Bad Luck [EXO Fanfic]

Galing kay skydarknblue

26.2K 1.6K 2.2K

Hikayem için yaptığı kapaklardan ötürü @darknesshcr 'e teşekkür ederim. Higit pa

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Özür
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24

Bölüm 18

289 23 79
Galing kay skydarknblue


16.47

Salı

Jongin kafeden içeri giren kızı görünce içinden 'Yine mi bu kız?' diye geçirdi. Her gün buraya gelmek zorunda mıydı? Hele de Joon buradayken. 

 Jongin kendisine değilde Joon'un yanına doğru gelen Haneul'a şaşkınlıkla bakıyordu. Kendisine doğru gelse de garip olacaktı. Onunla ne konuşacaklardı ki?


Haneul Joon'a bir kağıt, daha doğrusu  davetiyeye benzer bir şey uzattı. Küçük bir açıklama eklemeyi de unutmamıştı. "Dans yarışmamız Busan'da yapılacak. Sende izlemek için gelirsen çok sevinirim." 

Jongin kendisinin davet edilmemesine hem sinirlenmiş hem de üzülmüştü. Joon'un davetiyeyi alıp "Tamam, gelirim." demesi onu daha da sinirlendirmişti. İçinden 'Bu çocuğun işi yok mu, hemen kabul ediyor?' diye düşündü. 



Haneul'ın elinde bir tane daha kağıt vardı. Jongin bu davetiyenin kendisine olabileceğini düşünerek sevindi. Haneul gülümseyerek kendisine doğru yaklaşınca sevinci daha da artmıştı. Yanına geldiğinde Jongin'in sevinci daha da artıyordu. Fakat Haneul Jongin'in yanından geçip gidince Jongin ne olduğunu anlayamamıştı. Karmaşık duygular içerisine girdi. Dönüp arkasına baktı. Haneul, kafenin sahibi Leeteuk'un yanında durunca ne olduğunu anlamıştı. Davetiye Jongin'e yoktu. Leeteuk da davetiyeyi kabul etmişti. Jongin belki bir umut diyordu. 'Belki bana oyun oynuyor.' diye geçirdi içinden. Fakat Haneul'ın elinde hiçbir şeyin olmaması onun bütün umudunu yok etmişti. Davetiyeler sadece iki kişiyeydi. Jongin bu iki kişinin arasında değildi. 

Haneul Jongin'in yanından geçerken Jongin Haneul'ın kolundan tutarak onu durdurdu. "Bana yok mu?"

Haneul şaşkınlıkla bir Jongin'e bir de koluna bakıyordu. Kolunu Jongin'in elinden kurtardıktan sonra konuştu. "Ne yok mu?"


"Hani işte, onlara verdiğin davetiyeden bana diyorum yok mu?"


"Ha onu diyorsun, iki tane getirmiştim."


"Ve beni es geçtin."

"Senin kardeşinde dans kulübünde, sana o verir."


Jongin hayal kırıklığı ile konuştu. "Ben senden istiyorum."


Haneul, Jongin'in sözlerine şaşırmıştı. "Ne?"

Jongin'in ağzından bir anda çıkmıştı bu sözler. Şimdi ise durumu toparlaması gerekiyordu ama bunu yapmamıştı. "Duydun işte ama boşver."


Haneul hala bir açıklama bekliyor gibiydi. Jongin ise ne lafı toparlamak istiyordu ne de olduğu gibi her şeyi ona söylemek istiyordu. Ama bir şey söylemesi gerekiyordu. "Şaka yaptım. Hadi git."


"Şaka yaptıysan sorun yok. Peki, gidiyorum." 

Haneul Jongin'e hüzünle baktı. İçinden 'Keşke şaka olmasaydı.' diye geçirdi ve arkasını döndü. Kafeden dışarı çıktı. Haneul kafeden dışarı çıkarken, geçenki kızlar kafeden içeri giriyordu.

Jongin kızların geldiğini görünce ofladı. İçinden 'Birde bunlarla mı uğraşacağım.' diye geçirdi. 

Kızlar boş yere oturunca Joon'un masaya gitmesini ve siparişleri almasını bekledi. Joon gitmeyince Jongin masaya gitmek zorunda kaldı. 

19.23
Salı


Jongin eve gelmişti. Kendini çok yorgun hissediyordu. Aynı zamanda çok üzgün. Haneul tarafından hayal kırıklığına uğratılacağını hiç düşünmemişti. Ona karşı bir şeyler hissedeceğini bile düşünmüyordu. Oysa onu kendinden uzak tutmak isterken, kendisi ona yaklaşıyordu.

İçeri girdiğinde direkt mutfağa gitti. Masanın üzerindeki sürahiden bardağın yarısını dolduracak şekilde su doldurdu. Bardağı ağzına götürüp birkaç yudum su içti. Elinde bardak hala dururken buzdolabına yaklaştı ve buzdolabının kapağını açtı. İçinde ne var ne yok diye bakındı. Acıkmıştı. Yemek yapmayı bilmediği için kahvaltılık yemeyi tercih etti. Elindeki bardağı masanın üzerine bıraktı. Dolaptan zeytin, peynir, domates ve salatalık çıkardı. Çekmeceden bir bıçak çıkardı. Bir de boş bir tabak çıkardı. Domates ve salatalığı yavaş yavaş tabağa kesti. Bıçağı lavabonun içine bıraktı. Eline biraz su tutup elini temizledi. Daha sonra sandalyeye oturup kahvaltılıkları yedi. 


Yemeğini yedikten sonra masanın üzerini toplaması gerekiyordu. Masanın üzerini toplarken zil çaldı. Kimin geldiğine bakmak için kapıya doğru yürüdü. Kapının kolunu tutup aşağı doğru indirince kapı  açıldı. Kapıyı kendine doğru çekip kapıyı açtı. Karşısında Min Ah, Haneul ve Sehun'u gördü. Haneul ve Min Ah'ı görünce şaşırmamıştı. Ama Sehun'u gördüğüne şaşırmıştı. Kapının önünden çekildi ve kızların içeri girmesine izin verdi. Sehun içeri girecekken kapının önüne geçip onun içeri girmesine engel oldu. "Senin burada ne işin var?"


"Arkadaşımı ziyarete geldim, gideyim mi geri?"

Jongin kapının önünden çekildi. "Geç içeri."

Sehun gülerek içeri gitti. Jongin kapıyı kapattı. Mutfağa doğru yürümeye başladı. Sehun da onun peşinden yürüdü. Mutfağa girdiklerinde Sehun konuştu. "Vay yemek mi yedin, ne yedin?"

"Atıştırmalık yedim. Kızlarla ne işin vardı? Niye birlikte geldiniz?"


"Yolda karşılaştık. Yani birlikte geldik sayılır ama tam sayılmaz. Kıskanma hemen."


"Kıskandığım filan yok."


"Emin misin? İnsan kardeşini kıskanmaz mı?"


"Ha onu mu diyorsun. Sende abisisin, niye kıskanayım?"

Sehun abisisin lafını duyunca üzülse de belli etmemişti. "Kimi dediğimi sandın? Haneul'ı mı?"


Jongin'in lafı değiştirmesi gerekiyordu. Bu aralar çok yakalanıyordu. "Aç mısın?"


"Biraz." 

"Ne yemek istersin?"


Sehun kahkaha attı. "Yemek yapmayı bilmediğin halde ne yemek istediğimi mi soruyorsun?"


Jongin gülümsedi. "Bu evde iki kız var. Onlara yaptırabiliriz." Jongin atıştırmalıklarla doymuşa benzemiyordu.

*      *       *       *

Jongin yukarı kata çıktı. Kardeşinin odasına gidiyordu. Min Ah'ın odasının önüne gelince durdu. Kapıyı çalması gerektiğini düşünerek kapıyı tıklattı. İçeriden 'Gel' sesi gelince kapıyı açtı ve içeri girdi.


Kardeşi bir şeylerle uğraşıyordu. Jongin hemen lafa girdi. "Bizim için bir şey yapabilir misin?"

"Ne?"


"Yemek."


Min Ah oturduğu yerden kalktı. "Yemek mi? Hayır."



Jongin mızmızlandı. "Ama acıktım."


"Banane."


"Banane mi? Ne zaman böyle olduk?"


"Nasıl olduk?"


"Benimle zıtlaşıyorsun demek."


Min Ah güldü. "Git Haneul'a söyle, o yapar."


"Haklısın zaten onun yemekleri daha güzel." Jongin odadan çıktı. 


Min Ah ayağa kalktı ve arkasından bağırarak konuştu. "Şaka yapmıştım, o şu an müsait değil."

Ama Jongin onun dediğini duymamıştı. Alt kata inmişti. Haneul'ın odasının önüne gelince durdu. Kapıyı tıklattı. İçeriden ses gelmeyince ikinci kez tıklattı. Tekrar ses gelmeyince kapıyı açmaya karar verdi ve kapıyı açtı. İçeri girdiğinde şaşkınlıktan gözleri kocaman olmuştu. 


Yatağın üzerinde iç çamaşırları vardı. Geri çıkmayı düşündü fakat içeri de kimsenin olmadığını görünce dışarı çıkmadı. Odaya göz gezdirdi. Aslında bu odaya Haneul geldiğinden beri ilk kez giriyor denilebilirdi. Masanın üzerindeki fotoğrafı gördü. Fotoğrafı eline alıp baktı. Fotoğrafta bir adamla bir kadın ve Haneul vardı. Jongin 'Bunlar annesi ile babası olmalı.' diye düşündü. 


Odanın içerisinde banyoda vardı. Banyodan su sesi geliyordu. Biraz sonra su sesi kesildi. Jongin apar topar elindeki fotoğrafı aldığı yere bıraktı. Dışarı çıkmayı planlıyordu. Kapının önüne geldiğinde banyonun kapısı açıldı ve içeriden Haneul çıktı. Arkasını dönüp baktığında Haneul'ın üzerinde bornozu vardı. Kafasına da havlu sarılmıştı. Neyse ki çıplak değildi. Jongin yatağın üzerine baktığında Haneul'ın iç çamaşırlarını tekrar gördü. "Sütyen. Pembe." 


Haneul çığlık atınca Jongin kendine gelmişti. Haneul üzerine doğru yürüyordu. "Ne dedin az önce sen?"

Jongin ne dediğini hatırlayınca küçük bir şok geçirdi. Haneul ona vurmaya başlamıştı. "Çık dışarı."



"Tamam vurma çıkıyorum hemen."

Jongin dışarı çıktığında Haneul içeri girip kapısını kapattı ve kapıyı ardından kilitledi. Jongin kendi kendine konuştu. "Önceden kilitleseydin, böyle bir şey olmazdı." 


Arkasından gelen sesle irkildi. "Sende içeri girmeseydin böyle bir şey olmazdı."

Dönüp arkasına baktığında kardeşi ile karşılaştı. "Ama kapıya vurdum içeriden ses gelmedi."

"Ses gelmediyse girmemen gerekiyordu. Ne aptalsın."

Jongin kardeşinin onunla böyle konuşmasına sinirlendi. "Doğru konuş benimle."


20.17
Salı

Salonda Sehun, Jongin yan yana oturmuştu. Yan kanepede ise, Haneul ve Min Ah yan yana oturmuştu. Haneul'ın üzeri giyinikti ve saçları tam kurumamıştı. Jongin onun suratına baktığında onun bornozlu hali aklına geldi. Yanakları buhardan kızarmış ve pembeleşmişti, uzun kirpiklerine düşen su damlaları onu daha masum gösteriyordu. Min Ah'ın konuşmasıyla Jongin aklındaki görüntüyü yok etti. "Abi, ne gördün?"

Jongin ofladı. "Ne saçmalıyorsun? Bir şey görmedim. Üzerinde uzunca bornoz vardı.


"Ondan bahsetmemiştim. Odada ne gördün de Haneul'ın siniri hala geçmedi."


"Ah, hiç-hiçbir şey."


Haneul araya girdi. "Emin misin? Pembe falan bir şeyler zırvalamıştın."



Jongin gözlerini kaçırdı. "Sorguya mı çekiyorsunuz beni?"



Min Ah konuştu. "Ne gördün? Niye gittin?"



Jongin sinirlenmeye başlamıştı. Kardeşinin bu kadar meraklı biri olması onu deli ediyordu. "Beni oraya yönlendiren sensin Min Ah." Biraz duraksadı ve sesini kız sesine benzetmeye çalışarak konuştu. "'Git Haneul yapsın sana yemek.' demeyi biliyorsun ama."



"Sende onun yemeklerinin daha iyi olduğunu söyledin ama."


"Konumuz bu değil."


Haneul araya girdi. "Doğru konumuz bu değil, konumuz senin sapıklığın."



Jongin öfkeyle yerinden kalktı. "Sadece yemek yapabilir misin demek için gelmiştim. Artık senin yemeklerini de güzel bulmuyorum, oldu mu?"



Haneul öfkeyle konuşan Jongin'i sakinleştirmeye çalıştı. "Şaka yaptım, sakin ol."


Jongin bir o yana bir bu yana yürümeye başladı. Sonra Sehun'a döndü. "Hadi sende git."


Sehun şaşkınlıkla arkadaşına baktı. Neden durduk yere böyle bir şey demişti. Jongin tekrar konuştu. "Hepsi senin suçun, açım dedin başımıza ne geldi?"


Sehun oturduğu yerden kalktı. "Haklısın, hepsi benim suçum." Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Çünkü ben açım."



Min Ah araya girdi. "Abi arkadaşına öyle denir mi?"


"Sen sus kız, senin de suçun var. Sen yönlendirdin beni Haneul'a." Min Ah gözlerini devirdi.



Jongin ayakta olan Sehun'un yanına gitti kolundan tuttu. "Gel bahçeye çıkalım." Kolundan tuttuğu arkadaşı ile kapıya doğru yürümeye başladılar. Min Ah abisinin arkasından seslendi. "Çöpü de at."

Jongin kardeşinin neden bu kadar mal olduğunu düşündü ama cevabını bulamadı. 'Acaba küçükken kucaktan mı düştü?' diye düşündü. Nasıl olur da önce yangına körükle gider ardından hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdi. "İyi tamam, atarım."


Jongin, arkadaşının tuttuğu kolunu bıraktı. Mutfağa doğru yürüdü. Mutfaktaki çöpü poşete geçirdi ve ağzını sıkıca bağladı. Daha sonra dış kapıya doğru ilerledi. Sehun kapıyı açtı ve Jongin'e yol verdi. Ardından kendi dışarı çıkıp kapıyı kapattı. 

20.36

Salı


Sehun aradan biraz zaman geçince gitmişti. Jongin Sehun'a öyle söyleyip tüm suçu onun üzerine yüklediği için pişman olmuş ve Sehun'un gönlünü almıştı. Jongin, bahçedeki oturağa oturdu. Karşıda yanan evlerin geceyi aydınlatan ışıklarına baktı. Daha sonra gökyüzüne baktı. Tek tük yıldız parlıyordu. Buradan uzakta olmayı, yıldızların daha çok olduğu bir yerde olmayı isterdi. Kapının açılma sesiyle irkildi ve gökyüzüne bakmayı kesti. Dönüp arkasına baktığında Haneul'ın kendisine doğru geldiğini gördü. Tekrar önüne baktı. Haneul gelip Jongin'in yanına oturdu. İlk konuşan Haneul olmuştu. "Ne kadar az yıldız var, değil mi?"



Jongin mırıltıyla karışık konuştu. "Evet." Derin bir nefes alıp verdi.


Tekrar koca bir sessizlik bürüdü etrafı. Yine sessizliği bozan Haneul olmuştu. "Dans yarışmasına gelecek misin?"


Jongin dönüp yanında oturan kıza baktı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra konuştu. "Davet edilmedim ki?" Tekrar karşısına baktı. "Kardeşim bile beni davet etmiyor, nasıl geleyim?"


"O zaman cümlemi değiştiriyorum. Dans yarışmasına gelir misin?"


"Neden geleyim?"


"Çünkü ben davet ediyorum gelmek zorundasın." Biraz duraksadı ve tekrar devam etti. "Söz ver."


Jongin, söz ver lafını duyunca Haneul'a baktı. Yüz hattını inceledi. Gülümsüyordu. Güldüğünde yanağında küçük bir gamze belirmişti. Jongin, Haneul'ın gamzesinin çok hoş olduğunu düşündü. Elini kaldırıp Haneul'ın yüzüne götürdü ve işaret parmağını Haneul'ın gamzesine bastırdı. Haneul ise ona şaşkınlıkla bakıyordu. Jongin ona ilk kez dokunuyordu. İçi cız etmiş, tüyleri diken diken olmuştu. Hani derler ya elektrik aldın mı diye, işte Jongin tam o anı yaşıyordu. Bir akım yaşıyordu. Haneul'dan kendine geçen elektrik akımını yaşıyordu. Haneul'ın huzursuzlandığını fark edince elini geri çekti. "Kusura bakma, gamzen çok hoş görünüyordu."

"Sorun değil." 


"Peki o zaman, söz veriyorum dans yarışmasına geleceğim."


"Sözünü tutmak zorundasın." Haneul gülmeye başladı. Jongin ise Haneul'ın gülüşünde eriyordu. 













Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

23K 6.4K 12
panik atak jisung & hallederiz minho
12.2M 590K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
505K 58K 34
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
889K 71.1K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...