Annemin Hikayesi

zeeyneep41 által

51.7K 6.4K 2.4K

Kız gördü adamı içi sızladı... Adam gördü kızı yüreği yandı... "Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sü... Több

Kapak Tasarımları
Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39 (Finale bir kala)
Bölüm 40 (Final)
Duyuru

Bölüm 24

935 112 14
zeeyneep41 által

Heyoooo Sizlere yeni bir bölümle geldim.

Sol alt köşedeki yıldıza basarak destek olmayı unutmayınız.

Satır aralarını yorumsuz bırakmayın şekerlerim.

Keyifli okumalar dilerim.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Zeynep odasına gidecekken Ateş'i gördü. Yemeğe gelmeyeceğini ve uykusu olduğunu söyleyerek odasına attı kendisini. Yorganın altına girerek ağlamıştı. Belki kurtuluş olacaktı ama ya o kadın abisine zarar verirse...

***

Sonunda Demirhanlı konağının önünde duran araçlardan inen iki genç konağa doğru ilerlemişti. Girişte endişeli üç kadın oturuyor ve karşısındakilerden bir haber bekliyorlardı.

"Zeynep ve ben... Biz en kısa zamanda evleneceğiz. Tek bilmeniz gereken budur. Tüm hazırlıklar yapılsın! Akşama kız istemeye gidiyoruz!" diyerek Zeynep'e baktı. Zeynep ne hissedeceğini bilmeden etrafına bakınıyordu.

Hızlı olması bir takım korkuları aklına getiriyordu ama yapacağı bir şey yoktu. Töreden kaçsa, daha da kötü sonuçları olacaktı. Ömer'e karşı hissettiklerini düşündü bir süre...

Savaş ve diğerleri Zeynep'e baktılar bir süre. Ayakta kalmış ve sabit bir noktaya bakıyordu. Ömer onun istemediğini düşünüyordu. Buruk bir hüzünle kendisini odasına attı. Eli kolu bağlanmış bir haldeydi. Şimdi bu sözden dönse, berdel kaçınılmaz olacaktı.

Evlilik teklifini kabul etmesi, Ömer'e umut vermişti. Şimdi ne olduğunu anlayamıyordu. Ömer kendini duşun rahatlatıcı etkisine bırakarak kafasını toparlamak istedi. Bu sırada Zeynep, biraz olsun kendine gelmiş ve Berfin'e sarılmıştı.

Kendi yüzünden ateşe atılmaması, onun içini ferahlatmıştı. Zişan Hanıma da sarılmıştı. Evladını berdele kurban etmemesine sevinmişti. Zişan Hanım oğlunun üzüldüğünü bilerek, Zeynep'i uyarmak istedi ama gelinini de kırmak istemiyordu.

"Zeynep! Biz artık gidelim kardeşim. Hazırlıklar yapmamız gerekiyor." Savaş kardeşini alarak konaktan ayrılmıştı. Yolda Ömer ağayı aramış ve ne yapacaklarını öğrenmişti. Mutfaktaki Ayşe'ye, Savaş haber vererek odasına çıkmıştı.

Ömer'in ayarladığı kuaför ekibi bir saate gelecekti. Yüzükleri de Ömer ağa kendi alacağını söyleyerek onları yormamıştı. Demet'in konağına Zeynep'in denemesi için kıyafetler gönderilmişti.

Savaş'ın takımı olmadığı için hızlıca çarşıya gitmiş ve kendine güzel İtalyan kesim bir takım almıştı. Saçlarını da düzene sokan savaş konağa doğru yol almıştı. Savaş konağa girdiğinde, yalnızlık yüzüne tokat gibi çarpmıştı.

Kardeşi evlenecekti ama onu isteyecekleri bir baba veya büyükleri yoktu. Hayat kimsesizliklerini sürekli yüzlerine vuruyor ve iki kardeşin kolunu kanadını kırıyordu. Savaş yavaşça kardeşine bakmak için yukarı çıkarken Zeynep odadan çıkıyordu.

Çok güzel bir elbise içinde, peri masalı karakteri gibi görünüyordu. Annesi gibi güzel, annesi gibi alımlıydı. Bir bakanın bir daha bakmadan geçemeyeceği bu güzelliği bugün abisinden isteyeceklerdi.

Kardeşi üst katın avlusunda saçı ve makyajı için emin ellerdeyken Ayşe Savaş'ın yanına gelmişti. Kapıda Berzan ağanın kendini beklediğini öğrenen Savaş, Berzan ağanın kim olduğunu ve ne istediğini bilemiyordu.

Savaş kapıya geldiğinde karşısında uzun boylu, esmer, kirli sakallı ve sakin bakışlı bir adam görmüştü. Karşısındaki adamı bugün ağalar toplantısında gördüğünü hatırladı. "Burada ne işi var?" diye içinden geçirirken "Buyurun! Bir şey mi oldu?" diyerek Berzan'a baktı.

Berzan karşısındaki adamı süzdükten sonra "Mehmet ağa bu oğlunu neden yanında tutmamış? Adam tam ağa! Kibar ağa!" diyerek gülümsemişti. Gülümseyerek Savaş'a elini uzattı. "Berzan Ateşoğlu!" diye kendini tanıttıktan sonra Savaş'ın elini sıkmasını beklemişti.

"Ne yani buraya kadar elimi sıkmaya mı geldi?" diye içinden geçirse de, Savaş'ta elini uzatmış ve "Savaş Arslanlı!" diye net bir şekilde konuşmuştu. Berzan ise soyadını basa basa söyleyen adama Ömer'in gönderdiğini nasıl açıklayacağını düşünüyordu.

"Beni Ömer ağa gönderdi. Kendisi arkadaşım olur. Bugün kız istemede kendini yalnız hissedersen, sana yardımcı olmamızı istedi! Yanlış anlama! Her şeyi yapabilirsin ama bilirsin böyle işler kalabalık ve büyüklerle güzel olur. Tabi bu senin kararın yani istemezsen..."

Berzan'ın konuşmasını Savaş "İsterim!" diyerek bölmüştü. Kendilerini yalnız hisseden Savaş, Ömer'e minnet duyuyordu. Berzan gülümseyerek "O zaman biz birkaç saate geliriz. Bizimkiler hazır olmak üzeredir. Bir eksik ya da yapabileceğimiz bir şey varsa çekinme!" diyerek baktı.

Savaş'ın olumsuz yanıtıyla Berzan hızla Ateşoğlu konağına dönmüştü. Tüm bunlar yaşanırken, Ömer'de kendine güzel bir smokin almaya gitmişti. Sonuçta damat olacaktı ve gelininin yanına yakışması gerekiyordu.

Ömer, babasının olmamasından dolayı üzgün hissediyordu. Babasının mezarına giderek ona dualar okudu. Mezarı suladıktan sonra babasıyla biraz dertleşti. Babasının Mirza adında bir dert ortağı vardı ve onun köyüne doğru yola çıktı.

Mirza Bey köylerden birinde çiftçiydi. Babasının zor bir anında ona destek olarak onu evinde saklamıştı. Bekir Bey canı sıkıldığı zamanlarda da giderdi Mirza'nın yanına. Bazen akıl almak isterdi.

Ömer ağa da arada Mirza'nın yanına uğrar halini hatırını sorardı. Yalnız kalan adamın yoldaşı olurdu. Kaybettiği ailesini ona arattırmamak için çabalar dururdu. Bazen de arada kaldığı durumlarda kalınca ona danışırdı. Mirza ile sırdaş olmuştu.

Köye geldiğinde tek katlı, bahçesi çitlerle çevrilmiş, eski bir evin önünde durdu araba. Herkesin evi bahçesinin içinde ve çitlerle örülü bir köydü. Ekinleri ve meyve bahçeleriyle güzel bir köyde yaşıyordu Mirza.

Ömer'i görünce adamın yüzünde güller açmıştı. "O beylerbeyim! Hoş gelmişsin sefalar getirmişsin. Taze çayım vardır doldurayım mı?" Mirza elinden geleni yapmak istiyordu ama Ömer'de onu yormak istemiyordu.

Bu adamın yanında mevkii bile umurunda olmuyordu. "Ben alırım Mirza amca, sen otur!" diyerek içeriden kendine bir tavşankanı çay doldurdu. Kapının önünde oturan adamın yanına gelerek halini hatırını sordu.

Bir süre muhabbet ettikten sonra "E beylerbeyim buraya kadar bu yaşlı adamın halini sormaya gelmedin değil mi? Derdini söylemeyen derman bulamaz derler. Sende söyle de bakalım dermanı bizde midir?"

"Mirza amca benim bu akşam sözüm vardır ama..." Ömer'in cümlesini tamamlamasına yüreği yetmemişti. Bu coğrafyada babalar öldüğünde, en büyük erkek evin yükünü taşırdı.

Peki, Ömer'in yükünü taşımasına kim yardım edecekti? Böyle bir isteği bile isteyebilecek gücü yoktu. Gelir misin dese gelirdi elbet ama isteyerek mi gelirdi bilinmez.

Mirza gülümsedi beylerbeyine. Elindeki çayı yanındaki masaya koyarak Ömer'e yandan bir bakış atarak "Kimdir bu beylerbeyinin kalbini çalan kız? Tüm Mardin'e haber salacak kadar yaktı mı yüreğini?"

Mirza tabi ki Ömer'in "Ona dokunan bana savaş açmıştır" dediğini duymuştu. Kendine dost olan babasının yetiminin akıbeti için devamlı dualar eden adam onun cümlesini devam ettirdi.

"Bu akşam sözün vardır ve baban yoktur. Beylerbeyim! Baban yoktur ama ben buradayım. Bu yaşlı Mirza ne yapsın sana?" Emrine amadeyim demenin bir başka haliydi. Mirza'nın kendine has bir dili vardı.

Ömer gülümsedi. O an çocuk Ömer gülümsüyor gibiydi ama içi buruktu. Mirza'nın gözünden kaçmamıştı. "Beylerbeyim! Güçlü, her istediğini elde edebilen yiğidim! Sen bu kızdan ve ailesinden icazet aldın mı?"

Ömer, Mirza'nın bunu neden sorduğunu biliyordu. Kısa ve öz yaşananları anlatmıştı. Mehmet ağanın kızı olması, Mirza'nın yüreğine hüzün oturmasına neden olmuştu. Zira geçmişi Bekir Demirhanlı'dan duymuştu.

"Beylerbeyim, Ömer ağam! Evlat... Bir kadın çok acılardan geçmişse, üzüntüsü de sevinci de hemen yaşayamaz. Çok acılar çeken kadınlar, sevinçlerinin peşinden üzüntü geleceğini bilerek sevincini bile yaşamaya korkar."

Ömer Mirza'nın dediklerini dinlerken, Zeynep'in hareketlerini göz önüne getirmeye başladı. Donukluğu sevinçten mi, üzüntüden mi yoksa üzüleceğini düşündüğü için korkudan mı olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Sormadan bilemezsin. Üzüntülü kadınlar hep affetmeye yöneliktir. Ne yaşarsa yaşasın, ne kadar öfke duyarsa duysun, ne kadar kaçarsa kaçsın... Sonunda hep affederler. Hanım ağam birde annesiz kuzudur. Onun bir hareketi ile karalar bağlamayasın."

Zeynep'in babasını affetmiş olmasının altındaki nedeni düşünüyordu. Yaşadıklarını tam olarak bilmiyordu ama Savaş'ın affedemediği adamı, Zeynep affedip geri gelmişti. Bu hiç düşünmediği bir durumdu ve şimdi sevdiği kadının sevgisinden emin olmak istiyordu.

"Mirza amca! Peki, ben ne yapacağım?" diye soran Ömer'in sesinde ki çaresizlik çok barizdi. Ömer'in içi acıdı. Gözyaşları gözlerine hücum ederken Ömer onlarla savaşmaya çalışıyordu.

"Kalbin sesi herkeste aynıdır. Tek bir kişiye atar ve tek bir kişiyle uyum içine düşmek ister. Kalp kaderini kendisi seçer. Aklın ve mantığını elinden alıp koca beylerbeyinin bile kalbini yerinden sökecek gibi olur."

Mirza çayından bir yudum almıştı. Biten çayını doldurarak aynı yerine oturdu. Ömer ise onu takip ediyordu. Kendine bakmadan konuşan adamın, içinden geçenleri bu denli bilebilmesi bile çok hayret verici geliyordu.

Gerçi kendisi de bu konularda iyiydi ama yine de Mirza'nın bunu nasıl yaptığını daha da öğrenmek istiyordu. Mirza ise her zaman ki gibi beylerbeyinin konuşmadan söylediklerini anlayabiliyordu.

Sadece beylerbeyine özel bir durum değildi. Mirza herkesi anlardı. Mirza hep duygu insanıydı ve Bekir Beyinde bu nedenle ona geldiğini bilirdi. Mirza girişteki güllerine bakarak anılarından bir parça anımsıyordu.

"Bilir misin beylerbeyim? Bir zamanlar Hafsa Hanımla bu evin kapısından girdiğimizde, hayat bize çok uzun gelmişti. Nitekim öyle olmuyor. İnsan sevince ve bu hayatına yanşayınca, her ölüm erken ölümdür. Önemli olan, zamanı doğru yaşayabilmek..."

Mirza ölen eşini, görücü usulü görmüştü. Zamanla sevmiş ve sonunda hayatlarını güzelleştirmişti. Hafsa Hanım mantık insanıyken, Mirza Bey duygu insanı olmuştu. Duyuları ile sevdiği kadını anlıyor ve onun duygularını tatmin eden jestlerle hareket ediyordu.

Elinde gül saksısı ile geldiğinde bile, Hafsa Hanım mutlu oluyordu. Seviyor ve onu çiçek gibi ilgisiyle suluyordu. Kendine iki çocuk veren kadının her zaman elinden tutuyor ve onu mutlu etmenin hep yeni yollarını arıyordu.

Zaman acımasız, zaman ayırıcı olmuştu. Bir gün çiftçilik yaptığı tarlanın işlerini bitirip eve geldiğinde, kadınının koltukta oturmuş gülümseyen haliyle karşılaşmıştı. Yavaşça yanına geldiği kadının kucağına beyaz gülü bırakmıştı.

Hafsa Hanım koparılmış çiçeklerden hoşlanmazdı ama o gün Mirza onun bu düşüncesini önemsememişti. Eve geldiğinde ise karısının soğumuş, beyaz teniyle karşılaşmıştı. Elindeki beyaz gülü koyduktan sonra Bekir Beyi aramıştı.

Karısının ölümüyle hep kendini suçlamıştı. Gülleri öldürme diyen kadının yanına, ölüme mahkûm ettiği beyaz bir gülle gitmişti. Onu ölüme süren, elindeki gülü koparması olduğuna inanarak ömrünü tüketmişti.

Ömer, Zeynep'in anlattıklarıyla kendi duyduklarını anlatmaya başladı. Mirza dinliyor ama acılarına yüreği dayanmıyordu. Mirza dinlerken gözünden yaşlar süzülmüştü. Allah'ın kendine soracağı bir günahı daha vardı.

Öksüzü koruyamamak...

Ömer ve Mirza bir süre daha konuştuğunda, Ömer artık kendini daha iyi hissediyordu. "Beylerbeyim! Biraz daha geç kalırsanız, berdel ile evlenmek zorunda kalabilirsiniz. Tabi ağabeyi izin verirse..."

Mirza gülünce Ömer saatine bakmıştı. Geç kalacağını düşünerek hızla arabaya bindi. Mirza'nın gelebilmesi için bir araç bırakırken kendisi hızla Demirhanlı konağına doğru yola çıktı.

Bölüm Sonu

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

Olvasás folytatása

You'll Also Like

26.3K 134 2
Romantik/Mizah/Dram Yanlışlıkla Aşk Serisi - 3 Güneş, çaresizliğine çare olan bir anda evliliğe tamam demişti. Hiç tanımadığı bir adamdı, üstelik ü...
3.8K 293 9
ASKER&GERÇEK AİLEM KURGUSUDUR... ... ... ... Bir kadın düşünün, ailesi tarafından sevilmeyen, ailesi tarafından şiddete maruz kalan, ailesi tarafınd...
10K 566 10
"peki kaç yaşındasınız"dedi bana bende "27 yaşındayım ben"dedim oda "Oha çok yaşlısınız"
225K 12.2K 41
Ajan bir kadın küçükken hastanede karışırsa 25 yıl sonra birbirlerini bulurlarsa ne olur... Kadın inanmadı onun Ailesi olmamıştı Anne, Baba, abi, ka...