Ruh Eşim

Buseinanir tarafından

1.5K 43 13

♣ ♣ ♣ Bir tarafta yaz tatili için büyük annesinin yazlığına gelmiş, anne ve babasının kişisel sorunlarından v... Daha Fazla

1. Bölüm ►
2. Bölüm ►
3. Bölüm ►
5. bölüm ►

4. Bölüm ►

196 7 1
Buseinanir tarafından

Dylan'ın, yavaşça kolumu dürtüp ''Uyan Amy'' demesiyle gözlerimi açtım. Hala o büyük ağacın gövdesinin dibindeydik. Dylan çoktan kalkmıştı. ''Saat kaçtır acaba?'' diye sordum endişelenerek. ''Dokuz olmalı.'' dedi Dylan. ''Büyük annem beni merak etmiştir.'' dedim. ''Ah, çok güzel uyuyordun seni uyandırmak istemedim.'' dedi Dylan gülümseyerek. Gülümsedim, ''Artık gitsek mi?'' dedim. 

Geldiğimiz yoldan geri dönerek Dylan'ın evinin önüne geldik. Dylan yine çatıdaki merdivenden tırmanarak odasına gitti. Gitmeden önce, ''Kızmazlar mı?'' diye sordum. ''Akşam gittiğimi fark etmemişlerdir bile.'' dedi gözlerini devirerek. ''Anladım, neyse daha sonra görüşürüz.'' dedim. Tam gidiyordum, arkamdan seslendi. ''Öğleden sonra saat üç gibi sahilde buluşalım mı?'' dedi. ''Tamam, dondurmacının önünde buluşuruz!'' dedim gülümseyerek. Göz kırptı ve içeri girdi. Ah, bir erkeğin göz kırpması çok tatlı oluyordu. Hele Dylan, daha tatlı oluyordu. Ben de yürümeye devam ettim. Neyse ki Dylan bana nereden gideceğimi tarif etmişti. Biraz koştum ve eve vardım.

Büyük annem daha uyanmamıştı anlaşılan. Balkon kapısından sessizce içeri girerek büyük annemin odasına gittim. Hala uyuyordu. Onu dürttüm, ''Büyük anne..Büyük anne!'' dedim usulca. Uyandı, beni görünce şaşırmıştı. Yerinde doğruldu ve bana sarıldı. ''Ah, Tanrıya şükür Amy neredeydin!'' dedi. Gerçekten onu korkutmuştum sanırım. ''Bir arkadaş edindim, daha sonra eve dönecekken yolu kaybettim. Telefonumun da şarjı bitmişti. Arkadaşımla bir ağacın gövdesinin dibinde uyumuşuz.'' dedim gülümseyerek. ''Arkadaş edindiğine çok sevindim Amy, ama bir daha beni korkutmamaya dikkat et olur mu?'' dedi büyük annem, gülümsedi. ''Tamam tamam!'' dedim bende güldüm ve odama çıktım.

Ağacın dibinde oturduğumuz için üstüm başım toz içinde kalmıştı. Ama dün geceye değerdi. Üzerime daha iyi bir şeyler giyip, büyük anneme haber vererek tekrar evden çıktım. Öğlene kadar koşsam iyi olurdu. 

Sahile gittim ve yavaş yavaş koşmaya başladım. Etraf henüz sakindi, yavaş yavaş insanlar gelmeye başlıyorlardı. Sabah denizini sevenler, sabah kumunu sevenler, sabah güneşini sevenler... Bir süre koştum ve yoruldum, biraz dinlenmek için iskeleye gittim. Burası bana ayrı bir huzur veriyordu. Kayalıklara vuran dalgaların sesi, hafiften yüzüme vuran güneş ve etraftaki neşeli insanlar. Hepsi mutluluk sebebimdi. Yazı seviyordum. İskeledeki banklardan birisine oturdum, az sonra yanıma bir grup arkadaş geldi. Bunlar da kimdi böyle? Hippi tipinde, paspal giyimli üç-dört kişiydiler. Kızlı erkekli. İçlerinden rasta saçları omuzlarına kadar gelen, kirli sakallı ve vücudunun görünen çeşitli yerlerinde dövmesi olan bir çocuk ''Selam güzellik'' dedi bana bakarak. Şaşırmıştım, ''Pardon, tanışıyor muyuz?'' dedim hafif gülümseyerek. ''Burada birilerinin konuşması için tanışıyor olmalarına gerek yok dostum!'' dedi, kızıl saçlı kız. ''ah peki o zaman. merhaba.'' dedim. ''Ama istersen tanışırız?'' dedi az önceki çocuk. ''Öyleyse ben Amy.'' dedim, elimi uzattım. Hepsiyle tek tek tokalaştık. Garipti. ''Sıkılıyoruz ve yeni birileriyle tanışmak istedik! Grubumuza katılmaya ne dersin?'' dedi az önce ki kızıl kız. ''Ah, gerçekten şeker insanlarsınız fakat bilirsiniz işte..Ben sizin gibi değilim..Yani..tarz bakımından.'' diye bir şeyler geveledim. Doğrusu da buydu çünkü. ''Bak dostum, bizim grubumuza katılman için bizim gibi olmana gerek yok. Jordan'a bir bak, hippiye benzer yanı var mı?'' dedi kızıl kız, yanında duran normal giyimli cool çocuğu göstererek. Daha sonra çocuk, ''Peki ya Andrea? Baksana, o hippi mi?'' dedi içlerinden bir kızı göstererek. Evet, herkes farklı farklıydı. ''Ah, haklısınız. Öyleyse artık birlikte takılabiliriz.'' dedim gülümseyerek. Nedenini bilmiyordum fakat dediğim gibi, burada onca saçma insan varken bazı insanlar bana yakınlık hissettiriyordu ve bu insanlar da onlardan biri gibi gelmişti. O yüzden arkadaş olabilirdim. Hepsi teker teker isimlerini söylediler. Jordan,Andrea,Nick,Alice. ''Ee gençler nereye akıyoruz bakalım?'' dedi Jordan. Herkes bir şeyler söyledi ve daha sonra öylesine yürümeye başladık. Nereye gittiğimizi bilmiyordum fakat umarım güzel bir yere gidiyoruzdur. 

Sonunda kuytu, değişik, sanki şu uyuşturucu kullanıcılarının takıldığı yerleri andıran bir yere geldik. Dumanlı, ağaçların olduğu tuhaf bir yerdi burası. Herkes bir köşeye attı kendini. Bende çimlerin üzerindeki yüksek salıncağa tırmanarak yayılıp oturdum. Bu salıncağı sevmiştim. Tam uyumalıktı! Öylesine otururken Jordan, çantasından bir *barclay* paketi çıkardı, içinden bir tane sigara alıp bana uzattı. Daha önce hiç sigara içmemiştim. Aslında etrafımdaki herkes içerdi. Arkadaşlarım,sınıf arkadaşlarım,ailemin bütün fertleri. Hatta öğretmenlerim bile. Ama hiç özenmemiştim, merak etmemiştim. Nedenini çözemediğim bir şekilde şuan denemek istiyordum. Jordan'ın uzattığı sigarayı aldım, ''Teşekkürler'' dedim ve gülümsedim. Ardından Andrea'nın uzattığı çakmakla sigarayı yaktım ve bir fırt çektim. Ah, ciğerlerimin içinde bir yerlerde yangın çıkmıştı sanırım! Aynen böyle hissediyordum. Ama etrafımdaki insanlar rahatça içebildiğinden burada acemi bir salak gibi görünmek istemiyordum. Bu yüzden belli etmedim ve içime çekmeye devam ettim. Andrea yanımda olduğundan *her ne kadar belli etmemeye çalışsam da* durumu anlamıştı. Gülümsedi ve kolumu dürttü. ''Mentollü ister misin, o biraz ağırdır.'' dedi. ''Ah, iyi olur sanırım.'' dedim ben de gülümseyerek. Nick'in *lucky strike* kutusundan bir tane mentollüyü bana uzattı. Bunu içmek daha kolaydı sanırım. Mentolü kopartıp yaktım ve içmeye başladım. Daha az yakıyordu içimi. Ama yine de bir daha sigara içmemek için kendime söz verdim. Sigarayla yetinemeyip, gruptaki çocuklar içki de içmeye başlamışlardı. Karışık, belirsiz içkiler.Bana çoğu kez uzattılar ama ben almak istemedim. Güldük, sohbet ettik, şarkı söyledik, eğlendik. Sabahın bu saatlerinde nasıl içki içebiliyorlardı anlamış değildim. Bir kaç dakika sonra Jordan yanıma doğru geldi. Salıncağa tırmanarak yanıma yanaştı. İçki uzatıp duruyordu. ''İstemiyorum Jordan sağol.'' dedim, biraz sertçe. Andrea bizi duyup kafasını çevirdi, ''Kız istemiyor zorlama!'' dedi Jordan'a. Jordan onu duymamıştı bile. Kolunu belime doğru koydu, sarılıyor muydu yoksa bir yerlerimi mi okşuyordu anlamamıştım. Daha sonra beni kendine doğru çekti, dudaklarıma yapıştı. Onu ittirdim fakat o kadar kaslı ve güçlüydü ki ayrılmıyordu. Yüzüne bir tokat indirmemle geri çekilmesi bir olmuştu. ''Ne yapıyorsun sen aşağılık herif?!'' diye bağırdım. Alttaki grubun diğer çocuklarının umurlarında bile değildi. Jordan ağzımı elleriyle açarak içki döktü, boğulacaktım neredeyse. ''Defol git şuradan!'' diye bağırdım. ''Ah güzelim sen ne hanım evladı çıktın öyle! Bu gruptaki herkes böyledir bebeğim artık sen de grubumuzdasın, alış buna!'' dedi. İğrenç biçimde kahkaha attı. Leş gibi içki kokuyordu. En sonunda dayanamayarak salıncaktan aşağı indim. Jordan da peşimden geldi, aşağıda kollarımdan tuttu ve beni ağaçlık alana doğru sürüklemeye başladı. Sarhoş olmasına rağmen sendelemiyordu ve gayet de güçlü biçimde beni sürüklüyordu. Bağırıyordum fakat kimsenin umurunda değildi. Görüyorlardı, ama kafalarını çeviriyorlardı. Kısacası bu insanlar berbattı. Beni ağaçlık alana doğru çekip ellerini  vücudumdaki çeşitli yerlerde gezdirerek boynumu öpmeye başladı. Ona tekme atıyor, ittiriyordum. Fakat gerçekten durduramıyordum. En sonunda öyle bir çığlık attım ki,insanlar bize bakmaya başlamıştı. Ardından bir elin Jordan'ı üzerimden çekerek yere düşürdüğünü gördüm. Bu kişinin kim olduğunu anlamak için yüzüne baktığımda, Dylan olduğunu gördüm. Tanrı aşkına, burada ne işi vardı?! Koşarak ona sarıldım. ''İyi misin?'' dedi, ağlıyordum. ''İyiyim.'' dedim. Dylan beni bırakıp Jordan'ın yanına gitti. Yerde yatıyordu, üzerine çıkıp yumruk atmaya başladı. Jordan karşılık veremiyordu bile. Yüzü ve diğer tarafları kan içinde kaldı. Daha sonra elindeki içkiyi alıp Jordan'ın üzerine döktü. ''Lanet olasıca pislik herif.'' dedi ve kolumdan tutarak oradan uzaklaştırdı beni. Dylan yolda, ''O keşlerin arasında ne işin vardı?!'' diye bana hesap soruyordu. ''Böyle insanlar olduklarını bilmiyordum. Eğleniyorduk. Daha sonra o herif birden üzerime atladı , bana saldırmaya başladı. Sen nereden geldin?'' dedim, ''Oradan geçiyordum ve senin sesini duydum.'' dedi. Hala öfkeliydi. Bir kez daha ona sarıldım, ''Çok teşekkürler Dylan. İyi ki varsın.'' dedim. O da bana sarıldı. ''Önemli değil.'' dedi sade bir biçimde. Sonra sahilin sonundaki kayalıkların yanına gittik. Oturup denizi seyrediyorduk. Bu saatlerde biraz esinti olduğu için dalgalar kayalara çarpıp ayaklarımızı ıslatıyordu. Bende bunu çok seviyordum! Dylan bana bir şeyler anlatıyordu. Ama geçen gece ki şeyler gibi değil. Daha çok eğlenceli, mutlu olduğu anları anlatıyordu. Küçüklüğünden bahsediyordu. Gülüyordum, kahkahalar atıyordum ve gerçekten içtenlikle mutluydum. Ben de bir şeyler söylerken bir anda Dylan dudaklarıma yapıştı. Evet, şuan beni öpmüştü. Ben de karşılık verdim ve hayatımda ilk defa böyle öpüşmüştüm. Gerçekten mükemmel bir histi bu. Tanrım, hiç bitmesin... Yaklaşık üç dakika sonra Dylan dudaklarını dudaklarımdan çekti. İkimizde sırıttık. Kolunu belime koyarak beni kendine çekti, omzuna yaslanıp denizi izlemeye devam ettim. Bir süre hiç konuşmadık. Ama birbirimizle olduğumuz zamanlarda illa ağzımızı açıp konuşmamız gerekmiyordu galiba. Çünkü yanyanayken kalplerimizin mükemmel bir şekilde çekim gücü yaptıklarını hissedebiliyordum. Dylan'la mutluydum. 

*barclay*  : Sert bir sigara markası.

*lucky strike* : Mentollü sigara markası.

Okumaya devam et