Karanlık • [b×b]

mavigollge

2M 164K 86.3K

[Tamamlandı] Ayaz, yıllardır tek başına yaşayan, kendi halinde bir adamdı. Şimdiyse karşısında bir ay boyunca... Еще

-1- Tanışma
-2- Yakışıklı
-3- Kıskanç
-4- Kaza
-5- Banyo
-6- Çorba
-7- Kütüphane
-8- Yemek
-9- Dalga
-10- Market
-11- Kayıp
-12- Vicdan
-13- Hazırlık
-14- Hayal
-15- Davet P1
-16- Davet P2
-17- Yardım
-18- Heyecan
-19- Dilek
-20- Öpücük
-21- Ateş
-22- Trip
-23- Kahvaltı
-24- Farklı Duygular
-25- Utangaç
-26- Benimki
-27- Sabır
-28- Veda
-29- Hüzün
-30- Özledim
-31- Kahraman
-32- Şefkat
-33- Sevgilim
-34- Kontrol
-35- Yolculuk
-36- Tatil
-37- Bar
-38- Yalnız
-39- Gönül Almak
-40- Telefon
-41- Bebek
-42- En Değerlim
-44- İstek
-45- Tüm Kalbimle
-46- Gergin
-47- Civciv
-48- Planlar
-49- Hayallerimden Güzel
-50- Sevimli
-51- Bambaşka Dokunuşlar
-52- Gökkuşağı
FİNAL

-43- Hissetmek

31.2K 2.2K 693
mavigollge

-Yankı-

Parmaklarımın altındaki yumuşak yanağını kavrayıp dudaklarımı bastırdım. Onu öpmek dünyanın en heyecan verici ve en güzel şeylerinden biriydi. Çoğu sabah güneş ışınlarını hissederek ondan önce uyanıyor, sonra tekrar uyuyakalıyordum. Bu sabah böyle olmasını istemediğim için dirseğimin üzerinde doğrularak iki yanımı da kontrol ettim. Sanırım yataktan kalkmadan önce yapmak istediğim bir şey vardı.

Elimi tekrardan Ayaz'ın yüzüne getirip saçlarından başlayarak alnına doğru indirdim. Kaşlarına hafifçe dokunarak gözlerine kadar geldim ama uyanmaması için dokunmadım. Burnunun üstünden dudağına indiğimde beni öptüğü anlar canlanıyordu zihnimde. Son olarak çenesini kavrayıp daha fazla rahatsız etmemek adına elimi çektim.

Yüzü çok orantılıydı, bunu anlayabiliyordum. Kesinlikle düzgün bir burnu vardı. Eğer dudakları hissettirdiği kadar dolgunsa, gözlerinin de mavi olduğunu düşünürsek...yakışıklıydı. Çok yakışıklıydı hem de. İlk geldiğimde ona nasıl göründüğünü sormuştum ve kendini beğenmediğini söylemişti.  İyice meraklandığım için Nilay'la yalnız kaldığımızda uzun uzun anlatmasını istemiştim ve dış görünüşü hakkında tek bir kötü şey bile söylememişti.

Bastonumun yardımıyla merdivenlere kadar gelip tek tek indim basamakları. Küçüklüğümden beri korkulu rüyam olan bu basamaklardan artık korkmuyordum. Bu eve tamamen alışmıştım, kendi başıma her şeyi  halledebiliyordum.

Mutfağa girdiğimde elimle masayı yoklayıp bastonumu kenara bıraktım. Tezgaha tutunarak musluğa kadar yaklaştım. Yapmam gereken şey çok basitti...yapabilirdim. Sadece Ayaz sürekli yerlerini değiştirdiği için eşyaları bulmam zor oluyordu.

Musluğa dokunduktan sonra doğru hizada olduğuma kanaat getirip az uzağındaki ocağı yokladım. Çaydanlığı kulpundan kavrayıp musluğa yaklaştırdım ve tam altına tuttuğumdan emin olduktan sonra içine suyu doldurdum.

Ocağın düğmesini çevirip havadan olacak şekilde üzerinde gezdirdim elimi.  Tenime işleyen ısıyı hissedince çaydanlığı üstüne bırakıp geri çekildim. Ah...bu masanın tezgaha yakın olduğunu her seferinde unutuyordum. Yine ayağımı çarpmıştım.

"Yankı."

"Ayaz..." sesinden ne tarafta olduğunu algılayabilsem bile istemsizce etrafıma bakındım. Arkamdaki masaya tutunduğum sırada yanıma kadar gelmiş, tam önümde durmuştu.

"Napıyorsun sen burada?"

"Sana kahvaltı hazırlıyordum."

"Bana kahvaltı-" duraksadı, neden sözünü yarıda bıraktığını bilmiyordum ama ona güzel gözükebilmek için aceleyle saçlarımı karıştırdım. Nasıl olduklarını görmeyeli uzun zaman olmuştu ama Ayaz gibi biri beni sevdiğine göre çok da kötü olmamalıydı. "Ocakla uğraşmak yoktu, söylemiştim." katı sesinin hemen ardından bir şeyler yaptı, yanlış yere mi koymuştum acaba? İmkanı yoktu...ısıyı hissettiğim yere bırakmıştım.

"Dikkatli oluyorum."

"Aynı şeyleri tekrar etmeyeceğim Yankı, bunlarla uğraşmak yasak." kollarını belimde hissedince heyecanla nefesimi tuttum. Gelecek hamleyi tahmin edebiliyordum ki öyle de oldu. Beni kaldırıp masanın üstüne oturttuktan sonra bacaklarımın arasına girdi.

Kollarımı boynuna çıkartıp kokusunu yakından hissetmeye çalışırken "Neden uyandın?" diye sordum. Uyandığında güzel bir sofra görsün istemiştim.

"Yanımdan gittiğini fark ettim." önce burnunu sonra da dudaklarını boynumda hissedince istemsizce geriye kaçmaya çalıştım. Dokunuşları, dudakları o kadar muhteşem hissettiriyordu ki bazen nasıl tepki vereceğimi şaşırıyordum. "Mis gibisin mis..." bu sözü ondan duymaya alışmıştım, gerçekten öyle olup olmadığım konusundaysa endişelerim vardı.

"Ayaz." ona ismiyle hitap etmektense, 'aşkım' demek, 'sevgilim' demek, ya da durmadan 'Seni seviyorum demek istiyordum. İçime sığmıyordu... "Dün gece neden o kadar geç geldin?" düşünüyordum da, bana öğretmenimin adını sorduğu günden beri içine kapanmış, sık sık telefonla görüşür olmuştu. Sorduğum zamanlar geçiştirdiği için kızmasından korkup üsteleyememiştim. Aslında gece sorduğumda da önemli bir şey olmadığını söyleyerek üstünü kapatmak istemişti. Ona güveniyordum, her şeyden çok hem de...sadece kendine zarar vereceği işlere girmesinden korkuyordum.

"Söyledim ya güzelim, önemli değildi."

"Arkadaşlarınla mıydın?" 

"Hayır bebeğim hayır." muhtemelen kaşlarını biraz çatmıştı...sesi gerilmişti çünkü. Onu mutsuz etmek ya da sinirlendirmek istemediğim için uzatmamaya karar verdim. Elimi yanağına çıkarttığımda elmacık kemiğine değen parmaklarımdan rahatsız olup geri çekti kendini. Bunu refleks olarak yaptığını anlamam uzun sürmedi. Elimi tutup indirirken inlemeye benzer küçük bir ses çıkarmıştı çünkü.

"Ayaz, ne oldu oraya?" dokunduğum yerde hissedebileceğim türden bir şey yoktu ama canı acıdığına göre morarmış falan olmalıydı. Dokunduğumdaki yüz ifadesini hayal etmeye çalıştım. Bir de benim yüzümden yanmıştı canı...

"Bir şey yok yavrum, yemeğimizi hazırlayalım hadi." omuzlarına tutunup yanımdan ayrılmasına izin vermedim.

"Acıttım mı?"

Derin bir nefes verip dudaklarını saçlarıma bastırdı. Gözlerim otomatikman kapanırken "Hayır bebeğim." dedi.

"Ama acıyormuş gibi tepki verdin."

"Küçük bir şey, önemsiz."

"Yara var yani?" benim sadece hayallerimde kavuşabildiğim güzel yüzüne birinin vurmuş olabileceği düşüncesi kalbimi sıkıştırıyordu. Elimi tekrardan yanağına getirip yüzüne uzanmaya çalıştım. İsteğimi anlamış olacak ki biraz eğilip dudaklarımı çenesine bastırmama müsaade etti.

"Önemsiz bir şey dedim ya güzelim, asma yüzünü."

"Kendine dikkat et, lütfen."

"Merak etme, düşündüğün gibi kötü işlere falan girmedim." bunu hiç düşünmemiştim, bana söz vermişti çünkü. Bir daha yapmayacağına inanıyordum.

"Sinem Hanım az sonra gelir, hadi..." aklıma öğretmenimle üçüncü dersimize gireceğimiz gelince heyecanla uzaklaştım Ayaz'dan. Bir an önce kahvaltı yapmalı, sonrasında da hazırlanmalıydık. O kadın bana Deren'i anımsattığı için hemen alışmıştım. Ses tonu, gülümsemesi ve sıcaklığı tıpkı Deren'di.

"Öğretmeninin uğruna ayrılıyorsun benden ha." kollarını belimden çekip başka şeylerle uğraşmaya başladığında kıkırdadım. O yüzündeki yaranın peşini tabii ki bırakmış değildim. Sadece oyalanmamamız gerekiyordu.

Masadan inip bastonumu bıraktığım yerden alarak mutfaktan çıktım. Banyoya kadar gidip, kapıyı açarak içeri girdim. Çekmeceleri karıştırırken sonunda elime gelen krem kutusuyla beraber döndüm mutfağa. "Ayaz, bu yaralar için değil mi?" 

Her ne yapıyorsa kısa süreli bir sessizliğin ardından "Evet." dedi Ayaz. "Saçmalama Yankı, iyiyim ben."

"Hadi Ayaz, kırma beni." oflayışına gülerken nasıl göründüğünü düşünüyordum yine. Açık renkteki kaşlarını havalandırmış, yanaklarını şişirmişti belki de... "Yaklaş biraz." parmak uçlarımda yükselip omzundan destek alarak elmacık kemiğinde gezdirdim parmaklarımı. İlk dokunduğumda kendini geriye çekmeye çalışmıştı, çok acıyordu belli ki.

"İçim gidiyor anasını satayım." ayrılmak üzereyken belimi kavrayıp dudaklarını önce çeneme sonra da dudağıma bastırdı Ayaz. Alt dudağımı iki dudağının arasına alıp içine çekermiş gibi emerken karşılık vermeye çalıştım. Aynı şeyi üst dudağıma da yapıp son kez öperek ayırdı kendinden. "Bayılıyorum sana."

Az önceki öpüşmenin heyecanı hala üzerimde olduğu için gülümsemeye çalışarak kollarından sıyrıldım. Kremi yerine götürmek için ilerleyecekken kapı sesi doldu kulaklarıma. Daha kahvaltı bile yapamadan Sinem Hanım gelmişti. Oysaki saatin erken olduğunu düşünmüştüm.

"Sen üstünü değiştir, ben bakarım." Ayaz yanımdan geçip gidince sözünü dinleyerek merdivenlere yöneldim. Ben yukarı çıkana kadar kapıyı bekletmiş öyle açmıştı. Öğretmenle selamlaşmaları kulağıma dolarken ikisini çok uzun süre yalnız bırakmak istemediğimi fark ettim. Elimde değildi, Ayaz'ı herkesten kıskanıyordum. Birini benden daha fazla beğenirse...düşüncesi bile korkunçtu.

Dolaptan çıkardığım tişörtün genişliğine bakılırsa Ayaz'a aitti. Sorun etmeden üzerime geçirip bir da hırka aldım. Üzerimdekilerin güzel göründüğünü umarak indim aşağı. Ayaz bu kadar hızlı hareket ettiğimi görse dikkat etmiyorsun diye kızardı muhtemelen ama yapacak bir şeyim yoktu.

Merdivenleri çoktan bitirmiştim ama hala beklediğim gibi Sinem Hanım'ın neşeli sesini işitmemiştim. İkisi de geldiğimin farkında değildi...salondan geldiğini düşündüğüm seslerine bakılırsa muhabbet ediyorlardı.

"Siz de öyle, gerçekten oldukça hoş görünüyorsunuz." cümleyi algılamaya çalışarak gözlerimi kıstım. Kadın, Ayaz'a mı iltifat ediyordu?

"Sağ olun...Yankı, geldin mi?" Ayaz'ın elini bileğimde hissettiğimde çekmek istesemde tuttum kendimi. Ne zaman bu kadar fevri davransam üzülüyordu, ani hareketler yapmayacaktım.

"Gel Yankıcığım, geçen sefer yarım kalmıştı konumuz. Senin için harika notlar hazırladım." Ayaz belimi kavrayıp koltuğa, öğretmenin yanına, oturmama yardımcı olduğunda gülümsemeye çalıştım.

"Size atıştıracak bir şeyler getireceğim." muhtemelen aç aç ders yapmamı istemediği için söylüyordu bunu, yabancı olduğu insanlara karşı pek nazik değildi çünkü.

"Olur." gülümseyerek söylediğim şeyin ardından elini kavradığımda saniyeler içerisinde çekti elini. Neden tutmama izin vermediğini bilmediğim için kafam karışmıştı. Her zaman, her yerde bana sarılan, elimi tutan kendisiydi. Sinem Hanım'dan utanacağını hiç düşünmüyordum.

"Yankıcığım, abin uzaklaştığına göre derse geçelim."

"Abim mi?" Ayaz kendisini abim olarak mı tanıtmıştı?

"Evet." Sinem Hanım'ın garip, keyifli kıkırtısını işitince kenarda duran elimi yumruk haline getirdim. Biz sevgiliydik...bunu neden söyleyememişti ki? "İkiniz de çok yakışıklısınız, kardeş olduğunuz çok belli."

Bana değil, sırf Ayaz'a iltifat etmiş olmak için böyle söylediğini anladığımda daha da daraldığımı hissettim. O bundan utanmazdı, beraber gezmiş, tatile gitmiştik...ailemden bile sakınmamıştı. Sadece iki kere görüştüğümüz öğretmene beni kardeşi olarak tanıtması çok can sıkıcıydı. 

Üstelik onun bu dikkat çeken yakışıklılığını ben hariç herkesin biliyor olması, herkesin ona beğenerek baktığı düşüncesi içime oturmaya başlamıştı. Ayaz'ın teklif ettiği ameliyattan, görmekten, öğreneceklerimden kesinlikle korkuyordum ama bu...bu çok kötü bir histi. Yüzünün güzelliğini başkaları değil, ben görmeliydim.

"Yankı, nereye daldın öyle?" Sinem öğretmenin sesini işitince kendime gelmeye çalıştım, hemen karşı çıkmamalıydım. Bana yardımcı olmak için buradaydı, sadece dersime odaklanmam lazımdı. "Abin bizim için bir şeyler hazırlıyor sanırım...her neyse...Hadi tatlım, bu konuyu bugün bitirelim."

Hayır...suç kadında değildi. O Ayaz'ın bekar olduğunu düşündüğü için kendince beğendiğini dile getiriyordu. Suç, kendisini abim olarak tanıtan Ayaz'daydı. 

Ama en çokta bendeydi...demek ki yeteri kadar iyi davranamıyor, Ayaz'ın aklının karışmasına sebep oluyordum. Sevgisine inancım tam olsa bile hiç kimse sürekli kendini geri çeken birini sevemezdi. Ayaz'ı kaybetmeye göze alamazdım ve bunun için yapmam gereken şeyler ortadaydı.

Kalbim kesinlikle kırılmıştı ama bunu Ayaz'a belli etmeyecektim, onu yeterince üzmüştüm. Neden kendisini abim olarak tanıtma ihtiyacı duyduğunu normal bir şekilde öğrenecektim. 

**

İlk kez Yankı'nın ağzından yazdım, bir daha yazmam muhtemelen (:

Ayaz'ı koruma iç güdüsüyle ameliyat hakkındaki katı düşüncelerinden sıyrılmaya başladı yavaş yavaş

Продолжить чтение

Вам также понравится

İsimsizler (Gay) Nobody, no more.

Любовные романы

1M 88.5K 82
"Kötü olduğun bir şey var mı?" dedim gülümseyerek ona dönüp. "Zor bir soru." dedi gülerek. Sonra gökyüzüne bakarak düşünmesini izledim. Öyle sevimliy...
Kibrit (Gay) Nobody, no more.

Подростковая литература

2.7M 170K 77
DÜZENLENDİ! "Basat..." diye inlerken ellerimi tam başının olduğu noktada tişörtümün üzerine koydum. Başını kalbimin üzerine koyduğunda altında kıpırd...
ATLANTİSİN SINIRLARINDA +18 Havin Su

Подростковая литература

1.3M 52.9K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
METRO 12 Khalesi

Подростковая литература

163K 21.3K 12
Bugün, onu on ikinci görüşürüm. Ve bugün, ilk defa o da beni gördü.