KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxb

Galing kay Vapsole

67.9K 5.5K 3.3K

Varlıklı ve köklü bir ailede doğan Nedim Akbulut her şeye rağmen onların istedikleri gibi biri olmamıştı. Ail... Higit pa

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ
1. AKBULUT
2. SOHBET
3. ZORLANILAN VEDALAR
4. KORUCU
5. KARAUL
6. SOHBETİMSİ KONUŞMALAR
7. YENİ EV
8. GÜNAYDIN
9. AKŞAM YEMEĞİ
10. DUŞ
11. OTUZ SANİYE
12. BOMBA
13. KÜPELİ HOCA
14. BİNGÖL OLAYLARI
15. ENDİŞELENEN BİRİ İÇİN
16. YEMEK
17. YILDIZ
18. DOYUMSUZ
19. TOY
20. TATLI SEVDASI
21. KONAK
22. KABUSLARIMDAKİ KİŞİ
23. KAPUT
24. BOZULAN AĞ
25. DÖNÜM NOKTASI
26. BİRBİRİNE KARIŞAN İKİ İNSAN
28. DEDİKODU
29. MAHMUT AĞA
30. MİNNET
31. SOYAD
32. ERKAN

27. BAKIŞLAR

1.4K 121 47
Galing kay Vapsole

Hatırlatma: Bir önceki bölümlerde İhsan komutanı tarafından görevinden uzaklaştırıldı. Sonra nedimle seviştiler. En son Erkan mesaj attı ve bölüm bitti.

Boynumda bir sıcaklık vardı.

"Nedim, yavrum, kalkman gerek. Okul var." diye fısıldandı kulağıma. O sıcak nefes omzuma indi ve hafif bir ıslaklık hissettim. Huylandığım için omzumu kendime çekerken kafamı yastığa daha çok gömdüm ve arkamdakinden uzaklaşmaya çalıştım. Uykum bana aşırı tatlı geliyordu şuan.

Omzuma bir öpücük daha konduruldu ve, "Kaçma benden." diye fısıldadı güler bir sesle. Hm? Kimdi... Ah.

Burnunu boynuma gömdü ve beni biraz sarsarak, "Okula geç kalırsan bütün gün yüzün asık gezeceksin yine ve ben ağzını yüzünü yememek için delireceğim. Nedim'im. Kalk bence." diye mırıldanan adam İhsan'dı. Sevgilim, aşık olduğum adam.

Dün seviştiğim adam.

Anında yatakta sıçradım.

Gözlerim sanki az önce uykum yokmuş gibi açılırken, "Okul..." diye fısıldadım kendi kendime. İhsan ani hareketimden dolayı kollarını biraz gevşetse de uyandığımı anladığı an yine sardı kollarını. Kafasını saçıma gömerken, "Günaydın." dedi. Ben gözümle duvarda, tavanda, herhangi bir yerde saat ararken, "Okul." dedim yine. "Okul başladı ve ben yatıyorum!"

"Bana da günaydın." diye homurdandı İhsan. Onun kollarından kalkmak için hamle yaparken, "İhsan ya!" dedim tedirginlikle. İhsan beni oyuncak gibi hareket ettirerek kendine çevirdi ve yatakta oturur pozisyona geldi. Saçları çok karmaşık değildi. Hatta yüzü falan da temizdi. Sanki benden önce kalkıp bir kendine gelmişti. Yeşilleri parlak bir halde telaşlı tipimi izliyordu. Beni kucağına hiç çaba sarf etmeden çekti. "Saat daha dokuz." derken eliyle saçımı taramıştı. "Endişelenme."

"Ee, okul zaten dokuzda başlıyor?"

İhsan düz düz bana baktı. Sonra bir tutamımı kulağımın arkasına yerleştirirken, "Senin ilk iki dersin boş." diye mırıldandı tane tane. Dudaklarını yaklaştırıp şakağımı öperken açıklamasına devam etti. "Daha iki saatin var yani."

Resmen kollarına yığıldım. Bedenimi ona tamamen bırakırken ağrılarım gün yüzüne çıktı. İhsan zevkle beni sararken ona doğru yorgun bir sesle, "Günaydın." diyebildim.

"Cevap verdiğin için teşekkürler." İhsan dalga geçer bir sesle mırıldanınca utandığımı hissettim. Okul birden bire o kadar aklımı almıştı ki adama cevap bile vermemiştim. Öküz gibi davranmıştım resmen. Hem de ilk seksimizden sonra! Asla olmaması gereken zamanda!

"Off, kafam gitti. Özür dilerim." dedim kollarımı boynuna sararken. Kucağında yan bir şekilde oturuyordum şuan. Aşırı rahattı yerim. Popomla rahat bir pozisyon ayarlamaya çalışırken, "Sen ne zaman kalktın?" diye sordum meraklı bir sesle.

İhsan derince yutkundu ve eliyle sırtımı tuttu. "İki saat oluyor." derken boğuk sesi ilgimi çekti ve alttan ona baktım. Popomla yaptığım harekete bakıyordu terleyerek. Anında durdum. O kadar kafam gitmişti ki! "Hareket etme." dedi İhsan gözlerini bana çevirirken. Sert bir şey baldırıma değiyordu. O sert şey dün gece içime giren şeydi. Beni uçuran şey...

Şişliği inmiş dudağımı ısırırken, "Erken kalkmışsın. Normalde şuan işte olman gerekiyordu." diyebildim ve ensesini okşadım. İhsan derin bir nefes verirken bedenimi kendisine daha çok çekti. "Haber verdim. Başkası var." İlgisizce mırıldanırken bir eliyle sırtımı okşamaya devam ediyordu. Mutlulukla ona bakarken ensesini okşamaya devam ettim. Dünden kalma tırnak izlerimi hissedebiliyordum. 

Aklıma gelen her anıyla vücuduma ateş bastığını hissettim. O kadar güzel anlar yaşamıştık ki bir yanım anında yeniden isterken diğer yanım mantıklı düşünerek ağrılı ağrılı yaparsam okula bile gidemeyecek duruma geleceğimi söylüyordu.

"Dün duş aldın ama bir sıkıntı var mı?" İhsan eli sırtımdayken çenesini başıma yasladı ve merakla sordu. İçim tamamen temizlenmişti ayrıca kokmuyordum. O zaman sorun yoktu.

Kolumla belini daha çok sardım. "Sıkıntım yok. Biraz ağrım var sadece..." derken kalçamı hareket ettirmiştim. Beklediğim gibi sızladı. Bir de okulda buna dayanacaktım...

"İstersen izin al." dedi İhsan eliyle saçımı okşarken. Yavaşça geri çekildi ve yüzüme baktı. "Çok yorgun görünüyorsun. İzin almanda sorun olmamalı."

"Haftaya sınavlar var ve tekrar yapacağıma söz verdim İhsan. Bugün cuma zaten."

Sözümden ölecek olsam bile dönemezdim.

İhsan kararlılığımı görünce pes etmiş bir nefes verdi. "İlaç çıkardım sana. Yanında götür." derken eliyle çenemi tutmuş ve sıkmıştı. Başımı hareketiyle ona kaldırdım ve kısık gözlerle onu izledim. "Bakma bana öyle. Sakın ihmal etme kendini. Vallahi kıçına vururum bu sefer."

"Vursan memnun olurum. Başka bir şeyle tehdit et bence." derken sinsiydim. İhsan'ın zümrütlerinde deli bir ifade parladı. Bacaklarıma temas eden penisindeki seğirmeyi ben bile hissettim. Kollarımı ona daha çok dolarken vücudumu onunkine iyice yapıştırdım.

"Nedim..." dedi sakin bir sesle. Oysa bedeni hiç de sakin değildi. "Efendim?" diye sordum tatlı bir ses tonuyla. Gözlerimi açmış ona bakıyordum. "Kalk bence." dedi. Kaşlarım çatıldı. "Neden?" Sırıttı. Derin bir nefes bırakırken gözlerindeki aç ifade irkiltti beni. "Yoksa bugün okula gidemeyecek duruma geleceksin."

Yutkundum. Yavaş yavaş yatağa kayarken, "Ben evime gideyim bi..." demiştim. İhsan bir an bile ayırmadı gözünü benden. Eli gevşemişti ama üstümden çekmedi. Ondan ayrılmama izin verdi. Sanki bir yırtıcıydı ve avını izliyordu. Yutkundum. Aslında o bir yırtıcıydı şuan. Beni yemek istediği o kadar belliydi ki. Dün gece tam yiyememişti herhalde... Vücudumdaki sızlamalar kendini hatırlattı. Yiyememiş hali bu muydu?

"Git bence de," derken sesi boğuktu. Eliyle kolumu tuttu ve yavaşça okşadı. Gözlerimi elinin hareketine çevirdim. Ah, kavrayışı bile... "Odamdan bir daha çıkamamak istiyorsan yeniden kucağıma gelebilirsin tabi." diye eklemesini beklemiyordum. Şaşkınca ona baktım ve yutkundum. Kucağına gitmek istiyordum ama...

"Zamanımız yok." diye fısıldadım gövdemi tamamen yatağa bırakırken. Sesim hüzünlüydü. Yüzüm de düşmüştü eminim. Dün tattığım zevk yetmemişti. "Kafamı çelemezsin. Sözüm  çok önemli."

"Sözün olmasa seni baştan çıkarırdım zaten." dedi İhsan homurtuyla. "Git hadi. Ben de hazırlanıp arabada seni bekleyeceğim. Bu arada yandan telefonunu almayı unutma. Şarja takmıştım."

Baştan çıkarması için çok çaba sarf etmesine gerek yoktu ama... Düşünceli olmasına bile yükseliyordum ben. O haldeydim işte. Nasıl bu kadar azgın halde yıllarca boş gezebildim merak ediyordum. Belki de aşık olmayı beklemiştim... İyi ki beklemişim.

"Kalkıyorum." derken yavaşça ayaklandım. Sendelemedim tahminimin aksine. Beklediğimden daha rahat ayağa kalkmıştım. İhsan bir elini bana uzattı ve ayaklanırken, "Yardım edeyim mi?" diye sordu. Anında kafamı iki yana salladım. Elimle orada durmasını işaret ederken, "Aşağıya falan bırak da tek ineyim. Bütün gün okulda olacağım farkındaysan. Alışayım." diye mırıldandım. İhsan isteğimi anladı ve elini indirdi.

Telefonumu şarjdan alırken mutluydum. Az kalmıştı dün. İhsan bu kadar düşünceli olmasa yüzde otuz şarjla gidecektim okula. Bir yerde priz bulmak aşırı zordu.

Telefonumu elime alırken İhsan yatağı düzeltmeye başladı. Yavaşça gülümsedim ve önemli bir şey var mı diye kilit ekranını açtım. Açtığım anda kaskatı kesildim. 

Erkan... haftalar sonra... Neden?

İçime birdenbire korku düştüğü için mesajları açıp bakmadım. Anında kapattım. Evimde açacaktım.

Eşofmanın cebine sıkıştırdım telefonu ve İhsan'a baktım. Yastığı düzeltirken bütün ilgisini oraya vermişti. Tepkimi görmemişti neyse ki...

"Ben gidiyorum o zaman." dedim kenardaki poşete bakarken. Kirlilerim oradaydı. Şuan üstümde İhsanın eşofmanları vardı. Montumu bir elime aldım ve poşeti tuttum. Yüzümü sabit tutmaya çalışıyordum. İhsan yatağı bırakıp bana döndü. "Aşağıya kadar eşlik edeyim mi?"

"Hayır." dedim anında. "İlgi çekmeyelim şimdi."

"Herkes evindedir." dedi İhsan kaşlarını kaldırarak. "Ki aynı evden çıksak ne olur? Kimse laf edemez."

Cevap veremedim. İhsan karmaşamı gördüğü için dibime geldi ve dirseklerimden tutup kendisine yaklaştırdı. Saçımı öperken, "Sana rahatsızlık veren biri olursa bana söyle tamam mı?" diye fısıldadı. O kadar nazikti ki sesi vücudum gevşedi. Her şeye rağmen ona sahiptim ben...

"Tamam." dedi kuru bir sesle. "Söylerim."

İhsan bir kez daha saçımı öptü. Aklım hala mesajdayken geri çekildim. "Gideyim de giyineyim. Dünden hazırlamadım da. İşim uzun sürecek."

"Tamam, dikkat et. Sen girene kadar kendi kapımın önünde bekleyeceğim." İhsan kollarını omzuma sarıp sarılırken homurdandı. Endişeli duruyordu. "Şuan gözüme fazla kırılgan geliyorsun Nedim. Seninle aşağıya bile inememek çok koyuyor."

"Yorgunum sadece." diye fısıldadım ve başımı gövdesine yasladım. Göz kapaklarım otomatikman gözlerimi örttü. Alnımda terler birikmişti. "Şimdi geçer."

"Bakacağız."

Ondan zar zor ayrıldım ve arkamı döndüm. Hafif sızıyla dış kapıya gittim ve ayakkabılarımı giydim. Kapıyı açtığım anda soğuk hava vücudumu sardı. "Hızlı ol ha." dedi İhsan sinirle dışarıya bakarken. Sinirle mi? "Hava da ne soğukmuş amına koyayım. İçerisi buz gibi olmuş. Bizim oyunumuzu hatırla Nedim. Hızlı hızlı, tamam mı?"

"Ay ne oyunu İhsan kafam yerinde değil." diye fısıldadım sesim apartmanda yankılanmasın diye. İhsan eliyle saçlarımı düzeltti ve, "Boş ver endişeden ne dediğimi bilmiyorum." dedi.

Ayak uçlarımda yükselip yanağını öperken, "Aşağıda görüşürüz." dedim. İhsan gözlerini yumup öpücüğümüm tadını çıkardı. Sessiz öpücüğümü biraz uzak tuttum. Sonra ayak ucuma indiğim anda aşağıya inmeye başladım. 

Merdivenler iki kısımlıydı. İlk yarıyı indikten sonra spiral indiğinden olsa gerek diğer kısım görünmüyordu. İhsan da beni göremeyeceği için sinirliydi biraz.

Kapımın önüne hızlıca gelip montumu bacaklarımın arasına, poşeti ayağımın altına bıraktım. Anahtarlarımı cebimden çıkarırken soğuk havaya içimden küfür ettim.

O anda merdivenlerden biri yukarı çıkmaya başladı. İrkildim ve gelene baktım.

Aşağı komşulardan biriydi galiba... Adını bilmiyordum ama orta yaşlı bir adamdı.

"Günaydın." dedim anahtarı kilide sokarken. Bu adamla hep günaydınlaşırdık o yüzden rahattım. Ancak bu sefer bana gülümsemedi. Sessizce suratıma baktı. Dudaklarımdaki gülümseme yavaşça sönerken ne yapacağımı bilemedim. Neden öyle bakıyordu?

Kapımı açtım. Titrekçe poşeti içeri koyarken bir şey demem gerekiyormuş gibi hissettim ama diyemedim. Adam olduğu yerden bana bakmaya devam etti. "İyi günler," diyebildim sonunda. Kendimi içeri attığım gibi kapıyı kapadım.

Kalbim küt küt atıyordu.

Neden korkmuştum ki?

Acaba günaydınımı mı duyamamıştı? Sessiz mi demiştim?

Aşırı rahatsızdım hissediyordum zaten, şimdi hat safhadaydı.

Sırtımı dış kapıya yaslarken dışarıyı dinledim. Adımlar uzaklaşmaya başladı. Aşağıya iniyordu. Peki başta neden yukarı çıkmıştı ki?

Ağzımda iğrenç bir tat hissettim. Terlemeye devam ederken cebimden telefonumu çıkardım.

Asıl rahatsızlık kaynağımdan kaçamazdım.

Elimle Erkan adına bastım ve mesajları açtım.

***

"Son tekrarıma dikkat edin." dedim sınıfıma doğru. Herkes hep bir ağızla beni onaylarken, "Hocam sınav kaç sayfa?" diye sordu Ahmet merakla. Ona gülümsedim çünkü herkes pür dikkat beni dinliyordu. "Arkalı önlü bir sayfa olacak arkadaşlar. Test klasik karışık. Bunu söylediğimi sanıyordum?"

"Yine de teyit edelim hocam..." dedi Hamza gür bir sesle. Gözlerim yaramazlara kaydı. "Ne olur ne olmaz. Test soruları için teşekkürler! Hiçbir hoca yapmıyor ilk sınavda."

"Ben yaparım. İlk yılımdan ilk öğrencilerime iyi gidiyorum." derken gülümsemiştim. Herkes hep bir ağızdan bir beni övüyor bir diğerlerini yeriyordu. Laf etmedim bu sefer. Çıkış zili çaldığı an kalkmışlardı yerlerinden zaten. Ben de montumu giyerken, "İyi akşamlar çocuklar..." diyordum iyi dileklerine karşılık. Kasımdaydık ve hava iyice kararıyordu burada. Yakında kar bile gelir diyorlardı. Zaten bazen o kadar soğuk oluyordu ki kombimi arttırmak zorunda kalıyordum. Gelecek fatura beni korkutmuyor değildi.

Eşyalarımı alıp sınıftan çıkarken "Işığı kapatmayı unutmayın!" dedim içeride sohbet ederek hazırlanan çocuklara. Hepsi onayladı beni. Ayşegül ile göz göze geldim. Gülümsedik birbirimize.

Yarın ailesini ziyaret edeceğimi biliyordu.

Bugün anca söyleyebilmiştim. Evinize uğrayacağım, her öğrencime yapacağım gibi bir şeyler demiştim korkmasın diye. Ailesiyle tanışmalı, bütün gerçekleri öğrenmeliydim ancak önceden haberleri olsa daha iyi olurdu. Yanlış bilmiyorsam Cumartesileri onların boş günüydü. Tek şansımdı yani.

Aşağıya yavaşça indim ve öğretmenler odasına girdim. Çok konuşamadığım hocalar bu sefer beni görmezden geldi. Saim olayından sonra yakın olamadığım bazıları iyice açmıştı arayı. Yüzüm düştü. Bunların kesin whatsapp grubu falan vardı ve beni çekiştirip durmuşlardı.

Kötü hissettiriyorlardı cidden.

Peri hoca bana bakarak yanındakine bir şeyler dedi. Huzursuzlandım. Of, gözümün içine bakarak yapma bari.

Eşyalarımı dolabıma koyup kirlerken montumla çantamı alıp odadan çıktım. Çıkarken "iyi akşamlar" sözüme bir tek Rıfat cevap vermişti. Eylem'in peşinde dolanan adam. En azından iyi biriydi. Umarım başka bir kızı severdi çünkü Eylem her gün başkasını ona anlatıyordu. Askerlerle takılıp duruyordu. İhsandan bahsetmiyordu artık. Yenilerini bulmuştu galiba. Bu beni sevindiriyordu tabii.

Tanıdık olmayınca öğretmenler tuvaletine adımladım hızlıca. İşimi görüp İhsanın yanına gitmeliydim. Yarın beni Ayşegüllerin evinin oraya beni götürüp götüremeyeceğini soracaktım. Hayır demezdi ama işi de olabilirdi. Keşke son güne bırakmasaydım. Ayrıca hala Erkan'a cevap vermemiştim... Görüldü yemişti benden. Onu da aramalıydım.

Sevinçliydim. Özlemiştim zaten. Yine de son mesajı beni korkutmuştu. Deli gibi merak ediyordum. Ne olmuştu?

Tuvalet boştu. Hemen sondakine girerken askılığa çantamla montumu asmıştım. Tuvaletler bir nebze temizdi neyse ki. Fermuarımı açıp baksırımı indirirken sıkıştığımı  hissettim. Saatlerdir tuvalete gitmiyordum. Deliğimdeki sızıdan dolayı yerimden bile kalkamamıştım. İhsan arabadayken bana ilaç vermişti. O ilaçla dayanıyordum saatlerdir.

İçimdeki sıvıyı salarken rahatladığımı hissettim. O ara tuvalet kapısı açıldı. Biri daha gelmişti. Sessizce tuvaletimi yapmaya çalışırken gerginleştim. Birinin çiş sesimi duyması beni utandırıyordu. Evet garibim. Biliyorum...

Hızlıca bitirdim. O ara çeşme sesi geliyordu kulağıma. Biri elini falan yıkıyordu galiba.

Sifonu çektim ve baksırımla pantolonumu çektim yukarı. Fermuarımı da hallederken rugan ayakkabılarımın pislenmemesi için uğraşmıştım. Bunlar da markaydı.

Montumla çantamı orada bırakıp elimi yıkamak için çıktım. Gözlerim elini kurulayan kişiyle çakıştı.

"Koray," dedim şaşkınlıkla. Gözlüğünü yakasına asmış adam da aynı şaşkınlıkla bana baktı. Hiç beklemiyordum cidden.

"Nedim hoca." dedi şaşkınlığını atınca. Dudakları yukarı kıvrıldı ve kağıt havluyu elinde buruşturdu. "Uzun zamandır görüşmüyor gibi hissediyorum. Nasılsınız?"

Kibar tavırları beni gülümsetirken lavaboya ilerledim ve elime biraz sabun aldım. Çeşmeyi açarken onun peçeteyi çöpe attığını gördüm. Elimi köpürterek yıkamaya başladım.

"İyiyim Koray hoca. Asıl sizi sormalı. İşler nasıl gidiyor?"

Koray elini mermere dayayarak beni izlemeye başladı. Gözlüğü hala yakasındaydı. Gözlüksüz o kadar farklı gözüküyordu ki neredeyse tanıyamıyordum. Nasıl desem, bakışı bile farklıydı?

"İşler aynı. Sınavlar da geldi ya biraz daha arttı. Hocalar durmadan aman yanlış sınav kağıdını vermişim aman şu müfredata uygun mu diye gelip beni rahatsız etmeye başlayınca daha iyi anladım tabii..." Sonra doğru gülerken elini karnına atmıştı. Elimi yıkamayı bırakıp hafifçe silktim. Onunla birlikte gülmeyi de ihmal etmedim.

"Ben kendimkileri pazartesi getireceğim bu arada. Sıkıntı olmaz umarım?"

 Kaşları kalkık bana baktı. Kuru peçete arkasında olduğu için ona doğru adımladım. Gözlerimle kuru peçeteyi gösterene göre anlamsızca bana baktı. Sonra, "Haa!" diyerek kenara çekildi ve yer verdi. Eli yakasındaki gözlüğe gitmişti.

"Yok ya... aslında olur da size olmaz." Koray, gülümseyerek mırıldanırken ayna tarafına geçmiş ve kendine bakmıştı. Elimi kurularken şaşkınca yandan bir bakış attım ona. Koray ayna üzerinden bana baktı. Dudakları tepkime karşılık yukarı kıvrıldı ve, "Siz yenisiniz. Ayrıcalık tanıyorum." dedi.

Rahat bir nefes verirken güldüm. "Şuan bir şımarmadım değil." derken gülerek kabin içinde astığım eşyalarıma adımladım. Saat geçiyordu. İhsan daha fazla beklemesindi.

"Çok sevindiniz galiba. Bir ihtiyacınız olursa yardımcı olurum demiştim."

Koray'ın boğuk sesi kulağıma doluşurken montumu giymeye başladım. Aklıma Saim olayları geldi. Daha ne hakkında yardım isteyebilirdim bilmiyorum.

"Haklının yanında olun yeter." dedim o yüzden. Kabin içinde olduğum için onu göremiyordum. Rahatça devam ettim. "Bu benim en çok ihtiyacım olan şey olabilir Koray Hocam."

"O zaman yanınızda olmaya devam edeceğim."

Fermuarımı çekerken duraksadım. Böyle bir cevabı beklemiyordum. Yani normal bir cevaptı ama öyle bir söylemişti ki garip hissetmeden edemedim.

Çantamı omzuma alıp çıkarken normal durmaya çalıştım.

"Hep haklı mıyım demek istiyorsunuz?" derken dalga geçmeye çalıştım. O aşırı normal duruyordu. Bir garipseyen bendim. Siktir Nedim, kendine gel! Adam iltifat etti işte! Hatta gerçeği söyledi. Tek haklı bendim burda!

"Öyle." dedi Koray kafasını sallarken. "Haksız olsanız bile koruyacağım ama yine de şaşmazsınız bence."

"Haksız olsam bile mi?" derken sesim kısılmıştı. Bunu beklemiyordum işte.

Koray kollarını cebine soktu ve gözlerime bakarken rahatça devam etti. "Harcanmamanız için bunu yapmam şart. Sizi kaybetmek istemem. Çok toysunuz daha ve buradakiler aç bir kurt gibi sizi gözlüyor. Fark etmediniz mi?"

Ah... haklıydı galiba.

Dudağımı ısırdım ve atmosferden çıkmak için derin bir nefes aldım. Koray'ın bakışları değişti ve gözleri bir yere kaydı. Birden bire etrafın soğuduğunu hissettim. Omzum taraflarında bir yere bakmıştı. Boynum?

Ellerim titredi. Siktir. Üzerimi tam düzeltmiş miydim ben?

İzi görmüş olabilir miydi?

İhsan, dikkat etse bile dün boğazımı öyle bir yemişti ki gizlemek için kırk takla atmıştım. Bütün gün mükemmeldim aslında.

Elimi boynuma götürmemek için çabaladım. Koray'a gülümseyerek baktım.

"Teşekkürler..." derken sesim zayıftı. "Her şey için yani. Şimdi gitmem gerek. Dediklerinize dikkat edeceğim."

Koray anlam veremediğim bir ifadeyle bana bakarken yutkundu. Sonra, "Tamam. Ben de gideceğim zaten. Arabanız hala yoktu galiba. İsterseniz evinize bırakabilirim?" diye sordu ama kibar değildi. Kaba da değildi. Anlayamıyordum şuan. Çok mu paniklemiştim?

"Yok arkadaşım bırakacak." dedim hızlıca. Kapıya doğru yürümeye başladım. O bakmazken hemen montumu daha önüme çektim. Boynum tamamen kapandı.

"Ah, Kader hanım var elbette." dedi Koray aydınlanmış bir sesle. Yanıma doğru geldi. O büyük ihtimalle müdür odasına dönecekti. Her çıkışta son işlerini hallediyordu orada. Saim bir bok yapamıyordu çünkü. Piç.

Bak yine aklıma geldi.

"O değil." dedim kendi aklından kurmasına müsaade etmeden. "Başkasıyla gideceğim. Göremedim onu bugün maalesef."

Koray kaşlarını kaldırdı. Hala gözlüğünü takmamıştı. Çok bozuk değildi herhalde. Benim bir teyzem vardı. Asla gözlüksüz yürüyemezdi. O kadar bozuktu. Küçükken gözlük takanları kör sanıyordum hatta. Salaktım işte...

"Kim o zaman? Yoksa komşunuz mu... Hm adı neydi?"

"İhsan." dedim hemen hatırlaması içimi rahatlatırken. "Korucumuz var ya o işte."

"Hmm." dedi sadece. Gözleri dışarıya kaymıştı. "Komşu olmanız ne güzel."

Yutkundum ve gülümseyerek onu onayladım. "Evet öyle."

Bir süre sessizlik oldu. Ben çıkış tarafında duraksadım. O da duraksadı. "O zaman iyi günler." dedim boş koridorda sesim yankılanırken. Koray uzun boyunun avantajıyla üstten bana bakarken, "Size de." dedi. "Benim iş var yine." derken baş parmağıyla biraz gerisindeki kapıyı göstermişti. Elimdeki çanta sapını sıkarken kıkırdadım. "Size kolay gelsin demem daha uygun galiba." derken bir adımla çıkışa yaklaşmıştım. Ben gidiyorum der gibi. İhsanı biraz daha bekletirsem arayacaktı.

"Öyle." dedi kısaca. "Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz." dediğim anda arkamı döndüm ve kapıya doğru yürüdüm. Çiseleyen yağmuru görünce kafama geçirdim şapkamı ve hızla kapıdan çıktım.

İhsan'ı aşırı özlemiştim! Hemen ona kavuşasım vardı. Sanki yıllardır görmüyordum, öyle bir özlem sarmıştı içimi!

Okulun çıkış kapısına mutlulukla ilerlerken pencereden üstüme dikilen bakışları görememiştim.

***

Tatildi, hastalıktı derken 2 haftadır bölüm atamadım. Çok özlemişim bunları gerçekten ağlıcammm. 

Arkadaşlar siz nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ben iki haftada o kadar yoğundum ki buraya bölüm yazamadım maalesef. Hasta olmasam daha önce gelebilirdi tabi, o da benim şansızlığım. Duyurumu panomdan yapmıştım. Bilenler bilir, şuan daha iyiyim ama :)

Bu arada yeni bir kitap yayınladım. İsmi Verus. Profilimden ulaşabilirsiniz. Bir göz atın bence :)

Neyse bölüm bu kadardı. Bir haltlar dönüyo yine ya hadi bakalım

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

508K 18.7K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
127K 6.6K 33
Size bir gün gelip on yedi yılınızın çöp olduğunu ve çektiğiniz acıların boşa olduğunu söylüyorlar. Ne yapardınız? Kendimce en mantıklı olanı yaptım...
6.1M 197K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
177K 10.9K 25
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...