Aşk'a Direniş

Par Jutenya_

3M 159K 185K

Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'... Plus

Tanıtım
2. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
Derde Héwí (kuma Derdi)
23. Bölüm
İnstagram Hesabımız
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
31. Bölüm( AŞK'A DİRENİŞ 2)
32. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
33. Bölüm (AŞK'A DİRENİŞ 2)
34. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
35. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
36. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
37. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
38. bölüm ( Aşk'a Direniş 2)

3. Bölüm

110K 4.8K 2.9K
Par Jutenya_


Watpad hesabımı takip etmeyen arkadaşlar Jutenya_ tıklayarak takip edin 15 k olmamıza çok az kaldı. Ailemiz gittikçe büyüyor ve ben çok mutlu oluyorum.

İnstagram hesabım jutenya82

Twitter hesabım Jutenya_

#azadsaruhan

#mardinetutsak

#așkadireniș

#jutenya etiketleri Twitter'dayız etiketlerimizi kullanıp bölümlerle ilgili yorum yaparsanız çok sevinirim.

Keyifli okumalar

Bazen sadece bir kuş olup özgürlüğe kanat çırpmak istersin. Koskocaman gökyüzünde herkesten uzak diyarlara göçmek gibi hayallerin vardır. Heja kanatlarına pranga vurulmuş kadınlardandı ve tek gayesi özgürlüktü...

Avluda sadece yüzüğün çıkardığı metal ses vardı. Ağir'in gözlerinde ise pişmanlık.

Bakışlarını ayaklarının önüne düşmüş yüzükten alamıyordu. Dillere destan bir aşk bugün taş bir zeminde son buluyordu. Omuzları çöktü Ağir'in ve yerde ki evlilik yüzüğüne baktı. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Bir ömür diye kalbine aldığı kadın gitmekle onu tehdit ediyordu. Kalbinde ondan başka kimseye yer yoktu. Değil kalbine girmek önünden bile kimse geçemezdi. Çetindi yolları bir tek Heja'ya aşıktı. Bakışları evlilik yüzüğündeydi. Oysa yerde ki evlilik yüzüğü değil bir uçurum dibinde paramparça olmuş evlikleriydi. Ağir'in parmağında yüzüğü olması gereken yerdeydi. Kumayı kabul etse parmağına takacağı yüzük tek bir kadına aitti fakat karısı ben seni kalbimden Azad ediyorum deyip yüzüğü çıkarıp fırlatmıștı. Zihni yüzükleri aldıkları güne gitti. İkisinde tarifi olmayan bir heyecan ve mutluluk... Kaç kuyumcu gezip her seferinde kararsız elleri boş bir şekilde çıkmışlardı. En sonunda kendi yüzüklerinin modelini ikisi oturup üstünde ki desenlerine kadar çizmişlerdi. Ağir için Heja kırmızı bir gelincikti. Heja için de Ağir isminin tam anlamını taşıyan ateşti. Ağir'in yüzüğünün içinde gelincik, Heja'nın yüzüğünün içine alev işlenmişti.

Ağir için Heja kırmızı bir gelincikti. Bozkırlarda dağ yamaçlarında herkese inat olduğu yeri renklendiren kırmızı bir gelincik.

Heja İçinde Ağir ateşti ve Heja bugün anlıyordu. Ağir isminin her harfini taşıyan biriydi. Çünkü yaktığı ateşte Heja'yı yakmaktan hiç çekinmemiști.


İkisi aynı anda bakışlarını yerdeki yüzükten aldı. Ağir yukarıda ona bakan karısıyla göz göze geldi. Bunu bize yapma diye bağırıp konağı öfkesiyle yakmak istiyordu ama gözleri sevdasına mahcuptu.

Heja bir kez daha yenilmişlikle baktı sevdiğim dediği adama ikisinin bakışlarında kocaman bir yenilmișlik vardı. Kadının gözlerinde ki aşkın yerini hayal kırıklığı yer alıyordu. Heja arkasını dönüp odasına doğru ilerledi. Şu anda evde yaşayan kimsenin yüzünü görmek istemiyordu. Odasına girdiği gibi adımlarını yatağa çevirdi. Uzun bir uyku istiyordu. Hatta uyuyup hiç uyanmamak çok güzel olurdu.
Yatağın üstünde bulunan pikeyi kaldırıp içine girdi, sımsıkı sarıldı. Yazın ortasında üşüyordu. Diyarbakır sıcakla kavrulurken o üşüyordu. Tavana uzun uzun bakıp gözlerini yumdu. Onu bekleyen zor günlere gözlerini açacağını biliyordu.

Saatler sonra Ağir daha fazla dayanamayıp yukarıya çıktı. En güzel anlarını yaşadığı odanın önünde durup kapı kulpuna uzandı. Kısa bir süre bir eli kapı kulpun da öyle ayakta durup kapıyla bakıştı. Bakışları parmakları arasında tuttuğu yüzüğe gidince yutkundu. Fısıldar bir şekilde "gün gelecek birgün çıkardığın bu yüzüğü yine kendin hiç çıkmayacak üzere parmaklarına kendin takacaksın" dudaklarında ki fısıltı Ağir'in umuduydu, bunları umut ediyordu lakin Heja'nın asla geri adım atmayacağını da biliyordu. Sesli bir nefes alıp bıkkınlıkla bıraktı.

Sevdiği kadının büyük bir tepki göstereceğini, odadan kovacağının bilinçindeydi. Onsuz geçen her saniye ona azap gibiydi. Bugün onu o halde gördükten sonra yaptığından ölesiye pişman olmuştu ki. Olduğu konumdan, ağalıktan, ailesinden, aşiretten vazgeçecek duruma gelmişti.

En başından yapması gereken gibi; ama artık geri adım atamazdı. Hayatına dahil ettiği diğer kişi amcasının kızıydı. Amcasının hastalığından sonra Keje'yi yarı yolda bırakamazdı.

Kapı kulpunu indirip içeri girdi. Gözlerini yumup karşılaşacağı görüntüye kendini hazırlamaya başladı. Dün onu banyoda baygın bulduğunda aklı çıkmıştı. O an düğünü, her şeyi yarıda bırakıp Heja'yı alıp gitmeyi bile düşünmüştü; ama annesi ve babası buna engel olmuştu. Yatağa taşıyıp kanayan tırnaklarını, parmak etlerini silip onu o halde odada bırakıp çıktığında aklı sadece ondaydı. Pencereden ona kırgın bakışlarını ki zava diye bağırıp zılgıt çekmesini ömrü boyunca hiçbir zaman unutmayacaktı. Ben seni çok sevdim diye fısıldamıştı. Ağir duymasa da anlamıştı. Ben de diye kımıldayan dudaklarını da Heja'nın anladığını biliyordu. O da çok sevmişti.

Allah biliyordu gönlündekini; ama herkese karşı da durmaya gücü yetmiyordu. Aşiret önce çocuk diye tutturup, sonrasında amcasının hastalığı, ondan son isteği, babası, ailesi, her şey ağır basmıştı.
Gözlerini açtığında büyük bir nefes aldı. Heja kokuyordu. Yatakta uzanan karısını görünce sessiz adımlarla yatağa ilerledi. Yatakta küçücük kalmıştı. İyice sarmalamıştı örtüyü kendisine, oysa Heja deli yatardı. Onu ilk defa böyle uyurken görüyordu. Yatağın diğer tarafına geçip oturdu. Uzun uzun izledi. Sırf Ağir seviyor diye taktığı hızmayı çıkarmıştı. Ağir ilk anda fark etmişti. Sonra gözleri yastığı saran eline gitti. Alyansını zaten bugün așağı atmıştı onun yanındaki tektaş yüzüğünü de çıkarmıştı. Oysa takarken söz vermişti ömür boyu çıkarmacaktı.

Ağir'in yüreği sıkıştı. Bir an ondan gitme korkusu yaşadı. Buna asla izin veremezdi, o Heja'sız ölürdü. Ağir'in gözleri bu sefer Heja'nın yüzünde dolaştı. Ağlayarak uyuduğu hala kirpiklerinde takılı kalan gözyaşından belliydi. Elini uzatıp yüzünde ufacık dokunuşlarla gezindi. Uzanıp saçlarını koklayarak küçük bir dokunuşla öptü. Ona bunları yaşattığı için pişmandı; ama mecburdu. Uzun uzun izledi Heja'yı uyurken. İç çekişlerini, uykusunda bile rahatsız olduğu belli olan hareketlerini. Üstündeki örtüyü sarmasından üşüdüğü. Elini uzatıp Heja'nın alnına götürdü. Ateşinin olmayışı ile rahat bir nefes aldı. Yüzünün her noktasında bakışlarını dolaştırdı. Her noktasına, her zerresine aşıktı. Saçlarını tekrar öpüp kalktı yataktan. Kendi kendine tekrardan alışacak dedi. Bunu kendisine kabullendirir gibi söylüyordu.

Farkında değildi Ağir ona gelirken herkesi arkasında bırakıp gelen kadının, ondan giderken de yine herkesi arkasında bırakabileceğini...
*
*
*
Heja o gün ve gece boyunca uyudu. Uzun bir uykuydu. Odasına gelen Loran ve Elif'e uyumak istediğini söyleyip geri gönderdi. Kimseye ne derdini anlatmak istiyordu ne de birilerinin onu teselli etmesini.
Sabahın erken saatlerinde kalkıp soğuk bir duş aldı. İçi gibi dışı da soğusun istiyordu.

Üstüne uzun bir elbise geçirip beline kadar olan saçlarını ördü. Abdest alıp namazlığını serdi. Doğru yolu bulmak için Rabbine sığınacaktı. Namazını kıldıktan sonra ellerini semaya açtı. Gözündeki yaşlarla bir çıkış yolu diledi. Belki ona verilen emir sabretmesiydi; ama o katlanamazdı. Ağir'e de ikinci evliliğe rızası olmadığını, hakkının haram olduğunu, onu boşaması gerektiğini söylemişti. Bundan sonra yapacakları belliydi.

Ağir dinlemese de Heja ne yapacağını biliyordu.

Duasını bitirdikten sonra namazlığını toplayıp ayağa kalktı. Aynanın karşısına geçip görüntüsünü izledi. Heja'nın eli önce saçlarına gitti. Bazı kadınlar sevdiklerine kırıldıklarında saçlarından vazgeçerlerdi. Heja değmeyecek biri için saçlarından vazgeçmeyecekti. Biraz önce ördüğü saçlarının lastiğini çekip açtı. Dalga şeklini almış saçlarını elleri ile dağıtıp şekil verdi. Yüzünün solgunluğuna, şişmiş gözlerine müdahale etmedi. Çevresindeki herkes yarattığı enkazı görmeliydi. Görmeliydi ki o enkazdan neler doğduğunu anlasınlardı.

Kendisini odasına hapsetmeyecekti. Elinde sonunda dışarı çıkacaktı. Gerçeklerle yüzleşmesi lazımdı.
Odasından çıkıp sabahın serin, temiz havasını ciğerlerine çekti. Daha konak halkının uyanmadığı sessizlikten belliydi.

Merdivenlere ilerleyip aşağı mutfağa indi. Kaç gündür hiçbir şey yememişti. En azından sıcak bir çay içebilirim diye düşündü. Kendisi için çay demleyip içti. Bu onun için şimdilik yeterli bir adımdı. Geldiği gibi sessizce çıktı mutfaktan. Merdivenlerin ilk adımında inen Ağir'i gördü. Eskiden gördüğü her anda kalbi hızlı hızlı atardı. Şimdi ise görmeye bile tahammül edemiyordu.
Başını kaldırıp omuzlarını dikleștirdi. Zira içindeki yasın, taziyenin bitmesine az kalmıştı. Bittiğinde Ağir her anlamıyla ondan gitmiş olacaktı. Bakışlarını çekmeyecek, kafasını da eğmeyecekti. Onun yüzüne bakarken utanıp başını eğmesi gereken kişi Ağir'di.

Ağir sabahın köründe Heja'yı görmeyi beklemiyordu. Daha doğrusu birkaç gün odasından çıkmayacağını düşünüyordu. Bakışlarını Heja'dan çekmeden, sessizce alışacak, alışıyor diye tekrar etti.
Heja'nın içinde onu bitirdiği gerçeği zihinden bile geçmiyordu.
Heja kafasını eğmeden sessiz adımlarla çıkmaya başladı merdivenleri.
Birkaç adımdan sonra gördü kocasının yeni karısını.
Bir anda dünya durdu sandı; çünkü Heja için dünya durmuştu. Sözde güçlü olacaktı.

Üstünde ki elbise alev almıș gibiydi. Karşısında kuması vardı. Bedeni cayır cayır yanıyordu. Ona bu kaderi bu acıyı kim reva görüyordu. Üstündekiler ateş almış gibi bedenini yakıyordu be attığı her adımda daha da yanıyor, daha da tükeniyordu kalbindeki sevgi kırıntıları. Nefes alışları zorlaştı bir anda, sımsıkı tuttu beton merdiven korkuluklarını. Tırnaklarını betona geçirdi. Oysa daha dün sarılmıştı o parmakları.

Bu nasıl bir acıydı! Nasıl bir sınavdı?
Nasıl bir çıkmazdı? Aşağıda kocası, yukarıda kuması...
Yine gözleri doldu Heja'nın. Ağlama, dedi kendine, ağlama değmecek birine. Sadece kaderine ağla, sadece kaderinin kederine ağla!
Sirkeledi tekrar kendini,üstünde ki alevler sönmüyordu. Yakıyordu onu tekrar silkelendi alevlere beraber ölü toprağını sirkelercesine duruşunu dikleștirdi, dimdik durması gerekiyordu.

Dimdik durup, meydan okuması lazımdı, ona bu kaderi reva görenlere, yavaş adımlarla çıktı merdiven basamaklarını. Son basamakta duydu Keje'nin "Günaydın."diyen sesini. Yerinde çakıldı kaldı, kaskatı kesildi. Kulakları duymak istemiyordu bu sesi. Bu sesi ilk duyușu değildi. Keje'yi önceden de tanırdı. İlk defa tiksindi ilk defa duyduğu bir ses bu kadar acı veriyordu. Burada kaldığı sürece sağır olmalıydı. Her şeye kör, herkese sağır olmalıydı.

Sonra baktı karşısındaki kadının gözlerine, gözlerime bak demek istedi.

Bakta gör bendeki közleri, içimdeki yangından kalan külleri. Çıkmaya başladı merdivenleri. Hiçbiri ağzından çıkacak tek bir kelimeyi hak etmiyordu.

Keje'de inmeye başladı merdiven basamaklarını. Yukarı çıkan Heja
baktı avluda sofraya oturmaya başlayan, ailem dediği insanlara. Artık ne kadar da uzaktı onlara? Sahi kaç gün olmuştu o sofraya oturmayalı?

Kocasının yanına yeni karısı geçip oturdu. Orası onun yeriydi artık. Ağir mocam diyeceği biri değildi. O yüzden umursamamalıydı. Onların bir gönül bağı yoktu. Ağir sevdiği adam değil onu kemirip bitiren bir kurttu.
Daha fazla bakmaya tahammül edemediği için arkasını dönüp odasına ilerlemeye başladı.
Odasının kapısını açıp sırtını kapıya dayadı. Gözlerini yumdu. Tek bir gözyaşı firar etti. Heja hırsla sildi gözyaşını. Tek bir gözyaşı bile fazlaydı onlar için.

Heja anlıyordu artık kalabakların içinde kimsesiz kaldığını. Bunu kendisi yapmıştı. Kendi yaktığı ateşte kendi kavruluyordu.

Birden irkildi.

Sahi duymuş mudu ailesi Ağir'in yaptıklarını? Gerçi duysalar ne olacaktı? Ağir için onları arkasında bırakan kızlarını kabul mu edeceklerdi?

Oysa babası ona hiç kıyamazdı! Tabi Heja, Ağir için kıymıştı ailesine.

Ağir!

Ağir ne yapmıştı? O da aynı şekilde kıymıştı Heja'ya.
Heja iç çekerek ilerleyip oturdu yatağa. Artık ne yapacağını bilmiyordu. Sadece bu konaktan gitmek için bir yol bulması lazımdı.
O, bu düşüncelere dalmışken kapı sertçe açıldı. İçeri artık başkasının da kocası olan Ağir girdi.

İçindeki acıyla baktı ona.
Adam sert adımlarla geldi karısının yanına önünde diz çöktü, karısının solmuş yüzüne, sönük gözlerine derin derin baktı.

Karşısındaki görüntü ona aitti, aşık olduğu irislere bakarak yutkundu. Boğazını temizleyip bakışlarını sevdasınnda almadan "Heja'm!"dedi.
Heja duyduğu sesle öfkeyle baktı. Gerçekten sağır olsaydı daha iyiydi. En azından hayatında ki iğrenç sesleri duymazdı.

Sonra dudaklarını kıvırdı, tiksinir gibi bakıp "Heja'n öldü."dedi.

Ağir sert bir nefes alıp"Hadi kahvaltı hazır. Boğazından bir şeyler geçsin, bedenine ceza vermeyi bırak." ağzından çıkanlarla Heja'nın daha kötü olduğunu biliyordu.
"Tekrar tekrar aynı şeyleri konuşmak istemiyorum. Alışmamız gerekiyor. Bak yaşananların önüne geçemedik. Bugün olmasa yarın o sofraya oturmaya mecbursun. Bir çaresini buluncaya kadar katlanmaya bak."
Heja kafasını sallayarak Ağir'e baktı. Kendisini tutamayıp kahkaha attı. Ona alış, katlan diyordu. Yüzsüzce, arsızca çare bulmaktan bahsediyordu.
Heja biliyordu artık bir çarelerinin olmadığını. Gerekirse direnecekti, kesinlikle alışmaya çalışmayacaktı.
Ağir şaşkınlıkla karşısında kahkaha atıp gülen karısına baktı.

"Çare!" dedi Heja.

"Ağir Ağa var mı artık çaresi?
Bana bak bana! Ben Heja! Boran Karadağlı'nın gül goncası Heja!
Sence ben alışır mıyım? Olanları kabullenir miyim, yaptıklarınızı unutur muyum?
Hadi her şeyi boşver. Silebilir misin dünü, bugünü? Ya da yaşadığımız her şeyi bıraktım bundan sonra ne olacak?
Bir gece bana gelip, bir gece ona mı gideceksin?
Peki ya ben! Başkasının yatağından çıkmış adamı yatağıma alır mıyım? "son sözleri dilinde bile acı bir tat bırakıyor ve midesinin bulanmasına neden oluyordu. Zihnindeki düşünceler gerçekler midesinin bulanmasına sebepti. Sesini yükseltip" Bana bak Ağir Ağa! Bana biçtiğin kaderi yaşamayacağım. İhaneti sindirip bana gelmeni beklemeceğim. Benim için dün veya bugün yok. Sen bir karar verdin ve bizi bitirdin. Bende gerekeni yapacağım. Nasıl sana gelirken herkesi arkamda bırakıp geldim ise...
Sonunda ölüm olacağını bilsem yine çıkarım."

Ağir sertçe soludu: sevdiği kadını bu hale kendisi sokmuştu. Aradaki mesafeler ona aitti. Lakin onsuz alacağı tek bir nefese tahammülü de yoktu. Evet karısının söyledikleri doğruydu ama işte yaşadıkları hayat ortadaydı. Ağir ne yapacağını bilmiyordu. Sadece çırpınıyor ve kendi hayat penceresinden bakıyordu. Genzini temizleyip "Ben öyle bir adam mıyım Heja? Senin koynundan çıkıp başka bir kadına gidecek biri miyim? Tamam, dün olmaması gereken oldu. Biliyorum özrü yok. Ama mecburdum anla beni. Dokunmasam Keje'nin namusu dillenecekti. Amcama babama bunu yapamazdım."

Heja iğrenerek dinledi Ağir'i. Kurduğu cümleler ile midesi bulanıyordu. Kafasını olumsuzca sallayıp baktı Ağir'e. Amcasına, babasına kıyamayan adam hiç düşünmeden kıymıştı Heja'ya.
"Haklısın Ağir. Sen kesinlikle bunu yapacak biri değilsin lakin bak onun koynundan çıkıp buraya gelmişsin ve üstüne ben öyle biri miyim diyebiliyorsun. Gerçi bu adımla bile öyle biri olduğunu kanıtladın. Onlara kıyamadım; ama bana kıydın değil mi?" yüzüne vurulan gerçeklerle Ağir dehşete düşmüş gibi gözlerini irice açtı. Dehşete kapılmış gibi sevdiği kadına baktı. Haklıydı dün gece Keje'nin odasındaydı ve şimdi burada.. Heja doğru yolda olduğunun bilincinde" İhanetin bahanesi olmaz Ağir Ağa!
Ben dün ne anladım biliyor musun?"

Ağir beklenti ile baktı Heja'nın yüzüne. Arsızdı adam, bencildi. Hala sevsin, göz yumsun istiyordu. Aşkına sevdasına güveniyordu. Ona göre aşık olmaları bir birlerini sevmeleri yeterli bir nedendi. Başka bir kadının varlığı onların aşkına gölge olamazdı. Bilmediği ise Heja'nın Ağir'i asla affetmeyeceğiydi.
"Ağir Ağa ben dün gece keşkelerimle savaştım. Hayatımın en acı kaybedişiydi. Ve biliyor musun sen ailene, amcana, babana yenik düşerken ben de hatalarıma yenik düştüm. Sen onlara kıyamazken bize kıydın, bizi bitirdin. Ben de dün aşkımı bitirdim."
Ağir duymak istemiyordu bunları, duymamazlıktan da geliyordu. Adama göre onların aşkı öyle bir çırpıda silinip atılamazdı. O bir ağaydı ve gerekeni yapmıştı. Karşısındaki kadını düşünmeden kendisini savunmaya devam ediyordu.
"Heja ne olur anla beni, inan karşı durmaya çalıştım, olmadı. Aşiret, annem, babam çocuk dediler.
Soyunun devamı dediler. Ağasın yapmalısın, dediler"
Kafasını olumsuzca sallayarak baktı karşısında yabancı gibi konuşan adama.
"Çocuk isterler. Ağir Ağa soyunun devamı derler. Peki sana tek bir şey soracağım. Aynı şey ya senin başına gelseydi? Ben seni çocuk için bıraksaydım, çocuğun olmuyor diye başkasına gitseydim sen ne hisseder..."

Sözünün bitmesine bile izin vermeden ayağa fırladı. Ağir Ağa parmağını Heja'ya sallayarak kükrer gibi . "Sus!
Sus! Anladın mı? Öldürürüm! Öldürürüm! Sana bakacak gözü oyarım. Saçına değecek eli kırarım, anladın mı? Sen ne dediğini bilmiyorsun?"

Heja burukça gülümseyip "Bak, düşünmesi bile ne kadar zor? Dün, bugün anlattıklarımın, kat ve katını yaşadığımı biliyor musun? O kadının istenmesini izledim. Kınasını, gelinlikle bu konağa girişini, sonra kocamla düğünlerini izledim. Sonra da nikahlarını... En son ve en acısı da kocamla aynı odaya girişlerini..." Daha da zoru ne biliyor musun? Sabah zılgıtlarını dinledim. Senin onun olduğunu kanıtlayan zılgıtları! Anladın mı?
Senin onun oluşunu izledim. Sakın! Sakın bana alış, çaresini bulacağım gibi şeylerle gelme. Sana olmaz, kocamı paylaşmam dedim. Sen ne yaptın? Beni bir nefeste silip geçtin. Bundan sonra Ağir Ağa! Ne derdime derman ol, ne de bana koca.
Anladın mı? Senle, ben diye bir şey yok. Sen alış ve karına bak! Bundan sonra ben yokum. Şimdi ne gidecek yerim ne de çalacak kapım var. Ama ilk fırsatta senden boşanıp hayatından çıkacağım.
Andım olsun Ağir Ağa! Nasıl sana gelirken herkesi arkamda bırakıp geldim ise seni de arkamda bırakıp gideceğim. Sakın bir daha kapıma, odama gelme. Sen dün Heja ile Ağir'i bitirdin. Artık dönülmez bir yola soktun bizi ve ben ilk fırsatta bu yolu sonlandıracağım. Umarım Ağir Ağa değer bu yaptıklarına; çünkü benim hiç değmedi yaptıklarıma."
Ağir Ağa yumruğunu sıkıp sinirle çıktı odadan. Heja'nın çok zor bir kadın olduğunu biliyordu. Aşağı kahvaltı masasına indi yanıda oturan yeni karısına baktı.

Keje!
Amcasının kızı Keje! Heja haklıydı kabullenilecek bir şey değildi bu. Sinirle kalktı hiçbir şey söylemeden indi aşağıya. Annesi Keje'ye bakıp kocanı geçir diye söylendi.
Keje Ağir'in arkasından indi; ama Ağir'in gözleri hiçbir şeyi, hiç kimseyi görmüyordu.

Başta şirkete işe geçmek istedi. Sonra vazgeçti. Bugün kafasını toplaması lazımdı, iyice düşünüp ona göre hareket etmeliydi. Arabasını kafasını dinlemek için sürekli gittiği yere sürdü.

Hevsel Bahçeleri'ne, Dicle'nin kenarına gitti. Artık burada iyice düşünebilirdi.

İlk aklına Heja'sı geldi, güzeller güzeli Heja!

Nasıl sevmişti onu. Asiydi Heja'sı; ama sevdiği için dünyaları yıkardı. Nasıl direnmişti, başkaldırmıştı kendi aşiretine.

Sonunda istediğini almıştı, küçük bir tebessüm takıldı dudaklarına. Onu uzun zaman sonra ilk görüşü, ilk o zaman sevmişti. Büyük bir soluk aldı ellerini kafasına koyup başını direksiyona dayadı.

Artık ne yapacağını bilmiyordu Ağir! Bildiği tek şey Heja asla kabullenmeyecekti.

Zaza inadı vardı onda, keçi gibiydi.
Pekiyi ne yapacaktı Ağir? Heja'yı alıp gitse miydi? Herkesten, her şeyden uzağa, ya Keje! Keje ne olacaktı, amcası, babası onlara ne diyecekti? Baştan kabul etmeyecekti.

Biliyordu.

Her şey için artık çok geçti. "Of! Of!" diye inledi. Boşa koyuyor olmuyor, doluya koyuyor almıyordu.
Ağir cebinden bir sigara çıkarıp yaktı.

Heja'sı geldi tekrar aklına. Sadece onun Heja'sı.

Acaba kahvaltı yapmış mıdır diye düşündü? Birkaç gündür hiçbir şey yemediği için süzülmüş, küçücük kalmıştı. Cebinden telefonunu çıkarıp kız kardeşini aradı.

Uzun bir çalışın sonunda Loran açtı telefonu. Ağir biliyordu o da kızgındı ailesine, abisine, Heja için çok kızgındı.
Bıkkınca " Efendim!" dedi. Abisi ile konuşmak istemediğini her fırsatta gösteriyordu.
Ağir bir soluk alıp kardeşine Heja'yı sordu. Kahvaltı götürmesini istedi.
Loran abisini dinleyip birden "Abi, o bunu hiç hak etmedi." deyip Ağir'in yüzüne kapattı telefonu.
Ağir de biliyordu. Heja'nın bunların hiçbirini hak etmediğini; ama artık çok geçti ve ne yapacağını bilmiyordu.
***
Diğer tarafta Heja vardı. Arafta kalmış bir Heja, ne yapacağını hiç bilmeyen bir Heja !
İçli bir nefes aldı Heja, içindekileri atamıyordu. Çıkış yolu, onu da bulamıyordu bir türlü. Ağir ve Heja için artık oluru yoktu.
Nasıl bi çözüm yolu bulup gidecekti buralardan?
Babası, ailesi acaba gitse kabul ederler miydi onu? Açarlar mıydı ona kapılarını bilemiyordu? Heja şu anda o kadar çaresizdi ki. Çalınan kapı ile kendisine geldi.
Gir deyince Loran geldi içeri, o da Heja kadar üzgündü. Ne yazık elinden hiçbir şey gelmiyordu. Artık ailesinden nefret eder hale gelmişti. Loran elindeki tepsiyi önüne koyunca fark etti Heja; ama hiçbir şey yemek istemiyordu.
Loran tepsiyi kenara indirip sımsıkı sarıldı yengesine, çok seviyordu onu. Aynı zamanda kuzenlerdi. Heja teyzesinin kızıydı, abisi ile aşklarına en büyük şahitliği o yapmıştı.
" Hadi yenge kahvaltı etmemişsin. Dünden beri bir şey de yemedin. Böyle devam edersen hastalanacaksın." diye söylendi.
Heja Loran'ın elini tuttup kafasını olumsuzca salladı, boğazından hiçbir şey geçmiyordu.
Loran sessizce yengesinin yanına oturup boğazını temizledi.
"Heja abim de çok üzülüyor. Çok pişman, ne olur bu kadar yıpratma kendini. Sizin bu halinize dayanamıyorum." deyip hıçkırarak ağlamaya başladı.
Heja yatakta kendisine sarılmış ağlayan Loran'a baktı. Onu ne kadar çok sevdiğini, onun için üzüldüğünü biliyordu; ama ne yazık artık bazı şeylerin oluru yoktu, o da farkındaydı. İlk defa geçmişi düşündü.
***
Ağir için direnişini, daha on yedisinde kalbini Ağir'e teslim edişini.
Ağir önceleri okul, sonrası da iş amaçlı hep şehir dışındaydı. En son gördüğünde çocuktu Heja! Ortak bir akraba düğününde teyzesi ve kuzenlerini görmüştü.
Teyzesi ve sonradan tanıştığı kuzenleriyle sohbet etmeye, hal hatır sormaya başlamıştı.
Loran ve Berzan'la önceleri de çok sever ve iyi anlaşırdı. Ama Zilan'la aralarında sürekli bir soğukluk olurdu.

Tabi en büyük kuzeni Ferman da vardı. O evlenip İstanbul'a taşındığı için onu epeydir görmemişti. Arada annesinin sinirli bakışlarını görse de uzun zamandır görmediği kuzenleri ile sohbeti bölmek istemiyordu.
O kadar dalmıştı ki hafif öksürük sesi ile kendine geldi. O zaman fark etmişti Ağir'i. Ağir de onu görmezden gelen Heja'nın dikkatini çekmek için yapmıştı.

Heja dikkatlice Ağir'e baktı. Gülümseyerek konuşmaya başladı bir gün tüm gülüşlerinin onun solduracağını bilemeden.
"Kusura bakma Ağir Abi, tanıyamadım uzun süre oldu ya."
Ağir ise Berzan'a adı ile kendine ise abi diye hitap etmesine bozuldu.
" Nasılsın, ne zaman geldin abi?" diye gülümseyerek konuşmaya devam etti.
Ağir uzun zamandır görmediği Heja'nın güzelliği ile mest olmuştu. Serpilmiş, büyümüştü Heja.
Biraz daha laflayıp Loran'la beraber annesi Narin Hanım'ın yanına gittiler. Ağir gözlerini bir türlü Heja'nın üstünden alamıyordu. Narin Hanım bunu fark etse de o anlık sustu.
Heja hiçbir şeyden habersiz neşe ile çevresiyle ilgileniyordu. Loran'la yukarı çıkmaya karar verdiler. Hem gelin odasını görecek hem de lavaboya gideceklerdi.
Yukarı çıkıp koridoru döndüğü esnada birden kolundan çekildi. Karşısında sus işareti yapan Ağir'i görünce irkildi.

Ağir ise hala kendisine abi demesinin sinirini yaşıyordu. Heja'yı ilk gördüğü odaya sokup sonra fısıltı ve kızgınlıkla Heja'ya hesap sormaya başladı.
"Neden bana abi dedin? Berzan'la aramda kaç yıl var. Ona Berzan, bana abi. "
Heja şok geçirmiş bir halde baktı Ağir'e, eskiden de pek aynı ortamda olmazlardı. Saygı gereği abi demişti. Üstelik Berzanı daha sık görüyor ve daha iyi anlaşırdı. Karşısındaki adamın tavırlarına hiçbir anlam veremiyordu.
Ağir kendisine şaşkınla bakan gözlerde yok olmak istedi o an. Neden bu kadar kızdığını bile bilmiyordu.
Ama her nedense ona abi deyişi çok zor gelmişti. Hele Heja'nın bu kadar güzelleşip serpilmesi bambaşka bir şeydi. Çok güzeldi, melekleri bilr kıskandıracak kadar güzeldi. Upuzun saçları beline kadar iniyordu. Ela hareleri kendi tonunun en güzel haliydi. Beyaz pürüzsüz böyle bir teni ilk defa görüyordu Ağir. Şimdiye kadar hiç aşık olmamıştı. Hiçbir kadın bu derece ilgisini çekmemişti.

Heja ise niye bu duruma düştüğünü anlamıyordu. Biri onları bu halde görse yanlış anlardı. O yüzden artık konuşması gerektiğini anlayıp korkudan hızla atan kalbiyle "Ben sana nasıl hitap edeceğim ki, sen benden çok büyüksün. Bir de çoktan görüşmedik, öyle bir anda oldu. Neden bu kadar kızdın anlamıyorum."dedi.

Ağir de biliyordu bunları. Heja'nın haklı olduğunu; ama işte ilk defa o da böyle bir şey hissediyordu. Elinin tersi ile Heja'nın yüzünü okşadı. Gözlerinin içine bakarak "Olsun, sen bir daha abi deme olur mu?"
Heja başta duydukları ile şaşırdı. Sonra utançla kafasını eğip salladı. Ağir kenara çekilip çıktı arkasında şaşkın bir Heja bırakarak.

Eve döndüklerinde ise annesi Narin Hanım kızını bir kenara çekip Ağir'in hal hareketlerini beğenmediğini, onunla konuşmak istese bile uzak durması gerektiğini söyledi. Heja annesine tamam deyip konuyu kapatmıştı. Zaten o da Ağir'e karşı bir şey hissetmiyordu.

Aradan geçen birkaç gün sonra Loran arayarak okul çıkışı buluşmak istedi. Ortak arkadaşları olan Havin'in evinde birleşeceklerdi.
Heja çok sevdiği kuzenini kıramadı.
Buluştuğu evde Ağir'i de görünce hem korkmuş hem de çok şaşırmıştı.
Loran ona mahcup gözlerle bakıp Ağir abisinin onunla konuşmak istediğini, ısrar edince abisini kıramadığını, onu bir defa olsun dinlemesi gerektiğini söyledi ve ikisini yalnız bırakıp odadan çıktı.
Heja merakla Ağir'in onunla konuşmak istediği konuyu bekliyordu. Annesi Ağir'den uzak durmasını istiyordu. Şimdiki davranışı yaptığı doğru olmasa da merakı daha ağır basıyordu.
Ağir ise ergenler gibi heyecanlı olmanın stresini yaşıyordu. Boğazını temizledi, sesli bir alıp
"Heja, bak ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum; ama bir türlü aklımdan çıkmıyorsun. Biliyorum henüz sen küçüksün yine de gözümü açıp kapattığım her anda seni düşünüyorum. İlk defa böyle bir şey yaşıyorum. Eğer sen de istersen, kabul edersen birbirimize bir şans verelim. Hem tanışmış oluruz.
Bak, okulunu, yaşını, her şeyi beklerim. Beni daha yakından tanımanı istiyorum. Biliyorsun ailelerimiz pek görüşmüyor, buralarda böyle şeyler de yanlış; ama Heja ne olursun bir düşün. En azından arada konuşmaya başlarız. İyice düşün. Eğer kabul edersen telefon numaram bu kağıtta yazılı, istediğin zaman ararsın."
Ağir bilerek numarasını kağıda yazmıştı. Eğer kağıdı alırsa arayacağını da anlamış olacaktı. Heja'nın kararsız bakışlarımı fark edince cebinde getirdiği kırmızı gelincikle beraber Heja'nın konuşmasına izin vermeden kağıdı avuçlarına bırakıp çıktı.

Arkasında yine şaşkın bir Heja bıraktı. Elindeki minik kağıda bakakalan Heja, uzun süre düşünmeye başladı. Bakışları kırmızı gelinciği bulduğunda gülümsedi. Başka bir çiçek olsa belki ilgisini hiç çekmeyecek. Düşünceler içinde boğușurken madem beklerim diyordu o zaman birbirimizi tanıyalım deyip mesajlaşmaya başladı. Ardından gerçekleşen konuşmalar, arada yapılan görüşmeler ve kısa kısa buluşmalar birbirini kovaladı.

Artık ikisi de seviyordu birbirlerini, duygularından emindiler. Aradaki tek sorun Heja'nın okulu bir de Ağir'in kıskançlıklarıydı. Ağir her fırsatta uzaktan olsa da Heja'yı görmeye geliyordu. Heja'nın etrafında erkek sinek görse Ağir çılgına dönen biriydi. Okul ortamı söz konusu olunca Heja'nın etrafı Ağir'in deyimiyle ergenlerle doluydu.

Aradan geçen zamanda Heja 18 yaşına girdi, liseyi bitirdi. Üniversite sınavına girip sonuçları beklemeye başladı. Ağir ise dayanamadığını, en azından aralarında bir söz kesilmesi gerektiğini söyleyip duruyordu.
Bulduğu ilk fırsatta ailesine açıldı. Heja'yı sevdiğini ve ilerde onunla evlenmek istediğini söyledi. Tabi önce küçük bir kıyamet koptu evde; çünkü annesi Heja'yı istemiyordu. Nedeni ise Heja'nın annesi ile anlaşmazlıklarını gösteriyordu.

Ağir umursamadı, direndi. Heja olmazsa başkası ile asla evlenmeyeceğini üstüne basa basa söyledi. Berfin Hanım kabullenmek zorunda kaldı.
Heja Ağir'le konuşunca başta çok kızdı. Sinirle Ağir'e söylenmeye başladı. En başında konuştuklarında önceliği okul olduğunu, bitirmeden evliliğin kesinlikle olmayacağını söylemişti. Ağir ise Heja'ya okuluna kesinlikle engel olmayacağını, sadece aralarında bir söz kesilmesi gerektiğini izah edip onu ikna etmeye çalıştı. Kendisinin bir ağa olduğunu, yarın öbür gün aşiretin illaki evliliği ileri süreceklerini Heja'sız yapamayacağını, gerekirse üniversiteyi bitirmesini bekleyebileceğini söyleyip durdu. Heja'da mecburen kabul edip sustu. Kısa bir süre sonra isteme olacaktı.
Heja birkaç gün sonra Ağir'den aldığı haberle akşama kadar ev temizliği ve yapılacaklarla koşturup durdu. Bu akşam kopacak kıyameti önceden seziyordu. Babası asla vermeye yanaşmayacaktı. Sadece söz için ikna etmeye uğraşacaktı.

Heja, Boran Karadağlı'nın gülgoncası evinin tek çiçeğiydi. Odasına çıkıp önce güzel bir duş aldı. En güzel kıyafetini giyip saçlarına şekil verdi, hafiften bir makyaj yapıp aynadaki yansımasına baktı. Aşağı indiğinde babası Boran Karadağlı ve annesi Narin Hanım şaşkın gözlerle Heja'ya bakıyorlardı. Narin Hanım bu topraklarda sevilen sözü geçen bir kadındı. Okumuş kültürlü mesleğini eline almış bir kadındı. Onun için önceliği hep çocuklarının eğitimiydi.
Çalınan kapı sesi ile Heja ve ailesi ayaklanıp kapıda kaşıladı misafirlerini. Birbirine şaşkın ve kırgın bir şekilde bakan iki kadın vardı çünkü. Uzun bir sürenin ardından ilk defa bu şekilde yan yana geliyorlardı.
Önce soğuk bir sarılma sonrasında davet edildikleri misafir odasında yerlerini aldılar. Heja heyecanla karşıladı Ağir'i, Ağir ise sabırsızlıkla baktı Heja'ya. Heja'nın annesi Narin Hanım kafasıyla mutfağı işaret etti.
Heja mutfağa doğru ilerledi, arkasından Loran da gitti. Heja'ya hem yardım hem de takılmak istiyordu.
"Eeee Heja! Nasıl bir duygu, heyecanlı mısın? Birazdan yengem olmaya ilk adımı atacaksın. Bak peşin söyleyeyim sana yenge falan demem ha! "
Heja'da şakayla mecbursun deyip güldü. Bunun üzerine Loran da gülünce mutfağı kahkaha sesleri doldurdu. Heja çayları doldurup servis için misafir odasına yürümeye başladı. Çayları dağıtıktan sonra ikramlıkları servis etti. Berat Ağa boğazını temizleyerek konuya girmeye başladı:
"Evet Boran Ağa bizi bilirsin, biz de sizi. Bugün buraya geliş sebebimiz belli. Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızın Heja'yı oğlum Ağir'e istiyorum."
Boran Ağa evet anlamıştı geliş nedenlerini. Yalnız biliyordu, bu işin oluru yoktu. Baktı gülgoncasına hiçbir zaman kıymamıştı ona; ama bu evliliğin olması asla mümkün değildi. Büyük bir nefes aldı:
"Evet Berat Ağa sizi biliriz, Ağir oğlumuzu da. Dürüst, çalışkan, cesur biridir Ağir."
Boran Ağa Heja'ya baktı. Hareketlerinden ne kadar istekli olduğu belliydi; ama onda Mirakanlara verecek kız yoktu. Kafasını Narin'e çevirince onun da istemediğini, kararsız kaldığını fark etti.
" Ama olmaz Berat Ağa. Benim kızımın okulu bir de önceden başkasına verilmiş sözüm var."
Herkes şok olmuş bir şekilde baktı. Ne demekti verilmiş bir söz. Heja bile ilk defa duyuyordu. Kimin kiminle sözü vardı?
Ağir öfkeyle yerinden kalktı. Söylenen sözler kurşun gibi geliyordu kulaklarına. Geldikleri gibi evet demelerini beklemiyordu; ama başkasına verilmiş bir söz beklediği bir şey değildi.
"Ben Heja'yı seviyorum!" diye bağırdı. "Heja'da beni!" diye ekledi aynı tonda.
Heja ise şok olmuş bir şekilde baktı etrafına hiçbir şey anlamıyordu. Kime verilmişti haberi olmadan, kimle kesilmişti sözü? Etrafında olan konuşmalara bile odaklanamıyordu. Kafasında sadece babasının önceden verilmiş sözü, dönüp duruyordu.
Boran Ağa'nın açıklama yapması gerekiyordu.
"Evet Ağir, kardeşim Fırat oğlu Hazar için Heja'nın okulunu bekliyor. Laf söz olmasın diye kimseye söylemedik. Ama Heja için kardeşime söz verdim. Onlar da en kısa zamanda gelip nişan takmak isterler. "
Ağir bunları duyunca yıkıldı; çünkü bu topraklarda bir kızı amcaoğlu isterse önce onun hakkıydı. Kimse de söz söyleyemezdi.
Heja'ya öfkeyle bakıp sinirle çıktı, arkasında ailesini bırakarak. Diğerleri de toparlanıp Ağir'in arkasından Karadağlı'ların Konağı'nı terk ettiler.
Heja onlar gittikten sonra babasının gözlerine bakıp ağlaya ağlaya çıktı odasına.
Heja geceyi ağlayarak sabahladı. İsteme olayı hüzünle sonuçlanmıştı. Heja bir gece de çökmüş, yorulmuştu. Dün gece sözünün olmasını beklerken başka biri ile sözleneceğini öğrenip hüsrana uğramıştı.
Babası ile konuşmak için aşağı inmeye karar verdi. Ağir'le evlenmek istediğini onu ne kadar çok sevdiğini, onsuz bir hayat düşünemediğini, ondan başka kimseyi istemediğini anlatacaktı. Tabi kendini aşağıda bekleyen sürprizlerden habersizdi. Saat daha on olmasına rağmen aşağıdan gelen sesleri takip etti. Odaya girdiğinde ise onu bekleyen abileri, amcaları ve kuzenleri ile şaşkınlığı uğradı. Bağırışlardan tartıştıkları belliydi. Gerçi içerdeki aile bireyleri de onu görünce şaşırmışlardı. Heja saygısızlık olmasın diye amcalarının ellerini tek tek öptü. Kuzenlerine dönüp hiç istemese de gülümseyerek hoş geldiniz dedi. Ömer Mirza abisi ona göz kırpınca Heja sadece gülümsedi. Allah var Ömer Mirza'yı çok severdi. Önce büyük abisi Behram'a sarıldı. Behram kardeşini sımsıkı sarıp saçlarından öptü. Behram abisinden ayrılıp Polat abisine sarıldı Polat da kardeşinin saçlarını koklayıp öptü. En son küçük abisi Murat sarıldı kardeşine. Babalarının araması üzerine apar topar uçağa binip gelmişlerdi Diyarbakır'a. Babasının ve abilerinin gülgoncasıydı Heja.

Heja abilerinden sonra amcalarına döndü, selamladı. Üç amcası vardı, üçü de odadaydı. Önce Diyar amcasına, sonra Seyyit ve en sonunda Fırat amcasına hoş geldiniz dedi, hal hatır sordu. Heja'nın iki tane de halası vardı. Onlar şimdilik burda değildi. Murat abisi kulağına eğilip "Yukarı çık!" deyince sessizce odadan çıktı. Ne olduğunu bir türlü anlamıyordu. Merdivenleri çıkarken bağırış sesleri tekrar başladı. Bir an durup dinlemek istese de sonra vazgeçti. Annesi de ortalıkta yoktu. Dün de sessiz kalıp hiç konuşmamıştı. Bugün de ortalıkta hiç görünmüyordu.

Birkaç saat süreden sonra kapısı tıklatıldı. Gelen abisi Murat'tı. Özlemle tekrar sarıldı abisine, nasıl da özlemişti onu. Murat da aynı şekilde karşılık verdi kardeşine. Heja abisinden uzaklaşarak baktı yüzüne, merak ediyordu olanları. Neden apar topar dönmüşleri. Başka zaman olsa günler önce haber verilir annesi hazırlık yapardı. Yengeleri yeğenleri de yoktu yanlarında. Geliş nedenleri dün yaşananlar olamazdı. Abisi merakla kendisine bakan küçüğüne döndü. Biliyordu söyleyeceklerinin Heja'nın hoşuna gitmeyeceğini.
"Heja, bak bacım. Dün öğrendik ki Ağir seni istemeye gelmiş. Heja'm biz bu evliliği istemiyoruz. Bak Ağir'i tanımıyorsun. Senin iyiliğini istiyoruz hepimiz. Anlıyorsun değil mi ?"
Heja gözleri yaşlı baktı abisine hiçbir şey anlamıyordu. Onlar sadece sevmişti, olmayan neydi?
" Abi olmayan ne anlamıyorum. Bize bunu neden yapıyorsunuz? Hepiniz bunun için toplandınız değil mi?"
"Zaten hemen evlenmek istemiyoruz. Sadece sözümüz olsun, bir ad konulsun dedik; ama madem bu kadar büyüdü, bu kadar karşınız şimdilik kalsın, üniversite bitinceye kadar bu konuyu kapatalım. "
Murat üzgünce baktı kardeşine.
" Heja'm babam ve amcalarımız da sorun çıksın istemiyorlar. O yüzden senin Hazar'la evlenmene karar verdiler. Bak biz aşağıda çok uğraştık. Babama, amcalarıma Hazar'la evlenmenin doğru olmayacağını söyledik; ama kabul etmiyorlar. Zaten babam evliklik için Fırat amcaya sözünü çoktan vermiş. Üzgünüm; ama Hazar da akşama gelir. Akşama söz, haftaya nişan, yaz sonuna kadar düğün diyorlar. Hazar'ın işleri İzmir'de biliyorsun. Üniversiteyi orada okumanı istiyorlar. Biz kabul etmedik; ama büyüklerimiz kararlı."
Murat büyük bir nefes aldı. Kız kardeşinin gözlerinde olan kırgınlığı fark ediyordu. Sırf kardeşi birini sevdi diye yapılanlar çok fazlaydı.
" Akşama hazırlan istemen olacak. Üzgünüm böyle olmasını istemezdim; ama elimiz kolumuz bağlı."
Heja duydukları ile şok geçirdi. Bu da neydi şimdi? Sırf Ağir onu istedi diye mi oluyordu bütün bunlar? Hayır olmaması lazımdı, babası ona hiçbir zaman kıymamıştı, şimdi de kıyamazdı. Evet, Hazar çok iyi bir insandı, kusur aranmayacak biriydi; ama o sadece Ağir'i seviyordu.
"Hayır!" diye bağırdı kafasını olumsuzca sallayarak.
"Hayır abi! Böyle bir şeyi nasıl onaylarsınız? Asla kabul edemem. Abi bak istemiyorsanız şimdilik kalsın; ama Ağir'den başkası ile olmam, olamam. Lütfen yapmayın, kıymayın bana. Biliyorsun hiçbir zaman zorla yapılan şeylere boyun eğmedim, buna da eğmem. Ne yapıyorsanız yapın; ama vazgeçin. Ne olur anlayın beni. Sen de sevdin, herkesi karşına aldın, vazgeçmedin. Bak Behram abime oda sevdiği için herkesi karşısına aldı. Ne olur anlayın beni, yaşarken ölürüm abi."
Abisinden uzaklaşıp koşarak odadan çıktı. Merdivenleri hızla inip babasının olduğu odaya girdi. Behram abisi ile Polat abisi de babasının yanında oturmuş konuşuyorlardı. Abileri Heja'yı görünce sustular.
Heja gözlerindeki yaşlarla baktı babasına.
"Baba Murat abim hazırlan akşama sözün var dedi. Ben de babam bana kıymaz, bunu bana yapmaz dedim. Yapmazsın değil mi, kıymazsın Heja'na? Kıyamazsın ben biliyorum baba, şimdi istemiyorsan beklerim. Fikrinin değişmesini, istersen aradan yıllar geçsin yine beklerim; ama Hazar'la evlenmem. Baba ne olur anla, amcamlarıma olmaz de istemiyorum bu evliliği. Ama ne olursun bunu bana yapma, ben Ağir'den başkası ile olmam!" demesiyle suratına inen tokat bir olmuştu. Boran Karadağlı ilk defa kızına el kaldırmıştı, ilk defa kıymıştı gül goncasına. Heja yıkıldı o an. Sırtını dayadığı koca çınarı nasıl yapardı ona bunu?

Boran Ağa tüm hiddeti ile konuştu:
"Bana bak Heja! Bugüne kadar bir dediğini iki etmedim. En değerlimdin hala da öylesin. Ben seni başımı ey diye büyütmedim. Ağir sana, bize layık biri değil! Bu kararı da çok önceden verdim. Sözümden döndüğüm görülmüş mü ki döneyim. Akşama hazırlan istemen olacak. Sakın ha beni utandırma! Gerçi sen benim kızımsın bi hadsizlik yapmayacağını da bilirim."
Heja başını kaldırdı, babasının gözlerine uzunca bakıp arkasını dönüp çıktı. Odasına girerek kendini yatağa attı. Ağlaya ağlaya uykuya daldı. Kolunun sarsılmasıyla uyandı, kendisini uyandırmaya çalışan abisine şaşkınca baktı. Sonra bugün sözünün olduğu hatırladı.
Murat burnunu sıkarak kalktı yataktan.

"Hadi Heja misafirler geldi, sen hala burda uyuyorsun, oldu mu şimdi? Babam çabuk hazırlanıp gelsin dedi."
Murat'ta Heja'ya yapılanları doğru bulmuyordu. Elinden bir şey gelmediği için susuyordu; ama Heja'nın üzgün bakışlarını gördüğünde lanet ediyordu.
" Hadi kardeşim daha fazla sinirlendirme babamı. Şimdilik böyle olsun belki başka bir yolu bulunur. Bekle öfkeleri geçsin."
Heja kafasını olumsuzca sallayarak baktı abisine. O da biliyordu ki o yüzük parmağına takıldığı an dönüşü sadece ölüm olurdu.

Heja cevap vermeyip susarak başıyla kapıyı gösterdi. Mesajı alan Murat arkasını dönüp dışarı çıktı. Heja'da istemeyerek hazırlanıp aşağı indi.
Onu bekleyen aile büyüklerinin ellerini öptü. Sonra odanın sonunda bulunan sandalyeye oturdu. Odadaki herkesin bakışlarının onda olduğunu biliyordu; ama o kimseyi görmek ve konuşulanları duymak istemiyordu. O yüzden kafasını yerden kaldırmadı. Taki şiddetli kapı sesini duyana dek. Birden ne olduğunu anlamadı. Polat abisi dışarı çıktı sonra sesler bağırışlar artmaya başladı. Tam o da dışarı çıkmak için ayağa kalkıp adım atacaktı ki kolundan tutulması bir oldu. Kafasını kaldırıp kolunu tutan kişiye baktı Hazar'dı! Odada kimlerin olduğuna hiç bakmamıştı, demek ki o da buradaydı.

Heja arkasına baktığı anda Ağir'i gördü. Şaşkın şekilde neler olduğunu anlamaya çalıştı. Gerçekten hiçbir şey anlamıyordu. Ağir'in burda ne işi vardı?

Ağir'in arkasından gelen Mirakan ailesinin erkeklerini gördü. O zaman anladı kopacak kıyameti.
Boran Ağa öfkeyle bağırıp "Ağir yaptığının hiçbir açıklaması olamaz. Mirakan erkeklerini al ve git evimden."

Ağir önce etrafına baktı. Aradığını bulduğun da Heja ile göz göze geldi.
"Boran Ağa bu evde uğruna öleceğim biri var ve ben bugün onu almaya geldim. İster kendi isteğinle verirsin alır giderim; istersen çekersin silahı beni vurursun, ölür giderim. Seçim senin; ama ucunda ölüm olduğunu bilsem de ondan vazgeçmem. Sen de yolu yokuşa sokma, kıyma ikimize."
Boran Ağa hiddetle ayağa kalktı.
" Ne saçmalıyorsun Ağir Ağa! Sana daha öncede kızımın sözünü verdiğimi söyledim. Sen neyi anlamadın bilmiyorum; ama evime bu şekilde girerek sağ çıkacağını mı sanıyorsun?"

Ağir öfkeli bakışların hedefinde olsa da & Heja'dan.
" Ben de sana Heja'yı ne kadar çok sevdiğimi, onun da beni sevdiğini söylemiştim Boran Ağa. Heja'dan asla vazgeçmeyeceğimi biliyorsun."
Herkes ikiliye bakıyordu kimse böyle bir şey beklemiyordu.
Söze tekrar giren Boran Ağa'ydı.
"Evet, söyledin Ağir Ağa; ama ben de olmaz dedim. Ve emin ol kızım beni ezip geçmez. Yaptığın yanlıştır, sen de töreyi bilirsin babalar ne derse kızları yapmak zorunda. İkincisi karşındaki Heja'nın amcasının oğlu ve eğer bir kızı amcasının oğlu isterse kızın onun hakkı olduğunu biliyorsun. O yüzden şimdi arkandakileri al ve çık evimden. Bu seferlik günümüzün güzelliği adına affediyorum seni. Bir dahakine asla bu kadar sakin olmam. "
Ağir sinirle soludu, neyi anlamıyordu bu adam? Heja onundu. Ondan başkası haramdı. Gerekirse dünyayı yıkardı; ama Heja'yı kimseye vermezdi.
" Tamam, Boran Ağa! O zaman bunu Heja'ya da soralım? Bakalım ne diyecek, kimi seçecek? Ha olur da beni seçerse Heja'yı alır giderim, siz de karşı çıkamazsınız. Eğer ki beni sevmediğini söyleyip ailesini seçerse andım olsun mutluluk diler, çekilirim. Bir daha ne anarım ne de karşınıza çıkarım; ama bu kararı Heja verecek. "
Boran Ağa kızından emin bir şekilde kafasını salladı. Heja babasının başını eğmez, babasına ve abilerine kıymaz diye düşündü.
Herkes bakışlarını Heja'ya çevirdi. Onun vereceği cevabı merakla bekliyorlardı?
Boran Ağa hiddetli sesi ile konuşmaya başladı.
"Bak kızım seni ne kadar sevdiğimi bilirsin. Ağir'e hayır dedim, anlamıyor. Kızımın beni ezip geçeceğini sanıyor herhalde. Halbuki ben bilirim kızımı yine de sormak isterim cevabını."

Heja şaşkınlıkla ailesine ve Ağir'e baktı. Bu nasıl bir sınavdı? Bir yanda ailesi diğer yanda sevdiği nasıl kıyacaktı ki her ikisine de?
Baba dedi gözleri dolu dolu:
" Ben Ağir'i seviyorum. Hem de çok; ama sen hayır dersen boynum kıldan ince. Eğer başımı, kaderime razı gelirim. Yalnız unutma kefenimi giyer, öyle giderim. Hazar'a, sana, abilerime kıymam; ama canıma kıyarım." bakışlarını babasınan çekmiyor onu anlamasını istiyordu.
" Akşama düğün, sabahı da taziyemi yaparsın."

Ağir öfkeyle baktı Heja'ya o her şekilde Heja onunla gelir sanmıştı.
Hazar'ın sesi ile bakışlarını ona çevirdi. Hazar'ın sabrı çoktan sona gelmişti Ağir'in yaptığını zaten kabullenemiyordu. Hazar belinden çıkardığı silahı Ağir'e doğrulttu, yeteri kadar izlemişti bu tiyatroyu.
"Ağir bana bak! Sen kimi kimden alıyorsun?" diye bağırdı Hazar.
Ağir Hazar'a bakarak alaycı bir şekilde güldü.

"Benim olanı Hazar! Benim olanı alıyorum. Aslında sen utanmıyor musun gönlü başkasında olan kızı almaya?" deyince silah sesinin ardından 'Ah!' sesi duyuldu.
Ses Heja'dan gelmişti. Çünkü Heja Ağir' in önüne atlamıştı. Kolunu sıyırmıştı kurşun; ama Ağir'in yüreğini delmişti. Herkes şok içinde bakıyordu olanlara. Murat Hazar'a saldırdı. Behram'la Polat ise Heja'nın yanına koştular; ama Ağir kimsenin dokunmasına izin vermedi. Heja seçimini bir nevi göstermişti. Artık kimse karışamazdı.

Boran Ağa olanları hayal kırıklığı ile izledi. Kızı ölüme gidecek kadar seviyordu demek.
"Ağir Mirakan" diye bağırdı Boran Karadağlı.
"Heja'yı al ve git. Bizim Heja diye bir kızımız yoktur artık."
Heja kolundaki yara gözlerindeki yaşlarla babasına baktı, Ağir'in onu çekiştirmesi ile çıktı baba evinden.
Sonrası zaten her şey çok hızlı gelişmişti. Düğün istememişti, baba evimde elime yakılmayan kınayı elime yakmam orada giymediğim gelinliği burada da giymem deyip sade beyaz bir elbiseyle ardından yapılan mevlütle dünya evine girdiler.

Şimdi düşünüyordu da ne kadar büyük hata yapmıştı. Ağir için ailesine karşı çıkmış, herkesi arkasında bırakıp gelmişti. Kafasındaki düşüncelere son verip yatağında uyumuş Loran'a baktı. Heja'da yorulmuş bir şekilde uzandı yatağa; çünkü artık ruhu yorgun ve kaldıramıyordu. Gözleri yorgunluğa yenik düşerek kapandı. Uyku şu anda en çok ihtiyacı olandı.

Ağir eve döndüğünde direkt Heja'nın odasına ilerledi. Yatakta uyuyakalan kardeşi ile dünyalar güzeli karısına baktı.

Çok sevmişti Heja'ya ailesi yüzünden kıymıştı. Heja doğruyu söylüyordu sahip çıkamamıştı sevdasına, karısına. Heja onun için herkesi karşısına alıp gelmişti. O ise ilk sorunda sırtını dönüp onu yarı yolda yaralı bırakmıştı. Sessizce yaklaşıp Loran'ı uyandırıp odasına gönderdi. Yatağa oturup uzun uzun kokladı Heja'sının saçlarını. Kokusunu ciğerlerine çektiğinde içinin yandığını hissetti.

"Sağ yan sınırım sen, sol yan sınırım sen, binlerce mülteci gelse yine sen. Belki kimi savaşacak, kimi aşktan yorulacak. Bil ki sol yanımın geçitsiz kaçak girişleri çetin. Bir tek sınırlarım sen! Anlamadım ki nasıl girdin içeri, nasıl bu kadar yer kapladın? Gönlümün gözü sen, hasreti sen."
Heja Ağir içeri girdiğinde uyanıktı. Sadece onu görmek istemediği için uyuyor gibi yaptı. Uyuduğunu görürse hemen gider sanmıştı; ama Ağir gitmeyip kulağına istemediği sözleri söylüyordu. Heja öfkeyle gözlerini açtı.

İşaret parmağını Ağir'in kalbinin üstüne koyup birkaç defa üst üste göğsüne vurdu.

"Ben sol yanının bir defa sahiplenileceğine inanırdım. Eğer sol yanındaki yanında olursa her şeyin altından kalkınır sanırdım. Şimdi anlıyorum sol yanındaki, sol yanın gibi sevmiyorsa her şey boşmuş." ateş saçan bakışlarla bakıyordu Ağir'e içindeki tüm öfkeyi nefreti kusmak istiyordu lakin kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Elini kaldırıp işaret parmağıyla kapıyı göstererek
"Şimdi Ağir Ağa! Sol yanını da al ve git. Bir daha gelme, öldü say, gitti say; ama gelme! "

Devamını Ağir'in gözlerinin içine bakarak söyleyecekti " Çünkü ben öldü saydım seni."
Ağir Heja'nın söylediklerini dehşetler içerisinde dinledi. Nefesi kesiliyor sanıyordu çünkü Heja söylediği her kelimeyle onu öldürmek ister gibiydi.

Karısı sinirli, hırçın ve asiydi. Artık aşkına inanmadığını ima etmişti. Farkındaydı, çoğu şeyde haklıydı ama olan olmuştu. Sadece tek bir gerçek vardı, Heja onundu. Sol yanı da her zaman Heja'nındı, o da öğrenecekti. Sessizce ayağa kalkıp odadan çıktı.

Merdivenlere yöneldiği gibi Keje'yi fark etti ve ona bakan Keje'yi görmezden gelip yukarı çıktı.

Herkesin kıyameti farklıydı. Ağir yenilmişti ve pişmandı.

Heja bir çıkmazda yolunu bulmaya çalışıyordu.

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

Barbar Par Hilal Akbay

Roman pour Adolescents

2.1M 94.9K 88
"Kitap okuyorum sessiz olur musun?" "Benim yüzümde mi yazıyor cümleler?" "Hayır, kitap baştan aşağı sensin. Tozlanır diye diğerlerinin yanına koyam...
4.7M 144K 57
Böğürtlen dikenler arasında yetişen nadide bir meyvedir. Dikenler arasından türlü zorluklarla sahip olursunuz onun lezzetine. İnsan umut ettikçe yaşa...
Vurgun Par Hope

Roman d'amour

5M 195K 73
Sevdaya tutulmuş iki yüreğin hikayesi.
647K 40K 38
• Ölümü göğsünde avutan bir kadının, ölüm kokan adamın parmak uçlarında taşıdığı ölümü sobelemesinin hikâyesi. •