ELİN ADAMI (Yarı texting)

By OdunsuHisler

33.7K 1.2K 63

Bir berdel hikayesidir. More

ELİN ADAMI ~1~
Elin Adamı ~2~
Elin Adamı ~3~
Elin Adamı ~4~
Elin Adamı ~5~
Elin Adamı ~6~
Elin Adamı ~7~
Elin Adamı ~8~
Elin Adamı ~9~
Elin Adamı ~10~
Elin Adamı ~11~
Elin Adamı ~12~
Elin Adamı ~13~
Elin Adamı ~14~
Elin Adamı ~15~
Elin Adamı ~16~
Elin Adamı ~17~
Elin Adamı ~19~
Elin Adamı ~20~
Elin Adamı ~21~
Elin Adamı ~22~
Elin Adamı ~23~
Elin Adamı ~24~
Elin Adamı ~25~
Elin Adamı ~26~
Elin Adamı ~27~
Elin Adamı ~28~
Elin Adamı ~29~
Elin Adamı ~30~
Elin Adamı ~31~
Elin Adamı ~32~
Elin Adamı ~33~
Elin Adamı ~34~
Elin Adamı ~35~ (FİNAL)

Elin Adamı ~18~

805 29 0
By OdunsuHisler


Yıldıza basmayalı unutmayalım. İyi okumalar...

---

Yutkundum ve başımı endişeyle Rüzgar'a çevirdim. Abim yanlış anlayıp dost falan demeden Rüzgar'a saldırabilirdi. Rüzgar'a kaç desem bu sefer de konu daha çok yanlış anlamaya müsait olabilirdi. Herifin yüzünde azıcık korku da yoktu, ne tuhaf bir çocuktu ya...

Abim yanımıza gelip çatık kaşlarıyla Rüzgar'ı şöyle bir süzdü. "Hayr'ola kayınço, nereden böyle?" Deyip gözlerini bana çevirip kıstı.

Elimi abime uzatıp, "Abi..." Dedim ama devam edemedim. Elini havaya kaldırıp beni susturdu. "Kayınço dedim abiciğim değil mi? Bırak da o cevaplasın."

Rüzgâr'ın yüzündeki rahatlık kuşkuya yer verdi ve abime döndü. "Gülçehre'yle sokağın başında karşılaştık, gece geç vakit diye eve kadar eşlik edeyim dedim ama," deyip abimin gözlerinin içine baktı. "Yanlış mı yaptım, anlamadım?"

Abim başını eğdi ve içine nefes çekti. "Yanlış olduğundan değil. Asıl sen beni yanlış anlama, seni tanıyorum ne de olsa ama başkası seni benim gibi tanımak zorunda değil. Etrafın gözü göz değil, fitnelik ajansı. Gülçehre'de bekar bir kız, ben de bacım hakkında durduk yere ileri geri konuşulmasını istemem."

Rüzgar'ın gözleri kısa bir an beni buldu ve başını ağır ağır salladı. "Haklısın," Dedi ve geriye doğru adım attı. "Ben gideyim artık. İyi akşamlar." Abim başını eğdi. "Sana da kardeşim."

Sessizce nefes verdim. Abimin yanlış anlamamasına sevinmiştim.  Bir de onun kılıf uydurmasıyla uğraşamazdım.

Abimle birlikte eve geldiğimizde abim evin bahçesinde beni durdurdu. "Biraz konuşalım mı?" Diye sordu. Yüzündeki sıkıntılı ifadeye kaşlarımı çatarak karşılık verdim. "Bir sorun mu var abi?"

"Yok, sorun olduğundan değil," elini saçlarına götürüp saçlarını karıştırdı. "Önceden konuşmam gerekiyordu ama cesaret bulamadım."

Ona anlamsızca baktım. "Cesaret mi bulamadın, bana karşı mı?"

Yutkundu. "O evliliğe sessiz kalsan bile istemediğini biliyorduk Gülçehre, seni anlıyorduk."

Kaşlarımı kaldırdım. "Bildiğinizi biliyordum abi ama beni anladığınız doğru değil. Siz beni anlamadınız, göz göre göre beni tanımadığım, etmediğim, daha da önemlisi sevmediğim bir adamla evlendirmeye kalktınız. Niçin?" Hahladım. "Abimin gönlü hoş olsun diye, biricik Feyza'sına kavuşsun diye. Sen Feyza'yla mutlu ol diye ben mutluluğumdan vazgeçtim be abi. Ben sessiz kalmadım, siz beni susturdunuz. Şimdi söyle bakalım, bir dediğinizi ikiletiyor muyum, gerçekten de o her seferinde dediğiniz şımarık Gülçehre miyim?"

Arkamı döndüğüm sırada abimin, "Daha bitmedi Gülçehre," dediğini duydum ve omzumun üstünden arkama döndüm. "Bitti abi, sağolsun Rüzgar beni bu dertten kurtardı."

Eve girdiğimde annemi ve babamı oturma odasında otururken buldum. Onlar beni fark etmemişti. "Olacağı buydu, kaderin önüne geçilir mi hiç?" Dediğini duydum annemin.

"Daha ortada bir şey yok, çocuğun isteği olmadığı sürece kimsenin bir diyeceği olmaz. Kendi kızını düşün, böyle bir şey ister mi?" Babamın öfkeli sesi de peşi sıra gelince konu ben olduğunu anladım.

Kaşlarımı çattım ve içeri girdim. Yine benim yerime ne karar kılmışlardı, merak ediyordum. "Neyi istermişim, söyleyin de ben bileyim." Babam gözlerini bana çevirip homurdandı. Annem çekingen bir bakış attı. "Eski mesele kızım, önemli bir şey yok."

Göz devirdim. "İyi bari, ben odamdayım."

Oturma odasından çıktığımda annem arkamdan seslendi. "Aç acına mı?"

"Pek aç değilim, sonra acıkırsam yerim." Deyip odamın kapısını kapattım ve sırtımı kapıma yasladım. Ailem vazgeçmeyecekti, beni Hanyörük ailesine vermek için bir umut arıyorlardı. Bu zamanda bile kendi kafalarına göre hareket edeceklerini sanıyorlardı. Kendi hakkımı ne zaman savunacaktım, gerçekten artık bunalmıştım.

Usul usul yatağıma oturup içimde oluşan kıpırtıyla elime telefonu buldum ve ekranda görünen mesajla istemsizce gülümsedim.

Elin Adamı: Bir sorun çıkmadı umarım. Benim yüzümden abinden azar işitmeni istemem.

Burnumu çektim. Seninle saçma bir evlilik yüzünden bir araya gelmemiz benim bu kalbimi soğutmuyordu Rüzgâr Hanyörük. Başka şekilde karşılaşsaydık, seninle bir şans arasaydım olmaz mıydı? Senden soğumak için bir sebebim olmasaydı mesela, n'olurdu ki?

Gülçehre: Hayır, bir sorun yok.

Gülçehre: Abim bu hakkını kaybettiğinin farkında. :)

Telefonu bir kenara bırakıp yataktan kalktım ve duş almak için dolabımın karşısına geçtim.

Sabah biraz geç uyandım. Uyandığımda ise annemi yan komşularla bahçede çeyiz sohbetinde gördüm. Onlara takılmadan üstümü giyinip hazır olduğumda bahçeye indim. O sırada şaşırmadığım bir şekilde komşucukların gözleri beni buldu. Tamam, öyle kötü insanlar değildi ama şu kız kurusuymuşum gibi bakan gözleri oyma isteği içimden çıkmıyordu. Neyse, bilindik ağır başlı halimle devam edeyim bari. Az önce kız kurusumu dedim ben? Tövbe, Allah korusun.

Onlara başımla selam verdim ve anneme döndüm. "Anne ben çıkıyorum. Gece nöbette olacağım, beklemeyin beni."

Annem alışkın olduğu için sadece başını salladı ve, "Tamam kızım," dedi. O sırada Gurbet teyzenin, "Kız Leyla, kızına başka kısmet çıksa da şu Neriman da duysa ne güzel olurdu."

Annem ona hoşnutsuz bir ifadeyle baktı. Ben de sadece can sıkıntısıyla öyle bakındım. "Neden öyle dedin ki Gurbet, Neriman'ın bu işte ne suçu var?"

"Daha ne olacak, kızını alacağım dedi ama öyle ortada bıraktı."

"Benim kızımın ortada kaldığı yok Gurbet. Kaderde ne varsa nasipte de öyle olur. Hem daha iyi oldu, oğlum evlenecek diye kızımı da öylece daha iki kelime konuşmadığı birine verecektim. Bu zamanda böyle mi olur, yakacaktım kızımın başını." Diğer kadınlar da annemi onaylayınca Gurbet teyze sadece sessiz kaldı. Konu yine bendim ama sadece sessiz kaldım yine. Hiç oralı olmadan yoluma devam ettim.

Hiç benlik olmayan bir duygu karmaşası içerisindeydim. Rüzgar'la evleneceğimi öğrendiğimde bile böyle kötü hissetmiyordum. Bir kere yarı yolda bırakılmıştım ve bu sefer de hiç hazır olmadığım bir evlilik içerisinde bulmuştum kendimi. Ya Rüzgar bana yardım etmeseydi, onunla evlenecek miydim?

Bana onun da bu evliliğe karşı olduğunu söylemişti ama bu evliliği ben engellemeseydim o belki de hiçbir şey yapmayacaktı. Şimdi de kafamı karıştıran davranışları beni tuhaf duygularla baş başa bırakıyordu. Neden böyle yaptıyor ki? Anlaşıp evlenmekten kurtulmuştuk. Neden çevremde olup kafamı karıştırıyordu?

Hastaneye geldiğimde soyunma odasına geçtim ve üniformamı giyindim. Çalışacağım polikliniğe geçip boş koltuğa oturdum ve yatan hastaların durumuna baktım. Şimdilik yoğun geçecek gibi durmuyordu ama geçmesini isterdim. Böylece kafamı meşgul eden bazı şeylerden bir süreliğine kurtulurdum.

Bir ara kahve almak için hastanenin kantinine geçtiğimde geçen hafta yanında çalıştığım doktoru görünce selam verdim ve o an kantine giriş yapan kişiyle durduğum yerden sendeledim. Rüzgar Hanyörük başı önünde buraya doğru yürüyordu. Benim için gelmiş olamazdı çünkü bana bakmıyordu. Aksine dalgın bir halde yürüyordu. Kahvemi veren personele teşekkür ettim ve tekrar Rüzgâr'a döndüm. Onun üstündeki beyaz önlük müydü?

Kahvemi alıp ona doğru adımladım fakat arkasından seslenen biriyle başını omzundan arkasına çevirip durdu. Yanına gelen kişiyi tanıyınca kaşlarımı kaldırdım. Bu KBB doktorlarından Hakan hocaydı. Yaşını tam olarak bilmiyordum ama Rüzgar'la yaş farkı yoktur diye düşünüyordum. Bir dakika ya, banane adamın yaşından?

Kahvemi höpürdeyip onları izlemeye devam ettim. Gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı ama duyduğum söylenemezdi. Hakan hoca başını çevirip buraya bakınca gözleri beni buldu. Kendimi dikleştirdim ve boğazımı temizledim. Gülümseyerek ona başımı eğdim. O sırada Rüzgar'ın da gözleri beni buldu ve gözlerinin içi güler gibi baktı. Hakan hocaya dönüp bir şeyler söyledi. Her ne söylediyse Hakan hoca şaşkın bir ifadeye büründü ve kocaman gülümsedi. İkisi de tekrar bana dönünce kendimi tuhaf hissettim ve toparlanarak oradan ayrıldım. Bana ne Rüzgar'dan, ne diye dikizliyorsun adamı?

Çalıştığım kata çıktığımda ismimin seslenmesiyle arkamı döndüm. Rüzgar koşturarak yanıma geldi. "Ne diye beklemiyorsun beni?"

Ona anlamsızca baktım. "Ne diye bekleyecektim seni?"

Homurdandı. "Yine asi mi uyandın sen? Benimle güzel konuşan Gülçehremi geri istiyorum."

"Ne alaka?" Diye sordum. Gülçehrem diyor ya, azıcık daha devam etse adamın önünde miyavlayacağım.

Sesli bir nefes verdi başını çevirdi. Canını sıkmıştım anlaşılan. Gözlerimi üstündeki önlüğe çevirdim. "Sen hayırdır, doktorculuk mu oynuyorsun?" Diye sordum dudağımı kıvırarak. Bu hallerime bir anlam veremiyordum ve bunu düşünmek de istemiyordum.

Gözlerini bana çevirdi ve göz devirdi. "Aynen, doktorculuk oynuyorum." Deyip moduna geri döndü. Ellerini önlüğüne koydu. "Nasıl, yakışmış mı?"

Dudaklarımı iki yana kıvırdım. "Yakışmış da sen tatile gelmedin mi, hastanede ne işin var?"

"Kendime sordum, seninle nerede daha çok görüşürüm diye. Ben de birkaç günlük bir staj yapmaya karar verdim. Hakan doktordan torpilliyim."

Gözlerimi kıstım. "Hakan doktorla nereden tanışıyorsunuz?" Diye sordum.

Parmaklarını kulağının ardına dokundurup omuz silkti. "Bizim okuldan mezun oldu. Az not vermedi bana, sağolsun."

Dudak büktüm. "Anladım," dedim ve elimi gelişine salladım. "Eh, öyleyse ben artık gideyim."

Yüzü düştü. "Ne, bu kadar mı?"

Ona anlamsızca baktım. "Ne bu kadar?"

"Biraz daha vakit geçiririz diye düşünmüştüm." Dedi ümitsizce. Hastanede olduğumuz yeni aklına geliyordu.

Kollarımı iki yana açtım. "Bu tempoyu sen de az çok biliyorsun," deyip gülümsedim ve ona yaklaştım. "Rüzgâr doktorum..."

Dudaklarını iki yana kıvırdı. Yutkundum. Şu an ne yaptığım hakkında ben de bir şey bilmiyordum, tek bildiğim içimden gelerek hareket ettiğimdi. Belki sonu hüsrandı, belki kendim bile hazır olmadığım bir başlangıçtı ama içimde tuhaf bir heyecan yarattığı aşikardı.

Gitmek için adım attığım sırada aklıma gelen şeyle duraksadım ve duygu karmaşası içerisinde olan bakışlarımı ona yönelttim. "Rüzgar," dedim, nasıl soracağımı bilmeden. "Eğer ben sana mesaj atmasaydım sen bu düğüne engel olur muydun?"

Rüzgar yüzündeki gülümsemeyi sildi ve yüzüne durgun bir ifadeye yer verdi. Dudaklarımı ıslattım ve devam ettim. "Yoksa göz göre göre sırf ailen istedi diye tanımadığın biriyle mi evlenirdin?"

Rüzgâr bana doğru adım attı ve dudakları konuşmak için ayrıldı. Her an ağlayacak gibiydim. Neden böyle hissediyordum ki?

Cebimde titreşen telefonumla nöbet arkadaşımın aradığını anladım ve ondan uzaklaştım. Arkamı döndüğümde fısıltı şeklinde konuştum. "Belki sonra konuşuruz..."

Belki konuşacak bir şey yoktur,  belki de hiçbir zaman olmayacaktır.

---

Mola...

Dram kraliçesi modunda.

Geç geldiğim için üzgünüm :/



Continue Reading

You'll Also Like

867K 60.3K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.6M 66.7K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...
1.1M 79K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
113K 3.4K 15
Sırf kuzeni için 18 yaşında Mardin'in acımasız ağasına gelin giden Larin... Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...