BLUE / JİKOOK

By nochusmochi

13.7K 1.3K 1.3K

Park Jimin yolda gördüğü mavi saçlı çocuğa sadece 20 saniye içinde aşık olmuştu. [Anafikir bir filme aittir!] More

❄~2~❄
❄~3~❄
❄~4~❄
❄~5~❄

❄~I~❄

4.4K 319 409
By nochusmochi

Küçüklüğümüzden beri bize öğretilen ve doğru diye kabul ettiğimiz bazı eylemler vardır. Belli bir yaşa gelene kadar en azından sorgulamaya başladığımız yaşa kadar bu eylemler sorgulanmadan doğru kabul edilir.

Fakat şuan doğru ne bilmiyorum. 17 yaşına kadar bana öğretileni doğru kabul ettim ve bu doğrular benim doğrularım değildi. Bilinçaltımıza yerleştirilen ilk şey eşcinselliğin yanlış olduğuydu. Küçüklükten bu yana tanık olduğumuz her şeyin baş rolünde bir kız ve bir erkek vardır. Peki bu başroller neden iki kız yada iki erkek olamıyordu?

Ne istediğimi ben de bilmiyordum ve doğrularımdan kaçıyordum. Fakat yine de o doğrulara karşı beklentilerim de vardı. Korkuyordum. Bugüne kadar bana öğretilen doğruları reddetmeye korkuyordum.

"O kızın kaç kez sana baktığına şahit oldum dostum kesinlikle konuşmalısın."

Gözlerimi yemekhane sırasında bekleyen kıza kaydırdım. Farkındaydım fakat aksine davranmak bende huy olmuştu. Ona bakmamla kafasını çeviren kız arkadaşlarımın söylediklerini doğrular nitelikteydi.

"Onu başka biriyle gördüğümü hatırlıyorum."

"Hadi ama dostum kesinlikle onu tavlayabilirsin. Sevgilisi bile sana olan ilgisini farketmiştir." 

Sıkıntıyla iç çektim. Yaşadığım hayat bana ait değildi. Ben sahteydim. Etrafımdaki her şey sahteydi.

Oturduğumuz masanın yanından hızla  geçen arkadaşıma baktım. Ona her zaman özenmiştim. Kendisiydi ve hakkında kim ne düşünürse düşünsün asla umursamıyordu. Masadan kalkarak tepsiyle bahçeye doğru giden arkadaşıma seslendim. 

"Hoseok-ah!"

Kolumdan tutulmam üzerine çatık kaşlı Yoongi'ye döndüm.

"Yine o ibnenin yanına mı gideceksin?"

"Ona öyle demeyi kes Yoongi! Matematik dersinde görüşürüz."

Ellerimi sallayarak hızlı adımlarla beni bekleyen arkadaşımın yanına gittim. Beraber bahçeye çıkarak boş masaların birinde oturduk. Havanın soğuk olmasından dolayı dışarıda sadece birkaç kişi vardı. Bunlardan ikisi ben ve Hoseok'tuk.

"Anlamıyorum hava eksi derece ama sen dışarıda yemekte hâlâ ısrarcısın."

Gülerek ellerime üflerken güzel yüzlü arkadaşıma baktım. Sanki onun yanında olduğum her an yabancı olduğum kişilikten biraz olsun uzaklaşıp kendime geliyordum. Bu yüzden onunla takılmayı seviyordum. Diğer arkadaş grubum onu her ne kadar sevmese de...

"En azından  insanların ezici ve garip bakışları altında yemek yemiyorum."

"Umursamadığını sanıyordum."

Güldü. O gülümseyince ben de her zaman gülümserdim. Çünkü güneş gibi insanın içini ısıtıyordu.

"Emin ol bir süre sonra bıktıracak duruma getiriyorlar. Eşcinseller önüne gelene asılıyor gibi davranıyorlar ve bu beni belli etmesemde gerçekten rahatsız ediyor. Dostum sadece eşcinselim hasta değilim."

Onun ne kadar narin olduğunu biliyordum. Ve o buna rağmen benim gösteremediğim cesareti gösteriyordu. Kafamı öne eğdim. Onun için zor olmalıydı. Ona özeniyordum.

"Lise önyargılı insanlarla dolu. Bu yüzden kendim olamıyorum Hoseok. Cesaretini bana ödünç verir misin?"

Hoseok gülerek yemeğinden bir kaşık aldı. Her şeye rağmen nasıl bu kadar güzel gülebilirdi. İnsanlar acımasızdı.

"Seninki gibi homofobik bir arkadaş grubum olsaydı emin ol cesaretimden kırıntıları toplardık. Kendini yıpratmayı bırak ve duş al."

Nasıl oluyor da konu dönüp dolaşıp benim pisliğime geliyordu? Gözlerimi devirerek elimdeki sıcak çaydan bir yudum aldım. 

"Sanki boşa yaşıyorum. Bu benim değil başkasının hayatı gibi. Hoşlandığım şeyleri yapamıyorum. Her şeyden kaçıp uzaklaşmak istiyorum. Ama aynı zamanda da hayattan olumlu bir şeyler bekliyorum."

"Kendin olmaktan korkmamalısın."

Korkuyorum. Bana gelecek her türlü tepkiden en çokta eşcinselleri kınayan ailemden korkuyorum. Bu yüzden ömür boyu saklamak zorundayım. Veya başka bir gezegene taşınabilirim.

Gülümseyerek masadan kalktım ve kendimi sıcak ortama attım. Saklamak ve saklanmak
dünyanın en kötü duygusuydu. Duygularını hissettiklerini, tercihlerini herkesten saklamak kendi benliğinden saklanmak artık taşıyamayacağım kadar ağır bir yüktü. Ve bu yük her geçen dakika daha da ağırlaşarak beni bitiriyordu.

********

"Gelmek istemediğine emin misin dostum? Kızlar ağırlıklı olacak."

Yoongi söylediği şeye gülerek göz kırptı. Bu hayatta tanıdığım en meme düşkünü insandı o. Onu heyecanlandıran şeylerin beni heyecanlandırmadığını anladığım zaman kendimde bir tuhaflık olduğunu kabullenmiştim. Belki de tuhaflık demek fazla ağırdı.

"Çok yorgunum dostum dinlenmeliyim. Fakat başka bir zaman için söz verebilirim."

Gülerek omzunu patpatladığımda çarpık gülüşünü bana sundu. Ne zaman onun bu pis gülüşünü görsem altında yatan pis cümleleri anlayabilirdim.

"Tuhaf...Oysa ki ben yorulmaya gidiyorum."

Göz devirerek ondan uzaklaştım. Bu tür muhabbetlerin ilgimi çekmediğini ona ne zaman açıklayabilirdim acaba?

"Sana iyi yorulmalar o zaman! Yarın görüşürüz."

Uzaklaşırken aynı zamanda el salladım. Yoongi'yi gerçekten seviyordum homofobik olmasına rağmen. Onunla vakit geçirmeyi ve gülümsemesini kesinlikle çok seviyordum.

Hayatım sanki iki seçimle şekillenecek gibiydi. İki yol vardı ve sonlarını tam olarak göremesemde tahmin edebiliyordum.

1. yol Yoongi'ye giden yol gibiydi. Yanındayken hiç gülmediğim kadar gülüyor hiç eğlenmediğim kadar eğleniyordum. Mutluydum o yolda fakat kendim değildim. O yolda başkalarını takip eden kendi yolunu bilmeyen bir zavallıydım. Olamayacağım biri gibi davranarak insanları, en önemlisi kendini kandıran bir zavallı.

2. yol ise Hoseok'a giden yoldu. Cesaretimle ilerlediğim kendim olduğum bir yol. Fakat bir sürü hakarete maruz kalıp mutlu olamadığım bir yol. İnsanların önüme sürekli engel koyup beni düşürmeye çalıştığı bir yoldu bu. Ama 1. yolda olan içimdeki boşluk burada yoktu çünkü o boşluğu kendime olan dürüstlüğüm, inancım ve cesaretim dolduruyordu.

İki yol başlangıcında kalmış gibiyim ve artık bitiş noktasını özledim. Göremediğim bitiş noktasını... Her gün eve giderken aklımı kurcalayan bu düşünceler başımı ağrıtıyordu. Herkese yalan söylüyordum kendime bile...

Sırf içimdeki duyguları bastırsın diye yıllarca kızlarla takılmıştım. Kızların duygularıyla oynayan bir ahmaktım. Onlara karşı hiçbir zaman hiçbir şey hissetmeyeceğime rağmen kendimi zorla bu duruma alıştırmaya çalışıyordum.

Dalgın düşüncelerle ilerlerken ışığın arabalar için yanmasıyla adımlarımı yaya geçidinde durdurdum. Yaya geçidinin karşı tarafında bana bakan iki çift göz ile karşılaşınca o an hayatımda hiç hissetmediğim duyguları hissettim.

Ne olduğunu bilmiyordum fakat aramızdaki sessiz göz teması beni etraftaki araba, korna ve insan seslerinden soyutlamıştı. Gözlerini kaçırmadan bana bakması ise gözlerimi kaçırmamı engelliyordu.

Uzun boyluydu ve ona ilk baktığınızda dikkatinizi çekecek açık mavi saçları vardı. Gözleri ve yüz hatları keskindi. Oldukça geniş kot bir pantolon ve pantolonla doğru orantılı bir kot ceket giyiyordu. Saçları ve kıyafetleriyle adeta 80'lerden fırlamış gibiydi.

İnsanların omzuma çarpmasıyla ve göz hapsinin bozulmasıyla ışığın bizim için yandığını anladım ve kendimi soyutladığım dünyadan çıkardım. Birbirimize doğru yürürken bakışlarım ayaklarımdaydı. Biraz önce fazla dikkat çekmiş olmalıydım birdaha bakmaya cesaretim yoktu.

Omzuma sert bir şeyin çarpmasıyla savruldum ve bana çarpan kişiye bakmak için kafamı çevirdim. Oydu. Mavi saçlı çocuk... Bana öyle sert çarpmıştı ki yönümü şaşırmıştım. O da çarptığı şeye bakmak için yürürken kafasını çevirdi. Kaşları çatıktı. Sinirli gibiydi fakat neden?

Arkasına birdaha dönmemek üzere karşı tarafa geçti ve ben öylece yaya geçidinin ortasında kaldım. Beni büyülemişti. Yabancı olduğum hislerle süslemişti kalbimi ve öylece gitmişti.

Arabaların çalan kornaları kulaklarımı delince bir nokta olan ve kaybolan mavi saçlara bakmayı bırakıp yoluma döndüm.

Eve geldiğimde hemen odama çıkıp kendimi yumuşak yatağa attım. O ve mavi saçları gözlerimin önüne geliyordu. Beni büyüleyen şey güzel mavi saçlardı. Onu birdaha görmek için içimde büyük bir istek oluşmuştu.

Sadece 20 saniyelik bir göz temasından nasıl bu kadar etkilenebilinir bilmiyorum ama içimde saklamaya çalıştığım duygular sadece 20 saniye içinde gün yüzüne çıkmıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

16.5K 1.4K 27
"Aşk yüzünden... Aşk yüzünden ölüyorum. Öylesine sevmiştim ki onu! Hâlâ da seviyorum ve ona olan aşkım yüzünden ölüyorum. Sana... Sana söylüyorum! Bi...
27K 1.8K 30
[texting] Baekhyun: nasıl böyle birine dönüştün sana inanamıyorum, yanacaksın cehennemde Chanyeol: baekhyun bunları düşünme çünkü tanrı diye bir şey...
15K 978 20
Bir saplantı, aşk ile dolu iki kalbi öldürdü. ~Jikook~ 15.05.20/20.05.20
27.3K 2K 15
"Abrázame" (Todoroki x Bakugou) 281018