0.3

47K 2.4K 210
                                    

Medya : Balın ve Yiğit

Yiğit Koroğlu

Salonda, tekli sarı koltuklardan birine oturmuş, kucağımda korkudan kollarımın arasına sığınan ufak bedeni sakinleştirmeye çalışıyordum. Babam mesleğinin verdiği getiriyle sert ve ürkütücü duruyordu fakat onu tanıyan bir daha kopamazdı. Dışının aksine muhteşem bir yüreği vardı. Gözlerinden Balına bakarken geçen merhamet, dağda terörist temizlerken merhametsiz halinden çok uzaktı.

Atakan abim tıpkı babam gibi dıştan sert duran fakat çocuklara karşı oldukça yumuşak olan bir adamdı. Psikolog olması da onun nasıl hareket edebileceğinde yardımcı oluyordu. Fakat Cihan abim, o tam bir düz duvardı. Dışı neyse içi oydu sertse sert yumuşaksa yumuşaktı. Kapının önünde söylediklerinden sonra babamın kötü bakışlarına maruz kalmış abim tarafından ensesine kusursuz bir şaplak yemişti. Şimdiyse Balının sakinleşmesini bekliyorlardı.

Durumu kavramaya çalışırkenki yüz halleri fazlasıyla komikti fakat gülersem Cihan abimin yediği şaplağı bende yiyebilirdim. “Balın? İyi misin güzelim?” kafasını boynumdan çok kısa bir süre kaldırıp masmavi gözleriyle alık alık baktı. Gözlerindeki hayranlık içimi bir kez daha kıpır kıpır etti. “Öcü” dedi eliyle arkasını işaret ederken. Bana sığınmasının sebebi ilk beni tanıması mıydı bilmiyorum ama muhtemelen sebep bu değildi. Anneme de sığınabilirdi. İlk onu tanımıştı hatta.

“Öcü değil güzelim, bak bu benim babam” babama döndürmeye çalışınca kafasını daha da gömdü göğsüme. Elinde olsa açıp içine saklanacaktı. Haline ufak bir tebessümle karşılık verdim. Daha fazla zorlamadan babama döndüm. Gözleri hala Balının üzerindeydi. “Anlatacak mısınız artık anne?” dedi Atakan abim. Sabırsızca kıpırdandı yerinde. Bir an önce kucağımda ufacık kalmış kız çocuğuyla tanışmak istiyordu belliki.

Annem baştan sonra her şeyi anlatınca, sinirden elleri yumruk olmuş babam gözlerini annemden çekip tekrar Balın'a döndü. “Sebebini bilmiyoruz bu yüzden bırakıp giden kişi hakkında bir şey diyemeyiz. Fakat çocuğun bir an önce karakola götürülmesi gerek, en azından bırakan kişinin neden bıktığını öğreniriz?” dedi onay almak istercesine. Hepimiz bir bir onayladık onu, zaten onaylamamak saçma olurdu. Tişörtümden dolayı hafif açık kalan göğsüme yayılan sıcak nefes, bana daha yeni yeni tanıdığım varlığın gerçekliğini sorgulattı bir kaç saniye. Oyuncak bebek gibiydi, gibisi fazla resmen oyuncak bebekti.

Cam gibi gözleri, altın gibi parlayan kıvır kıvır saçları, sinirlenince çatılan sarının biraz daha koyusu kaşları, cam gibi gözlerini örten sarı kirpikleri, bir şey anlatmak isterken büzüşen dolgun pembe dudakları, yanağındaki iki tane çukuruyla ha bir de utanınca kızaran pamuk yanaklarıyla adeta peri kızı gibiydi. Büyüyünce çok canlar yakacaktı, çok...

“Şimdi geç oldu, yarın gidelim Eray. Hem yavrucak çok huysuz şimdi, biraz dinginleşsin yarın erkenden çıkalım yola.” annem babamdan onay beklerken yüzünden büyük ellerim ipek gibi saçlarına ulaştı. Önce korkar sanmıştım fakat saçlarını okşamaya başlayınca, uykusu geldiği için göğsümde sızıp kalmıştı. “Tamam güzelim, yarın çıkarız yola.” annem gülümseyerek kafasını aşağı yukarı sallayıp ayağa kalktı. “Öyle madem elinizi yüzünüzü yıkayın yemek yiye- aa uyuya kalmış minik bir fare.”

Balını son anda fark eden annem, onu kucağımdan almaya çalışınca vermedim. Nedensiz bir şekilde, kollarımın arasından gitmesini hiç istemiyordum. Çok kısa bir zaman dilimi içerisinde bu ufak bedene kalbim fazla ısınmıştı. “Oğlum versene çocuğu, yatırayım bir yere de alsın uykusunu düzgün.” kızgın gözlerine inat omuzlarımı aşağı yukarı oynattım. Balının omzumu tutan eli gevşemiş ve kucağına düşmüştü. Onu uyandırmamak için sessizce itiraz ettim anneme “Benim yatağımda uyur bırakır gelirim şimdi.”

BalınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin