GECENİN ESİRİ

Від orhanrumeysa

1K 49 5

Karanlık bir gece Kulağımda bir ses Ensemde bir nefes Rüya mı bilinmez Sanrılı bir gece Cesed dolu derya Mira... Більше

Karmaşanın Miladı
Gecenin ışığı
Cürüm
Acısı Güzel Olan
Yanılsama
Kimsesizlik
Şüphe
Sevgisizliğin Kurbanı
Anneden miras kader
İlkler & Sonlar
Aralanan sır perde
Alıntı
Açık Unutulmuş Yara

Masadaki Eksik Yanlar

98 4 0
Від orhanrumeysa

Dördüncü bölümle herkese merhaba.🐣❤️

Medyada Özgür karakteri için düşündüğüm model" heist_ ".

İnsan hep anlaşılmak ister ve anlaşıldığı kişiyi anlamak, o kişiyi bulmak samanlık da iğne aramak kadar imkansız. Eğer o kişiyi bulduysanız çok şanslısınızdır, onlar çoğunlukla sizin hayatınızı tamamlayan dostlarınızdır. Onlar  varsa masanız dolu siz tamsınız,  onlar yoksa masanız eksik siz yarımsınız... 


Toplantıya kaldığımız yerden devam edip elimizdekileri tam anlamıyla topladık. Herkese yapacağı görevler söylendi daha sonra hep beraber dağıldık. Savcı telefon numaramı alıp her an ne olursa olsun irtibat hallinde olmak istediğini söyleyince sorgulamadan verdim. Adamın çevreye salgıladığı çok güçlü bir güven duygusu var. Tabi ilk karşılaşmadan beri bana hissettirdiği tanıdıklık hissi de hala sürüyordu. Bu tanıdıklık hissi ona uğramamıştı belki de bu duyguları bana hissettiren sadece ismidir, tanıdık gelen sadece dört harftir, bir zamanlar hayatımın sonuna kadar yanımda olacağına inandığım kişiyle benzerlikleridir. Ne garip bir isimi duymak bile huzurlu hissettirebiliyor ama yanında ki hüzün işte o bambaşka bir şey. Arabaya binene kadar bunları düşünmek bile kafamı birazda olsun dağıtmıştı ta ki Özgürün sesini duyana kadar " şimdilik bu notlar çözebildiğimiz yere kadar ikimizin arasında kalsın ama çıkmaza girdiğimiz an savcıyla paylaşacağız bunu tamam mı" başımı koltuğa yaslamış bir şekilde dışarıda yağan yağmuru izlerken ona dönmeden "tamam " dedim.

"peki ne yapmayı düşünüyoruz, nasıl bir yol izleyeceğiz"

"şimdilik bizde olan olayları araştıracağız ve bir daha ki notu ya da cesedi bekleyeceğiz başka bir yol yok çünkü bağlantı kurmadan kim olduğunu çözemeyiz"

" eminim bizi çok bekletmez bu cani, kendine dikkat etmen lazım tabi ki aileni uzaktan takip ettirelim ne kadar düşünmek istemezsem de seni bulduysa ailenden de haberi vardır. Sana zarar verebileceği bir boşluk yaratmamamız gerekiyor."

" evet, kesinlikle uzaktan takip işini yapalım, savcıdan da bu dosya için gizlilik kararı isteyeceğim artık insanlar tedirgin olmasın ve biraz bu olayı unutsunlar baksana ne kadar korksalar da o çevrede olay olmasını bekler gibi hiç boş bırakmıyorlar."

"mantıklı olur bu, eeee yarın ne yapacaksınız plan yaptınız mı?"

"ne planı"

"izinlisin ve Beliz evde illa ki plan yapmış olmalısınız"

"onu mu diyorsun yani plan değil de önceden çok yaptığımız gibi ilk bir mezar ziyareti sonra ise beraber yazlığa gidelim dedik"

"güzel bir gün olacak desene sizin için"

"sizin için derken bu günün içinde sende varsın sen olmadan olmaz, her ne kadar iki eksik olsak da eskileri özlemiş bizimki yan yana olmak istedi."

" peki, bakalım erken buluşuruz o zaman ben seni eve bırakayım daha sonra eve geçip dinlenirim yarın için"

"tamam" dedikten sonra sessiz bir şekilde yola devam ettik. Eve vardığımızda bana yeniden dikkatli olmamı hatırlatıp gitti. Yorgun bir şekilde eve çıktığımda kapı çalmadan açılmıştı. "hoş geldin gül güzeli" diyerek beni karşılayan Beliz'in yanağından makas alıp "hoş buldum " dedim. Beraber içeriye girerken " yemeğe yeni oturduk gelecek misin? " kafamı sallayıp " odama çıkıp üstümü değiştirip, elimi yüzümü yıkayıp hemen gelirim" dediğim zaman o mutfağa doğru yöneldi ben ise odama. Odama girer girmez kabanımı ve ceketimi yerine astım, üstümü değişip banyoma geçip elimi yüzümü yıkadım. Aşağıya inmeden önce nefes almak için balkonun kapısını araladım. Derin derin nefesler alırken bu günün benim için zor geçtiğinin farkındaydım ama en zorlayıcı günün yarın olacağını da biliyorum. Her zaman böyle oldu zaten. Onun yanına gittiğim zamanlar her şeyden zor. Son bir derin nefes alıp aşağıya indim ve yemek masasına oturdum. Hep beraber yemek yiyip sohbet ettik. Daha sonra annem ve babam salona film izlemek için geçtiler, Asaf bey ise arkadaşlarıyla halı sahası olduğunu söyleyerek çıkmıştı evde dursa şaşırırdık gerçi. Beliz ile ben ise onun odasının balkonunda karşılıklı sandalyede oturuyorduk ve bana bir saat önce bir itirafta bulunmak istediğini söylemesine rağmen kıvranmak dışında bir harekette bulunmamıştı artık dilinin altındakini çıkarmasını istediğim için " evet seni bekliyorum " gözlerini ellerinden çekip gözlerime bakınca sormamı bekliyormuş gibi " biz Özgürle sevgiliyiz" dedi. Onu sevdiğini söylemesini bekliyordum sadece " yuh" diyebildim. " kızdın mı bana "

"ne zamandır" sorumu duyunca yüzünü ekşitmesi beni daha çok şaşırtacağının göstergesiydi. "bir senedir " der demez gözlerini kapattı. Ben şok içinde kalınca devam etti " yani sana ilk başta söyleyecektim ama çekindim ne bileyim kızmandan korktum. Aslında Özgür baştan beri sana söylememi istedi ama ben" duraksadı ne diyeceğini bilemedi gözlerini masanın üstünde ki ellerine çevirince elini tutup sıktım yeniden bana bakmasın diye, bu ona cesaret vermiş olacak ki devam etti "ben korktum galiba biliyorum bana kızmazsın yanımda olursun ama yine de kızabilme ihtimalini düşünmeden edemedim" ona bakarken bu ihtimali düşünmesi bile beni kızdırdı ama civciv masumluğunda duruşu kızmama engel oldu " senden bu güne kadar sakladığım bir şey olmadı Beliz ve senin de benden hiçbir şeyi saklamanı istemiyorum sadece bunu her zaman söylüyorum demek ki bu aralar tekrarlamam gerekiyor, Özgürle aranda ki ilişkiye de gelecek olursak size karışacak değilim hem seni gözüm kapalı emanet edebileceğim biriyken aranızda ki bu olay beni sadece sevindirir." Bunları duyunca vücudu gevşedi, aniden ayağa kalkıp kollarını boynuma dolayınca bende zorlanmaması için ayağa kalkıp sarılmasına karşılık verdim. Ayrılınca " tabi bana söylediğini yarın belli etme çünkü Özgüre çektirmek istiyorum birkaç saat" yüzünde oluşan gülümsemeyle " sen nasıl istersen, bu gün beraber uyuyalım mı"? Bu teklifine dünden hazırdım en azından onun odasında yanımda onun olduğunu bilerek rahat uyuyabilirim. Kaç gündür kulağımda denizin sesi, hatırlamadığım rüyalar bir gecelikte olsa son bulabilirdi. Yarın erken kalkacağımız için yerimize oturmadan odasına geçtik. Beliz'in dolabından rahat bir alt üst seçip üstüme geçirdim, oda üstünü değiştirince ışığı kapatıp birbirimize sarılarak uyuduk.

......

Sabah saat 8 de kalkıp kendimize bir tane çanta hazırladık, evdekilerin yazlığa geçeceğimizi dün söylediğimiz için kimseyi uyandırmamaya dikkat ederek üstümüzü değiştirmeye başladık. Beliz üstüne beyaz triko elbisesini geçirip krem kabanını da çıkarken almak için yatağın üzerine koyup makyajını yapıyordu, ben ise dolabımın önünde ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. En sonunda yeşil kazağım ve deri eteğimi geçirdim üstüme saçlarımı dalgalandırıp hafif bir makyaj yaptım en hızlısından, hazır olunca başıma siyah kasket şapkamı geçirip elime içi kürklü siyah deri montumla beraber siyah çantamı da takıp odadan çıkıp Beliz'in karşı odasına geçtim. İçeriye girdiğim an oda üstüne kabanını geçiriyordu " hazırsan çıkalım mı"? Son kez kendine aynadan bakıp bana döndü "hazırım, Özgür gelmiş arabada bekliyor bizi" derken kapıya doğru yürüyorduk. Ayakkabılarımızı giyip tam çıkacakken mutfaktan çıkan babamla karşılaşınca "günaydın baba, bu gün erkencisin " dedim. Bize gülümseyerek bakarken " günaydın kızlarım gitmeden göreyim dedim sizi erken değil mi çıkmak için" yüzümde kırık gülümsemeyle karşılık verip " yazlığa gitmeden önce mezarlığa uğrayacağız ondan erken çıkalım dedik" yüzündeki gülümsemesi soldu anında ne zaman mezarlık kelimesini benden duysa böyle oluyordu "yine mi, kızım boş anlarında oraya gitmek sana iyi gelse tamam da gelmiyor işte neden zorluyorsun" bu konu da hiç anlaşamamıştık onunla, ne o içimde ki acıyı gördü ne ben onda ki bu katılığı anladım ikimizde normalde bu konuda birbirimize karışmamayı seçmiştik çok uzun zamandır. "bunu tartışmayacağım baba lütfen, günüm zehir olmasın hem inanmasan da oraya gitmek bana iyi geliyor." Bu sefer kısa kesmişti, Beliz'in son günü olduğu için bıraktığının farkındaydım ama buna pek takılmadım ikimize de sarılıp yarın kahvaltıya geç kalmamamızı tembihleyip çıkmamıza izin verdi.

Özgürün arabasının yanına gelince öne oturmak için hareket eden çakal kardeşimden önce davranıp öne oturdum. Bana şaşkın şekilde bakan Özgüre bakmadım bile sadece biraz kıvranmasını istiyorum onun için bu gün birkaç saatte olsa yalnız kalmalarına izin vermeyeceğim ta ki beyefendi dayanamaz hale gelene kadar. Benden sonra arkaya oturan kardeşimle beraber yola çıktık, arabanın içinde sessizlik hâkimdi. Sanki hava bile ona gittiğimizi anlamış gibi kasvetli bir hal almış, sessizlik ve kasvet bizi çepeçevre sarmıştı. Dışarıda ki soğuk havanın içeriye sızması imkânsızken yüreğimde ki acı ve onsuzluk hissi yüreğimin donmasına ve vücudumun ısınmamasına yol açmıştı. Annem eskiden babama olan aşkını da böyle özetlemişti "insan sevdiği yanındayken buz gibi havada mahsur kalsa bile yüreği ve bedeni sıcacık hisseder bunun için üşümesine imkân olmaz ama eğer sevdiği yanında yoksa vay haline sımsıcak bir evin içinde bile ısınamaz. " mezarlığa yaklaştığımız an çantamızda ki eşarpları başımıza geçirdik, iner inmez de kabanlarımızın önünü kapattık. Yavaş yavaş Sönmez aile kabristanının önünde durduk.

"selam dostum bu sefer bizim kızlarla geldik."

"emir bizi özlemişsindir, bu ikisi geliyordur ama benim okulum olduğu için uğrayamadım affet olur mu"? Onlar sohbet ederken sessiz kaldım çünkü onunla yalnız konuşmak beni daha çok rahatlatıyor en azından ağlamamak için kendimi sıkmıyorum. Duamızı ettik Beliz okulundan bahsetti, ona hayallerini anlattı, mutlu olduğumuzu söyledi. Özgür o hayata olsaydı aralarında geçebilecek tüm konuları anlatmaya çalıştı, yavaş yavaş konuşmaları bitince ikisi de veda edip arabanın yanına gitmişlerdi.

Mezar taşının yanına yaklaşıp dizlerimi üzerine çöktüm, ellerimle toprağını severken " Eskisi kadar sık gelemiyorum artık, çok karmaşık olaylar geliyor, eve bile gitmem zorlaşıyor. O kadar yoruluyorum ki anlatamam. Evdekiler bundan dolayı şikâyet ediyor, hele Özgür bir şikâyetçi oluyor ki böyle zamanlarda inanamazsın, gerçi beni sana şikâyet etmiştir. " Durdum bir an ne yaptığımı sorguladım, boğazımda ki yumru büyüyünce konuşmak zorlaşmaya başladı benim için, elimle yüzümü sıvazlarken gözlerimden akan yaşları yeni fark etmiştim, kendimi daha fazla tutamadım " Allah kahretmesin, olmuyor işte buraya gelip seninle her şey normalmiş gibi konuşamıyorum hem nasıl konuşabilirim ki, buna alışamadım ve alışamayacağım ben senle konuşmadan anlaşmaya o kadar alışmıştım ki bu beni çok zorluyor. Burada kendimi anlatmaya çalışmak-" nefes nefese kalınca devam edemedim sakinleşmek için biraz bekledim gözyaşlarım durmadan akarken ellerim toprağının üzerini okşuyordu. Daha iyi olduğum an " beni görmüyorsun dimi hani ölen insanların arkasından sevdiklerine "seni görüyor "derler ya sanki bu onları mutlu edebilirmiş gibi, eğer öyle bir şey varsa beni görmemeni tercih ederim. Zorlandığımı, üzüldüğümü görmeni istemem. Emir yokluğun o kadar acı veriyor ki gidişinle içimde yanan ateş zamanla sönmek yerine büyük bir yangın oldu. En azından senin yanında savunmasız durabiliyordum, senden sonra ailem için güçlü görünmek zorunda kaldım. Çok yoruldum, bazen o kapıdan çıkıp gitmene izin vermeseydim yanımda olur muydun diye çok sorguluyorum. Gerçi ben izin vermezsem ne olacaktı babam beni dinlemezdi ki senin gideceğin yerde mutlu olacağına çok inanmıştı." Derin bir nefes alıp bizimkilere bakmak için başımı çevirdim arabaya binmiş beni bekliyorlardı, onları bekletmemek için toparlanıp cümlelerimin sonunu güzel bitirmeye çalıştım " neyse gitmem lazım ben zorlansam da yaşamak zorunda olduğumu biliyorum beni merak etme, bu arada bizimkiler sevgili olmuş sen taaa o zamanlardan biliyordun dimi." Konuşmamı bitirip arkamı dönüp gidecekken adım atmayı durdurup başımı döndürüp tekrar isminin yazılı olduğu mezar taşına gülümseyerek baktım ve " senden sonra kimseyi almadım kalbime yani alamadım babam artık bundan rahatsız olsa da benim için zor o iş yerin hala kalbimde baki bil istedim." Arkamı tam dönü arabaya doğru ilerledim, onları daha fazla bekletmeden arabanın yanına gittim bu sefer ön tarafa binmek yerine arka kapıyı açarak Beliz'in yanına geçtim, araba ilerlemeye başlayınca başımı cama yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım. O an yanımda olduğunu belli edercesine elimi sıkan kardeşimin eline tutundum, gideceğimiz yere kadar arabanın içinde ki sessizliği bozan tek şey radyodan yankılanan şarkıydı.

.......

İNCİ SOYER

İşten çıkıp ilk defa cesaret ederek mezarlığa gelmiştim. Sönmez ailesinin mezarlığını bulmak zor olmamıştı benim için. On beş yıl sonra ilk defa geldiğim bir yeri unutmadığım için kırık bir hüzün kaplamıştı içimi, üç mezar taşının üzerinde yazan isimlere bakmak kolaydı, sonuncuya gelince toprağından gözümü kaldırmak zor olmuştu. Gözlerimi ismine çıkardığım zaman yüreğimde ki yalnızlık hissi daha da büyüdü, gözlerim soğuk havaya rağmen alev alev yanmaya başladı. Ayakta durmak zorlaşınca kendimi dizlerimin üzerine bıraktım, kollarımla dizlerimi sarıp başımı dizime yasladığım an bağırırcasına ağlamaya başlamıştım. Uzun bir süre ağlamayı unutan ben için değerli olan insanın ismini burada görmek kalbimi yerinden sökmekle eş değer bir acıymış, bunu fark etmek beni öyle bir ağlattı ki bu anı yaşadığıma inanamadım. Böyle bitik bir halde birkaç saat geçince en sonunda gözümde yaşlar kurumaya yüz tutmuştu ki kalkıp mezarının yanına oturup isminin üstünü elimle okşadım "ismin hiç buraya olmuş mu? Hı söylesene bana burası senlik bir yer bile değil. Sessizliği sevmezsin sen, bendeki de nasıl bir yüzsüzlük dimi ama yıllar sonra gelmeye cesaret edebilmişim ama seni sorgulamaktan geride durmuyorum." Yüzümde ki kırgın gülümsemeyle "özür dilerim bu kadar sene yalnız bıraktığım için çok özür dilerim, sadece inanamadım Emir o kadar yalan geldi ki senin bu dünyadan gitmiş olman. Anneme en son seni sorduğumda bana "hastalığını yenememiş, üzgünüm" dediği andan itibaren inkâr etmek kolay geldi, bir yerlerde nefes aldığına, yaşadığına inanmak daha acısızdı. Her acımda elimi tutan bana destek olan, benim içinde huzurlu günlerin olacağını bana inandıran senken nasıl inkâr etmezdim bunu. Merak etme ama hayatımda ki tek vebadan kurtuldum. Senin haberini aldığım sıralarda annem o adamdan ayrıldı ve mahalleden taşındık, benim için çok zor günlerdi. O evden kurtulmak güzeldi evet ama bir yandan da bizimkilere veda etmeden gitmek çok kötüydü. Belki de yan yana olsaydım onlarla yanına gelmek bu kadar zorlamazdı beni. Sakın onları şikâyet ediyor muşum gibi algılama çünkü bu konuda şikâyet edilecek tek kişi benim. Onlar hala aynı yerdedir eminim hatta yan yanalardır. Senin haberini aldıktan sonra uzaklaşınca cesaret edemedim onların yanına gitmeye, burnumda tütüyorlar. Çok şaşıracaksın ama salak Özgürü bile özledim." Gülüşüm artık solarken "benim canım arkadaşım seni çok özledim, bir daha bu kadar arayı açmayacağım seni burada yalnız bırakmayacağım belki senin sayende onlarla karşılaşmak kolay olur." Havanın kararmaya başladığını fark ettiğim an son kez isminin üzerini sevip ayaklandım " gitmem gerek, annemi meraklandırmak istemem umarım ailenle yeniden yan yanasın ve mutlusundur." Arkamı dönüp gitmek gelmese içimden ilk adımı atmıştım gerisi de hızlıca arkasından gelmişti. Yıllardır içimi kemiren bir şeyi gerçekleştirmek birazda olsa rahatlatmıştı beni.

......

Yazlık eve gelir gelmez üstümüzü değiştirmek için odalarımıza dağıldık. Odama gitmek için merdiveni tırmanırken duvarda ki fotoğraflardan gözümü alamadım, onlara bakarken kendimi zaman tünelindeymiş gibi hissediyorum. Doğduğumuz günden bu zamana kadar yazlıkta geçirilen her senenin fotoğrafları asılmıştı duvarlara. Her fotoğraf farklı bir anıya taşıyordu beni. Merdivenin sonuna geldiğim zaman son birkaç fotoğraf kalmıştı işte onlara bakmak iyi gelmiyor sadece, fazla oyalandığımı fark edişimle hızla odama gidip üstümü değiştirip hiç beklemeden aşağıya indim. Beliz ile Özgürü şöminenin başında bulmak hoşuma gitmişti yan yana güzel duruyorlardı.

" eee genç âşıklar diğer çiftimiz ne zaman geliyor"

Beni duydukları an bana dönen bakışlarıyla beraber hiç bir şey olmamış gibi karşılarında ki koltuğa oturdum. Bir cevap alamayınca Özgüre bakmak istedim ama gözlerim ilk Beliz'in durumunu ölçmek için ona baktı ve onu Özgüre baktığını hatta gülmemek için kendini sıktığını görünce bende bizim şapşala döndüm. Donmuş bir şekilde aval aval bana bakıyordu, söylediğim şeyi idrak edememiş olmalı ki "sen ne dedin az önce" diye sordu. Tamam uğraşmadan söylemeye karar vermiş olabilirim ama bu demek değil ki hemen teslim olacağım.

" Erdem ve Ezgi ne zaman gelecek dedim" istediğini alamamışçasına kafasını iki yana sallayıp

" hayır kurduğun cümle bu değildi"

"hmm sen şeyi diyorsun" o an duyduğu şeyi ona tekrar edeceğime o kadar inanmıştı ki onun bu inanmışlığını yıkmamak için cümlemin bir kısmını söyledim ama galiba beklediği kısım burası değildi "çiftimiz ne zaman geliyor" dedim. Bana öyle bir baktı ki zihnin de beni öldürmeye çalıştığı çok belliydi daha fazla dayanamadım ve kahkaha atmamla elinde tutuğu şömine demirini bana doğrultup tehditkar bir şekilde " tam olarak cümleyi kurmazsan seni bu demire geçirip şömineye odun niyetine atmamak için bir nedenim kalmaz esmer" tehdidiyle gözlerim kocaman açılırken, ellerimi teslim olmuş şekilde havaya kaldırıp " peki benim canım dostum ve artık cağğnım eniştem tam olarak, genç aşıklar diğer çiftimiz ne zaman gelir dedim" derken rahatlamış bir şekilde omuzları düşerken bir Belize bir bana bakıp " sevgili olduğumuzu açıklandı demek sonunda, oh be rahatladım" deyip elinde ki demiri kenara atıp elini Belize sararak yan tarafımda ki koltuğa oturdular.

" sen yine de fazla rahatlama sonuçta benim güzelliğimin canını sıkarsan beş dakika önce ki tehdidini sana mumla aratırım biliyorsun" gıcık olmuş gülümsemesiyle

"bilmez miyim " demesiyle yanımda ki yastığı yüzüne atmam ve onun yakalaması bir olmuştu. Biz birbirimizle uğraşırken zil sesiyle durulduk ve Özgür kapıyı açmaya gitti. Kapının açılma sesiyle Erdemin sesi doldurmuştu içeriyi. Onların salona gelmesini beklerken Beliz de oturduğu koltuktan kalkıp yanıma gelip oturmuştu. Salona el ele giren çiftin arkasından gelen Özgür gıcık bakışıyla Erdeme laf atıyordu. " ben beyaz peynir istedim oğlum senden neden ezine alıyorsun" göz deviren Erdem " ha beyaz peynir ha ezine ne fark eder ikisi de rakının yanında güzel oluyor uyuzluk yapma" onlar bu kavgayı akşama kadar sürdürürlerdi bunundan dolayı susmalarını beklemeden ayaklanıp gelen ikiliyle selamlaştık. Erdemle bu ekibe girmeden önce akademiden arkadaşlığımız oluşmuştu, o gün bu gündür Özgür ve onunla çok yakındık ve buluşmalarımızda eksik olmayan rakı masası tartışması benim için klasikti gerçi bu ortamlara uzak olmayan kardeşim içinde çok olağandı ama Ezgi ilk defa hepimizin olduğu ortam da bulunuyordu. Doğal olarak iş yerinde ki mesafe olmayınca şaşırmış olmalı sonuçta o da yeni öğreniyor bu kadar yakın olduğumuzu.

O gün hep beraber sohbet edip, film izledik, biz kız kıza takılırken onlar erkek erkeğe takıldı birkaç saat, daha sonra akşam saatlerine yaklaşınca Erdem oyun oynamak istedi, tabi buna sıcak bakmayan tek kişi yine Özgürdü. Erdem " hadi bir oyun oynayalım, eğlenceli olur" dediğinde yan koltuktan beklenen cevap anında geldi " evett bende nerede kaldı bizim velet diyordum" diye laf atınca " ne var oğlum sadece çocuklar mı oyun oynar hem senin aklında milattan önce kalan oyunlarından bahsetmiyorum yasaklı kelimeler oyunu oynayalım" dediğinde kızlarla beraber onu onayladık. Tek sorun kişi sayısının eşit olmamasıydı bizde erkekler ile kızlar olarak gurup olduk. Bu durumdan kimin memnun olmadığını söylemesem de anlaşılır. İlk oyuna başlayan erkekler oldu Erdem anlatan, Özgür bilmeye çalışan oldu. Erdem eline kartı alıp Özgürün karşısında durdu.

Ben yanına giderek süreyi başlattım " şimdi normalde sende çok olan ama yan yana olunca elini cebine atıp çıkarmadığın bir şey" dediğinde gülmemek için tuttum kendimi.

" sen oyun yoluyla bana laf mı sokuyon"

"hayır, hadi oğlum süre geçiyor"

" tamam be, para mı"?

"evet, şimdi ben ve Ezgi ciddi düşünüyoruz dersem ne anlarsın"

" evlenme, gelin, damat"

" hı kal orda gelin ve damadın bulunduğu büyük organizasyonun adı"

" düğün"

" tamam, bu da sıradakine geçiyorum, akademideyken dolabımdan aşırdığın şey"

" ayy götüm sen bana oyun yoluyla içinde kalanları mı dökülüyorsun"

" ne alaka oğlum ya kolay yoldan anlatıyorum doğru düzgün oynasana "

" iyi bakalım, parfüm"

" doğru" dediği an süresi bitmişti. Elinde ki kartları aldım ve sıra Özgüre geçti " sıra sende kalkta gel yanıma" özgüveniyle bir ayağa kalkışı vardı ama hayırlısı. Eline kağıtları verince ilk kelimeyi görünce huysuzluğu yeniden can buldu.

" bu ne kızım ben daha Türkçeyi zor anlatıyorum pas geçiyorum"

" sırada ki kart o sana özellikle vermedim, bu arada iki pas hakkın var iyi kullan biri gitti"

" hemen kuralları say esmerim yani insan biraz yardımcı olur " süresini boşa harcayınca Erdem uyarmadan duramadı.

" hadi oğlum süre kalmayacak"

" tamam len sende dinle şimdi de anlatım gör"

"hadi bakalım " yeni kelimeyi görünce sessizce güldüm, sanki seçilmiş gibiydi kelimeleri.

" he yani bununda Türkçesi bitti yabancısı kalmıştı neyse, klavyeyi neyde kullanırız"

" bilgisayar"

" tamam, onun yanında yardımcı olan bir şey"

" fare"

" gavur olan ismi"

" Mouse"

"evet, sıradakine geçiyorum, he bunu bilirsin, kardeşim seni bazen benzettiğim hayvan"

" ulan şerefsiz beni bir hayvana mı benzetiyorsun"

" aaa bilemezsen ayıpsın"

"oğlum, bin tane hayvan var. Doğru düzgün anlat"

" tamam lan deri değiştirir senin gibi" hepimiz kahkaha attık, Erdem tam bulmuşken sürenin bitmesiyle kırmızı görmüş boğa gibi Özgürün üzerine atlayacakken durdurduk. Sıra bize geçmişti.

" kızlar o zaman ilk Beliz sen anlat, sonra Ezgi sen ben sadece bilen olacağım en azından eşit olalım" ayağa kalkan Beliz karşımıza geçmişti, yanına Özgür kontrol etmek için kalktı.

" evet kızlar, beyler 4 tane bildi biz 5 tane bilsek yeter size güveniyorum ve başlıyorum " ona aşık aşık bakan Özgüre dönüp gülümsedi ve elinde ki kağıtları alarak başladı.

" Leyal babamla her zaman yenmeye çalıştığın şey ne"

" tavla"

"doğru, erkeklerin tekini salonda unuttukları şey" ezgiyle beraber " çorap" dedik. Hızlı bilmemize gıcık olan beyler mızmızlanmaya başlamıştı bile.

"ben Özgüre neyim" o an söyleyeceğimiz şeyi dört gözle bekleyen Özgür çok komik duruyordu.

" aşık"

" kısaltın"

"aşk"

" tamam, parmaktan sonra dersem" yine beraber " Mehmet Ali Erbil" dedik.

" sonuncuyu anlatıyorum bilirsek direk kazandık, babamın Asafa dediği ... kadar adam oldun"

"kazık " deyince kızlarla beraber birbirimize sarıldık. Tabi Özgür durur mu " şimdi haksızlık değil mi, bu kolay kelimeler olması" dönüp koluna vurdum " atma size de kolay çıktı ama senin cıvıtmalarınla kaybettiniz"

Oyunun ilk eli böyle bitince, buna katlanamayan beyler için tekrar oynadık hatta birkaç sefer ta ki onlar kazanana kadar. Saat gece yarısına yaklaşınca rakı masasına oturduk. Her toplandığımız da yaptığımız bir gelenek gibi bir şey olmuştu. Herkes acılarından, anılarından, sadece masada konuşulacak şeylerden bahsederken Ezginin gözlerinin fazladan konulan tabak ve bardaklara takıldığını görünce önümde ki bardağı havaya kaldırdığımda beni anlayan üçlü benimle beraber kaldırmıştı, bardakları tokuşturduğumuz anda hep bir ağızdan şerefe yerine " kötülük masamızdan uzaklaşsın " dedik daha sonra bardakları masaya vurup yine hep beraber " masada olmayan eksik yanlarımıza " dedik ve birbirimizi anlayan gözlerle geceyi sonlandırdık.


Yeni karakterimiz İnci hayırlı olsun. 

Leyal'in ekipte Özgür dışında Erdemle de yakın olmasını beğendiniz mi?

Peki Ezgi hakkında ne düşünüyorsunuz sizde ondan hafif kuşkulandınız mı?

Beğendiyseniz yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın.❤️🐣🌟


Продовжити читання

Вам також сподобається

Still About Us Від Tisa

Романтика

6.3K 532 46
[SEQUEL of HOPE YOU KNOW] Memutuskan untuk pergi tanpa tahu kebenarannya merupakan tindakan yang bodoh. Meninggalkan segala kenangan beserta seseoran...
The Best Person For Me Від Zhade

Короткі історії

5.7K 455 24
Two girls who met because of an acquaintance. Date Started: 7/30/2022 Date Ended: 8/11/2022 Credits to the owner of the cover photo.
15.4K 137 7
spicy shit with ur jjba shawty bae ong.
670 56 8
After the accident that faces both ender and yildiz , both women have to rethink some of their decisions and change some of their priorities . we fo...