Aşk'a Direniş

Από Jutenya_

3M 159K 185K

Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'... Περισσότερα

Tanıtım
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
Derde Héwí (kuma Derdi)
23. Bölüm
İnstagram Hesabımız
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
31. Bölüm( AŞK'A DİRENİŞ 2)
33. Bölüm (AŞK'A DİRENİŞ 2)
34. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
35. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
36. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
37. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
38. bölüm ( Aşk'a Direniş 2)

32. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)

33.2K 2.5K 1.8K
Από Jutenya_

Evettttt ben biliyorum özlediniz. Fazla özlem tez ayrılık getirir diye çok fazla ara vermiyorum.

Jutenya_ şurayı tıklayarak watpad hesabımı takibe alarak jutenya aşiretime katılabilirsiniz. Sizleri aramızda görmek beni ve jutenya ailemi çok mutlu edecek.

Şimdi buraya uzun bir açıklama yapacağım. Biliyorsunuz kuma kitabı yazıyorum ama kumayı sevmiyorum diye üstüne kuma gelmiş bu durumla yaşamak zorunda kalmış kadınların hayatlarını yok sayamam ben doğuyu, töreyi, aşireti anlatıyorum geçmişte ve maalesef günümüzde bile bu çağ dışı yöntem yokmuş gibi yapamam.

Ben sadece gerçeği yansıtırım kuma masum yada mağdur değildir bunu açık dille yazarım. Benim için ikincinin kadının acısı veya yaşadıkları samimi veya gerçek gelmiyor. Velhasıl birinci kadının acısının yanında bir bardak su gibi geliyor. Gerçi bile isteye kuma olan kadının yaşadığı da beni ilgilendirmez. Ne yazık ki TV ve kitaplarda bu o kadar normalleștirmeye çalışılıyor ki ihanet sanki doğal ve normalmiș gibi lanse ediliyor.

Şehirler de evli erkekler ile birlikte olan kızlar var. Bunun varlığını inkar edemiyoruz. Maalesef ki ailemi seviyorum deyip metres tutan erkek müsvetteleri çok fazla, bunlar yaşadığımız toplumun acı gerçeği. Ama metres yada kuma iyi yada masum değil. Bunu kabul eden kendine ikinci olmayı normal gören bir kadın etik değil bunu açık yüreklilikle belirtirim. Düşünün eşiniz manavdan sebze veya meyve getirmiyor. Başka bir kadın başka bir beden ve ten. Siz ikisinin arasında olanları biliyorsunuz. Hiçbir kadın böyle bir hayatı acıyı hak etmiyor.

İlk eşleri bugüne kadar diğer kurgular da sanki istese gider. Her şeye gücü yeten kadınlar olarak kumayı kabul eden kadınlar gibi tanıdınız. Bu gerçek değil asıl mağdur ilk eşler ben bunu dile getiriyorum. Benim için arada kıyılan nikah veya diğer şeyler olayı değiştirmiyor. Kimse seni eksik görüp eksikliğini tamamlamak için kocanla beraber olamaz. Bunu kendisine hak görümez. Adamın niyeti çocuk ise boşar kadını gider kimden ne yapmak isterse yapar. Lakin üçlü bir hayat bir erkeğin iki kadınla olan ilişkisi bu normal değil. Bu Bi erkeğin hakkı değil ve bunun acısını çeken her zaman ilk kadın.

Yuvası darmadağın oluyor.

Onların ilk eşlerin açısını mücadelesini yansıtırım. İşte o zaman sizler ve okuyan herkes kuma yı aklamaz onların gerçek yüzlerini okur bu düzenin ne kadar rezil bir düzen olduğunun farkındalığına varırlar. Üstüne kuma geldi diye intihar eden veya dermansız hastalıklara düşen bir çok kadın var. Yaşadıkları hayatta her gece yastığa baş koyarken sabaha uyanmamayı dileyenler var. Ve doğuda kuma kadınlar kitaplarda ki gibi değiller. Çoğu bile isteye geliyor.

Yaşı 12 14 arası babasının sattığı kızlar kuma olunca bende açıyorum.

Zorla kuma olan kadın eşine aşık olacağını düşünmüş ondan aşk beklemez,zaten zorla olduysa ihtiyarlamış biri ile evlendirilmiştir. İlk eşi ile güçten düştüğü için almıştır genç kuma arada 30 yaş olur bu okuduğumuz kuma kadınlar kocam bana aşık ol demezler. O adamlara olan nefretleri sevgisizlikleri gözle görülür. Gerçekten o kadar şeye şahit oluyoruz ki ilk kadının acısıyla yanıp kahroluyoruz.

Neyse ben doğru bildiğimi yapmaya çalışıyorum. Bu yolda yanımda olan sizlere desteğinize çok teşekkür ederim.

Keyifli okumalar.

Aşk neydi.

Leyla'ya göre Mecnun.

Mecnuna göre

Sevdiği kadın sırf onunla aynı yatağa girmemek için ilkinde kendisini merdivenden atmış ikincisi de yerde yatmıştı. Ses çıkarmadan odadan çıktı çünkü uyandığında kendisini o yatakta bulması onun için hiç iyi olmayacaktı.

Tabi merdivenleri indiği gibi "Allah seni kahretsin Ağir" diye duyduğu çığlık atıp çarpılan kapı sesini duyması aynı anda oldu. Adımlarını hızlı bir şekilde kapıya çevirip evden çıktı.

Heja'nın sağı solu yoktu ve böyle bir durumda ne yapacağı belli değildi. Arabasına binmeden kırılan pencere sesiyle duraksadı ama arkasını dönmedi. Pencere ve kapılar pervazlı olduğu için o istemediği süreçe dışarı çıkamazdı.

Arabaya binmeden yanında ki adama dönüp "çalışanlara söyleyin ona dikkat etsinler evin içine hiçbir şekilde telefon girmesin. Akşama istediğim şekilde onu hazırlasınlar."

Kafasında kurduklarını hedefleyen bir Ağir vardı.

Artık kimseye göstereceği merhameti yoktu.

Araba çalıştığında cebindeki telefonu çıkarıp kayıtlı numarayı tuşladı ve karşı tarafın" alo "demesiyle" boşanma evraklarını imzalıyorsun seninle hiçbir bağım kalmayacak."

Keje'nin cevap vermesine izin vermeden telefon kapandı...

Bu sefer pes etmeyi yada kimseyi düşünmek istemiyordu. Araba yol alırken o da olacakları ve yapacakları düşünüyordu. Karadağlı'ların sessiz kalmayacağı bir gerçekle karşı karşıyaydı.

Artık sabrı yoktu ondan bir oyunla alınanları geri istiyordu. Kendi hatalarının farkında olsada konu sevdiği kadın olunca gözü kimseyi veya hiçbir şeyi görmüyordu. Arabasını sürüp işlerini halletmek için yola koyuldu malum çok uzun bir süre bu ülkede kalacaktı...

O sırada Amed

Hazar ve Murat delirmek üzereydi. Boran Karadağlı Mirakan konağına gitmiş ve Ferman Mirakan'la karşı karşıya gelmişti. Lakin Ağir'in ne yaptığını nerede olduğundan kimsenin haberi yoktu. Konağa öfkeyle dönüp yukarı çıkıp kendisini odaya kapadı. Pencereden Amed'in izlemeye başladı. Bu konakta doğup bu konakta büyümüştü. Bu şehrin ve konağın her taşını bilirdi lakin şimdi kızı nerede bulamıyordu.

Göğsünü şişirtip hırıltılı bir nefes aldı. Gözünde geçmiş vardı. Bu konakta çok şey yaşamıştı lakin yaşadığı en zor şey Narin'in öldüğü gündü. Onu gömüp geldikten sonra direkt yukarı çıkıp odasına koşmuștu. O an ona sarılsa tüm acıları bitecek gibiydi... Lakin sarılacak bir Narin yoktu artık... Kelimeler kifayetsiz bir şekilde boğazına dizilmiști. Boğazında geçmeyen düğüm düğüm bir acı kırk gün değil kırk yıl geçse geçmeyekti.

Narin beyaz gelinliğiyle melekleri bile kıskandıracak bir şekilde kolunda konağına girmişti. Herkesin gözü ikisinin üstündeydi. Narin o zamanlar baş kaldırıșı isyanlarıyla çevresinde ki birçok ağanın istediği bir kadındı lakin gönlü sadece kendisindeydi.

Karısı o anlarda buruk bir mutluluk yaşıyordu. Çünkü Berfin için üzülüyordu. Mutluluğum hep buruk olacak demişti ve tam anlamıyla hiçbir zaman mutlu olamamıștı.

Bir insanın bir memleketten gitmesi bedenin pes etmesidir... Bir insanın bir insandan gitmesi kalbinin hoşça bırakmak istediği bir ömür için kalbin pes etmesidir... Narin pes etti.

Boran ağa geçmişi hatırladıkça göğsü sıkıșıyordu. Elini göğsüne koyup sıkışan yeri ufalayıp "buraya birse girdin bunada birtek sen inanmadın."diye mırıldandı. Bir inatla başlayan serüvenleri aşkına bir türlü inandıramadığı kadının gidişiyle bitmişti.

Ve kadın giderken öyle kapı pencere kırıp dökmeden sessiz sedasız kimseye veda etmeden gitti.

Bazı haklar ahirete kalıyordu. Orada güçlü olan değil haklı olan kazanacaktı. Narin tüm haklarını kimseye tek helallik vermeden gitti. Arkasında bıraktıklarının omuzlarına çöken ağırlık vebaliydi. Çok fazla çaba sarf etsede çok fazla susmak zorunda kalmıştı. Bazen çığlık atsanda tüm gücünle bağırsanda susarsın. Narin çığlık attığı halde duyulmayandı.

Ömer Mirzan'ın konağa gelmesiyle Boran ağanın bakışlar ona döndü. Karadağlı'lar Narin Hanımın yokluğunu iliklerine kadar hissediyordular.

Ömer Mirza sessizce yukarı çıktı odaya girdiğinde karşısında ki kuzenlerine bakıp aldığı hırıltılı nefesle "yok hiçbir yerde yoklar. Ağir nasıl bir şey yaptı bilmiyorum ama sanki yer yarıldı içine girdiler." yaşadığı isyan sesine yansıyordu.

Hazar oturduğu şark minderinde dizlerine yasladığı elleriyle yüzünü sıvazlayıp "Ağir çok sessizdi altında bir şey çıkacağını tahmin etmemiz gerekiyordu."

"

şuanda ne yapmadığımız değil ne yapmamız gerektiğini konuşmamız gerekiyor."bunu söyleyen Murat'tı, kız kardeşinin ne halde olduğunu bilmemek onun delirmesine nede olacaktı.

Hazar ayağa kalkıp" peki ne yapacağız böyle elimiz kolumuz bağlı bir şekilde bekleyecekmiyiz? "

Ömer Mirza iki kuzenine üzülerek baktı. Biri sevdiği kadın için endişelenirken diğeri kardeşi için endişeleniyordu. Ellerini  yolmak ister gibi saçlarından geçirip" büyük ihtimalle sahte kimlik sahte pasaport kullandı. Onun ülkede olabilme ihtimalini düşünmüyorum."

Hazar ve Murat ona döndüğünde" hangi isim veya ona sahte pasaportları düzenleyeni bulursak hangi ülkede olduklarını rahatlıkla buluruz."

Bulmaları gerekiyordu. Yoksa kafayı yiyeceklerdi.

Hazar  bakışlarını onlardan alıp pencereye döndü. Bakışları avluyu bulduğunda gözlerinin önüne geçmiş sanki bunu bekliyor gibi yavaş yavaş serilmeye başladı. Sevdiği yüreğine düştüğünde küçücüktü. Öyle ya burada amca kızları amca oğullarının kaderi gibi görüldü. Daha küçük yaşta bir birlerine yakıştırma başlardı. Onda da öyle olmuştu. Önce babaannesinin o kız gelinin olacak söylemleriyle bakış açısı değişmiști. Daha sonra kendisini sorgulamlar acaba aşk değil mi? Hayatını mahveder miyim?

Gibi... Gibi sorular. Daha sonra ondan ilk uzaklaştığı anda nefes alamıyor gibiydi. Attığı her adamın sonrası Heja'ya çıkıyordu. Ortaokul da bir yıl lise bir yıl sınıf tekrarı daha sonra babasının aklını başına al okulunu oku Heja'yı senden alacak olan yok... Ama en büyük korkusu daha sonra başına gelmişti. Ağir onu ondan almıştı. Varsın mutlu olsun deyip ben hasret kalır sevdamı içime gider demişti velhasıl kelam içinde ki yangında hiç durmamıştı. Başkasının kadını oldu... Sevmek sana yakışmaz diye kendisine verdiği telkinlerin haddi hesabı yoktu fakat sanki bir kulağı duyur bir kulağı ișitmiyordu. Kalbe söz geçirmez kimin haddindeyki o başarsın.

Heja daha ondört yaşındayken okul çıkışı onu bulamadığın da tedirgin olmuştu. Önce Murat'ı arayıp eve dönüp dönmediği sormuş sonra da Amed'in taş sokaklarında onu aramaya başlamıștı. Bulamayınca da mecbur konağa... Narin Hanım da onun gibi tedirgindi. Aradan geçen birkaç saat sonra Heja üstü başı dağılmış çamur içinde çantasını arkasında sürükleyerek giriş yaptı. O anki korkusu şimdi hatırladığı dudaklarında tebessüm değildi. Babası Fırat bey kardeşi Adar'ı kolundan sürükleyerek getirdiğinde olanları tahmin etmek zor değildi. Adar kavgaya gidince erkek Fatma Heja'da kuzenimin yanında olacağım deyip arkasına takılmıș ikisi de dayak yiyip eve dönmüşlerdi. Tabi ikisi burnu yere döşse almayacak bir tavırla karşı tarafın çokluğu onlardan büyük oluşunu ileri sürüp pişman olmadıklarını söylemişlerdi. Günlerce Murat'ın dalga konusu olunca Heja ve Adar bir çete gibi onları dövenleri tek tek yakalayıp dövmüşlerdi. Savunmaları da şerefsizle dayak yedik şerefimizle onları dövdüktü. Daha sonra Narin Hanımın araya girmesiyle  sorun çözülmüştü...lakin Adar ve Heja bir hafta bize destek çıkmadınız deyip bu sefer Murat ve kendisiyle konuşmamıșlardı. Heja 18 yaşına girmeden önce hemen hemen her anıları birbiriyleydi. Onun tek duası devamında da her anlarının yan yana olmasıydı lakin kader insana göre ișlemiyordu. Narin Hanım idealist bir kadındı. Kızımın önceliği okul dediğin de o da onu haklı bulmuş onsekiz yaşına kadar sevdiği kıza açılmama kararı almıştı. Yobaz bir zihniyete sahip değildi.

Hazar derin düşünceler içindeydi. Ondan yitip gidenler... Şimdi bir daha asla kaldıramadığı acılar. Onun Heja'sız aldığı nefes daldığı derinliklere yetmiyordu. İçinde Rabbim ya onu bana geri ver yada dayanmam için güç, eğer ki onsuz bir kader yazdıysan bu genç yaşta al canımı.

İçten bir yakarış, içten bir dua...

Hem aşk neydi.

Hazar onsuzlukla kavrulmuştu. Sevda acısını bir kere tatmış adamdı. Bir daha kaldıramazdı. Buraya dönüş amacı Heja'ydı. Aylar önce amcası ve babasıyla olan konuşmasını hatırlayınca kaşlarını çattı. Ona Heja dul çocuğu olmuyor. Eğer onunla evlenmek gibi bir niyetin varsa vazgeç... Vazgeç dile nasılda kolay dökülüyordu... Hem vazgeçmek öyle kolay mıydı?

Hazar'da vazgeçecek yürek yoktu. O acının küllerinde yanıp kavulduktan sonra bir daha kaldıramazdı.

O sevdiği kadınla uyuyup onunla uyandığı bir ömür istiyordu. Artık tüm duaları sevdasının ziyan olmaması içindi.

Kalbi sevdiği kadına mahkumdu. Düşünceler içinde dalmışken gelen telefon sesiyle kaşlarını çattı. Telefonu açıp kulağına götürdüğünde telefonda ki ses "Ağir ve Heja'nın nerede olduğunu bilmiyorum ama onların hangi isimlerle yurtdıșına çıktığını biliyorum."

Telefonda ki nefret ettiği biri olsada bugün ona nefes olmuştu.

*
*
*
O Sıra da İran

Ağir akşama kadar olduğu ülkeye uyum sağlamak için görüşmeler yapmıştı. Çevresi geniş sağlam dostlukları olan biriydi. Durumu iyi olsada öyle evde oturup saklanacak biri değildi. Gerçi bulunması  zordu ama imkansız değildi.

Tabi en kısa zamanda imkansız hale getirecekti.

Eve doğru yol alırken koltuğa indirdiği çiçek buketine baktı ve geçmişi düşündü. Maziyi... Heja'sını onunla geçirdiği mutlu anları, daha kuma gibi bir saçmalığın olmadığı vakitler. Konağa mutlulukla giderdi. Bazen sırf karısını kızdırmak için geç kalır. Heja'nın sinirle onu sorgulayan tavrına eğlenerek takılırdı. Bazen kıskanırdı. Onu herkesten her şeyden kıskanırdı. Heja'da onu kıskanırdı. Giydiği gömleğe takım elbiseye karışırdı. Üstündekini değiştirtip işe gönderilișlerdi azımsanacak gibi değildi.

Şuanda geçmişine hasretti ve geleceğinin sevdiği kadınla olmasını istiyordu. Asi sevdası ilk gün gibiydi. Karadağlı konağından çıkarken tek bir göz yaşı dökmemiști. Kendisinden gittiği gün dökmediği gibi... Şimdi düşünüyordu da hak etmişti. Öyle böyle değil saçma sapan fikirlere kapılmıștı.

Pişman mıydı?

İliklerine kadar pişmandı.

Kendisini istemese bile yan yana aynı ortamda nefes almaları yeterliydi. Bugün bu hasreti bitirmek istiyordu. Bunun için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı lakin sevdası geçi gibi inatçıydı. Zaza damarı kabarıktı. Düğün yapmak istediğin de aileme nisbetmi yapıyorsun deyip karşı durmuş üstüne ne ellerine kına yakmış nede gelinlik giymişti.

Ağir hatırladığı detayla kașlarını çattı. Kendisine gelirken kına yakmamıștı lakin giderken kına yakmıștı. Burnundan solar bir şekilde yüzünü sıvazladı. And içmişti hem eline kına yakacak hem de gelinlik giydirecekti. Düşünceler içinde eve geldi. Akşam olmak üzereydi. Onu kapıda korumalar karşıladı. Dudakları kenara kıvrıldı. Bu sefer yanlış yapmayacaktı.

Çiçek buketini alıp arabadan çıktı. Bakışlarını bahçeye çevirdiğinde nikah için hazırlanan masa yüzünde tebessüme neden oluyordu. Kısa bir süre sonra olacaklar düşününce keyfi yerine geldi. Elini takım elbisesinin cebine koyup ıslık çalarak ilerledi. Yanında ki adama dönüp "her şey istediğim gibi eksiksiz hazırlandı mı?"

"Evet efendim siz hazır olduğunuzda nikah kıyılacak."

Ağir duyduklarıyla arkasını dönüp ıslık çalarak merdivenleri çıkıp eve girdi. Yukarı çıktığında gönderdiği kadınlardan biri telaşlı bir şekilde kapının önünde duruyordu. Kaşlarını çatıp ona doğru ilerlediğinde çalışan kadın ellerini bir birine sürtüp " hoş geldiniz."

"gelin hanım hazır mı?"

"hazırlanıyor birazdan biter."

Kadının söyledikleriyle kaşlarını çattı. Heja'nın kolay kolay kabul etmesini beklemiyordu. Hatta hazırlan demesine rağmen tereddüt yaşamıştı. Elini kapı kuluna attığında çalışan kadın onu durdurup "gelini nikahtan önce görmek uğursuzluk getirir."

Ağir'in şaşkın bakışlarıyla "efendim biz sizin hazırlanmanız için eşyalarınızı yan odaya bıraktık."

Ağir kısa bir süre düşünüp "tamam çok uzamasın."dedi ve elinde çiçek buketiyle yan odaya geçti.

Kapıda bekleyen çalışan içeri girip" Ağir bey yan tarafa geçti."

Heja aynada ki görüntüsüne bakıp" Ben hazırım ama biraz beklesin."

Odada ki kuaför salonu ve diğerleri yüzlerini asıp" sonunda kovulacağız."

Heja aynada ki görüntüsünden memnun bir şekilde" korkmayın ben istedim sizde emrimi yerine getirdiniz. Kovulmanıza asla izin vermem."

Yarım saat gibi bir süre sonra kapı çalındı. Heja'yı hazırlamak için gelenlerden biri gidip kapıyı araladı. Kafasını kapıdan çıkartıp elini uzattı. Ağir'in anlamsız bakışlarıyla" damat bey bahşişimi vermeden gelini göremezsiniz"

Sesli bir nefes aldı ve cebinden bir deste parayı çıkarıp kapıdan uzattı. Genç kız parayı alıp "hazırlanması daha bitmedi siz inin o aşağı inermiș."

Ağir bir şeylerin döndüğünü düşünüyordu ve gittikçe yanılmadığını düşünüyordu. Elini kapıya attığında "Ağir hazırlanmayı gönderdiğin kadınlar işlerinden olmasınlar diye kabul ettim. Sende fazla sorgulama kaçacak imkanım yok daha fazla zorlama."

Kendi kendi bitecek az kaldı dedi ve elinde ki çiçek buketiyle arkasını dönüp aşağı indi.

Çalışan kız arkasını döndüğünde Heja gülümsüyordu...

Ağir elinde ki çiçek buketiyle aşağı indi. Her şey hazırdı. Şimdilik sadece nikah ama ortalık durulduğunda allı şallı bir düğün.

Normalde nikahın konsoloslukta olması gerekiyordu. Fakat aylarca yaptığı hazırlıklar sayesinde şimdi her şey istediği gibi ilerliyordu. Burada birçok dostu vardı ve Heja'da çoğunu tanıyordu.

Ağir İran'daki ki dostlarıyla sohbet ederken seslerin kesilmesiyle etrafına bakındı. Bahçede sadece onbeș tane konuğu vardı. Hepsinin bakışları aynı yöndeydi. Gözlerini yumdu ve arkasını döndü.

Gözlerini açtığında gördüğü manzarayla yüzünü buruşturdu. Bunu tahmin etmesi gerekiyordu. Gözlerini yumdu. Hırıltılı bir nefes alıp sakinleşmeyi bekledi.
Yüzünde sahte bir gülümsemeyle ilerledi.

Heja giydiği simsiyah gelinlik ve yüzüne örttüğü siyah duvakla merdivenleri iniyordu. Bahçede olanlar konuklar gibi Ağir'de şaşkındı. Son basamakta elini Heja'ya uzattı. Heja gülümseyip elini itti ve gelinliğin eteklerini tutup onlar için hazırlanan yere  ilerledi.

Ağir yüzünü sıvazlayıp onu kolundan tuttu. Sabrı gittikçe taşıyordu. Elinde ki buketi ona uzatıp "sabrımın son demleri bu şekilde devam etki yapacaklarımdan ben sorumlu olmayayım."

Heja bakışlarını koluna çevirdi lakin onun uzattığı buketi de almadı. Ağir daha fazla dayanamacağını anlayıp çiçek buketini onun eline tutușrup koluna girdi ve yürümeye başladı.

Nikahları için hazırlanan yere geldiklerinde Ağir onu yerde ki mindere oturmasına yardım edip kendide yanına oturdu. İran Türkiye gibi değildi. Heja bunun bilincindeydi. İran'daki bir erkek kadının rızasını almadan dört kadınla nikahlanabilirdi. Bir kadının boşanma hakkı yoktu. Bir erkek istemediği sürece bırak boşanmayı öyle bir talepte dahi bulunamaz mahkeme başvurusu yapamazdı.

Tabi nikahları kendi ülkelerinde ki gibi olacaktı. Yani Ağir o şekil de planmıștı. Önce dini nikah.

Hocanın onlara dönen bakışları sordukları sorulardan sonra "ettin mi?" demesiyle Heja Ağir'e dönüp "hayır" dedi.

Ağir şaşkındı.

Tabi orada ki dostlarıda... Hoca genzini temizleyip "kızım iyi düşün... Berat oğlu Ağir'i kocan olarak kabul ettin mi?"

Ağir'in gözleri ateş püskürtüyordu. Heja yakıyordu. Bakışlarını Ağir'in gözlerinden çekmeden "kıyamet kopsa iki cihan yanyana gelse yinede Ağir'i kocam olarak kabul etmem."

Ağir'in öfkeyle onu kolundan tutup ayağa kaldırmasını sıkılan koluna hiçbir şeye bakmadı. Bakışları sadece Ağir'in gözlerindeydi. Tek eliyle yüzünde ki duvağı kaldırıp "seninle evleneceğime ölmeyi yeğlerim."

Ağir'in "Heja" diye kükremesi onda korku yaratmadı. Ağir'in eline tutuşturduğu beyaz aralarına gelincik serpiltilmiș buketi yere fırlatıp "Heja ne" diye bağırdı.

Onun göğsünden itti lakin bir kolunu tuttuğu için pek işe yaramadı. Dişlerini sıkıp "sen başkasıyla nikahlı değilmisin. Geçen sene Keje'yi bu senede benimi kuma alıyorsun."

Ağir'in "Hejaaaa" diye uzatarak bağırmasıyla "ne Heja!Ne!"

Elini kolunda ki elinin üzerine atıp "çocuğu olmuyor diye üstüne kuma getirdiğin Heja... Şimdi mi değerli oldu."

Ağir duyduklarının gerçekliğiyle sarsıldı. Heja ayağıyla yerdeki buketi dağıtıp "bir gelincikle aklını aldığın Heja değil mi?"

Ağir'in bakışları yerde ki gelincik çiçeklerine gittiğinde Heja ayağıyka onları ezip "bu çiçekler gibi ayağının altında ezip gözlerinin önünde kumaya gittiğin Heja'mı!"

Ağir "sakın ol" dedi lakin Heja sskin olacak gibi değildi. Kolunu onun elinden kurtarıp "bu seferde çocuğu nasıl olsa olmuyor dur kuma yapayım dedim herhalde."

Elini kaldırıp işaret parmağını sallayarak "sana bizden olmaz dedim. Bittik sen bitirdin dedim. Bana bu eziyeti niye çektiriyorsun."

Ağir yeter artık deyip onu sımsıkı sarıp sarmalamak istiyordu. Ama Heja bırakıp sarılmasını bakmaya bile tahammül edemiyordu. Eliyle üstünde ki gelinliği gösterip "bak beğendinmi?"

Ağir gözlerini kısıp dişlerinin arasında tıslar bir şekilde "tabiki beğenmedim ama sen giydin diye sesimi çıkarmadım."

Yalandı... Siyah gelinliğin içinde bile çok güzeldi.

Kuruyan dudaklarını ıslatıp "oysa senin için giydim ve bunun için çok uğraştım."

Kahkaha atıp "senin için beyaz gelinlik giyen biri vardı. Benim giymem saçmalalık olurdu. Ama sen çok düşüncesiz çıktın. Hepsini beyaz göndermişsin. Gelinliği boyatmam baya zamanı aldım. Yazık kapıda bekledin."

İkisinin nefreti öfkesi bir birineydi. Karşılarında ki çifti tanıyan insanlar ikisinin bu hallerini şaşkınlıkla izliyorlardı. Ağir bir adım ona doğru ilerleyip" nikahta evet  diyen sen olmadıktan sonra bir başkasının giydiği beyaz benim için ölümdür."

Heja dudaklarını büzüp" hiçte ölüye benzemiyorsun. Tıpkı o zaman gibisin ama üzgünüm ben yanında mutlulukla oturan Keje değilim."

Ağir'in sabrı taşıyordu. Gözlerini kısıp" kim olduğunu biliyorum."

"ben senin gözünde kimim Ağir. Zira sana bakınca kendimi tanıyamıyorum."

"sen benim aşık olduğum kadınsın."

"ama sen başkasının kocasısın. Evli adamlara ilgi duymuyorum. Biliyorum ihanet senin için sorun değil ama ben benliğime ihanet edemem."

Ağir zihninde olanları bir şekilde düşünüyordu. Sabrı yoktu demleri bile aşmıştı.

Elini beline koyup "Heja bende senden başka kimseyi istemedim ama oldu. Sabrımı sınama otur nikahımız kıyılsın."

Heja oturup çocukları gibi ağlamak istiyordu. Yüzüne düşen saçlarını kenara verdiğinde Ağir'in bakışları ondaydı. Siyah gelinliğin için de bile bir melek gibiydi. Dudakların da koyu kırmızı bir ruj vardı. Kırmızının her tonu tenine farklı yakışıyordu. Heja bir adım ona yaklaşıp işaret parmağıyla göğsüne vurup "Ağir dünyada tek erkek sen kalsan yine de o nikaha evet demem."

Ağir onu kendisine çekip "peki ailenle tüm erkekleri öldürürüm desem"

Heja'nın gözleri irice açıldı.

Yapabilir miydi???

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

Vurgun Από Hope

Ρομαντική

5M 195K 73
Sevdaya tutulmuş iki yüreğin hikayesi.
807K 45.4K 37
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
647K 40K 38
• Ölümü göğsünde avutan bir kadının, ölüm kokan adamın parmak uçlarında taşıdığı ölümü sobelemesinin hikâyesi. •
863K 36.5K 26
Abimin arkadaşı akımını abimin arkadaşına uyguladım. Yaparken aklımdan geçen tek şey sürekli okuduğum kitaplardaki gibi olacak değil ya; Ayrıca tek b...