Sachi || hyunin

Bởi emma_strongmane

831 96 17

"Kahveler ve hayatlar, tatlı şeylerle çok daha güzeller." Hyunjin yeni tanıştığı Jeongin'in Peter Pan'ı olmay... Xem Thêm

#0
#1
#2
#3

#4

85 13 0
Bởi emma_strongmane

Elimde olan bölümü atacağım, biraz kısa ama geçiş bölümü olsun. Üniversitem açıklanana kadar stresten kurtulamıyorum.

Yüzüne gelen rüzgar saçlarının arasından geçerken bu tüyler ürpertici hissi sevmişti. Çalan parça tıpkı bulutların arasından kendini göstermeye başlayan güneş kadar iç ısıtıcıydı ve Hyunjin ile parçaya eşlik etmeye devam etti.

İki gündür görüşemeseler de sürekli mesaj atıp iyi olup olmadığını merak eden çocuğun sesi yüzü kadar güzeldi.

"Hyung,sesin gerçekten güzel. İdol olabilirdin" araba süren Hyunjin'in koluna dikkatlice dokunduğunda bunu samimiyetle söylemişti.

"Senin sesin de öyle,ayrıca çok sevimlisin. Hiç reklam teklifi almıyor Musun ?" Hyunjin de sözlerinde samimiydi ancak Jeongin bunu abartılı bir iltifat olarak algılayıp utandı.

"Aslında eskiden birkaç reklamda oynamıştım."çekingence önündeki yola döndü.
Hyunjin gururlu bir neşeyle omzuna vurduğunda "İşte benim oğlum" diye bağırmıştı. Onun bu gururlu baba davranışları Jeongin'i eğlendirmişti.

"Çekimler nasıl gitti?"diye sordu bu sefer. Hyunjin dün mesajda onu çekimlerden sonra alacağını söylemişti ve bekledğinden daha erken bir saatte kapısında belirmişti. Öyle ki giyinmeye vakit bulamamış ilk eline gelen kırmızı kazağının üstüne kot tulumunu geçirmişti.

"Aslında bakarsan biraz yorucuydu." ancak gözleri arabaya bindiğinden beri parlıyordu."Ama çok güzel haberlerim var "

Jeongin merakla bedenini ona döndürdü.
"Seninle karşılaştığımız gün aslında bir kızla buluşmam vardı ancak ekilmiştim." Dedi son kısmı söylerken biraz çekinmişti. "Ancak bundan memnunum çünkü seninle tanıştım"

Jeongin'in gözleri önce siyah alnına dökülen saçlarına kaydı. Sabah çekimlerde şekil verilen saçları hala aynıydı,sonra üstündeki siyah gömleğe baktı,kollarındaki kırışıklıklara kaydı gözü, gömleğin kıvrılmış kollarından açıkta kalan tenine baktı, kolundaki benleri saydı. Bütün bunları yapmasının sebebinin çocuğun yüzündeki samimiyeti görmeye hazır hissetmediği için olduğunu farkedince de kendini toplayıp yüzüne bakabilmişti.

"Aslında benimle o gün konuşacakmış ancak acil bir işi çıktığı için gelememiş. Yakın olduğu bir yapımcıdan dizi teklifi almış ve erkek oyuncu olarak beni önermiş. Bana sordu ben de kabul ettim, birkaç deneme çekimi yapacağız,eğer şirket onaylarsa esas oğlanı oynayacağım"

Jeongin mutluluğumla ellerini çırparak Hyunjin'i tebrik etti. Mutluluğu gözünden okunuyordu ve kendisi de onu mutlu gördüğü için sevinmişti.
"Konusu ne olacakmış"diye sorduğunda Hyunjin alt dudağını ısırmaya engel olamadı.

"İlk aşk,umarım beni fazla zorlamazlar"

Gençken tiyatro oyunculuğu yapıyordu ve hep oyunculuğun nasıl bir şey olacağını merak etmişti. Bu fırsatı geri çevirmemesinin sebebi buydu,ayrıca rol arkadaşı da oldukça güzeldi.

"Aşk mı?" Jeongin sahte öğürtüler çıkarıp güldü. "İzlemezsem alınmazsın değil mi?"

"Yah! Gerçekten kötüsün." Jeongin daha çok güldüğünde somurtarak ona baktı. "Ne o yoksa hiç aşık olmadın mı?"

Herkesin hayatının bir döneminde kalbini çalan biri olurdu değil mi? Bazen yalnızca uzaktan bakmak,onunla aynı ortamda bulunmak, geçen hafta izlediğin dizi hakkında ufak bir sohbette bulunmak.. bunlar bile seni mutlu etmeye ve heyecanlandırmaya yeterdi.

"Sevdiğim çok insan oldu. Felix,Chan..."dedi Jeongin uzun süre sonra kendine itiraf ederek. "Hep yanımda olmalarını istediğim, canım yandığında koştuğum çok insan oldu. Sevgiye inanırım Hyung, ama aşk gibi sadece geçici tutkulardan ibaret olan bir şeyi yaşamak isteyeceğimi sanmıyorum."

Hyunjin o an ilk aşkını hatırladı. Sarı saçları ve tatlı mavi gözleri vardı. Amerika'dan yeni taşınmıştı ve bozuk bir aksanı vardı. Ondan sonra da birkaç kızla takılmıştı. (Ancak isimleri çok silikti)

"Sanırım haklısın."diye mırıldandı. "İlk aşkını unutmazsın ama yine de bu onları hep seveceğin anlamına gelmez. Yalnızca anı."

Jeongin ona yabancı olan bu konuyu değiştirmek için radyodan yeni bir şarkı açtı. Güzel bir Bruno Mars şarkısı arabayı doldurdu.
"Nereye gidiyoruz?" Hyunjin hala ona nereye gideceklerinden bahsetmemişti. 

"Güzel bir sahil kasabası biliyorum. Bu mevsimde genellikle boş oluyor, daha rahat gezebileceğimizi düşündüm"
Bu fikir onu heyecanlandırmıştı. "Deniz kabuğu da toplar mıyız?" Uzun süredir şehirden uzaklaşamamıştı ve bu kaçamak ikisi için de iyi olacaktı.
"Elbette "diye yanıtladı Hyunjin, ardından arabaya bindiğinden beri aklında dolanan soruyu sordu.

"İşten izin almak sorun olmadı mı? Sana seni alacağımı söyledim ama müsait olup olmadığını sormayı unuttum,üzgünüm."

Jeongin'in yüzünde alaycı bir sırıtış oluştu. İzin almak mı? Gidip haftada bir kendini gösterip önemli toplantılara katılması yetiyordu. Babası ondan yalnızca ortaklarının yanında eğitimli ve başarılı bir evlat gibi durmasını ve geri kalanda mümkünse hiçbir şey yapmamasını istemişti. Jeongin işe ilk girdiğinde ne kadar istemese de yine de elinden geleni yaparsa bir süre sonra sevebileceğini düşünmüştü. Pazarlama bölümünün eğlenceli yanları da vardı ve hayal kurmayı çok seven biri olarak bir sürü plan oluşturmuştu. Ancak babası hepsinin gereksiz masraf yapmaktan başka bir şey olmadığını, bu saçmalıklarla uğraşmak yerine daha çok para getirecek projeler düşünmesini söylemişti.
Gelir gelmez üst konumlara getirilmesiyle onu sevmeyen ve patronun oğlu olduğu için ondan korkan çalışanlar da ona hep mesafeyle yaklaşıyorlardı. Bazıları Jeongin'e sürekli yalakalık yapar, yaranmak için sabah kahvesini getirir birkaç güzel söz söylerlerdi.

Bunları Hyunjin'e anlattığında göz devirmiş ve direksiyonu tutuşu sıkılaşmıştı. "Babandan nefret ettiğimi söylesem bana kızmazsın değil mi?"
Jeongin gülerek başını olumsuz anlamda salladı.

"Peki seninkiler? Onlardan bahsetmedin."

Birbirleri hakkında bir sürü değişik şey öğrenmişlerdi.
Mesela Jeongin'in yatmadan önce ballı süt içmek gibi bir alışkanlığı vardı, hap yutamazdı, biraz atıştırmalık eşliğinde gece 3'ten sonra yayınlanan çizgifilmleri izlemeye bayılırdı.
Hyunjin'in ise,şey o biraz daha farklıydı.
Uğurlu sayısı üçtü ve sırf bu yüzden her şeyden üçer tane yer aksi takdirde kötü bir şey olacağına ve önceki hayatında Lüksemburg'ta yaşayan bir ressam olduğuna inanırdı.
Lüksemburg onun için neden bu kadar özeldi ki, oysaki oldukça küçük ve sıradan bir yerdi.

"Ah,şey annem..çok güçlü ve sevgi dolu bir kadındır. Kendisi gazeteci, iş hayatının yoğun temposuna rağmen önceliği hep ben oldum,bunun için ona minnetarım." Ardından duraksadığında parmak boğumları direksiyonu sıkmaktan bembeyaz kesilmişti. "Babam ise bir aktördü."

Jeongin şaşkınlıkla elini ağzına götürdü. "O..öldü mü?"

Hayatına bu denli yabancı olan o kelimeyi duymak,bir insanın sevdiği birini kaybettiği düşüncesi..

"Yalnızca benim için"dedi Hyunjin. "Bu hayatta ölmek için kötü şeyler yapmamız yeter."

Jeongin aklına takılan bütün sorulara rağmen ağzını açmadan ilerideki kasabaya baktı.

Hyunjin yine haklıydı.
Bu hayatta ölmek için kötü şeyler yapmamız yeterdi.

Ama bugün değil...

Çünkü bugün arabada yalnızca üç şey vardı.

Jeongin , Hyunjin ve radyodan yükselen melodi.

"Hyung...şey bana Churros da alır mısın acaba?"
Dördüncü şey de eklenmişti

Hyunjin'in gülüşü.

              ㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇ
Romantizm hakkında hiçbir bok bilmeyen ben fluff yazıyorum şaka gibi.

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

80.8K 6.1K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
414K 41.9K 61
Taehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfak...
206K 21.5K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
12.1M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...