Derin Duygular

Galing kay ZeynepDefne

713 26 4

Gülşah Hanım, diğer kadınlardan farklıydı ve bir o kadar da aynıydı. Sadece ailesi tarafından evlatlıktan red... Higit pa

Tanıtım Ve Karakterler
1/ Anı Yaşa
2/ En Masum Günah
3/ Or-Al
4/ Küçük Kız
5/ Sapık
6/ O Kız
7/ İş Birliği
8/ Su Ve Ateş
9/ Şarkıların Dili
11/ Pentagram
12/ Gelecek Felaketler

10/ Telve

19 1 0
Galing kay ZeynepDefne

Multimedya: Aslı Demirer ve Gökhan Türkmen - Korkak

Keyifli Okumalar!

***

Son dersin bitiş zili çaldığında derin bir oh çekti Defne. Kitaplarını hızlıca çantasına koyduktan sonra ceketini üzerine giydi ve çantasını sırtına taktı.

''Hadi hadi hadi!'' diye bağırdı hala daha önünde uyuşuk bir şekilde hareket eden Gamze'yle Miraç'a. ''Bugün Cuma! Eve gidip kocaman bir kase dolusu mısır patlatıp ardı ardına bir sürü film izleyeceğim ben!''

''Bende okul çıkışı bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm.'' Dedi Miraç, Defne ve Gamze'ye baktıktan sonra.

Defne teslim olurmuş gibi ellerini kaldırıp ''Asla gelmem. Siz ikiniz ne yaparsanız yapın.'' Dedi.

''Sende gel Defne.'' Dedi Gamze. ''Sen olmayınca sıkılıyoruz.''

Defne ''Yahu siz deli misiniz? Sarılın edin, öpüşün, ben ne bileyim! İki sevgili ne yaparsa onları yapın işte. Asıl bazen ben sizin yanınızda sıkılıyorum.'' Diyerek güldü.

''Benim Serhat'ı, sana ayarlayayım mı?'' diye şakayla karışık güldü Miraç. Defne gözlerini devirirken ''Teşekkür ederim ben görücü usulü sevmiyorum.'' Dedi.

''Eh, keyfin bilir.'' Dedi Miraç. ''Biz nereye gidelim güzelim?''

''Benim biraz başım ağrıyor Miraç.'' Dedi Gamze. ''Başka gün bir yerlere gideriz.''

Miraç bozulduğunu belli etmeden kafasını salladı. ''Nasıl istersen.''

Defne ortada gerçekten bir gerginlik olduğunu hissediyordu. Gamze'de bir gariplikler vardı. Hem de çok garip gariplikler...

(...)

Sıla, koridorda Sinem'le birlikte yürürken ''Gerçekten gidecek misin?'' diye sordu.

Sinem hızla başını sallayıp ''Tabi ki gideceğim.'' Dedi. ''Elime böyle bir fırsat geçmiş, kaçırır mıyım?''

''Sen manyaksın.'' Dedi Sıla. ''Gerçekten manyaksın. Sana hiçbir şey diyemiyorum Sinem. Ya, bir sürü tanımadığın insanın arasına gireceksin! Ya başına bir şey gelse?''

''Yok ya, tanıdığım iki kişi var.'' Dedi Sinem. ''Kübra'yla Esra da orada olacaklar. Yani iki ezeli düşmanımla aynı yerde olacağım.''

''Yuh! Sinem gitme oraya. Bak orası tekin bir yer değil, üstüne üstlük oradakiler de tekin değil.''

''Ay içimi baydın Sıla! Sanki düşman ülkeye gelin gidiyorum, Allah seni ne etmesin! Gidip, eğlenip, Tuna'yla tanışıp, numaralarımızı verdikten sonra geleceğim. Bu kadar işte!''

''Benim içim hiç rahat değil haberin olsun.'' Dedi Sıla. ''Sıla dediydi dersin.''

Sinem gözlerini devirirken Sıla'nın şimdiden içinde kara bulutlar dolanmaya başlamıştı.

(...)

Teoman eve geldiğinden beri aptal aptal gülümsüyordu. Odasına gitmek bile aklına gelmemişti. Salonda oturan babasının yanına gidip oturmuş ve bakışlarını televizyona çevirmişti. Ama nafile. Gözleri televizyona baksa da gördüğü tek şey Pera' ydı.

Aklına gelen fikirle elini telefonuna attı. Facebook'a girip arkadaş listesinde Pera' yı aradı. Bulamadı. Aramaya Pera yazdı ama birkaç sayfadan başka hiçbir şey çıkmadı. Kendi arkadaşlarının çoğu arkadaş listesine de baktı ama nafile. Pera yoktu.

Twitter ve Instagram da aradı. Hatta bugün indiği durağın Check-in yapan kişilerine bile Swarm'dan baktı. Ve sonuç sıfırdı.

''Bu ne lan? Yirmi birinci yüzyılda mağara da mı yaşıyor bu kız?''

''Bir şey mi dedin oğlum?''

Teoman babasının orada olduğunu unutmuştu. ''Ha, yok baba sana demedim.''

''Tamam oğlum.''

Teoman umutsuzca telefonu cebine koydu. Oturduğu yerde gerinirken kapı çaldı.

Teoman oturduğu yerden kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açtığında gelenler Defne'yle Sıla'ydı.

''Bende diyordum ki bizim evin kuduzları nerede? Hay şom ağzımı...''

Sıla abisine göz devirip içeriye girerken Defne ilk önce sırt çantasını kenara bıraktı ve sonra Teoman'ın dibine kadar girip eliyle ağzını kapattı ve dudaklarını sıktı.

''Sen ne terbiyesiz bir abisin be! İnsan hoş geldiniz güzellerim der.''

Teoman kardeşinin elini tutup, dudaklarının üstünden çekti ve suratında alaycı bir ifadeyle ''Güzel olsaydınız derdim, hele sen hiç konuşma çirkin panda yavrusu.'' Dedi.

Defne, kocaman açtığı yeşil gözleriyle abisine bakıp, ''Öyle mi Teoman Bey?'' dedi. ''Peki öyle olsun.''

Teoman, Defne'nin alınıp yanından geçip gitmesiyle kapıyı kapatıp bir kahkaha patlattı. ''Ya sen alındın mı? Allah'ın içli köftesi! Abin yer ulan seni, kurban olur sana.''

Teoman, kardeşinin arkasından yaklaşıp bir kolunu dizlerinin arkasından, diğer kolunu da sırtından geçirip tek hamlede kucağına aldı. Defne bir çığlık koparırken Teoman yalandan bir şekilde ''Kızım benim kasları bile fos çıkaracaksın, bu ne şişkoluk lan!''

''Sensin şişko!'' diye çemkirdi Defne. ''Gıcık! Bırak beni küstüm ben sana odama gidip ağlayacağım.''

''Bırakmam. Vallahi bırakmam. Affet beni öyle bırakacağım.''

''Abi seni ben affetsem Allah affetmez! Senin bana yaptıklarını, kaynanalar gelinlerine yapmıyor.''

''Abartma lan.'' Dedi Teoman yaptıkları beyninden geçerken. ''Her abinin küçük kız kardeşlere yaptığı şeyleri yaptım bende.''

''Yaptınız hatta!'' dedi Defne. ''Ablamla sen çocukluğumu bitirdiniz.''

O sırada Teoman ve Defne salona gelmişlerdi. Sıla, babasının göğsüne başını yaslamış ona bugün okulda işledikleri derslerden anlatırken Teoman kız kardeşini yere indirip koltuğa oturdu. Defne de abisinin yanına oturup babasına tatlı tatlı gülümseyerek ''Merhaba babacığım.'' Dedi. ''Nasılsın?''

''Babaya gelince babacığım, abiye gelin hart hort. Oh ne güzel dünya!''

Defne abisinin homurdanmalarını duymuştu ama umursamamıştı.

Ekrem de kızına gülümseyerek ''İyiyim canım kızım sen nasılsın?'' diye sordu.

Defne ''İyiyim babacığım sağ ol.'' Dedi. ''Annem nerede?''

''Atölye de.'' Dedi Ekrem. ''İşleri bitmemiş. Geç gelebilirmiş.''

''Tamam.''

Dördü birlikte koltukta oturmaya devam ettiklerinde en sonunda Sıla kalkıp ''Benim ders çalışmam lazım.'' Dedi. O, odasına giderken Ekrem de Defne'ye dönüp ''Kızım senin dersin yok mu?'' diye sordu.

''Yok baba. Benim öğretmenlerim ders veren öğretmengillerden değil maalesef.''

''Allah Allah. İyi bakalım.''

Defne sırıtarak televizyon izlemeye devam etti. Aslında bir sürü ödevi vardı da... Konumuz bu değildi.

On dakika kadar abisi ve babasıyla oturmaya devam etti daha sonra sıkıldı ve oturduğu yerden kalkıp, ''Ben odamdayım.'' Dedi.

Odasına girip, kapıyı kapattı. Üstündeki okul formasını çıkarıp, kirli sepetine attıktan sonra dolabına doğru yürüdü.

Abisinden ödünç (ç)aldığı kırmızı büyük kazağı üzerine giyip, altına beyazlı pembeli bir polar pijama geçirdi. Boydan boya uzanan masasına doğru yürüdü ve kocaman kafesin yanına gitti. Telini açıp, elini içeriye soktu ve Mavi Kuş'unu eline aldı.

Kuşunu omzunun üstüne koyup, yemlerini kontrol etti. Hepsinin dolu olduğunu görünce içi rahat etti.

Hamster, Zibidi' nin kafesinin yanına gidince sırt üstü bir şekilde uyuduğunu gördü.

Gözlerini devirdi. ''Bu da gündüzleri uyur geceleri fıldır fıldır dolaşır. Neyse akşam severim artık.''

Mavi kuşunu biraz daha sevip yeniden kafesine koydu. Çalışma masasının sandalyesine oturup, diz üstü bilgisayarını açtı.

Bilgisayarı açılırken eline telefonunu aldı ve internete bağlandı. WhatsApp'dan gelen mesajlar olduğunu görünce girdi ve mesajlara baktı.

''Konuşmamız lazım.''

Miraç'ın gönderdiği mesajı görünce kaşları istemsiz bir şekilde çatılırken 'Çevrimiçi' olduğunu gördü.

''Ne oldu?'' yazdı ve yolladı. Daha sonra Gamze'nin profiline baktığında en son dün gece 21.21 de girdiğini ve bir daha girmediğini gördü. İnternet paketi de vardı, evinde kendi interneti de vardı. Neden girmemişti ki?

''Defne, Gamze'yle son günlerde neler konuşuyorsunuz?''

''Ne konuşacağız Miraç sence? Dedikodu falan yapıyoruz, gündelik şeylerden konuşuyoruz. Başka bir şey de konuşmuyoruz.''

''Konuşmalar da hiç başka erkekler geçiyor mu?''

''OHA! SAÇMALAMA.''

Defne sinirli bir şekilde WhatsApp'dan çıkıp, Miraç'ı aradı. Birinci çalmada telefon açıldı.

''Saçmalama istersen Miraç! Ben birinden etkilensem ikinize de aynı anda söylerim. Yoksa buna mı kırıldın?''

''Hayır, konu senin birinden etkilenmen değil.'' Dedi Miraç. Defne bir anlığına rahatladı ama daha sonra köşeli jetonu düştü...

''YOKSA SEN GAMZE'NİN BAŞKA BİR ERKEK HAKKINDA KONUŞMASINDAN MI BAHSEDİYORSUN?''

Miraç, Defne'nin bunu çok yüksek bir sesle ve canlı kanlı dile getirmesi ile kalbinin sıkıştığını hissetti.

''Defne, böyle bir şey var mı?''

''Hayır, Miraç, tabi ki böyle bir şey yok. Sence Gamze böyle bir şey yapar mı? Ben böyle bir şeye ihtimal dahi vermiyorum. Sen niye böyle bir şey düşündün?''

''Gamze bir haftadır bana çok soğuk davranıyor, aramıza bir duvar soktu sanki. Ne yapsam ona ulaşamıyorum Defne. Sana hiçbir şey söylemiyor mu?''

''Hayır bana bu konu hakkında hiçbir şey söylemedi. Bak, Miraç ikimizde Gamze'yi tanıyoruz. Arada böyle gel git yaşadığı anlar oluyor onun. Alttan almayı dene ve bence fazla üstüne gitme. Kendini de bu düşünceyle üzme.''

''Bilmiyorum. Her neyse. Görüşürüz sonra, benim idmana gitmem lazım.''

''Görüşürüz canım.''

Miraç telefonu kapatınca, Defne bu sefer Gamze'yi aradı. Lakin, aradığınız kişiye ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz sesini duyunca sinirleri ister istemez gerildi.

Telefonu iki eliyle kavrayıp, sanki Gamze'yle telepati kurmak ister gibi gözlerini yumdu ve ''Gamze, şu hayatta en çok güvendiğim nadir insanlar arasındasın. Ne olursun yüzümü kara çıkarma.'' Dedi.

(...)

Teoman odasına çıkıp, üzerine eşofmanlarını giymişti ve çalışma masasına yığdığı kitapları arasında kaybolmuştu.

Okuduğu şeyleri tek tek not alıp, işlemleri ayrı ayrı çözüyor ve bir yandan da çizim yapıyordu. İnanılmaz bir şekilde sakin olan Teoman cephesinde hiçbir hareketlilik yoktu.

Fakat Sıla'nın cephesinde işler öyle değildi...

(...)

''Hala daha gitmekte kararlı mısın Sinem?'' diye sordu telefonunun diğer ucundaki arkadaşına.

''Tabi ki gideceğim Sıla. Acayip heyecanlıyım. Bir an önce vakit gelsin diye bekliyorum. Sana her şeyi anında yazarım.''

''Bak sakın bir şey içme tamam mı? Biri sana bir şey verirse asla alma. Hatta sen kimseyle konuşma! Git, Tuna'yla tanış ve evine gel Sinem. Aklım sende kalacak bak.''

''Aklın bende kalmasın Sıla. Korkma bir şey olmayacak.''

''Her saniye bana mesaj atacaksın, tamam mı?''

''Tamam anne!''

''Bağırma bana.''

''Ay Sıla yeter ne olursun yahu.''

Sıla gözlerini devirdi. ''Peki, peki. Hadi kapatıyorum ben, test çözeceğim. Sende oraya gittiğinde mesaj at bana.''

''Aman çözmeden durma sakın tamam mı? Tuvaletteyken bile test çöz sen.''

''Çözeceğim efendim.''

''Ay tamam tamam. Hadi öptüm, bay.''

''Görüşürüz.''

Sıla telefonu kapatıp, çalışma masasının üstüne koydu. Kendini yeniden teste vermek istiyordu ama aklını bir türlü Sinem'den alamıyordu.

(...)

Defne defalarca kez Gamze'yi aradı ama bir türlü ulaşamadı. En sonunda Gamze'nin annesi Seval Hanım'ı aramayı düşündü ama sonra gereksiz bir telaş da olabilir diye düşündü. Belki Gamze bir nedenden dolayı Miraç'a küsmüştü ama Defne'ye söylememiş olabilirdi?

Her yönden düşünen Defne artık daha fazla dayanamadı. Hızlıca dolabına yürüdü ve altındaki pijamayı çıkarıp siyah bir kot geçirdi. Üstüne ceketini giydikten sonra odasından hızlıca çıktı.

Merdivenlerden neredeyse koşarak indi ve orada oturan babasını unutup dış kapıya doğru yürümeye devam etti. Ayağına spor ayakkabılarını geçirirken Ekrem ''Kızım nereye?'' diye seslendiğinde Defne korktu.

''Gamze'ye gidiyorum baba. Kitabım onda kalmış.''

''Tamam ama hemen git gel. Dikkatli ol.''

''Tamam.''

Evden çıktığı gibi yürümeye başladı. Elleri cebindeydi ve neden atkı takmadım ki, diyerek hayıflanıyordu. Soğuktan yanaklarının al al olduğuna emindi.

Gamzelerin evleri bir cadde sonra ki ilk sokaktaydı. Defne beş dakika içinde oraya vardı.

Bahçe kapısından içeri girip kahverengi demir kapının kulpundan tuttu ve çaldı. Birkaç saniye sonra kapıyı Gamze'nin annesi Seval Hanım açtı.

''Merhaba Seval Teyze, nasılsın?'' diye sordu Defne.

''İyiyim Defneciğim, sen nasılsın?''

''İyiyim bende. Gamze evde mi?''

''Yo, Gamze evde değil. Sizinle buluşmayacak mıydı? Yarım saat kadar önce evden çıktı. Allah Allah.''

Defne, üstün, ayak üstünde yalan söyleme özelliğini kullanarak, ''Evet buluşacaktık ama benim son dakika bir işim çıktı ve oraya gidemedim. Gamze'ye de ulaşamadım eve geleyim dedim. Tüh! O da çıkmış evden. Ben en iyisi yanına gideyim. Ay biz nerede buluşacaktık ki? Unuttum şimdi.''

''Her zamanki gittiğiniz kafe dedi Gamze gitmeden önce.''

Defne gülerek, ''Şaka yaptım Seval Teyze hiç unutur muyum? Aynen biliyorum Telve de buluşacaktık. Neyse ben gideyim o zaman hadi sonra görüşürüz.''

''Görüşürüz kızım.''

Defne arkasını döndüğü anda güler yüzü birden dondu. Kaşları çatılırken hızlıca yürümeye başladı. Ellerini cebinden çıkarmış, yumruklarını sıkmıştı.

Birincisi, Gamze yalan söylüyordu.

İkincisi, Gamze kendisini kullanarak yalan söylüyordu.

Üçüncüsü, Gamze şu an o kafede kiminleydi?

Telve, buraya on beş dakikalık uzaklıkta küçük bir kafeydi ve limonatalı kekleriyle çok ünlüydü. Defne ve Gamze limonata keklerine hayran oldukları için sıklıkla buraya gelirlerdi.

Defne, kafenin olduğu yere geldiğinde nefesini tuttu ve camekâna doğru yürüdü. İçeriye baktı ama kalabalıktı. Gamze'yi göremedi.

Kapıya yürüdü ve açıp, içeriye girdi. İçeride gürültülü bir ortam vardı. Limonatalı kek kokusu etrafı sarmıştı.

Defne, gözlerini hızlı ve kararlı bir şekilde etrafta gezdirmeye başladı. Ve gördü...

Gamze ve karşısında oturan sırtı Defne'ye dönük olan erkeği gördü. Yavaş adımlarla masaya doğru yürüdü.

Ortadaki sandalyeyi çekip oturduğunda Gamze ve o çocuk bakışlarını Defne'ye çevirdiler.

Gamze, karşısında Defne'yi gördüğünde şok oldu. Dudaklarından, ''Defne?'' diye bir nida çıktı. Defne ise ifadesiz ve donuk bir yüzle Gamze'ye bakıyordu. Henüz diğer çocuğa bakmamıştı.

Nereden çıktı bu kız? Dedi içinden kendi kendine Gamze.

Defne, Gamze'ye cevap vermeye tenezzül etmeden bakışlarını diğer çocuğa çevirdi.

Gözlerini kıstı ve ''Ben seni tanıyorum galiba.'' Dedi. ''Sen Miraç'ın arkadaşısın.'' Karşısındaki çocuğu tabi ki tanıyordu. ''Sen Serhat'sın.''

Serhat bakışlarını Defne'ye çevirdi. Dudakları aralandı ama bir şey diyemedi. Çaresizlikle dudaklarını kapattı.

Defne geriye doğru yaslandı. Elini kaldırıp, garsona işaret etti. Garson masaya geldiğinde ''Ben bir soğuk su alabilir miyim?'' dedi. ''Ha bir de limonatalı kek istiyorum. Teşekkürler.''

Garson giderken bakışları Gamze ve Serhat arasında gitti geldi. Behzat Ç. Dizisinden alıntı yaparak ''Gece uzun, mevzu derin.'' Diye mırıldandı. ''Hanginiz anlatmaya başlıyor?''

Gamze 'Bittim ben.' Diye geçirdi içinden. 'Bu sefer ben bittim.'

(...)

Sıla biraz nefes almak için odasından çıkıp Defne'nin odasına girdi. Boş olduğunu görünce merdivenlerden aşağı indi ve salona gitti.

''Baba, Defne nerede?''

''Gamzeler' e gitti.'' Dedi Ekrem televizyon izlerken. ''Hanidir de gelmedi.''

''Gamzeler' e gittiyse normaldir.'' Diyerek başını salladı Sıla. ''Mutfağa gidiyorum, bir şey istiyor musun?''

''Hayır, kızım sağ ol.''

Sıla başını sallayarak mutfağa gitti. Buzdolabını açıp kapağında duran meyve sularından birini aldı ve oradaki sandalyeye oturdu. Meyve suyunun pipetini çıkarıp deliğine geçirdiğinde telefonunun bildirimler zili çaldı.

Elini pijamasının cebine atıp telefonunu çıkardı ve gelen mesaja baktı.

Olgun Portakal: Kanka ben şimdi çıktım evden gidiyorum. Bak hala daha gelmen için vaktin var, fikrini değiştirdin mi?

Mesaj Sinem'den gelmişti. Sıla gözlerini devirip mesaja cevap yazdı.

Soruçözerist: Hala daha gelmeyeceğim Sinem. Fikrim aynı. Bak dikkatli ol, tamam mı? Hiçbir şey içmek yok! Bana her on dakika da bir mesaj atacaksın.

Sinem, Sıla'yı ''Soruçözerist'' olarak kaydetmişti. Sıla da Sinem'i ''Olgun Portakal'' diye. Sebepleri ise ikisinin de ağır ergen olmasından kaynaklanıyordu.

Olgun Portakal: Çok kötüsün. Neyse, öptüm. Bay!

Soruçözerist: Bay, mal.

Sıla iki dakikadan sonra mesaj beklemeyi bıraktı ve meyve suyunu içmeye devam etti. Aslında o da deli gibi gitmek istiyordu ama Özgür'le aynı alanda aynı havayı solumak karnında kramplar oluşmasına neden oluyordu.

Bu yüzden düşünmemeyi seçti ve meyve suyunu içmeye kaldığı yerden devam etti.

(...)

Defne, bu gördüğü manzaranın üstüne bir bardak soğuk suyu içti ve bardağı masaya bıraktıktan sonra ''Tamam o zaman,'' dedi. ''İkiniz de susuyorsunuz. O zaman ben konuşma hakkını Gamze'ye veriyorum.''

Bakışlarını Gamze'ye çevirdi. ''Senin burada bununla ne işin var?''

Serhat yerinde kıpırdanıp ''Bu değil, Serhat'la.'' Diye düzeltti.

Defne, Serhat'ın yüzüne bakmaya tenezzül etmeden, ''Gamze, bununla ne işin var?'' diyerek ikinci kez sordu.

''Defne, üstüme geliyorsun, gelme.'' Dedi Gamze. ''Yapma bunu bana.''

''Üstüne gelmiyorum. Bilmek istiyorum. Senin, sevgilin olan Miraç'a başım ağrıyor deyip nasıl bu çocukla burada olabilirsin?''

Sonra da başını Serhat'a çevirip, ''Hatırlatayım istersen. Gamze, senin yakın arkadaşlarından Miraç'ın sevgilisi.'' Diyerek kaşlarını kaldırdı.

''Biliyorum.'' Dedi Serhat buz gibi bir ses tonuyla. ''Sende bence olaylara haddinden fazla karışma.''

Defne, ''Sen ne diyorsun ezik?'' diyerek Serhat'a doğru eğildi. ''Sen kimsin de benim haddimi sorgulama vazifesine giriyorsun? Yakın arkadaşının sevgilisiyle böyle kafe kenarlarında buluşup da benim haddimi soruyorsun? Eziksin oğlum sen. Ezik.''

Serhat'ın yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu. Defne bakışlarını Gamze'ye çevirdiğinde Gamze'nin elleriyle yüzünü kapattığını gördü.

''Beni rezil ediyorsun Defne.'' Dedi Gamze ellerini yüzünden çekerken. ''Lütfen gider misin?''

Defne şok olmuş bir şekilde Gamze'ye bakıp, ''Anlamadım?'' dedi. ''Burada gitmesi gereken biri varsa ben sonuncu kişiyim! Gitmesi gereken bu karaktersiz ucube!''

''Laflarına dikkat et atarlı ergen.'' Dedi Serhat. ''Susuyorsam Gamze'in en yakın arkadaşısın diye.''

''Susmasana ya,'' diyerek Serhat'a baktı Defne. ''Allah aşkına susma, konuş. Susma ki yüzüne tükürebileyim.''

''Gamze, anlat bence.'' Dedi Serhat Defne'nin yüzüne bakmayarak. ''Ne olursa olsun artık.''

''Bence de,'' dedi Gamze. Defne ise tabiri caiz ise Fransız kalmış bir şekilde ikisine bakıyordu.

''Beni bu kadar iyi tanıdığın için sana çok teşekkür ederim Defne,'' dedi Gamze. ''Aklından geçen şeyleri de biliyorum. Tamamı Miraç'ı aldattığımın üzerine...''

Serhat'ın dudaklarından bir kıkırtı yükseldi.

Defne hangisine bakacağına şaşırmıştı.

''Yirmi yedi Şubat'ta kimin doğum günü var?''

Defne, ''Miraç'ın,'' diye cevapladı.

''Peki, yirmi yedi Şubat'ta başka ne var?''

''Miraç'ın maçı,'' diye yanıtladı yeniden.

''Peki, o takımda Miraç'la birlikte arkadaşlarından başka kim oynuyor?''

Defne'nin bakışları ister istemez Serhat'a kaydı.

''Evet, senin bakmaya yüzün olmasa da Serhat oynuyor. Hem de takım kaptanı olarak. Ve benim de şöyle bir planım vardı. Maçın bittiği anda sahaya getirilen doğum günü pastasıyla birlikte herkesle Miraç'ın doğum gününü kutlamak... Serhat'la şu anda burada olmamın tek nedeni bu... Ama ne oluyor Defne biliyor musun? Ben artık sıkıldım ve soğudum. Sizden sıkıldım. Miraç ve senin bu korumacı iğrenç tavırlarınızdan sıkıldım. Hiçbir güzelliği kalmayan ilişkimden soğudum. Bana olan bu güvensizliğinizden bıktım usandım. Doğum gününe de, yapmak istediğim sürprize de lanet olsun. Ben gidiyorum.''

Gamze oturduğu yerden gözleri dolu bir şekilde kalktığında Defne'de onunla birlikte kalktı. Gamze'nin kolundan tuttuğunda Gamze ''Dokunma bana!'' diyerek kolunu geriye çekti. ''Seninle birkaç gün konuşmak istemiyorum. Hatta görüşmek bile.''

Defne hiçbir şey diyemeden Gamze'ye bakmaya devam ettiğinde Gamze kolunu çekip yürümeye devam etti ve kafeden hızla çıktı.

Defne arkasından gözleri dolu bir şekilde bakmaya başladı.

Serhat elini ensesine atıp, ''Çok saçma bir soru olacak ama'' diyerek söze başladı. ''Seni evine bırakmamı ister misin?''

Defne hışımla Serhat'a döndü ve dolu gözlerine aldırmadan gözlerinin içine bakıp, ''Ağzına yumruğumu indirmeden önce burayı terk et.'' Dedi.

''Bak Defne, iyi değilsin. İstersen ağzıma yumruğu da indirebilir-''

Defne yumruğunu Serhat'ın göğsüne geçirdiğinde Serhat iki büklüm oldu. Acıyla inlerken ''Senin canını yakarım çocuk,'' dedi Defne. ''Bir dahakini gerçekten ağzına geçiririm.''

Serhat doğrulurken ''Elin ağırmış.'' Dedi. ''Miraç demişti ama.''

''Miraç sana ne dedi?'' diye sordu Defne kaşları çatılı bir şekilde.

''Defne'yi sana yapacağım ama dikkat et eli ağır, demişti.''

Defne yumruğunu kaldırdığında Serhat güldü ve ''Tamam, söz veriyorum susacağım.'' Dedi.

Defne Serhat'ın yanından geçip, gitti ve kafenin çıkışına yöneldi. Serhat da hızlıca cebinden biraz para çıkardı ve masaya bırakıp Defne'nin arkasından yürümeye başladı.

''Gamze'nin üstüne gitme bence,'' dedi Defne'ye yetişirken. ''Ben olsam seni tek kalemde silerdim. Dua et Gamze insaflı çıktı.''

''Senden tavsiye alacak değilim.'' Dedi Defne içten içe Serhat'a hak verirken...

''Benden tavsiye alma ama bana kulak as.''

''Git başımdan.''

''Defne, Gamze seninle barışır.'' Dedi Serhat. ''Tek ihtiyacınız olan şey zaman. Ayrıca,'' Serhat elini süratle giden Defne'nin koluna koydu ve onu kendine çevirdi.

Defne aniden gelen bu etkiyle birlikte sarsıldı ve bakışlarını Serhat'a çevirdi.

''Ben hiçbir arkadaşımın sevgilisine yan gözle bile bakmam.''

Defne alaycı bir şekilde güldü. ''Aynen, haklısın.''

''Bak, haddini aşıyorsun.''

''Sen önce şu kolumu bırak.''

''Keçi misin kızım sen?''

''Zaten en yakın arkadaşımla kavga ettim bir de sen çıkma başıma!''

''En yakın arkadaşınla kavga etmedin. En yakın arkadaşına çok çirkin bir imada bulundun.''

''BİLİYORUM!'' diye bağırdı Defne. ''ŞUNU SÖYLEMEYİ KES ARTIK!''

Serhat'ın yüzünde bir sırıtma belirirken, ''Gerçekler canını mı yaktı?'' diye sordu.

''Yemin ediyorum seni dayak müptelası yaparım.'' Dedi Defne kararlı bir sesle. ''Hemen bırak beni.''

Serhat yavaşça Defne'nin kolunu bıraktı.

''Seni bırakıyorum.'' Dedi Serhat. ''Ama şimdilik.''

Defne yutkunduğunda Serhat gülümseyip ''Hadi git.'' Dedi. ''Hava soğuk, üşüyeceksin.''

Defne kollarını göğsünde bağlarken, ''Söylediklerim için senden özür dilemem gerekiyor mu?'' diye sordu.

''Eh, biraz.'' Dedi Serhat. Daha sonra omuzlarını silkti. ''Çocuklar bazen ne dediklerini bilmezler. Önemli değil.''

''En iyisi ben seni dövmeden önce evime gideyim.'' Diyerek sinirli bir şekilde geriye döndü Defne.

Arkasında kahkaha atan bir Serhat bırakarak.

Aradan koskocaman bir saat geçmişti.
Defne eve geleli on beş dakika olmuştu. Sinem çoktan gittiği mekâna varmıştı. Sıla ise tedirgin bir şekilde elinde telefon öylece oturmuş bekliyordu.

Defne odasında oturmuş, sessiz bir şekilde pişmanlığıyla birlikte kendini yiyip bitirirken yatağında uzanmış tavanı izliyordu. Üzerini değiştirmemişti bile. Gamze'ye yaptığını Gamze ona yapsaydı Defne daha kötüsünü yapardı belki de Gamze'ye.

Bu yüzden sus pus bir şekilde sadece uzanıyordu.

(...)

Sıla, Sinem'le mekâna vardıktan yarım saat sonra hiç konuşmamışlardı. Sıla sürekli ona mesajlar atıyordu.

Soruçözerist: Kız bana cevap versene!

Soruçözerist: Sinem bak gerçekten korkuyorum. Niye mesajlarıma geri dönmüyorsun? Bir şey mi oldu Sinem?

Soruçözerist: Aklıma çok kötü şeyler geliyor!

Soruçözerist: Sen bu telefonu eninde sonunda eline alacaksın. Ben o zaman göreceğim seni. Yelloz.

Sonunda mesaj atmayı kesti ve salt bir şekilde beklemeye başladı. En kötü ne olabilirdi ki zaten?

Sıla, telefonu çaldığında hemen arayana baktı. Olgun Portakal'ın aradığını görünce hemen telefonu açtı.

''Alo Sinem? Niye açılmıyor bu telefon!''

Telefonun diğer ucundan kahkahalar yükselmeye başladığında Sıla tedirgin oldu. Çünkü bu kahkahalar Sinem'e ait değildi.

''Sıla ben Kübra!''

Sıla'nın kaşları çatılırken ''O telefonun sende ne işi var?'' diye sordu. ''Sinem'e ver hemen!''

''Canım kusura bakma, aradığın Sinem'e şu anda ulaşılamıyor!''

Ve yeniden kahkahalar...

''Bana bak Kübra, hemen Sinem'e ver şu telefonu! Çok fena yaparım seni. Sinem'e ver telefonu!''

Sıla, telefona Sinem'i beklerken bu sefer Esra aldı.

''Ya senin bu arkadaşın içmesin bir daha tamam mı? Kızı gaza getirdik, keşke getirmeseydik! Kendini rezil ediyor millete... Gülmekten ölüyoruz!''

''Ne diyorsun kızım sen?''

''Sen şimdi bana inanmıyorsundur. Dur ben sana video çekeceğim.''

Esra telefonu Sıla'nın yüzüne kapattı. Sıla boş boş telefona bakmaya devam etti.

Beş dakika kadar sonra videolu bir mesaj geldi telefonuna Sinem'in telefonundan.

Sıla, korka korka videoyu açtı.

Video da Sıla'nın bağıra çağıra dans ettiği ve saçma sapan dans figürleri yaparak etrafındaki herkesin ona kahkahalarla bakmasına sebep olduğunu gördü.

Sıla hızlıca telefonu kaptığı gibi odadan çıktı ve kız kardeşinin odasına koştu.

Kapıyı açtığı gibi odaya daldığında Defne'nin yatağında uzandığını gördü.

''Defne!'' diye bağırdı. Defne yerinden sıçrayarak ablasına baktı.

''Ne oluyor be?''

''Bana yardım etmen lazım.''

''Ne oldu abla?''

Sıla, Defne'ye doğru yaklaştı ve ''Evden kaçmam lazım.'' Dedi.

Defne'nin kaşları kalkarken garip bir şekilde ablasına bakmaya başladı. Ne evden kaçması, ne diyordu?

Sıla, kardeşinin garip bakışlarına karşılık başını salladı.

''Evden kaçmam lazım Defne. Beni evden kaçır.''

''Tövbe estağfurullah.'' Dedi Defne yatağından kalkarken. ''Coştun herhalde gece gece.''

Lakin Sıla'nın yüzü gayet de ciddiydi. Evden kaçması lazımdı.                                                                                                

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

946K 56.2K 72
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
1.7M 103K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
3M 162K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
14M 616K 61
GENEL KURGU #1 Babasından başka hiç kimsesi olmayan bir genç kız... 28 Yaşında hapishanede mahkûm bir adam... Ya bir gün olur da genç kızın babası da...