Saklambaç: SOBE

Von withacriminal

47 7 2

Aynı mahallede yaşayan 13 çocuğun bir anda ortadan kaybolmasıyla şehrin tüm dikkati bu mahalleye çekilir. Her... Mehr

1. Bölüm
2. Bölüm

3. Bölüm

10 2 0
Von withacriminal

"Nasıl?" diye haykırdım. Karşımda kim olduğunu umursamadan, ellerim yırtılmış kazağının yakalarına yapıştı. "Yalvarırım söyle! Ne istersen yaparım." Kısık bir sesle gülerken, benimle oyun oynadığını düşündüm. Hemen gülüşünü yüzünde dondurdu, yakasını ellerimden usulca kurtardı. Büyük bir umutla onu izlerken vereceği cevabı bekliyordum. Ne derse inanacaktım, yapacaktım. Başka yolum yoktu.

Hırkasının cebinden minik bir not defteri ve tükenmek üzere olan kurşun bir kalem çıkardı. Yağmur damlalarından korumak istercesine bedenini defterin yapraklarının üzerine eğdi. "Bekle," dedi. Bir şeyler yazıyordu. İşi bitince kağıdı avuç içime tutuşturdu. "Buraya git, sabaha karşı git. Orada birini bulacaksın,"

"Kimi?" dedim, sabırsızca.

"Bir suçluyu." Koyu gözlerini yüzümde gezdirdi. "Eğer bu şehirde bir çocuk kaybolduysa altından mutlaka o çıkar."

"Yani," Konuşurken zorlandığımı hissettim. "Kardeşim onun elinde mi?"

Omuzlarını indirip kaldırdı, cevap vermedi. "Nasıl bulacağım?" diye sordum. "Ya bulamazsam? Nasıl birine benziyor?"

"Git," dedi. "sen onu bulamazsan, o seni bulur."

Saatler olmuştu. Geçen her bir an içimi saran ateş daha da büyüyordu. Güneş birkaç saate doğacaktı. O evsiz adamın dediğini yaparak verdiği adrese gelmiştim. Bir gece kulübüne benziyordu burası; içeriden gelen boğuk ses, mekânın renkli ışıklarıyla harmanlanıp caddeyi dolduruyordu. Önümde bekleyen genç bir adam içeri girmek için hareket ettiğinde, kapıda bekleyen görevliler onu engelledi. Görünüşü yüzünden içeri girememişti. Çekinerek bir iki adım geriledim. İstemsizce üzerime bakma ihtiyacı duydum. Üzerimdeki ince tişört yağmurdan dolayı bedenime yapışmıştı, altımdaki eşofman ise çamura bulanmıştı. Eminim ki saçlarım da birbirine girmiş olmalıydı. İçeri nasıl girecektim? Beni bu halde asla içeri almazlardı. Fakat girmem gerekiyordu, onu bulmak zorundaydım.

Başka bir giriş?

Hızlıca mekânın yan tarafından dolanarak arka kısmına geçtim. Burası ön taraf gibi değildi; müzik sesi daha pasifti, ışıklandırma burada yalnızca kırık beyaz rengindeydi, görünürde kimse yoktu. Büyük demir kapı gıcırtılı bir sesle açılmaya başladığında hemen çöp konteynerinin arkasına saklandım. Elinde iki poşetle dışarı çıkan orta yaşlarda bir kadın, sakin adımlarla saklandığım yere doğru geldi, elindeki çöpe attı. Kapıdan gireceği esnada telefonu çaldı, yüzünde hafif bir tebessümle önce telefonuna ardından da içeriye bakarak çağrıyı cevaplandırdı.

"Efendim, sevgilim?"

Kadın konuşmaya dalmıştı, kapı hâlâ açıktı.

Kadın arkasını dönerek kapıdan uzaklaşmaya başladığında, hızlı adımlarla saklandığım yerden çıktım ve içeriye girdim. Burası depo gibi bir yere benziyordu. Üst üste yığılan kutular, cam şişeler, çeşitli paketler. Vakit kaybetmeden, aceleyle, müzik sesini takip ederek depodan çıktım. Nereye gideceğimi bilmeden attığım adımlar, beni bir insan yığınına götürmüştü. Gecenin bu saatinde nasıl bir kalabalıktı bu?

Dışarıdan ayrı bir dünyaydı sanki burası; insanlar gülüyor, ellerindeki bardakların içindeki sıvıları birbirlerine içiriyor, bağırarak dans ediyorlardı. İçeriyi kaplayan yoğun duman genzimi yakar gibi olduğunda, birkaç dakikalığına durdum. Aldığım derin nefesler işe yaramıyordu, kaybedecek zamanım yoktu, devam ettim. Attığım her adımda birine çarpıyordum, belki de aradığım kişi onlardan biriydi. Büyük bir bilinmezin içinde sanki o bilinmezin kendisini arıyordum. Biraz beklemeliyim, diye düşündüm. Ortalık biraz sakinleşmeli. Eğer aradığım kişi buradaysa mutlaka onu bulacaktım.

Duvarın dibindeki tezgahın önünde bulunan sandalyelerden boş olan birine oturdum. Sanki bu anı bekliyormuş gibi tezgahın arkasında bulunan genç bir çocuk bana eğildi. "Ne içersin?"

"Su," dedim, sakince. Yutkunurken canım yanıyordu.

Cevabımın ardından bakışları bedenimi süzdü. Perişan halim onu memnun etmemiş gibi kaşlarını çattı. Büyük ihtimal burada ne aradığımı düşünüyordu. "Su," dedim, tekrardan. Bu kez biraz daha bağırmıştım.

Başına bela almak istemiyorcasına omuzlarını silkti. Raflardan birinden aldığı cam şişeyi açarak bardağa doldurdu ve önüme uzattı. Suyu yudumlarken bakışlarım sürekli etrafımdaydı. Çeşit çeşit insan vardı, bir kez gördüğümü bir daha göremiyordum. Burada oturarak, aradığım her kimse, onu bulamayacaktım. "Tuvalet ne tarafta?" diye sordum, tezgahtaki çocuğa. Başıyla sağdaki koridoru işaret ettiğinde hızlıca kalkarak o tarafa yöneldim. Ciğerlerime dolan duman beni rahatsız etmeye başlamıştı, yüzümü yıkarsam biraz olsun kendime gelebilirdim.

Girdiğim koridor az önceki ortamın aksine sessizdi, fakat yine de hâlâ renkliydi. Neon ışıklar yürüdüğüm koridoru aydınlatırken, önlerinden geçtiğim onlarca kapı vardı. WC yazısını arayan gözlerim, istediğine ulaşamıyordu. Dumandan uzaklaştığım için olsa gerek vücudum biraz daha dinç hissediyordu.

Koridorun sonunda aşağı doğru uzanan bir merdiven vardı. İnip inmemekte kararsız kalsam da içimden bir his inmemi söylüyordu. Adımlarımı oraya yönlendirdim. Sakin fakat hızlı adımlarla merdivenleri indiğimde tamamen beyaz bir alan karşıladı beni. Sessizdi, renksizdi. Sanki buraya ait değil gibiydi. Tam karşıda bir kapı vardı, buradaki tek kapıydı. Adımlarım kapıya doğru ilerlerken hızlanan kalp atışlarımı sanki herkes duyacak gibi geriliyordum. Kapıya yaklaştıkça bir adamın konuşması duyuluyordu. Hararetle söylediği cümleler kapının hemen yanına geldiğimde çok daha netti.

"Evet, evet. Her şey yolunda gidiyor." dedi, arkası dönük bir adam. Uzun boyu ve yapılı gövdesi önünde her ne varsa onu kapatıyordu. Sanırım birisi vardı karşısında. "Yarın gece alışveriş sorunsuz bir şekilde gerçekleşecek."

"Para hazır değil mi? Herhangi bir aksilik istemiyorum." Konuşan başka biriydi. "Geçen seferki gibi olursa,"

"Olmayacak!" diye lafını kesti, ayakta duran adam.

"O çocuklar yarın gece benim elimde olacak. Gemiyi kontrol etmeyi unutmayın."

O çocuklar.

Aradığım adam bu muydu?

Para karşılığında çocuk ticareti yapan bir adam.

Bir suçlu.

Kardeşim de o çocukların içinde miydi? Aldığım nefesler göğüs kafesimi zorlarken içeri girmemek için kendimi zor tutuyordum.

Ayakta duran adam tekrar konuştu. "Marina hazır bekletiliyor. Sen de ora-"

"Bekle." dedi, diğeri. Kısa süreli bir sessizliğin ardından, "Kimsin?" diye sordu. Telefonla mı konuşuyordu? "Göster kendini!" Yüksek sesi tüm odaya yayılırken, fark edilmiş olma ihtimalim bedenimi karıncalandırıyordu. Bir iki adım geriledim.

Gitmeliydim.

Ömer?

Gitmedim.

Aksine yarı açık kapıyı tamamen açtım.

İçeri girdim.

Ayakta duran, iri yapılı adamla göz göze geldim. Koyu gözleri şaşkınlıkla açılırken üzerime doğru bir adım attı. "Cihan!" dedi, arkadaki. "Çekil. Kimmiş bu yer faresi, öğrenelim." Adının Cihan olduğunu öğrendiğim, iri adam itiraz etmeden yana doğru iki adım attı.

Bakış açıma o girdi. Ahşap masada oturan, genç bir adam. Genç ve suçlu bir adam. Belki de kardeşimi elinde tutan bir adam.

"Ne arıyorsun burada," diye sordu, bakışları üzerimde gezinirken. "Kimsin?"

"Kardeşimi!" dedim, keskin bir şekilde. İçimi yiyip bitiren korku ve endişe sesime yansımamıştı. "Ömer Çelik nerede?"

"Ne diyor lan bu?" dedi, Cihan. Savruk bir şekilde tekrar üzerime doğru gelirken o an tek dikkat ettiğim ceketinin altında parlayan metal bir kabzeydı. Ne zaman karar verdiğimi bile hatırlamıyorum. Kolumdan tutacağı esnada ondan önce davranarak belindeki silaha uzandım. Parmaklarımın arasına yerleşen soğuk metalin ucunu önce Cihan'a ardından ona çevirdim.

Ben ne yapıyordum?

"Kardeşim," dedim, tekrardan. Silahın emniyetini baş parmağımla zorlukla açtım. Titreyen ellerimin arasındaki silah direkt olarak bana bakan iki adam arasında gidip geliyordu. Bir şeyler diyorlardı ama duymuyordum, duymak istemiyordum. "Onu bulmak için buradayım." Silahın namlusunu oturan adama çevirdim. "Kardeşimi kurtarmak istiyorsam seni bulmamı söylediler. Şimdi söyle bana," Tane tane konuşmaya çalışıyordum fakat sesim de aynı ellerim gibi titriyordu. "Kardeşim Ömer nerede?"








Weiterlesen

Das wird dir gefallen

Çilek Kız Von Lara

Jugendliteratur

1.2M 86.6K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
2M 118K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
150K 9.2K 24
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
118K 6.5K 13
Sera: Numaranızı yönetici olan Asuman hanımdan aldım. Sera: Yemeyin beni. 05***: Asuman hanımın neden böyle bir şey yaptığını bilmiyorum ama üzgünüm...