Yürek Yangını

By Sedefcicekk_

3.7M 184K 97.4K

🦋 Yaşadığı herşeye rağmen güçlü kalanlardandı o , Baba sevgisini abisinden gören, annesinin arkasında dağ gi... More

~ Tanıtım ~
~ 1.Bölüm ~
~ 2.Bölüm ~
~ 3.Bölüm ~
~ 4.Bölüm ~
~ 5.Bölüm ~
~ 6.Bölüm ~
~ 7.Bölüm ~
~ 8.Bölüm ~
~ 9.Bölüm ~
~ Özel Bölüm ~
~ 10.Bölüm ~
~ 11.Bölüm ~
~ Özel Bölüm -2 ~
~ 12.Bölüm ~
~ 13.Bölüm ~
~14. Bölüm ~
~ 15.Bölüm ~
~16.Bölüm ~
~ 17.Bölüm ~
~ 18.Bölüm ~
~ 19.Bölüm ~
~ 20.Bölüm ~
~ 21.Bölüm ~
~ Özel bölüm -3 ~
~ 22.Bölüm~
~ 23.Bölüm ~
~ 24.Bölüm ~
~ 25.Bölüm ~
~ Özel Bölüm -4 ~
~ 26.Bölüm ~

~ 27.Bölüm ~

34K 1.8K 666
By Sedefcicekk_


Merhabalar bebeklerim.
•Satır aralarını yorumlarınızla doldurmayı unutmayın lütfen.✨

•Keyifli okumalar. <3

Fatma8698538 ithafen :)🦋

27.Bölüm

"Bazı yaralar zaaftır,Sarmaya kıyamazsın."

Hayat sonu olmayan bir yol gibiydi. Yolun başını bulamazsın, sonunun nerde olduğunu hiç bilemezsin. Lakin o yolda hep yürümek zorundasındır, yolun başı ortası sonu hiç fark etmez. Bir yerden başlar insan ve o yolda nefes aldığı sürece yürür. Yolun başını hiç görmedim, sonuna hiç varamadım, ortasından başladım bu yaşama ve tek hedefim nefesim son bulmadan o yolun sonuna gelmekti. Yürüdüm, ayaklarıma taşlar battı, düştüm. Kalktım, sendeledim, yine yürüdüm. Bazen yorgunluktan adım atacak hali bile kendimde bulamadım ama yine o yolda yürümeye devam ettim. Asıl amacımız zaten ne olursa olsun yürümek değil miydi? Yürüdüm. Lakin yürüdüğüm o yol bana kendimden, insanlardan ve hayattan çok şey öğretti. Bir insanın isterse yapamayacağı şey olmadığını öğretti en basitinden. Ben yorgunluktan ölürken dizlerim kanarken yine de yürümek istedim, ve sadece istemem ve yürümeye devam etmem ile başardım.

Korkmayın ayağınıza batan taşlardan, korkmayın dizinizin kanamasından, korkmayın önünüze çıkan engellerden. Annem hep hayat bir eşek gibidir derdi bana. "Eğer sen o eşeği yürütmeye çalışmazsan o eşek hep orda durur ve sen o eşekle tek bir adım ilerleyemezsin." Hayat felsefem annemin bu sözüydü. Bir şeyi başarmak istiyorsak ilerlemeyi ve herşeye rağmen devam etmeyi bilmek gerekirdi. Eğer tek bir çaba göstermeden birşeylerin olmasını beklersek tek bir adım ilerleyemezdik çünkü. O yüzden o eşeği yürütmesini bilin, o zaman göreceksiniz tek bir adım atamadığınız o yolda devam etmeyi başaracaksınız.

"Berzan Erbani! Kendin mi çıkmak istersin? yoksa benim gelip kafana sıkmamı mı?"  Duyduğu sözler ve tanıdık ses ile Berzan öfke içinde elindeki silahı daha sıkı kavrayıp diğer elini kapının kulpuna atarken son bir defa bakışlarını Aysima'ya çevirdi. Derin bir nefes alıp kapıyı usulca açarken bakışlarını arka arkaya park edilmiş arabalar ve korumalar üstünde gezdirdi, ellerinde silahlar ile çalıştıkları adamdan vurmaları için emir bekliyorlardı. Tüm silahların hedefi ise Berzan'dı. Dudakları ustaca kıvrılırken elindeki silahı beline yerleştirip kendisini hedef alan korumaları yok sayarak bakışlarını kendisine öfke içinde bakan adama çevirdi. "Rubar ağa?" Hafif alaylı sesi ile Karşısındaki adam sinir ile gözlerini yummup açarken öfke içinde elindeki silahın emniyetini açıp berzan'ın kolunu hedef alacak şekilde hiç düşünmeden silahı sıktı. Berzan acı içinde yüzünü buruştururken gelen silah sesi ile evin içinden Aysima'nın korku dolu çığlığı duyulmuştu. "Kardeşim dediğim adam bile olsan şerefsizlik yapıp benim topraklarımdan birinin namusuna göz koyup kaçıramazsın!" Rubar Ağa'nın öfke dolu sesi boş arazide yankı yaparken korumalar yutkunarak ellerindeki silahlar ile sözde iki arkadaş olan lakin şu an düşmanca karşı karşıya duran iki ağaya bakıyorlardı.

Biri Erbani aşiretinin varis ağası Berzan Erbani'yken diğeri Diyarbakır'ın en büyük aşiretinin tek ağası Rubar Cibran'dı. Rubar Cibran heryerde ismi anılırken bile insanların içine korku tohumu ektirecek  derece de zalim bir ağaydı. Ona göre töreler neyse o olurdu. Töreye uymayanlara cezasını bizzat verir, kendince adaleti sağlardı. Şu an karşısında yıllardır kardeşi gibi gördüğü adam olmasına rağmen içindeki öfke ve sinire engel olamıyordu. Bir hafta içerisinde nişanlanacak kızı kaçırmış üstüne hala bu topraklardan çıkmamış kendi ölüm fermanını imzalamıştı Berzan. İçindeki öfke ile hiç bir yere sığamadığını hisederken karşısında çocukluğundan beridir olan kardeşinin kanayan kolu ile öfke içinde elindeki silahı indirip korumalara baş hareketi ile emir verdi. Verilen emir ile koruma hızla  Berzan'a doğru ilerlerlerken Berzan bıkkınlık ile kolunu kaldırıp  dur anlamında elini sallayınca koruma kararsız bakışlar ile bir Berzan'a bir de Rubar'a baktı. Berzan'daki inatı bilen Rubar sıkıntı ile bir soluk alıp Berzan'a doğru yürürken bir yandan da bakışlarını geldiği eve ve yokuşlu yol arasında gezdiriyordu. Aysima'nın ailesi şu an tüm Diyarbakır'ı birbirine katmış her yeri didik didik arıyor Aysima ve Berzan'ın öleceğine dair tehditler savurup duruyorlardı. Rubar buna engel olmaya çalışsa da bu defa aşiretleri durdurmak zordu, hemde çok zordu. Konu namustu çünkü. Bambaşka bir konu olsa hiç tereddüt etmeden haddini aşanlara cezasını verir töreyi uygulardı. Lakin Karşısındaki adam, çocukluk arkadaşı, kız ise evleneceği kadının kuzeniydi. Eğer Aysima'ya zarar gelirse Besna kendisini affetmezdi, bunu biliyordu Rubar. "Birinin namusuna göz koyacak kadar şerefsiz miyim lan ben?"  Öfke içinde konuşması ile Rubar göz devirip diğer koluna girip ağır adımlarla yürümeye başlarken Berzan sessiz kalıp ona uyuk uydurup yürümeye başlar. "Başına iş açmaktan başka bir boka yaramıyorsun. Ben değilde kızın ailesi gelseydi şimdiye cesedin olacaktı bu evin içinde." Rubar'ın sert sessi ile bu defa sessiz kalırken derin bir nefes alıp gözlerini yummup açtı "Keyiften yapmışım gibi tavırlar sergileme Rubar."

"Ya sabır, ya sabır." Rubar'ın homurdanması ile Berzan sıkıntı ile başını sallarken kapının önüne gelmeleri ile yavaşça yutkunup kapıya vurdu "Aysima?"  Seslenmesinin hemen ardından kapı hızla açılırken kapının diğer tarafında gözünden akan yaşlarla nefes nefese bir şekilde kendisine bakan Aysima'yı gördü. Aysima gözünden akan yaşlarla hızla kendisini Berzan'ın kolları arasına atarken Berzan afallayarak öylece durdu bir kaç saniye boyunca, bakışlarını kendilerine değilde evin içine dik dik bakan Rubar'a çevirirken Rubar sıkıntı ile başını salayıp onları orda bırakarak içeri adımladı. "Ko- kolun kanıyor, Berzan kolun kanıyor, yaralısın." Aysima'nın üst üste aynı sözleri tekrar etmesi ile Berzan içinden Rubar'a bir araba dolusu küfür savururken bir yandan da Aysima'yı nasıl sakinleştireceğini düşünüyordu "sadece küçük bir sıyrık, iyiyim merak etme. Hadi gel içeri geçelim." Soğuk sessi ile Aysima yaptığının bilincine varıp hızla ondan ayrılırken yavaşça yutkunup ağlamaktan hafif kızarmış olan yeşil gözlerini kaçırarak başını salladı, Berzan sessiz kalıp içeri girerken hemen ardından Aysima da girmiş kapıya kapatarak salona doğru yürümeye başladı. Berzan salonun bir köşesinde olan ilk yardım çantasını çıkarırken Rubar hemen yanında oturmuş kurşunun sıyırmış olduğu kolunu pansuman etmeye başlamıştı.

"Anlat Aysima." Rubar'dan gelen sert ses ile Aysima yavaşça yutkunup bakışlarını Berzan ve Rubar arasında gezdirirken Berzan'ın başını sallaması ile derin bir nefes alıp baştan sona yaşadığı herşeyi anlatmaya başlamıştı.

Yaklaşık iki saat boyunca yanlarında kalan ve olayı baştan sona dinleyen Rubar ne yapacağını, neler yapabileceğini Berzan'a anlatmış, öyle ayrılmıştı yanlarından. Giden Rubar ile rahat bir nefes alan Berzan yeni yeni batmaya başlamış olan güneşe bakarak derin düşüncelere dalmış bir şekilde duruyordu kapının önünde. 

Şimdi önünde her zamankinden daha zor bir yol vardı, bunun bilincindeydi. Yıllardır gönlüne, hayatına kimseyi almayan adam bir anda evlenmiş onu hayatına almıştı. Zorlanacaktı, bunun bilincindeydi,Hemde çok zorlanacaktı...

O gece o evde kalmış sabahın erken saatlerinde ikisi de zar zor birşeyler atıştırıp Şanlıurfa'ya doğru yola çıkmışlardı. Çoğu yolları korumalar tutmuş olmasına rağmen Rubar'ın yardımı ile Diyarbakır sınırları içerisinden çıkmış son gazla oradan ayrılmışlardı. Bir yandan töreler, diğer bir yandan yıllardır yaşadığı şehiri hiç düşünmeden bırakıyor oluşu Aysima'yı hüngür hüngür ağlatacak kadar canını yakarken o hiç bir tepki vermeden öylece yolu izliyordu. Hani bir şair demişti ya; "ağlamak kötüdür, ama ağlayamamak daha kötüdür" diye, öyleydi. Eğer şu an ağlayabilse saatlerce ağlar içinde tuttuğu tüm duyguları dışarı atar, içi rahatlardı.

Oysa o tepkisizce herşeyi izliyor, sessizce çoğu şeyi kabuleniyordu. Kendi hayatı için belki de ilk kez herkese karşı çıkmış, kaçmıştı. Bunun bedeli kötü olacaktı bunu da biliyordu. Peki ya kalıp hayatını mahvetse miydi? Hiç tanımadığı, sevmediği biri ile mi evlenseydi?  Berzan'ı da fazla tanımıyordu, ama Berzan...Berzan'dı işte. Esmer teni uzun boyu, heybeti ile Şanlıurfa'da namı olan Erbani aşiretinin varisi...

Ayrıca arkadaşlarının da biricik abisi olan Berzan.

Derin bir nefes aldı, sonra bir nefes daha ve bir nefes daha... içindeki sıkıntı geçsin diye belki defalarca kez derin derin nefesler aldı, oysa hiç bir şey olmuyor içindeki sıkıntı her saniye daha da büyüyordu sanki. Fark etmediği ise Berzan'ın kendisini dikkatlice izlediğiydi.

Aysima'nın tarafında olan pencerenin açılması ile içeriye rüzgar girerken Aysima yüzüne gelen saçları ile hafif tebessüm edip gözlerini yummdu.

Berzan yüzünde oluşan hafif tebessüm ile bir yola bir de tebessüm ederek gözlerini yumman kıza baktı saniyeler boyunca. Onu izlemek, gün batımını izlemek kadar keyifliydi ona göre. Fark ettiği bu detay ile hafif yerinde dikleşip yüzündeki tebessümü anında silerken ciddi bir yüz ifadesi ile bakışlarını yoldan ayırmadan düşünmeye başladı.

Aysima şimdiye kadar tanıdığı çoğu kızdan farklıydı, bunu zaten yanlarında kaldığı bu kısacık zamanda anlamıştı. Kendisini sürekli ondan kaçarken bulmuştu o zamanlar. Yıllardır kalbini sevgiye,aşka ve bir kadına kapatan adam bir daha aşık olmak istemiyor, zaten yeterince kırılmış olan o kalbin tekrardan kırılmasını istemiyordu. Zordu sevmek, zordu bir insana gözün kapalı güvenebilmek ve zordu bu zamanda eskiler gibi seveni, değer, kıymet vereni bulabilmek.

3 Saat sonra...

Şanlıurfa yolunda son gaz ilerleyen arabanın içinde bir zamanlar birbirlerine yabancı şimdi ise hayatlarını birleştirmiş olan iki genç Erbani konağının olduğu sokağa girerken Berzan her ne kadar kendinden eminse de içindeki tedirginlik ile bir elini sürekli direksiyona hafif hafif vururken Aysima tepkisizce daha bir ay önce geçtiği sokaklara bakıyordu. Biliyordu, herşey çok zor olacaktı, lakin ne kolay olabilmişti ki zaten bu hayata?

Konağın önünde duran araba ile bakışları birbirleri ile kesişirken Berzan güven dolu bir tebessüm ile gözlerini yummup açarken Aysima usulca başını sallamış arabadan inip korumanın açtığı kapıya bakmışlardı.

Açılan kapının ötesinde Berzan duyduğu seslerle derin bir nefes alıp önden ilerlerken Aysima bir kaç adım ötesinde onun konağın içine girişini izlemiş, hemen ardından küçük adımlarla kapıdan içeri girdi.

Berzan'ın geldiğini gören herkes anında ayaklanırken herkesin şaşkın bakışları içerisinde derin bir nefes alarak bakışlarını Kardeşi dediği adam ve ailesi arasında gezdirdi.

"Abi?"

"Oğlum ne oldu sana?"

Her bir ağızdan farklı sesler çıkarken gelen Aysima ile şaşkınlık nidaları yükselirken Berzan yavaş adımlarla Aysima'nın önüne gelip elini sımsıkı kavrayarak ailesine doğru ilerledi.

"NE OLUYOR BURDA DEDİM?"

Haydar Ağa'nın öfke dolu sesi konağın içinde yankı yaparken Berzan tereddüt etmeden Haydar ağaya bakıp dudaklarını araladı.

"Biz Evlendik."

Berzan'ın dediği sözler bir bomba gibi  konağın ortasına düşerken herkes şaşkınlıkla ikiliye bakıyor Haydar ağa ve Musa ağa kıpkırmızı olmuş bir yüz ifadesi ile Berzan'a bakıyorlardı.

"Berzan dediklerini kulakların duyuyor mu?!" Haydar Ağa'nın sert dolu sesi avluda yankı yaparken Aysima ağlamamak için kendisini zor tutuyor Dilda gözünden akan yaşlarla Didar'a tutunmuş bir şekilde ayakta duruyordu.

Herkes şoktan ötürü ne tepki vereceğini şaşırmış öylece dede torunu izliyordu.

"Dediklerim doğrudur dede, biz Evlendik." Sakin bir şekilde cevap vermesi ile Haydar ağa öfke içinde Musa ağaya dönerken Musa ağa sessizce Berzan'ı izliyordu dolu gözlerle, Berzan onun ilk göz ağrısıydı, çocukları arasında en çok Berzan'a düşkündü. Oğlunun başına birşey gelmesine müsade edemezdi.

"Musa Aşireti topla, Toprak aşiretine haber salın." Haydar Ağa'nın sesi ile herkes sessiz kalırken Ağır adımlarla elindeki baston ile yanlarından ayrılıp merdivenleri çıkmaya başladı.

Türkan hanım gözünden akan yaşlarla dizlerine vururken Berzan Aysima'nın ellerini usulca bırakıp Annesine doğru ilerledi. Aysima anında kendini Dilda ve Roza'nın yanına atarken İkisi de onu sımsıkı sarmış endişe dolu gözlerle birbirlerine bakmışlardı.

Korkuyorlardı, çünkü kaçmak uğruna ölen onlarca insan vardı. Kan davaları,Aşiretler arasında başlayan düşmanlıklar.. çoğunluğu kız kaçırmak veya Topraklar içindi.

Saatler saatleri kovalarken akşam üstü olmuş Diyarbakır'dan Toprak aşireti ve Rubar ağa gelmişti.

Erbani konağının içi tıklım tıklım insan kaynarken Şanlıurfa'da çoktan Berzan'ın kız kaçırdığı dilden dile yayılmıştı bile. Dedikodu çabuk yayılırdı.

Elimdeki son bulaşığı da yıkayıp sıkıntı ile bakışlarımı ordan oraya iş yapan evin yardımcılarına çevirirken aklım da fikrim de Abim ve Aysima'daydı. Daha saatler öncesinde gelmişler ve şark odasına çıkmışlardı, kimse cesaret edipte gidememişti yanlarına. Toprak aşiretinden güçlü oluyor oluşumuz bir işe yaramıyordu, namus namustu buralarda ve isterseniz aşiret çocuğu olun veya normal aileden biri, sessiz kalınmaz elinden gelen yapılırdı.

"Ne karar verecekler sence Dilda?" Roza'nın kısık sesi ile daldığım düşüncelerimden çıkarken başımı salladım yavaşça, bilmiyordum. Bilmemek bilmekten bile daha kötüydü bazen, tahmin etmek zor değildi, ya berdel istenecekti ya da canları alınacaktı. Yavaşça yutkunup anlımdaki teri sildim. Bir kaç gündür zaten gördüğüm kabuslardan uyuyamazken dünden beride üstümde halsizlik vardı. Ayakta durmakta bile zorlandığımı hissediyordum bazen, o derece bir yorgunluk vardı üstümde.

"Bilmiyorum Roza, abime birşey olmasına izin vermez dedem." Mırıldanmamla Roza sessiz kalırken sandalyeye oturup yemek yapan yardımcılara baktım kafamda dönüp dolaşan ihtimaller ile. Dedem abimin zarar görmesine izin vermezdi, bundan emindim. Asıl korktuğum şey berdel istemeleri ve Roza'nın başının yanmasıydı.Berzan abim ve  Ufuk abim kendi canları pahasına Roza'nın başının yanmasına müsade etmezlerdi, bunu da biliyordum. Ama bazen insanın elinden birşey gelmezdi. Tıpkı beni kuma olarak vermek istediklerinde abimin elinin kolunun bağlanması gibi...

"Allah'ım... sen 'ol' dersin ve 'olur'. Kimseyi ömür boyu sevmediği insanla yaşamak zorunda bırakma."  İçimden geçen sözlerle gözlerimin dolduğunu hisederken avludan gelen tanıdık ses ile hafif kaşlarım çatılsa da mutfak kapısının önünde beliren Besna ile yüzümde beli belirsiz bir tebessüm oluşurken anında ayaklanırım "Besna?"

"Dilda'm." Yüzündeki buruk tebessümle bana doğru ilerlerken hızlı adımlarla yanına varıp sımsıkı sarıldım kız kardeşim diye bildiğim kıza. Yıllar olmuştu onu görmeyeli, canımdan bir parça gibi seviyordum onu.  Bir insanı Kardeşin gibi görmek için ilahaki kan bağına gerek yoktu ki... bunun en büyük örneği benim Müjgan'ı,Besna'yı,Aysima'yı kardeşim gibi görmemdi.

Kısa bir sarılışın ardından ikimizde sandalyelere otururken Roza annemin yanına gitmiş, diğer yardımcılar da şark odasındaki misafirlere çay dağıtmak için çıkmışlardı mutfaktan. Besna ile tek kaldığımda bakışlarımı onun Aysima ile aynı olan yeşil gözlerinde gezdirirken hafif tebessüm ettim. "Haberin var mıydı kaçacaklarından?" Tereddüt içinde sorduğum soru ile Besna başını olumsuzca sallarken rahat bir nefes almıştım, Besna izin vermezdi kaçmalarına bunu biliyordum zaten. "Haberim olsaydı izin vermezdim biliyorsun. Günlerdir zaten Rubar ile bu konuyu konuşuyoruz ve ben zor da olsa Aysima'yı yurt dışına kaçırmayı planlıyordum."  Duyduğum sözlerle devam et anlamında başımı sallarken Besna sıkıntı ile yüzünü sıvazlayıp önündeki bardaktan bir kaç yudum su içip bakışlarına tekrardan bana çevirdi.

"Rubar törelere çok bağlı biri Dilda. Çok zor oldu ikna etmem, ama ettim. Kurtaracaktım ben onu.  Dün sabah sadece konuşmak istiyorum dedi bana, izin verdim. Allah belamı versin ilk kez düşünmeden izin verdim. İnandım ben onun döneceğine Dilda, dönmedi. Aysima beni çiğneyip kaçtı." Yaşadığı hayal kırıklığını ben bile hisederken yavaşça yutkunup hafif dolmuş gözlerle bana bakıp elimi tutup hafif sıktı. "O benim küçük kardeşim Dilda. Ona zarar gelecek diye öldüm öldüm dirildim ben dün. Rubar olmasa çoktan yakalanmış olurlardı. Babam, amcamı zaptedemiyordu en son. Şu an içerde sadece tanımadığı biri ile evlenmemek için kaçan masum bir kızın hayatı için karar veriyorlar... nasıl ağrıma gidiyor bilsen, elimden birşey gelmiyor bu daha çok kahrediyor beni." Duyduğum her söz içimi acıtırken umut olmak istercesine elimi tutan elini sıkıp baktım Besna'ya.

"Dediğin her şeyde haklısın. Ama bak Rubar abi var orda, Berzan abim var,Ufuk abim var, Didar var. Onlar müsade etmez ki. Korkma, iyi düşünelim ki iyi olsun. Hem niye kendini bu kadar güçsüz görüyorsun sen bakayım? Gördüğüm en güçlü kadınlardan birisin sen Besna. Kayınbiraderin ile evlenmemek için kendini vurmuş, ölümü göze almış bir kadınsın. İyi olacak herşey, abime ve Aysima'ya birşey olmayacak. Bir yol bulacaklar ve uzlaşacaklar."

"Öyle olur değil mi?"  Mırıldanması ile tebessüm ederken başımı salladım hızla, öyle olacaktı. Öyle olmak zorundaydı. Herşey inanmak ile başlıyordu ve ben inanıyordum. Herşey daha güzel olacaktı. Hem güzel şeyler olmasa bile biz güzel şeyler yaratırdık. Her bataklığın içinde herşeye inat çiçekler yetiştirmeyi başarırdık. Başarırdık değil mi?

"Yenge Abim seni çağırıyor." Avludan gelen ses ile bakışlarım mutfak kapısına kayarken Besna'nın boğazını temizlemesi ile ayaklanıp kapıya doğru ilerledim. Bir kaç adım ötemde duran Didar ile sanki saatlerdir diken üstündeymiş gibi olan bedenim gevşerken yavaştan gözlerimin dolduğunu, hatta ağlayacağımı da biliyordum. Herkese "herşey iyi olacak." Diyip tesseli veren ben Bir Didar'ın yanına savunmasız küçük bir kız çocuğu gibiydim çünkü.

"Mehlika'm." Mırıldanışı ile gözümden bir damla yaş akarken hızlı adımlarla yanına yürüyüp onun güven dolu kolları arasına girdim. Burasıydı işte. Benim evim, yuvam, limanım,memleketim. Bir insan bir insanı memlekete beller miydi? Didar benim memleketimdi. Hani bir insan nerde yaşarsa yaşasın asla doğduğu büyüğüdü yer gibi olmazdı ya onun için, tam da öyleydi benim ona olan sevgim, özlemim. Ben nerde olursam olayım, kimle olursam olayım kimse o olamazdı, kimse o değildi.

Benim memleketim Kara gözlü sevgilimdi. Benim memleketim onun kolları, onun kalbiydi.

O... o benim Canımın canı, kalbime taht kuran adamdı. O benim her gece "Allah'ım bir çıkar yol göster." Diye yalvardığım Dualarımın karşılığıydı.

"Herşey iyi olacak, söz veriyorum Mehlika." Mırıldanışı ve saçıma öpücük kondurması ile sessiz kalırken derin bir nefes alıp kokusunu içime çektim. Tek isteğim onun kolları arasında kimsenin olmadığı bir yerde yaşlanıp gitmekti. Çok mu imkansız şeyler istiyordum ben? Ya da küçücük olsam, hep gömleğinin cebinde olsam, yanından ayrılmasam onun... sanki o benden uzakken tüm negatif enerjiyi çekiyor gibiydim. O yokken gülümseyemiyor, kendimi yarım hisediyordum.

"Ez ji te hez dikim Dilda."

(Seni seviyorum Dilda.)

Sadece ondan duymak bile beni ne denli sevdiğini iliklerime kadar hisetiriyordu. Seni seviyorum bu zamanda o kadar basitleştirilmiş bir cümle olmuştu ki, insanın inanası gelmiyordu bazen. Çok kişi bunu derdi, ama o hissettiriyordu. Biliyordum, o beni seviyordu. Hissediyordum sevgisini, hissediyordum benim için atan kalbini. Biliyordum... ve onun beni sevdiğini bilmek çok...çok güzeldi.

Yavaşça ondan ayrılıp başımı hafif kaldırırken yüzünü görmek adına hafif tebessüm edip yüzüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Benim güzeller güzeli karım,mehlika'm." 

Yüzümde içten bir tebessüm oluşurken kalbinin tam üstüne küçük bir öpücük bıraktım.

"Seni dünden daha  çok  yarından daha az seviyorum." 

Söylediğim sözlerle hafif kaşları çatılırken ne dediğimi anlamaya çalıştı saniyeler boyunca, sonunda anlamış gibi yüzü aydınlanırken bir elini usulca yanağıma değdirip okşamaya başladı.

"Kalbinin kırıklarından öpeceğim senin, dudaklarım paramparça olana dek."

Her bir sözü kalbimde yeni çiçekler açtırırken sımsıkı sarıldım tekrardan ona, evime. Sımsıkı sardı beni, hep yaptığı gibi. "Elimde olsa seni kıran herkesi yok ederdim Dilda." Hafif isyan dolu çıkmıştı bu defa sessi, isyan ediyordu artık üzülmeme, beni üzen yıpratan herşeye. Mutlu olayım istiyordu. Gözümden tek damla yaş akmasın yüzüm hep gülsün... sahi sevmek bu değil miydi zaten? Sevdiğin insanın mutluluğu...

"İyiyim ben.... hem bitti mi ? Karar vermediler mi daha ne olacağına?"

Sıkıntı ile bir soluk alıp son defa saçlarıma öpücük kondurup yüzüme baktı yorgunluk ile. "Hala konuşuyor ağalar. Rubar ağa yerinde duramıyor sinirden. Berzan desen zor tutuyor kendisini herkese içindeki nefreti kusmamak için."

"Abime ve Aysima'ya birşey olmaz değil mi? İzin vermezsiniz siz. Hı Didar?"  Kısık sesimle başını yavaşça salarken ilk kez içimdeki korku azalmak yerine daha da çok artıyordu. Korkuyordum, çünkü bazen mevkin ne olursa olsun elinden bir şey gelmezdi insanın, bunu biliyordum.

"Ben içeri geçeceğim güzelim, sen de Arkadaşın ve Aysima'nın yanında ol."  Dediğini onaylarken Didar hızlı adımlarla benden ayrılmış merdivenleri çıkmaya başlamıştı bile. Bakışlarım boş avluda gezinirken salondan gelen kadın sesleri ile herkesin orada olduğunu anlamak zor değildi.

"Dilda, Aysima nerede?" Besna'dan gelen sesle arkamı dönerken bakışlarımla odamı göstermemle sessizce beni onaylayıp odama doğru ilerledi, bende onun peşinden ilerlemeye başlarken odanın önüne gelmemiz ile kapıyı tıklatım, Roza kapıyı açıp bizi görmesi ile rahat bir nefes alırken yana çekildi biz içeri geçelim diye.

Besna önden içeri girerken bende hemen ardından odaya girip yatağın üstünde cenin pozisyonunda uzanmış olan Aysima ile hüzünle Besna'ya baktım. Besna gözünden akan yaşlarla yatağın yan tarafına oturup onun saçlarına elini degdirirken Aysima hissizce duvara bakıyor, bakışlarını asla bize değdirmiyordu.

"Benim küçük bebeğim küsmüş mü ablasına?" Besna'nın ağlamaklı sesi ile Roza ile bakışlarımız kesişirken Acı içinde yutkundum.  Besna'nın sözleri ile Aysima'nın gözünden bir damla yaş akarken Besna yavaşça yanına uzanıp bir bebeği kolları arasına alır gibi sımsıkı sardı onu.

"Kurban olduğum gözlerinden niye o incilerini akıtıyorsun. Hani yasaktı incilerin akması?"

"Kendi kendine akıyor abla, ben ağlamıyorum ki..."  Aysima'nın mırıldanması ile Roza ile sessizce odadan çıkarken kapının dışına çıkmamız ile bakışlarımı gökyüzüne kaldırıp parıl parıl parıldayan yıldızlara çevirdim.

"Nolur..." dedim kendi içimden "nolur bir mucize olsun."  Bir yıldız kaydı hemen ardından, geçti gözlerimin önünden ve yüzümde acı dolu bir tebessüm oluştu.

Herkesin yüreğindeki yangın farklıydı, herkesin hikayesi bambaşkaydı. Her yürekte bambaşka yangınlar vardı. Bazıları kor gibi sürekli yanıyor bazıları sönüp gidiyordu.

Benim yürek yangınımı bilenler vardı, peki ya hiç içindeki yangını anlatayamanlar... onlar nasıl dayanıyordu?

Yukardan gelen sesler hızla bakışlarım teras kata kayarken Bir yandan konuşan diğer yandan ağır adımlarla merdivenleri inen ağalara baktım donuk bakışlarla.

"Rubar bir şey yap! Cesedimi çiğnemeleri lazım bunu yapmaları için!"  Gelen sert ses ile olduğum yerde irkilirken sesin abime ait oluşu sertçe yutkunmama sebep olmuştu. Ağaların çoğunluğu konaktan çıkarken ben hızlı adımlarla merdivenleri çıkmaya başlarken hemen peşimde Roza da geliyordu.

Merdivenlerin sonuna gelmemiz ile onları daha net görürken yavaşça merdivenin koluğuna tutunup Rubar ağa, Berzan abim ve Didar'a baktım.

"Berzan bir sakin ol kardeşim."  Didar'dan gelen ses ile Berzan kıpkırmızı gözlerle hırsla elini duvara vururken Didar hızla ona engel olmuş kısık bir sesle  birşeyler mırıldanmaya başlamıştı.

Bakışlarım Rubar ağaya kayarken donuk bakışlarla yanımdaki Roza'ya bakıyordu.

Korktuğum şeyin başıma gelmesinden korkan yanım deli gibi "korktuğumuz şey başımıza geldi" derken ben kendimi inandırmaya çalışıyordum, herşeyin iyi olacağına dair.

"Ne hükmü verildi?" Sesimi duyan Berzan abim ve Didar'ın bakışları bana kayarken ben bakışlarımı Rubar Ağa'dan çekmeden ondan bir cevap bekliyordum.

Herşey iyi olacak, herşey iyi olacak, herşey iyi olmak zorunda... ne olur iyi olsun herşey... içimden bu sözleri defalarca tekrar ettim.. "herşey iyi olsundu... nolur Allah'ım."

Evet evet, sadece ben fazla stres yapıyordum, herşey iyi olacaktı. Abim izin vermezdi, Didar izin vermezdi. İzin vermezlerdi, veremezlerdi.

Bir ses geldi o an. Karşımda bana ifadesiz bakışlarla bakan Rubar Ağa'nın dudakları aralandı ve saatlerdir olmayacak, olamaz dediğim o sözleri söylemeye başladı...

"Berdel hükmü verildi. Berzan ve Aysima ile Roza ve Aysima'nın kuzeni Adar'ın evlilik hükmü."

Bölüm Sonu...

Selam selam selam, nasılsınız bakalım kızçelerim?

Sizi çok özledim'🫀

Satır aralarını yorumlarınızla doldurmayı unutmayın lütfen<3

• bölümü nasıl buldunuz bakam?

•en sevdiğiniz sahne?

•Besna ve Rubar diğer kitabım olan sürgün yüreğim kitabının karakterleri oraya da göz atmayı unutmayın<3

•Rubar ağayı nasıl buldunuz?

•Besna?

Instagram'da soru cevap etkinliği yapacağım koşun oraya gelin<3

İnstagram; sedefcicekk

"Kelebekler konsun yollarınıza.🦋"
                                           
                                       ~Sedef çiçek.

Continue Reading