Ruh Yangını

De ouroboros_y

3.8K 335 53

Güzel adamlar güzel severdi. ~ "Ruhumun yangını, en güzel yangınım. Bir kere göreyim yüzünü.." Bana en güze... Mai multe

TANITIM
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
36
37
38
39
40

35

55 8 6
De ouroboros_y

Felix- Deep End

Elbiseyi giyip yürümeye başladım. Aynaya kadar yürümüştüm ve geri dönmek üzereyken kapı açıldı.

"Çok göz kamaştırıcısın."

Konuşan kişiye bakma gereksinimi duymadım, gelen kişi Kuzey'di. İçeriye girip ardından kapıyı kapattı.

"Biliyorum." Kısık sesle kahkaha attı.

"Harun'la yüz yüze gelmişsin." Cümlesiyle birlikte yüzüm buruştu. Anma şu itin adını.

"Öyle oldu."

"Kafanın dikine gitme. O adam çok korkunç biri olabiliyor bazen."

"Ondan korkuyor musun?"

Cümlemle birlikte kafasını arkaya doğru atıp seslice güldü. Daha çok yapmacık bir gülüş gibiydi.

"Korkması gereken o. Bir Türk askeri korkar mı onun gibi itlerden?"

Kendinden emin konuşurken yanıma adımladı. Ben ayakta öylece dururken tam önümde durdu. Bir elini belime sarıp diğer eliyle de elimi tuttu. Bu hareketine şaşırdım.

"Ne yapıyorsun?" Mırıldandığımda beni kendiyle birlikte çekerek geriye doğru bir adım attı.

"O kadar giyinmişsin, benimle bir dans etmeyi hak ettin sayılır."

Sağa doğru bir adım attığında ona ayak uydurdum.

"Burada benim gibi başka öğrenciler de var değil mi?"

Kaşlarını çattı.

"Evet ama düşünmen gereken onlar değil."

"Neden? Bunu neden yapıyorlar?"

Aklım almıyordu, insanın kendi vatanına ihanet etmesini aklım almıyordu.

"Bazı insanlar damarlarında zehirli kan taşır Ayliz, bunun kadar normal bir şey yok. Böyleleri hep oldu. Ama hiç kazanamadılar."

Haklıydı, hep oldular. Ama hiç kazanamadılar, kazanmayacaklar.
Ülkemiz daha nice yüzyılları devirecekti ve onlar uzaktan salyalarını akıtarak izleyecekti.

"Bugün yoktun."

"Bazen farklı görevlerim olabiliyor. Ama sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim."

"Ya sen yokken bir şey yapsalar? Korkuyorum, tek başıma onlarla savaşamam. Nereye kadar direneceğim?"

Sırıttı, buna anlam veremedim.

"Onlarla savaşmana gerek yok, Harun'u indirmen yeterli. Yapamaz mısın?"

Aklıma sakladığım toz geldi. O adamı haklamam için onun yediği veya içtiği bir şeye eklemem gerekiyordu. Bunun için de bana güvenmeliydiler.

"Yapabilir miyim?"

Güvenlerini kazanabilir miydim?

"Birkaç gün sonra bir davete katılacağız, eğer uslu olursan sen de gelirsin. Geldiğinde bu kıyafeti giy."

"Yahu hangi salak kaçırdığı kızı davete götürür?!"

Dans etmeyi bırakıp yatağın kenarına oturdum. Yanıma gelip o da oturdu.

"Kaçırdığı kızı götürmez ama işbirlikçisini götürür."

İşbirlikçi mi? Sanırım en başından beri ne demek istediğini anlamıştım.

İlk önce bu birkaç gün içerisinde güvenlerini kazanmalıydım ama bu yeterli olmayacaktı. Harun'un güveni için daha büyük bir şey yapmalıydım.

Davette onlarla işbirliği yapıp aramızın iyi olduğunu diğerlerine gösterirsem büyük bir kısmı halletmiş olacaktım.

Sonraysa Harun'u felç bırakacak kadar miktarda tozu ona verecektim. Yılanın başını ezersen ölür.

Ve tüm bunlarda da benim için en büyük kolaylığı Kuzey ve Saruhan sağlayacaktı.

"Bu kıyafeti ne diye giyeyim?"

"Saruhan beğenecektir."

Evet, aynı şeyi düşünüyorduk.

"Şey.."

Kararsızca tırnaklarımın kenarlarını ısırmaya başladım.

"Tim gidecek Ayliz, sen ve diğerleri için başka bir ekip gelecek."

"Gidecekler mi? Yiğit de gidecek mi?"

Kalbimin acısı gözlerimin yaşarmasına neden oldu. Gidecekler miydi? Beni arkada bırakıp öylece gidecekler miydi?

Bir suçum yokken kaçırılmama rağmen bana sırtlarını mı döneceklerdi?

"Yiğit işi biraz karışık, çocuk silah arkadaşlarıyla konuşmuyor. Bu çok kötü onlar için. Sana bu kadar bağlı olması yanlış. Profesyonel hareket etmiyor."

"Yiğit de Yağız gibi beni bırakıp gitsin istiyorsun sanırım.."

Göğsümdeki ağrı katlanılamazdı. Alt dudağımı dişledim sertçe. Sürekli vazgeçilen kişi olmak çok zordu. Beni asla bırakmayacak birileri yok muydu? Kardeşlerim ne alemdeydi?

"Ayliz, senin bunlara çalıştığını bildirmiş istihbarattan biri."

"Ne?! Sen ne dediğinin farkında mısın? Onlara mı çalışıyorum ben?"

Sinirle ayaklandım. Bu da ne demekti şimdi?

"Yeni gelenlerden biri öyle duymuş. Tüm adamlar senin de işbirlikçi olduğunu konuşuyormuş. Sonradan öğrendim ama düzeltmek için geç kalmıştım."

Ben, tüm herkes tarafından vatan haini olarak mı biliniyordum? Timdekiler, kardeşlerim, ailem, arkadaşlarım... Hepsi benim teröristlere çalıştığımı mı düşünüyordu?

"Ne yapacağım?"

Benimki öylesine sorulmuş bir soru gibiydi. Bundan sonra hiçbir şeyin düzelmeyeceğini hissediyordum. Hemencecik inanmışlar mıydı hain olduğuma? Onlar bu yüzden mi gelmek istememişti benim için?

İçim burkuldu. Demek ki hiç güven verememişim bu zamana kadar onlara.

"Seni gerçekten tanıyanlar yapmayacağını bilir Ayliz.. Hem Yiğit inanmamış zaten. Kardeşin ve arkadaşın da biliyordur. Ben biliyorum.."

"Kardeşlerimden haberin var mı?"

"Telefonlarını dinlettim, senin kaçırıldığını bugün öğrendiler. Sanırım onları buraya gelmekten Yiğit vazgeçirdi."

"Gerçekten mi? İnanmadılar yani söylenenlere?"

Titreyen ellerimi bacaklarıma bastırdım. Bana güvenen kardeşlerim vardı. Yalnız değildim.

Beste var.

Buğlem var.

Yiğit var.

Kuzey var.

Yağız yok.

Yağız olmasın.

"Biraz yalnız kalmama izin verir misin?"

Yanağımdaki ıslaklığı fark eder etmez hızla sildim. Kuzey üzgünce iç çekti.

"Bunları aşabilecek birisin, Ayliz sadece bir süre dayan. Bu işi bitirmek üzereyim."

Hep birirlerinin amaçlarına ulaşmak için kullandığı kişi olmuştum.

Tüm hayatım boyunca bunu hissetmek çok iğrençti. Sadece kafa salladım Kuzey'e. O da beklemeden odadan çıktı.

Kapıyı kapattığında yerimden kalkıp kapıyı açtım. İki adam biraz ileride Kuzey'le konuşuyordu. Şimdi çıkıp gitmenin benim için bir faydası yoktu.

Daha çıkışa nasıl gideceğimi bile hatırlamıyordum. Kapının üzerindeki anahtarı alıp iç tarafa koydum. Kapıyı kapattıktan sonra kilitledim.

İçeri girmelerini istemiyordum. Uzunca bir süre tek kalıp düşünmeliydim.

...

(İki gün sonra.)

Atlas Yağız'dan

Komutanın emriyle karargâhta toplanmıştık. Neden toplandığımız konusunda benim bile bir bilgim yoktu.

Sadece gece yarısı ülkeye vardığımız gibi toplamamızı istemişlerdi. Elimle alnımı sıktım.
Son dört günüm cehennem gibi geçmişti. Tim dağılmıştı, ben dağılmıştım. Ruhum dağılmıştı. Ayliz'i aldıkları gün gelen istihbarat tüm düşündüklerimi, hislerimi, duygularımı yerle bir etmişti.

Stajyer onların işbirlikçisi.

Söyledikleri tek şey buydu. İnanmakta zorluk çekmiştim ama istihbarat şaşmazdı. Yanlış bilgi gelme olasılığı çok düşüktü.

Ona konduramamam onun yapamadığını göstermiyordu. Ayliz vatanını satmıştı. Vatanını satan bir kadını sevmeye devam etmem de benim için ihanetti.

Herkes sus pus oturuyordu, Yiğit yumruklarını sıkmış başını eğmişti. Gözleriyle masayı delmeye çalışıyor gibiydi. Ben ayakta beklerken diğerleri de oturmuştu.

Ayliz'le ilgili bu gerçek hepimizi sarsmıştı. Timdekilerle çok yakınlaşmıştı. Hangi düşünceyle bizimle yakınlaşmıştı, nasıl bir plan yapmıştı diye düşünüyordum günlerdir.

Onu özlemiştim, bu bana çok yanlış geliyordu. Kendimle çelişiyordum.

Binbaşı içeriye girince hepimiz esas duruşa geçtik.

"Rahat. Oturun çocuklar."

Biraz garip görünüyordu, bizi buraya aceleyle çağırdığında sinirli olabileceğini düşünmüştüm ama değildi.

"Sizi gelir gelmez çağırmak zorunda kaldım çünkü.. Buna ben de oldukça şaşkınım ama asılsız istihbarat almışız."

Kalbim korkuyla sıkıştı. Hayır, asılsız bir istihabarat olamaz. O kızı ikinci kez haksız yere bırakmış olamam, lütfen öyle olmuş olmasın.

Bu sefer onun yüzüne bile bakamam. Onun sevgisinin altında ezilirim.

"Hangi konuda asılsız istihbarat aldık komutanım?" Mücahit'in sesi düşüncelerimi böldü.

"Ayliz Kaya Harun Bilgin'le işbirliği içerisinde değil."

Bu cümle dört gündür türlü türlü yollarla susturduğum vicdanımın tüm beynimi ele geçirmesine sebep oldu.

Sen onun sevgisini hak etmiyorsun.

O kızı iki kere bıraktın.

Sen sevmek nedir bilmiyorsun.

Yiğit haklıydı.

O adamın adını duyunca yüz hatlarımın gerildiğini hissettim. Lanet herif, her şey onun yüzünden gerçekleşmişti. Bir tepki vermemek için kendimi sıktım.

Yapmamalıydım, suçlu bendim. Suçu o adama yıkamazdım bu sefer, hayatımdaki bir kadını daha kaybedersem bunun en büyük sorumlusu ben olacaktım.

Yiğit'e kaydı bakışlarım, bir elini yumruk yapmış diğer elini de çenesine atmış şekilde dirseğini masanın üzerinde tutuyordu. Bir tek o ve Demir şüphe etmemişti Ayliz'den. İyi ki, iyi ki onlar Ayliz'i suçlamadılar.

Birlikte uyuduğum kadını tanıyamamışım.

Dudakları dudaklarımı bulduğunda nefesimi kesen kadını layıkıyla sevememişim.

Nasıl başın dik yürüyeceksin Yağız? Sevdiğin kadından öte masum bir kızın hayatı söz konusu.

Kendimden utandım o an, onu defalarca hayalkırıklığına uğratmamın utancıydı bu. Kalbim sıkıştı, sevdiğim kadına haksızlık etmemin verdiği acıydı bu. Boğazımın düğümlendiğini hissettim, onu kaybettiğimi anladım. İç çektim elinde olmadan, aldığım nefes ciğerimi yaktı. Seni sağ salim buraya getirmediğim sürece aldigim her nefes bana ateş olsun Ayın Kızı.

Ateş olsun ve yaksın beni.

Sonra Baran'ın tepkisi dikkatimi çekti. Gözlerini sıkıca yumup birkaç şey söyledi. Sessizdi ama dudak okumayı bildiğim için ettiği küfürleri anlamıştım.

Benim yediğim halttan o da yemişti değil mi? Beste'yle arasının bozulduğunu duymuştum ama Ayliz meselesinden bağımsız olarak rutin tartışmalarından biri olduğunu düşünmüştüm.

"Biz mi gideceğiz?" Zorlukla konuştum. Yerle bir olmuştum.

"Hayır, kimse gitmeyecek. Onlar gelecek. Ayliz dışında hayatı tehlikede olan bir sürü kişi var. Kurtarma operasyonu onlar İstanbul'a gelince yapılacak. Görev alacak olan tim belli değil."

"Nasıl yani komutanım?" Demir konuştuğunda ben de merakla Binbaşı Engin'e döndüm.

"Kuzey Erdem'in timinin yani Alemdar Timinin bu işle ilgilenme ihtimali var."

Gözlerim şaşkınlıkla aralandı.

"Kuzey 6 yıl önce.."

"Kuzey ve ekibindeki herkes gayet sağlıklı ayrıca.. diri."

Duyduklarımı algılayamıyordum. Altı yıl önce öldüğü söylenen ve özel timi dağılan adamın yaşadığını söylüyorlardı.

"Kuzey içlerinde mi?"

Binbaşı, Baran'ı onayladı. Kuzey Harun'un adamlarının içine sızmıştı.

"Yanlış istihbarat ondan mı geldi?"

Kuzey'in böyle bir hata yapacağına ihtimal vermiyordum.

Ama Ayliz'in terörist olacağına ihtimal verip inandım.

"Hayır, yeni bir adamımızdan geldi. Ayrıca rehinelerin işkence gördüğü bilgisi de elimize ulaştı."

İşkence görüyor Yağız, Ayliz de işkence görüyor.

"Rehinelerin ortak yönü ne komutanım?"

"Ürettikleri ilaçlar. Yağız siz yine de hazır olun. İki tim de görevde yer alabilir."

Ürettikleri ilaçlar.. Kimlere bulaştın bilmeden Ayliz?

"Emredersiniz komutanım."

"Komutanım! İzniniz olursa size bir şey sormak istiyorum."

Hepimizin bakışları Yiğit'i buldu.

"Sor asker."

Boğazını temizledi ve tedirgin olmasına rağmen cümlesini kurdu.

"Ayliz Kaya ve Kuzey Erdem'in rehine ve kaçıran ilişkisi dışında bir tanışıklığı var mı?"

Neyden bahsediyordu? Ayliz Kuzey'le nereden iletişim kuracaktı?

"Var."

...

İlahi Bakış Açısı

(Dünden Kesitler.)

Genç kızın ensesinden tutan adam ona acı verecek bir şekilde sırtına dizini geçirdi.

Ayliz acısını gizlemeye çalışmakta ilk dakikalarda başarılı olmasına rağmen şimdi iyi değildi. Sırtına yediği darbe yüzünden ufak bir çığlık attı.

"Bırak artık Allah'ın belası!"

Sesi sonlara doğru kısıldı, bağırmaktan boğazı kurumuştu. Su içmeye ihtiyacı vardı.

Ayliz bir yandan adamlara laf yetiştirmeye çalışırken bir yandan da gömleğini çıkardıkları için fazlasıyla açıkta olan tenini gizlemeye çalışıyordu.
Yüzüğü güvendeydi.

Bir anda kolundaki ani ısıyla birlikte büyük bir çığlık attı. Kolunu yakmışlardı. Burnuna gelen yanık kokusu onun derisinden geliyordu.

"Yapmayın, lütfen yapmayın!" Kız gücü tükendiği için yalvarmaya başladı. Adam bunu umursamadı. Diğerleri kapının yanında beklerken Ayliz yardım edecek biri için kapıya bakıyordu sürekli.

Ensesini kavrayan el saçlarını kavradığında nefesini tuttu. Adam sırıtırken Ayliz hissedeceği acıya büyük bir tepki vermemek için kendini sıktı.

Arkasındaki adam hiç acımadan saçlarını geriye doğru koparırcasına çekti.

Nefesi kesildi, başı geriye doğru gitti.

"Yapma artık, yapma!"

"Bıçağı ısıtın."

Ayliz duyduğu cümleyle buz kesti. Vücudundan geçen ürpertiyle beraber titrediğini hissetti.

"Yalvarırım, yalvarırım yapma! Tamam sizinle işbirliği yapacağım, tamam!"

Aklında sadece kendini kurtarmak için olabildiğince inandırıcı yalan söylemek vardı. Yalan söyleyip bu işkenceden kurtulmak.. Ama ona bunları yaşatan adamın durmaya niyeti yoktu.

"Yok, hâlâ ikna olmuş gibi değilsin. Hızlı olun lan!"

Adam genç kızın acısından ve yalvarışlarından zevk almaya başlamıştı.

Diğer adam yaktıkları ateşin köşesine bıraktığı bıçağı kontrol etti.

Ayliz yaşayacağı şeyi hissetmemek için nefesini tutup gözlerini kapattı. Bayılmak istiyordu, bu acıya dayanamayacağını düşünüyordu. Sertçe açılan kapı Ayliz'in yumduğu gözlerini açmasına neden oldu.

"Ne halt yiyorsunuz burada?"

Sinirle konuşan adam kısaca yerde duran genç kıza baktı. Gördüğü manzara hoşuna gitmedi. İçinde biriken sinirle kızın saçlarını kavrayan adama doğru ilerledi.

Yumruğu adamın burnuna isabet ettiğinde Ayliz korkuyla kafasını çevirdi.

"Benden izin almadan nasıl böyle bir şey yaparsınız?"

Saruhan adamın yakalarını kavradı, açık kapıdan giren diğer kişi de oldukça sinirli görünüyordu. Kuzey Ayliz'i gördüğünde içi üzüntüyle doldu.

Kıza işkence yapmışlardı, hem de diğerlerine yapmadıkları kadar kötü şekilde.

Kuzey Saruhan'a baktığında aslında ondan bir talimat bekliyordu. Saruhan Kuzey'in istediği şeyi yaptı, Ayliz'i işaret etti kafasıyla.

O sırada Saruhan'ın ellerinde debelenen adam konuşmaya başladı.

"Harun Bey istedi."

"Burada benim onayım olmadan hiçbir şey yapılmaz, bilmiyor musun?"

Kuzey onların konuşmasını fazla umursamadan ceketini çıkarıp Ayliz'in yarı çıplak vücuduna sardı.

Ayliz yarı baygın hâlde, içeri giren adamların yaptıklarını anlamaya çalışıyordu. 

Kuzey Ayliz'i kucaklamak için eğildi. Kulağına doğru fısıldadı.

"Geçti."

"Geçmeyecek."

Ayliz son gücüyle konuştuktan sonra daha fazla dayanamayıp başını Kuzey'in omzuna bıraktı.

Kuzey Saruhan'dan onay aldıktan sonra Ayliz'i odasına götürmek için ilerlemeye başladı. Üst kata çıktıklarında Ayliz duyduğu silah sesleri yüzünden irkildi.

"Bir şey yok.. Korkma." Adam genç kızın sakinleşmesi için sarsmadan yürümeye çalışıp kulağına her şeyin geçtiğini fısıldadı defalarca.

Ama geçmedi, genç kız çektiği acıyı aklından çıkaramadı. Yaşadığı korkuyu atlatamadı. Bunu yaşamasına neden olanlardan nefret etti ama bunun bir işe yaramadığını fark etti.

Odanın kapısına vardıklarında Kuzey kapıyı açıp içeri girdikten sonra kapıyı ayağıyla iterek kapattı. Kucağındaki bedenin titremesi adamın yüreğini burkuyordu.

Bunların olmaması gerekiyordu, diye düşündü adam. Kıza verdiği sözü tutamamıştı. Zarar görmüştü Ayliz.

Adam genç kızı yatağına bırakıp ceketini üzerinden almadı. Genç kız uyuyor gibi görünüyordu. Kuzey gitmek yerine kızın başucuna bir sandalye çekti. Saruhan gelene kadar orada beklemeye karar verdi.

Bir süre boyunca kimse gelip gitmedi. Kuzey de yerinden ayrılmadı. Aklına Yiğit'e haber vermek geldi. Ama bu fikrin yanlış olduğunu direkt kendine hatırlattı. İlk önce karargâha bildirmeliydi.

"Su, su istiyorum.."  Kızın pürüzlü sesi odayı doldurduğunda Kuzey onu bekletmeden odanın dışında bekleyen adamlara seslendi.

"Su getirin!"

"Ayliz, iyi misin?" Eliyle kızın yüzüne düşen saçları geriye doğru taradı.

"Kolumu yaktılar.." Bir gözyaşı süzüldü yanağına doğru. Geçmeyecekti, o izleri taşıyacaktı.

Kuzey ceketi hafifçe çekip koluna bakmaya çalıştı, büyük bir yanık değildi. Ama iz bırakırdı.

"Özür dilerim." Pişmanlıkla mırıldandı.

"Canım yanıyor." Genç kız acısından başka bir şey düşünemiyordu. Suçlu bulduğu kişi Kuzey değildi, başkasıydı.

Adamlardan biri sürahi ve bardak getirdiğinde Kuzey adamdan elindekileri aldı. Bardağa biraz su doldurup Ayliz'e uzatmadan önce Ayliz'i yatakta doğrultmaya çalıştı. Kız tüm gücünü kaybetmiş gibiydi. Zor da olsa oturur biçime geldiğinde Kuzey suyu ona uzattı.

Boğazından kayan su onu biraz ferahlatırken birkaç yudum aldıktan sonra bardağı geri verdi.

Kapı açıldığında içeriye Saruhan ve bir doktor girdi. Ayliz kafasını çevirip onlara bakamadı bile. Kuzey, Saruhan içeri girer girmez ayağa kalktı.

"Canını yakmadan tedavi etmeye çalış." diye sessizce konuştu Saruhan doktora doğru. Doktor da usulca kafasını salladı.

Ayliz karşısındaki duvara bakarken doktor onun yanında durmuştu.

"Ceketi indirebilir miyim Ayliz Hanım?" Kibarca soran doktora döndü Ayliz. Donuk bakışlarıyla kafasını salladı. Doktor yavaşça ceketi indirdi. Ayliz doktor istemeden önce arkasını dönmeye çalıştı.

Çarpraz durduğunda Saruhan gördükleri yüzünden yumruğunu sıktı. Bu kadının zarar görmesi onu kızdırıyordu. Doktor gördükleriyle şaşırdı.

Genç kıza çok sert davranmışlardı.

"İç kanaması olabilir. Hastaneye götürmeniz daha iyi olur."

Ayliz'e doğru döndü.

"Baş ağrın var mı veya başın dönüyor mu?" Ayliz sorusuna dürüstçe cevap verdi.

"Çok ağrıyor, kafamı koparıp atmak istiyorum."

Doktor umutsuzca başını iki yana doğru salladı. Sırtındaki morarmış bölgelere dokunmaya başladı. Bazı yerlerde Ayliz tepki vermezken bazı dokunuşlarında acıyla inliyordu.

Kuzey'in gözleri korkuyla açıldı. İç kanama belirtilerinden bazılarını gösteriyordu Ayliz. Saruhan'a döndü korkuyla.

Saruhan dikkatle Ayliz ve doktoru izliyordu.

"Sanırım, sanırım.. Kusa-"

Cümlesini tamamlayamadı genç kız, başını öne doğru eğdi. Eliyle ağzını kapatırken doktor endişeyle kıza doğru baktı.

"Arabayı hazırlayın." Saruhan adamlarına emir verdi. Sonra gözleri yatakta kendini kusmamak için tutan kıza döndü.

Onun yürüyemeyeceğini biliyordu ama kendisi taşırsa büyük olay çıkacağını da biliyordu. Bu yüzden en sadık adamlarından olan kişiye doğru baktı.

Kuzey direkt anladı patronunun ne demek istediğini. Doktor kızın açık yaralarına ve yanığına pansuman yapıp geri çekildi. Bu sırada da Kuzey Ayliz'i kucakladı.

"Dikkat et Diyar, sarsma onu." Saruhan gözlerini ondan alamazken adamını uyarma gereksiniminde bulundu.

Doktorla beraber odadan çıkarken kapıda bekleyen adamlara sessizce birkaç şey söyledi.

"Alt kattaki cesetlerden kurtulun. Kız iyi olunca geleceğiz."

"Tamamdır efendim." Adam direkt onu onaylayıp yanlarından uzaklaştı. Her ne kadar hoşuna gitmese de Harun'u her şeyden haberdar etmeliydi.

Bahçeye çıktıklarında çalışır vaziyette duran arabaya doğru ilerlediler. Kuzey Ayliz'i arabaya yerleştirirken Saruhan diğer taraftan Ayliz'in hemen yanına oturmuştu. Ayliz'i yerleştirdikten sonra ön tarafa oturan adamla birlikte yola koyuldular.

Kuzey içindeki korkuyu dışarıya yansıtmamaya çalışıyordu. Saruhan ise etrafına kör bir şekilde yanında yatan kıza bakıyordu. Deli gibi korkuyordu, deli gibi çekiliyordu bu kıza doğru.

Bazen hayatta seçimler olmazdı, seçenekler sunulmazdı, sadece o şey gerçekleşirdi, birçok kişi buna kader der. Saruhan için de böyle olmuştu tam olarak. Ayliz'i sevmekle ilgili hiçbir fikir yoktu kafasında, olamazdı da..

Ama bir anda kendini bu duyguların ortasında bulmuştu. Şimdi her ne kadar kendini geri çekmeye çalışsa bile yapamıyordu. Kaçmaya çalıştığı kişinin etrafında dönüp durur olmuştu.

Kız onun en büyük düşmanının oğluna aşıktı.

Kız onun katilinin oğluna aşıktı.

Kız onun ailesini katleden ve hayatını kontrol eden Harun Bilgin'in oğluna aşıktı.

Atlas Yağız Erdinç, Saruhan'ın hayatı boyunca en çok kıskandığı kişi olmuştu.

Sevgisini istediği tek kişi bu kadındı.

...

Oy verip yorum yapmayı unutmayın.. 💞

Continuă lectura

O să-ți placă și

Çilek Kız De Lara

Ficțiune adolescenți

1.1M 80.8K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1.8M 63.9K 57
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
388K 23.5K 41
Trabzon Burması ve Trabzon Hurması yazarından yepyeni bir Karadeniz hikayesi. @Tüm hakları saklıdır.
307K 19.9K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...