GİRİŞ

79 4 2
                                    

"Seni sevdiğimi biliyorsun, Meltem!" Karşımdaki adam çıldırmış, yaşadıklarını sitemle yüzüme vuruyordu. Depo gibi bir yerdeydik. Hava soğuktu, ortam küf kokuyordu. Bu acımasız bir yüzleşmeydi.

"Evet biliyordum." Dedim karşımdaki acı çeken adama. "Biliyordum ve bundan tiksiniyordum. Sen ve ben? Komik olma." Dedim alayla. Aramızda yaklaşık beş adımlık mesafe vardı.

"Bu yaptığın acımasızlık Meltem!" Dedi bağırarak. "Sana deli oluyorum, seni çok seviyorum ve karşılıksız sevgi beni de mahvediyor." Aramızdaki beş adımlık mesafeyi iki adımla biraz daha kısalttı. Boylarımız neredeyse eşitti ancak benden bir iki santim daha uzundu, kafamı hafifçe yukarı kaldırdım.

"Bende seni sevmiyorum, Koray. Anlama özürlüsü falan mısın? Sevmiyorum oğlum seni, rahat bırak beni yeter." Dedim acımasızca. Ancak bu bir yüzleşmeydi ve her yüzleşme acımasız olurdu.

"Beni kullandın! Sana olan aşkımı kullandın Meltem! Bir işin oldu, Koray gelir misin, annen hasta oldu koray annem hasta ona gidebilir miyiz ve daha niceleri. Aşkımı kullandın sen be!" Karşımdaki adamın acı çektiği belliydi ama bu benim zerre umrumda değildi.

"Napıyım, enayi olan sensin. Etmeseydin yardım, Allah rızası için bir şey yapmışsın gelip burda kafa si-, neyse."

"Enayiyim öyle mi?" Dedi Koray. "Enayiyim ben doğru; malım, aptalım."
"Evet aptalsın Koray. Sana dedim, seni sevmiyorum dedim, uzak dur benden dedim, dinlemedin. Aşık olmama izin vermedin, sanki evliymişiz gibi her ilişkime burnunu soktun. Ben hayatımı sana göre mi şekillendireceğim ya! Bir sal artık beni!"

"Salıcam, salıcam,"  dedi korkunç bir tınıyla. "Bir daha yüzümü bile görmeyeceksin."

"Ne demek o?" Diye sordum, korku ve şüphenin birleşimi olan o boktan duygu ile beraber. Eli beline gitti, bir silah çıkardı. Gözlerim irileşti. "Ne yaptığını zannediyorsun sen Koray!" Diye haykırdım. Ben bir adım öne çıktığımda o koca bir adımla geri çekildi ve aramızdaki mesafeyi açtı. Silahın emiyet kilidini açıp bana doğrulttu. Tetiğe basarsa ölecektim.

"Seni rahat bırakacağım, öldürerek. Ne beni göreceksin ne de başka birisini." Pis bir şekilde sırıttı, midem bulanmıştı. "Ha bir de öldürdükten sonra cesedinle ne yapacağım bana kalmış."

Midemdeki bulantı artarken, gözlerim her geçen saniye daha çok açılıyordu. Elindeki silahı 1 dakika içinde almazsam, hiç iyi şeyler olmayacaktı. Önce ikna etmeyi deneyecektim.

"Koray, dinle. Konuşalım anlaşalım. Lütfen indir şu silahı ama." Dedim korkuyla. Boğazımda koca bir yumru vardı.
"Konuşulacak bir şey yok." Diyip kestirip attı. Eli silahın tetiğine yaslandığı anda hiç düşünmeden can havliyle öne atladım ve elini yakaladım. Silahı havaya doğrulturken o da direniyordu. Buradan bir kişi sağ çıkacaktı, belliydi.

Silah bir bana dönmeye yelteleniyordu, bir ona. Aramızda git gel yapıyordu. Artık bunun bitmesi gerekiyordu. Bileğini burkarak silahı ona çevirttirdim. Ancak o kolay lokma değildi. Boşlukta kalan eliyle beni yere ittirdi. Kafamı çarpmaktan son anda kurtulmuştum ama silah karşıya düşmüştü.

İkimiz de silaha doğru koştuk ve ben daha şanslı çıktım. Silahı elime alır almaz üzerime çullandı. Namlunun nereye dönük olduğunu bilmiyordum ancak en sonunda  silahın o acı sesi doldurdu kulaklarımı.

İlk birkaç saniye kendimi kontrol ettim, vurulmuş muyum diye. Kan kokusu burnuma dolarken midemin bulantısı artmıştı. Bende bir acı belirtisi yoktu. O an anlamıştım. Evet, Koray bu savaştan ölü çıkan taraf olmuştu. Zorlukla da olsa üzerimden ittirdim Koray'ı, kenara düştü. Nabzını kontrol ettiğimde öldüğünün farkına varmıştım. Her şey için çok geçti, birini öldürmüştüm. Katildim, ellerim kana bulanmıştı.

Sakin kalmalıydım. Düşünme yetimi kaybetmek üzereyken karşı duvarda duran çantamı gördüm. Hemen yanına koşup içinden telefonumu çıkarttım ve Defne'yi aradım.

Telefon ilk çalışta açıldı. "Defne, yardımın lazım. Yeliz'in abisi Koray'ı öldürdüm."



Piyon'un düzenlenmiş versiyonu 1 Mart Cuma günü 1. Bölümü ile yayımda!

MELTEM RÜZGÂRIWhere stories live. Discover now