27.Bölüm: AYNALAR KENTİ

2.9K 418 1.2K
                                    

Merhaba^^ Sessiz bir köşede hikayemize kaldığınız yerden devam edelim✨

Keyifli okumalar minik kabuslarım^^

Bölüme başlamadan önce yıldızı parlatmayı ve satır aralarına çokça yorum yapmayı unutmayın, lütfen.

*
Aynalar Kenti
*

Bir kâbustan uyanır gibi sıçradım yattığım yerden. Başımda hissettiğim acı tüm vücuduma yayılırken kafamın içinde bir ses yankılandı.

"Hatırla..."

Neyi?

Yerimden kalkamadım, yalnızca ağırlaşan gözkapaklarımı açıp başımı yana yatırdım.

Yabancı bir yerdeydim.

Daha önce görmediğim bir odada ve yabancı bir yatakta uyanmanın telaşıyla vücuduma salgılanan adrenalin tüm acılarımı silip attı. Hızla dirseklerimin üzerinde doğrulup merakla odaya bakındım.

İlk dikkatimi çeken şey aynalardı. Odanın birçok yerinde büyüklü küçüklü onlarca ayna vardı ve odayı olduğundan daha geniş gösteriyordu. Odadaki tüm eşyalar gibi duvarlar ve parkelerde de grinin tonları hakimdi. Gökkuşağı Sarayı'ndaki odama kıyasla pencere sayısı çok azdı, üstelik insan diyarındakiler gibi küçük olduklarından bu diyarda görmeye alıştığım devasa pencerelerin sunduğu o ferahlık hissinden uzaktı. Hepsi birleştiğinde oda için kasvetli denilebilirdi ancak genel anlamda sahip olduğu ahenk inkâr edilemezdi.

Üzerimdeki gri örtü odanın renk ağırlığına uygundu. Koyu ve açık tonlarda değişkenlik gösterse de tüm eşyalar gri tonlarındaydı. Antrasit duvarlar, dumanlı yer parkelerinin oluşturduğu kontrası sevmiştim.

Yataktan çıkma isteğiyle ayaklarımı zemine koyduğumda bir ürpertiyle titredim. Nedeni etrafımda bir sürü ayna olması diye düşündüm. Odanın köşesindeki altın varaklarla çevrelenmiş aynanın karşısına geçtiğimde kendimi görebilmenin mutluluğuyla kocaman gülümsedim. Aynanın lanetinden kurtulmuştum nihayet.

Aynada kendimle bakışırken boynumdaki kırmızı taşlı kolye dikkatimi çekti. Yansıyan Ruhlar Vahası'nda verilen kolyeydi ve hâlâ göğsümün üzerinde ağırlık yapıyordu.

Su Lordu'nun gönderdiği bir hediyeydi. Mienas'taki tehlikelerden korunmam için... Varisi olduğum lord beni korumak istiyordu. Başımı iki yana sallayarak orada yaşadığım anıları zihnimden savdım. Hatırlamak istemiyordum çünkü etkisi hâlâ ruhumu kasıp kavuruyordu.

Saçlarımı düzelttikten sonra sol elim istemsizce dudaklarıma gitti. Buz kesmiş parmak uçlarım, dudaklarıma değdiğinde ateşe dokunmuşum gibi anlık bir acıyla irkildim. Dudaklarım öyle sıcaktı ki ateşim olup olmadığını kontrol etmek için alnıma dokundum.

Vücut ısım gayet normalken dudaklarımın sıcaklığına anlam veremedim. Elementlerin gücü yüzünden vücudum dengesizleşmişti son günlerde. Belki bu da onlardan biriydi. En azından ilk günkü gibi kalbimde bir sancı ve ağırlık hissetmiyordum. Kristal Dağ'dan çıktığım gün omuzlarımdan bir güç beni yere doğru itiyor, bir yumruk kalbimi sıkıp nefesimi kesiyormuş gibi hissediyordum.

Hepsi geçmişti.

Üç haftayı aşkın süredir Mienas'ta değildim. Neler olduğunu, yokluğumda neler yaşandığını merak ediyordum. Dışarıdan gelen uğultular, odamın kapısındaki ayak sesleri dikkatimi dağıttı. Nerede olduğumu bilmediğimden odadan çıkmak ya da herhangi biriyle karşılaşmak istemiyordum. Hem yorgundum hem de korkuyordum.

YOZLAŞMIŞ HARABELERWhere stories live. Discover now