş varisi tam karşımda dikiliyordu. Kısa süreli şokumu atlatmış, kaşlarımı saniyesinde çatıp hesap sorar bir ifadeye bürünmüştüm.

"Nasıl geldin sen buraya?"

"Işınlanma büyüleri diye bir şey var prenses..." dedi ciddiyetsiz bir tavırla. Kitaplığıma yaklaşıp en sevdiğim kitabı aldı ve sayfalarını izinsizce karıştırdı. "büyü kitaplarında geçiyor." Alayla verdiği cevaba gözlerimi devirip elindeki kitabımı alıp yerine geri koydum.

"Derdin ne senin?" diye çıkıştım. "Odama girme cesaretinde nasıl bulunabilirsin? Üstelik gecenin bir yarısı! Benim babama yetiştirmeme gerek kalmadan sen kendini bu rahat tavırlarınla öldürteceksin zaten!"

ELEMENTLERİN FISILTISIWhere stories live. Discover now