16.Bölüm

330 19 4
                                    

Eveeet, hikayem 26.000 olmaya az kaldı :')

Ve bunun için çok heyecanlıyım. Tabiki de bunu size borçluyum. Umarım bu bölümü beğenirsiniz KB okuyucuları. Sizi çok seviyorum Tatlı Bela'larım...

İyi Okumalar....

Bölüm şarkısı : Low-Lullaby 

Gözlerimi aralamaya çalıştım. Fakat göz kapaklarım sanki irislerime yapmışmış gibiydi. Her yerim ağrıyordu. Hayır ağrıyor kelimesi az bile kalıyordu. Her yerimi santim bile bırakmadan, ıslak odunlar ile dövmüşlerdi sanki. Uyanık olmama rağmen bilincim halen kapalıydı. Bir şeyleri algılamakta güçlük çekiyordum. 

Yavaş yavaş bilincim açılmaya başladı. Yarım yamalak bile olsa sessizliği bozan uğultular duymaya başladım. Bu uğultular yavaş yavaş baş kaldırıp kendini belli etmeye başlamıştı.

Gözlerimi araladım. Karşıma direk tüm saflığı ile beyaz bir duvar çıktı. Beyaz ne kadar da masum görünüyordu. Fakat bir o kadar da kirliliğini örtecek kadar sinsi, yaşamış...

Başka leyler görmek için kafamı yana doğru çevirdim. Aman Tanrım! Başıma hançerler saplanıyordu sanki. 

"Neredeyim?" dedim başımın ağrısından kaynaklanan bir inilti ile.

Beyaz-krem renginde olan koltukta oturan annem ve babam neredeyse koşar adımlar ile iki yanıma geldiler. Kalkmaya çalışıp, oturur pozisyona gelmeye çalıştığım sırada kolumda olan yara bandını ve yanında oluşan küçük morlukları gördüm.

"İyi misin kızım?" diye sordy babam. Annem aynı sırada gözleri dolmuş bir şekilde saçlarımı hafif hafif okşuyordu.

Biraz fazla sevgi dolu aile tablosuydu. En azından bana göre. Sevmiyordum sevgiyi. Muhtaç değildim. Ya da... sandığımdan daha bir muhtaçtım fakat bazı şeylere bünye alışıyordu. Misal; 'YALNIZLIK'.

"Her yerim feci bir şekilde ağrıyor sadece." deyip başımı ovuşturdum. 

Annem ve babam birbirlerine baktılar. Gözlerindeki endişe beni korkutuyordu. Hayır, Deniz, soğukkanlı olacaksın! Kendi  kendimi teselli etmeye çalışıyordum aslında sadece, bunu biliyordum. Çaresizliğimi örtmenin bir nevi diğer yolu.

Annem elinde montum ve çantam, bana doğru geldi. 

"Hadi, kızım. Ayakkabılarını giy, gidiyoruz." dedi. Babam kalkmam için bana yardım ederken, acı içinde olan bir inilti ile "Kan vermemiz gerekmiyor mu?" dedim. 

Bir yandan montumu giymem için yardım ederken bir yandan da "Sen uyurken gelip tam kan sayımı için kan aldılar." dedi annem.

"A-ama bu çok tehlikeli. Beni uyandırmanız lazımdı. İğne içimde kalabilirdi!" Ardı ardına söylediklerim bitmiyordu. Babam "Olasılıklara değil; olacağa bak, Deniz." dedi.

Hazırlanıp, doktorun olduğu odaya inmek için birkaç kat çıkmak zorunda kaldık. Burnumu dolduran dezenfektan kokusu midemi altını üstüne getirmekten çekinmiyordu. 

"HEMATOLOJİ BÖLÜMÜ"

Bölümün adını söyleyen bir tabela çıkmıştı karşımıza. Bu bölümün adını her gördüğümde midem kasılıyor ve ister istemez ter basıyordum. 

Karanlık BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin