telepathic hearts; vmin

feraaay tarafından

27.8K 2.3K 1.6K

[tamamlandı] eve ne zaman geliyorsun? - what's wrong with secretary kim dizisinden uyarlandı. Daha Fazla

0 | tanıtım
1| istifa sorunsalı
2 | o zaman benimle evlen
3 | senin için
4 | kıskanıyorum
5 | eyvah abim
reklam arası
6 | geçmişin tozlu rafları
7 | sen kimsin?
8 | hâlâ koynumda resmin
9 | eve ne zaman geliyorsun?
10 | nerede olursak olalım, asla kaybolmayacağız
11 | dünyanın unuttuğu yerden bir yıldız gibi
12 | bence evlenmeliyiz, hem de bu sene
13 | sen beni öpersen belki fransız olurum
reklam arası vol2
15 | ve sonsuza dek mutlu yaşadılar
bu şehrin sokaklarında seni öptüğüm zaman,

14 | dudaklarını yaralarıma bastır, bana sevmeyi öğret

1.1K 80 115
feraaay tarafından

"bilmiyor musun seni ne fena istediğimi?

seni sevebilmek için her şeyi yaparım." - don't you know, jaymes young

☆ 14 | dudaklarını yaralarıma bastır, bana sevmeyi öğret

☆ UYARI! cinsel içerik, bittiği yere de aynı uyarıyı koyacağım atlayabilirsiniz.

düğün sonlanıp, yeni döşenmiş evlerinin kapısından içeri girdiklerinde birbirlerinin gözlerine sadece kısa bir an baktılar ve sonra taehyung uzanıp jimin'i belinden kavrayıp kendine çekti, dudakları birbirine sertçe çarptı. jimin onun vahşi öpücüklerinden gülerek kaçındı,

"hey, hey, hey... biraz sakin ol sevgilim... daha gece yeni başlıyor." eşinin elini tutarak kendisiyle yatak odalarına çekiştirdi ve onu içeri ittirdi, üzerindeki gömleğin düğmelerini aceleyle çözerken bir yandan da taehyung'un sabırsız gözlerine bakıyordu.

"jimin, tüm kahrolası gece ne kadar çekici olduğunun farkında mıydın sen? seni tekrar tekrar öpmemek ne kadar zor oldu benim için bilemezsin."

"hımm... öyle mi?" diye mırıldandı jimin ve yatağın kenarına oturmuş eşine ilerlemeden önce makyaj masasından çilekli nemlendiriciyi alıp kapağını açtı, açılan paketten yükselen keskin çilek kokusu onu gülümsetti.

"evet, öyle. sana dayanamıyorum." jimin kocasına doğru döndüğünde şeytanca sırıttı,

"bak hayatım..." elindeki paketi göstererek. "bu senin en sevdiğin. şimdi sadece duracaksın ve ben de senin bedenini izlerimle süsleyeceğim." taehyung'un kocaman açılan gözlerine gülümsedi ve ufak adımlarla ona doğru yöneldi. nemlendiriciyi yavaşça dolgun dudaklarına yedirdi, taehyung'un ona uzanan ellerine olumsuz anlamda kafasını salladı.

"sadece bekle taetae. bana dokunursan bu gece sadece uyuruz, haberin olsun." dolgun dudaklarına sürdüğü koyu kırmızı çilekli nemlendirici sabırsız eşinin gözlerinin daha çok büyümesine neden oldu, yavaşça eğilip dudaklarını onun kalbinin üzerine bastırdı ve eşini uzanması yatağa ittirdi. birkaç saniye onun üzerinde dikilerek eşinin güzel tenine baktı, kalbinin üzerindeki dudak izi jimin'i gülümsetti. nemlendiriciyi yeniden sürdü ve eğilerek onun çıplak göğsüne öpücüklerini kondurmaya devam etti. her ufak öpücükte taehyung'un teninin dudakları altında titreyişini hissedebiliyordu, öpücükleri aşağı doğru indi ve en son öpücüğünü yavaşça kasık çizgisine bıraktı. uzunca bir öpücüktü, hafifçe emmiş ve dişlerini geçirmişti. taehyung'tan duyduğu yüksek sesli inleme onu güldürdü. pantolonun üzerinden eşinin yarı erekte halindeki erkekliğini sıktı,

"kim taehyung.... benim için oldukça kolaysın değil mi?" küçük parmakları pantolonun düğmesini ve fermuarını açıp iç çamaşırıyla birlikte çıkarmasına yardımcı oldu. jimin ufak ellerini onun erkekliğine sardı ve hafifçe üfledi, bu taehyung'un belini yatakta havaya bükülmesine neden oldu.

"sadece söz konusu olan sensen, ben her zaman kolay birisiyim." diye tısladı taehyung, jimin onun sözlerine gülerek elleriyle sardığı uzunluğu birkaç kere çekiştirdi, eğilip ucuna bir öpücük kondurdu.

"s-sana..." diye fısıldadı ve kafasını sertçe yatağa vurdu taehyung, "bunu söylememem gerekiyordu değil mi?"

"ama taetae, baksana dudaklarımın izini aletinin de üzerine bıraktım. bunu görmek istemez misin?"

"b-benim... i-için." diye başladı taehyung ama devam edemedi. cümlesinin kalanı anlamsız iniltilerle doluydu çünkü jimin aletini dudaklarının arasına kabul edip boğazının derinliklerine ittirirken hem nemlendiriciden hem de çabasından dolayı şişmiş ve kızarmış dudaklarının aletinin etrafıma sarılmış olan görüntüsü taehyung'u susturmuştu. yavaşça diliyle ağzındaki aleti okşadı jimin ve dışarıda kalan kısma da parmaklarını sarıp okşayarak eşine verebileceği en çok zevki vermeye çalışıyordu. taehyung'un aleti iyice kızarıp sertleştiğinde dudaklarından ayırdı ve elinin tersiyle ağzını silmeden önce kıkırdadı,

"senin için ne bebeğim?"

"park jimin, sense benim için çok zorsun." jimin ufak bir kahkaha atarak pantolonunu çıkardı ve eşinin kucağına tırmandı. çıplak kalçalarını onun erkekliğine sürerken bir parmağını ağzına götürerek emmeye başladı, dikkatle taehyung'un yüzünde oynaşan zevk ifadelerini izliyordu.

"bu hoşuna gidiyor mu aşkım? sana sürtünüyor oluşum?"

"jimin... buna ihtiyacım var...."

"neye? benim için kelimeleri kullan." onu sürüyormuş gibi kalçaları biraz daha sertçe yüklendi taehyung'un erkekliğine ve eşinin sert erkekliği her kalçalarına sıkıştığında inledi, taehyung'un elleri her zamanki yerinde kalçalarının üzerindeydi ve sürtünmeleri daha sertçe olsun diye jimin'i kendisine bastırıyordu. jimin onun bu sert tutuşuna bayılıyordu, teninde görebileceği parmak izleri onu her zaman daha da zevklendiriyordu.

"senin... içinde... olmalıyım, lütfen... l-lütfen bebeğim." jimin acı verici bir yavaşlıkta onun kucağından kalktı,

"yatak başlığına yaslan." sesi sert ve emir doluydu, taehyung onun isteğini yaparken memnuniyetle gülümsedi. sevişirken içinden çıkan baskın karakterine çoğu zaman dur diyemiyordu, seksi yöneten kişi olmak jimin için önemliydi ve taehyung da bunu sorun etmiyordu zaten. çekmeyi kurcalayarak yeni aldığı kayganlaştırıcıyı çıkardı ve prezervatifi, paketin üzerindeki amblem taehyung'u güldürdü,

"o da mı çilekli?"

jimin eşinin sorusunu umursamadan aletini sertçe kavradı ve onun ukala gülüşünü yüzünden silerek derince inletti, prezervatifi ona acı verecek bir yavaşlıkta aletine geçirdi - taehyung kafasını yatak başlığına yaslamıştı, güzel dudakları nefes alma isteğiyle aralıydı. daha sonra kremin kapağını açtı ve çilek kokulu sıvının birazını onun aletine birazını da kendi deliğine yayıp tekrardan onun kucağına tırmandı.

"ne yapıyorsun? seni hazırlamamız gerek." eşinin itirazlarını umursamadan bir eliyle onun aletini yönlendirdi ve yavaşça içine almaya başladı, hissettiği keskin acıyla dudaklarını taehyung'un dudaklarına bastırdı. öpücükleri sert ve suluydu, jimin zorlanmanın ve içine gömülen aletin acısını eşinin dudaklarına çıkarıyordu. onun alt dudağını emiyor ve dişleriyle çekiştiriyordu. sert aletin tamamını içine aldığında dudakları ayrıldı ve kafasını geriye atıp derince inledi jimin - kendi daha tiz sesine karşı, taehyung'un kalın sesi onu daha da azdırıyordu. hareketlenmeye başlamadan önce eşinin ellerini kavrayarak beline götürdü ve yavaşça kalçalarıyla daire çizmeye başladı - sonra hareketleri gittikçe hızlandı, onun üzerinde sertçe inip kalkıyor hem kendine hem de taehyung'a zevk veriyordu. bazen taehyung'un da kendisini sertçe içine gömdüğünü hissediyordu. içine girip çıkan sert aletin duvarlarına süründüğünde verdiği zevk, doğru noktayı bulmasıyla ikiye katlandı.

"o-orası... tanrım... orası." diye hıçkırdı ve kalçalarını doğru şekilde hareket ettirdi ancak daha fazla hareket edemeyecek yorulmuştu, kendini eşinin kucağına bıraktı.

"tae... ah... d-devam et..." diye inildedi, taehyung onun dudaklarına kapandı ve şehvetli bir öpücük paylaşırken yer değiştirdiler - şimdi eşi ona tepeden bakıyordu.

"bacaklarını belime dola." aldığı komutla bacaklarını taehyung'un beline doladı jimin ve taehyung tekrar doğru açıyı bularak acımasızca hareketlerine devam etti. her giriş çıkışta erkekliği sertçe jimin'in prostatını dövüyor onu zevkten ağlatacak kadar iyi hissettiriyordu. bir dirseğini onun yanına yastığa yasladı ve diğeriyle de aralarında duran jimin'in kızarmış arsız aletini kavrayıp çekiştirdi.

"hadi aşkım," diye mırıldandı taehyung ve orgazm sert bir dalgayla vurdu jimin'i, titreyen bacaklarını kapatmaya çalışarak kendini kastı ve taehyung'un aletini içine sıkıştırdı - bu sona yakın olan taehyung'u da boşaltmıştı, eşinin üzerine yığılırcasına uzandı. jimin kollarını onun terli sırtına doladı ve yumuşak öpücüklerini omzuna bıraktı. 

bu hissi seviyordu, onunla yaşadığı her şeyi seviyordu aslında. tavana bakarken sırıttı ve sonra kafasın çevirip eşinin boynuna derince bir öpücük kondurdu.

bundan sonraki hayatı oldukça güzel olacaktı.

☆ bitti - amanın.

düğünden sonra geçen birkaç günde kendilerini evlerine, kendi küçük korunaklı dünyalarına kapattılar. sadece konuştular, akıllarında kalan her şeyi paylaşıp hayatlarını bu ana kadar getiren her şeyden bahsettiler. içlerinde karanlık düşüncelerinden hiçbir iz kalmayınca dek, geriye sadece engin bir huzur kalana dek tüm düşüncelerinden kurtuldular - şimdi saatler gecenin ilerleyen saatlerini gösterirken evlerinin perdeleri sıkıca kapatmış, yarı loş evde kalın bir battaniyeye sarılmış şekilde film izliyorlardı.

"bence başrol kız biraz saf, baksana nasıl da bıraktı sevdiğini? hemen başkalarının sözlerine inanarak!" taehyung, jimin'in ani bir konuşmayla filmden bahsederken sesindeki öfkeli tondan asıl konunun başrol kız olmadığını kavramıştı,

"insanlar bazen böyle hatalar yapılabilirler jiminie. sevgilisi, başrol kızı affetmeyip çok kızabilirdi de ama baksana kadın ne kadar üzüldü. eğer adam, ona kızsaydı her şey daha kötü olacaktı ve asla birleşmeyeceklerdi." eğilip göğsünün üzerinde uzanan sevgilisinin kızarmış tombul yanağına sıkı bir öpücük kondurdu, onun aslında neyi kastettiğini biliyordu - uzun zaman önce jimin ona geldiği ve birleştikleri gece, ona neden kızmadığını sorguluyordu kafasının içinde istemsizce. jimin, taehyung'un söylemek istediklerini anlayınca hafifçe gülümseyerek sevdiği adamın kollarına biraz daha yayıldı,

"hayır taehyungie, baksana adamın kocaman bir kalbi var ve sevgilisi için her zaman en doğru yolu buluyor ama ben inanıyorum ki sevgilisi de kendini aşabilecek."

"bundan eminim aşkım, tüm kalbimle hem de." taehyung kollarını biraz daha sıkıştırdı ve jimin kollarında kayboldu, ona dair en sevdiği şeylerden biri de buydu işte: sarıldığı zaman kollarında kayboluyor oluşu. bu ufak tefek adamın kalbinde sakladığı aşka inancı tamdı - eğer kendimi aşabilirim diyorsa yapabilirdi, önlerinde bunu yapabileceği upuzun bir ömür vardı. yaşayacak, görecek, gerekirse düşecekler ve ağlayacaklardı ama gün sonunda olacakları yer işte burasıydı: yeniden birbirlerinin kolları arasında olacaklardı.

"inanıyorum minnie, eminim ki kalpten isteyen herkes başarabilir bunu."

"ben de mi?" diye fısıldadı jimin, kısık sesi battaniyeye çarparak kayboldu ama taehyung onu duymuştu.

"elbette jimin. filmdeki karakterle kendini bir tuttuğunun farkındayım ama artık bunu kendine yapma, seni nasıl olup da hemen kabul ettiğimi sordun - çünkü hatanı anlayıp kollarıma dönmüştün, seni nasıl kabul etmezdim ki? sen oldukça akıllı birisin jimin, iyice düşünüp taşınıp ikimiz için en doğru kararı alabileceğini biliyordum. evet, bu ufacık bedeninde anlam veremediğim kadar çok öfke bulunduruyorsun..." diye kıkırdadı taehyung ve bir kolunu eşinin belinden çekerek onun küçük burnunu iki parmağı arasına sıkıştırdı. jimin gülerek ondan kaçmaya çalıştı ama taehyung beline sardığı diğer koluyla onu kendisine sımsıkı yapıştırmıştı, kaçmasına izin vermiyordu. onun kızarmış burnunu bırakıp eğildi ve burnuna minik bir öpücük kondurdu.

"ama senin aslında kötü niyetli olmadığını biliyorum. bu biraz kendini koruma dürtüsü, acıya ve hayal kırıklarına karşı kendini böyle koruyorsun. seni anlayabiliyorum aşkım, inan bana kızacak bir şey de yok. sadece çok ufak bir an... aşk gitti sandım. beni anlayacağını biliyordum ama belki... belki hiç... bana geri dönmezsin sandım. aşk giderse ne yaparım hiç bilmiyordum, sen benim dünyamın içine düşmüş bir güneş gibisin ve o güneş acıyla tutulduğu zaman beni karşılayan karanlıkla nasıl yaşayabilirdim bilmiyorum."

jimin elini battaniyenin altından çıkararak uzandı ve taehyung'un yanağını okşadı. taehyung ona hissettiği çaresizliği anlatırken keskin bir soluk almıştı, her şey söylediği gibiydi. eğer jimin ona bir daha hiç geri dönmeyeceğini söyleseydi, bunu nasıl atlatacaktı bilmiyordu. karanlık düşünceleri kafasından hızlıca sildi, artık bunların bir önemi kalmamıştı. şimdi jimin onun hayat arkadaşı olmuştu ve kollarında uzanıyordu. parmağındaki ona ait yüzükle. bunun verdiği mutlulukla eğildi ve sevgilisinin dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu.

"aşk bizim için bitmedi sevgilim, bu yüzden artık endişelenmemize gerek yok." diye konuştu jimin, taehyung'un içini rahatlatmak istercesine ve birbirlerine biraz daha sıkı sarıldılar. ekranda oynayan film bitip ekran kendini koyu bir karanlığa bıraktığında, iki aşık televizyon karşısında birbirlerinin kollarında uyuyakalmışlardı.


"ay ışığı kafe? güzel duruyor logo ama sen... yani... senin adam akıllı yapabildiğin yemek sayısı bir elin parmaklarını geçmez jimin." yoongi kıkırdayarak masaları silerken kardeşine takılmadan edememişti, bu da jimin'den isyankar küçük bir ses çıkmasına neden oldu,

"hyung!" diye karşı çıktı jimin, yerleri silmeye devam ederken. "zaten yemekleri ben yapmayacağım, başlarında patronları olarak duracağım - biliyorsun, istifa ettikten sonra uğraşacak bir işe ihtiyacım vardı ve bir baktım sahibi burayı devrediyordu. içeri girdim ve görür görmez aşık oldum. birkaç ufak dokunuşla da şimdiki haline geldi."

"peki ya stüdyo işi ne olacak?"

"hafta sonları çalışmaya devam edeceğim ama artık akademiye gitmeme gerek yok, yıllardır çeşitli kurslardan aldığım belgelerle eğitimci olmaya devam edebilirim. taemin, şirketten istifa ettiğim için artık küçük çocuklara resmi olarak öğretmen olabileceğimi söyledi." jimin bir yandan konuşup bir yandan yerleri silmeye devam ederken abisi ona yaklaşıp arkasından sımsıkı sarıldı ve kafasını jimin'in omzuna yaslayarak hafifçe sallanmaya başladı,

"yeniden savaşmaya başlıyor oluşuna hayranım, hala dokuz yıl önceki kadar muhteşemsin - seni dans ederken izleyen bir kişinin bile buna bayılmaması imkansız. hele o ufak insan yavruları sana aşık olacak!" jimin kıkırdayarak abisinin kollarından çıktı,

"birkaç ufaklık benim için taehyung'la savaşmaya çoktan hazır zaten." kolundaki saatine baktı ve arkada eşyaları yerleştiren genç baristaya seslendi,

"yeonjun! tatlım kai'ye de haber ver ve yemeğe çıkın, öğleden sonra devam ederiz tamam mı?"

"peki bay park."

"bana bay park deme, diye uyarmadım mı seni?" arkasından masadaki toz alma bezini fırlattı jimin ama yeonjun daha hızlıydı. "kaçma, seni velet!" yeonjun ve arkadaşı huening kai itişip gülüşerek kapıdan çıktığında jimin de gençlerin arkalarından gülümsedi,

"tatlı çocuklarmış." yoongi sokaktan gülüş sesleri hala gelen çocukların arkasından beğeniyle gülümseyerek.

"evet, öyleler. eski sahibiyle birlikte çalışıyorlarmış, kadın evlenip başka bir şehre yerleşme kararı alınca çok üzülmüşler. devralma işlemlerinde sahibi bundan bahsedince ben de onları bırakmak istemedim, eski sahibi onların iyi çalışanlar olduğunu söyledi. üç çalışan daha var, onlar da öğleden sonra gelecek."

"beş kişi böyle bir mekan için az değil mi?" yoongi büyük mekanı incelerken. jimin bir sandalyeyi çevirerek oturdu,

"beş tanesi ana kadro; soobin. yeonjun, kai, taehyun, beomgyu. geri kalanı yarı zamanlı çalışan üniversite öğrencileri. onların bir kısmı gelmeyecek ama belli bir bölümüyle devam edeceğiz."

"her şeyi yolunda yani? içine sindi bunların hepsi?"

"evet hyung." diye mırıldandı jimin mutlulukla, "sonunda her şey yolunda!"

"yolunda olmayan bir şey olursa söylemen yeterli bebeğim." kapıdan gelen taehyung'un sesi, konuşan ikilinin oraya dönmesine neden oldu. jimin kocaman gülümseyerek sandalyeden kalktı ve kapıdaki eşine doğru yöneldi, taehyung onun gelişini görünce kollarını açarak kocasını kollarının arasına çekti. ufak özlem dolu bir öpücük paylaştılar, yoongi sahte bir tavırla öksürünce birbirlerine gülümseyip ayrıldılar. yoongi, taehyung'un arkasına bakarak huysuzca söylendi,

"jungkook nerede?"

"arabayı park ediyordu, gelir şimdi." diye cevap verdi taehyung ve kollarına çektiği jimin'in gitmesine izin vermeden kapının yakınındaki bir sandalyeye yerleşti. eşini de kucağına çekti, jimin onun bacağının üzerine otururken eşinin bozulmuş kravatını düzeltti.

"bundan..." diye konuştu taehyung onun hareketini izleyip sessizce gülerek. "asla vazgeçemiyorsun değil mi?"

"mesleki deformasyon diyelim, alışkanlık oldu artık." taehyung, jimin'e sadece gülümsedi ve çenesini eşinin omzuna yaslayarak gözlerini yumdu.

"yorgun görünüyorsun. çok mu yoğundu işler?"

"oldukça." bir süre sessizce durdular, arkada yoongi ve jungkook'un temizlik malzemeleri üzerine yaptıkları anlamsız konuşmaları dinlediler. eski taehyung olsaydı göz altlarındaki hafif morluklar için jimin'in başının etini yerdi ancak şimdi bunlar için söylenmemişti bile, bu jimin'i gülümsetti. jimin, kocasının bacağının üzerinde biraz kıpırdandı ve onun güzel yüzünü izledi; saçlarını düzgünce geriye taramıştı taehyung, açıkta kalan güzel yüzü tertemizdi - onun kırılgan güzelliğinin bir su damlası kadar zarif olduğuna karar verdi içinden ve onun yüzünü tam olarak kavrayamayan parmaklarına gülümsedi. bir eliyle eşinin omzundaki yüzünü okşarken taehyung iç geçirdi.

"ellerin sihirli sevgili jimin."

"bak sen..." diye fısıldadı jimin, onun yanağına ufak bir öpücük kondurarak. "buna tam olarak ne zaman karar verdin? sana bir handjob verdiğim zaman mı? yoksa..." taehyung aniden öksürmeye başlayınca cümlesini tamamlamadan kıkırdadı, onu etkilemek bu kadar kolaydı işte.

"çok arsızsın değil mi?"

"bilmem öyle miyim?" onun sorusuna soruyla karşılık verip uzandı, dudaklarını birleştirdi - oldukları yere göre oldukça ateşli bir öpücüktü, taehyung eşinin alt dudağını kendi dudakları arasına alıp emip dişlerken yoongi sert bir öksürükle aralarına girdi,

"birbirinizin ağzını yemeyi bıraksanız mı acaba? hani ben de buradayım... ve jimin'in abisiyim falan?" jimin abisinin sözleriyle eşinden ayrılıp şişmiş dudaklarını dişlerken güldü, taehyung'un kucağından kalkmak istedi ancak eşinin buna pek niyeti yoktu - yoongi'ye sırıtıp jimin'i tekrar derin bir öpücüğün içine çekti ve ayrıldıklarında jimin'in ani gelen öpücükle şaşkınlıkla büyümüş gözlerine bakıp sırıttı.

"üzgünüm min yoongi, benim için kardeşine dayanmak neredeyse imkansız." jimin eşinin koluna canını acıtmayacak bir tokat attıktan sonra ayağa kalktı ve kenara bıraktığı paspasa yöneldi,

"temizlik yapmaya devam etmeliyiz ve birazdan mutfak malzemelerini yerleştirmek için soobin gelecek. yardım etmeyecekseniz, dikkatimizi dağıtmayın beyler." jungkook, jimin'in sözlerini dinledikten sonra keskin bir ıslık çaldı,

"taehyung'la çalıştığın ne kadar da belli jiminie... tamam tamam, bizde yardıma geldik zaten." taehyung jungkook'un dediğine gülerek üzerindeki takım elbisenin ceketini çıkardı ve gömleğinin kollarını sıvazladı, jimin ona inanamaz gözlerle bakıyordu. yıllardır onun her işiyle başkaları ilgilenmişti, şimdi bunu yapabilecek miydi acaba? taehyung onun şüpheli bakışların fark edince kaşlarını çattı,

"ne?"

"sen... temizlik mi yapacaksın?"

"evet?" taehyung'un soru dolu şaşkın sesi yoongi'yi güldürdü,

"sen eline hiç toz bezi falan aldın mı, kim taehyung?" 

"hah... ben her işte en iyisiyim min yoongi. izle ve gör nasıl temizlik yaptığımı!"

jimin onun işin içine rekabet girince nasıl kendini kaybedeceğini biliyordu bunun yüzünden gülerek kafasını salladı ve yerleri silmeye devam etti. biraz sonra soobin gelmiş, genç şef mutfak için alınan malzemeleri yerleştirirken taehyung da onun başında beklemiş ve yiyeceklerin kaliteleri hakkında genç adamla uğraşmıştı. jimin ona sevgiyle bakarken gülümsedi. bu şefkatli, dikkatli ve sevgi dolu adam onundu - bu an hayatındaki en güzel farkındalıklardan biriydi. taehyung da sanki onun bakışlarını fark etmiş gibi döndü ve eşine gülümsedi. taehyung ona doğru ilerleyecekken çalan telefonuyla durakladı, cebinden çıkardığı telefon yüzünü git gide soldururken jimin endişeyle ona doğru ilerlemek istedi ancak taehyung ondan daha hızlıydı, birkaç büyük adımda dışarı çıktı.

"evet?" diye mırıldandı taehyung telefonu açarak. telefonun diğer ucundaki kişi önce derin bir soluk aldı ve sonra birkaç ufak hışırtı duydu -  yavaşça konuştu taehyung, onu ürkütmek istemiyordu.

"hoseok hyung, orada mısın?"

"buradayım." hoseok'un sesinde duyabileceği bir ifade yoktu, içini çekti. bir daha onunla abi kardeş gibi olabilecekler miydi acaba? sesinden ismini sevgiyle duyabilecek miydi?

"nasılsın?"

"daha iyiyim... taehyung ben... şey için aradım.... düğününe gelemediğim için çok üzgünüm."

"sorun değil..." diye fısıldadı taehyung. "hyung gerçekten sorun değil, önemli olan kendini iyi hissediyor olman."

hoseok bir süre konuşmadı, taehyung hiçbir şey demeden telefonun ucundaki engin sessizliği dinledi. abisi onu aradığına göre söyleyecek sözleri vardı, onu sabırla bekleyecekti... her an sabırla bekleyecek ve abisinin kendisine kollarını açacağı o an araya hiçbir şeyin girmeyeceğinden emin olacaktı.

"taehyung?" diye mırıldandı hoseok uzun bir sessizliğin ardından,

"evet, hyung?"

"ben artık... çoğu şeyi görebiliyorum... artık bana kızmıyorsun değil mi? beni affedebilir misin? senden özür dilemem için henüz erken biliyorum ve bunu böyle önemsizce telefon başında yapmamalıyım ama... yapmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. yoluma devam edebilmek için."

"hayır... hem sana nasıl kızabilirim ki? sen benim abimsin. bu hayatta sahip olduğum en değerli şeylerden birisin. ne senin yerini tutabilir ki? sana sırtımı dönmemeli ve birlikte aşmalıydık bazı şeyleri... asıl sen beni affedebilecek misin?" yalvarırcasına konuştu telefona doğru, kalbinin bir diğer yarısına - hayatındaki bir diğer güneş'in öylece solup gitmemesi için dizleri üstüne çöküp yalvarabilirdi. tanrı'dan onu geri alabilmek için çoğu şeyi feda edebilirdi.

"sen affedilecek bir şey yapmadın kardeşim. söz veriyorum, iyileşip geleceğim ve hiç tatmadığımız o kardeşliği yaşayacağız." hoseok telefonun ucunda hıçkırdı ve taehyung abisinin sesinde duyduğu hıçkırıkla kalbine saplanan oku hissetti - onu teselli edebilmek için bir şeyler söylemek istiyordu ama kelimeler dudaklarının ucundan çıkmadı ve hoseok da beklemeden telefonu kapattı. şimdi onun yabancı bir yerde ağladığını biliyor olmak kalbini paramparça ediyordu, gözlerini yumdu.

"taehyung?" diye fısıldadı jimin arkasından ve yavaşça ince kollarını beline sardı, başı her zaman olduğu yerde taehyung'un omzundaydı. "üzülme... o iyi olacak."

"jimin... biz bunu hak etmedik." sesi titriyordu, akmayan gözyaşları genzini yakarken jimin kollarını biraz daha sıkılaştırdı,

"biliyorum aşkım." sessizce yaşlı bir ceviz ağacının gölgesinde dinlediler, taehyung sokaktan gelip geçen arabaların seslerini duyabiliyor - insanların bitmek bilmeyen koşuşturmalarını hissedebiliyordu, oldukları yerde sallanırken gülümsedi burukça.

"her şey yoluna girecek değil mi?"

"girecek. merak etme, hoseok hyung aramıza iyileşmiş olarak geri dönecek ve her şey düzelecek."

içinden, bir gün her şey düzelecek diye geçirdi ve kendini biraz daha eşinin güvenli kollarına yasladı. 

evet, merhabalar. nasılsınızzzz durumlar nasıl? ne zaman hoseok'un hikayesini yazıya döksem aklımdan bu şarkı çalıyor -

 biliyorum biliyorum... şarkının durumla pek alakası yok, dini  bir şarkı ama nedense aklımda hep bu çalıyor sanırım melodisinden dolayı.. bu hikayenin aslında en suçsuz isimlerinden biri hoseok... onun hak ettiği karşılık çok daha iyisi ... ama onun da hikayesi mutlu bitecek.

whom angels greet with anthems sweet
while shepherds watch are keeping?

ve final konusuna gelirsek, bir sonraki bölüm final. aslında ben bu fici dönüştürürken en fazzla 7  bölüm falan olur demiştim ama uzun uzun bölümler beni çok sıkıyor xdşxödxd o yüzden bu kadar uzatabildim en fazla... finalden sonra bir tane de özel bölüm gelecek.

weight of the worldü kaldırmıştım, o da geri gelecek. ufak bir düzenlemenin ardından. eğer bekleyeni varsa diye söylüyorum.

bir tane daha vmin fici yazacağımı söylemiştim, onun omegaverse olmasını ister misiniz yoksa normal mi olmalı? fikirlerinizi merak ediyorum bu konuyla ilgili... desteklerinizi bekliyorum - feray.

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

453K 44.1K 45
Okulda soğukluğuyla ünlü olan bir çocuk ve onu zorunlu olarak etkilemeye çalışan diğer çocuğun hikayesi. "Onu etkileyebilmen için kız kılığına girme...
59.5K 6.7K 17
[ vmin ] Kim Taehyung şanssız biriydi. Eh, Park Jimin'in ise onun şansı olmaya pek de niyeti yoktu, yani şimdilik.
3.7K 434 19
Doktor Hoseok, gün batımında Yüzbaşı Yoongi'ye aşkını itiraf ettikten sonra aniden bayılır.
177K 11.1K 18
Jungkook, ev sahibiyle sorunlar yaşayan bir gençtir ve arkadaşından kalacak bir yer ayarlamasını ister. Ayarladığı yer ise hyungunun evidir. Dışarıda...