KAN VE ZEHİR

serpziyagil

729K 13.4K 5.1K

"Bin." "Neye?" "Motor-" Duraksadı. Dudağının kenarı sinsice kıvrıldı. "Neye binmek isterdin?" dedi beni başta... Еще

1. Bölüm | TAKINTI
3. Bölüm | CESARETİN KANATLARI
4. Bölüm | LABİRENT
5. Bölüm | YAĞMURU DİNLEMEK
6. Bölüm | PAMUK
7. Bölüm | SÖZLEŞME
8. Bölüm | RUH KATİLİ
9. Bölüm | AY PARÇASI VE RUHSUZ HEYKEL
10. Bölüm | DAVETSİZ MİSAFİR
11. Bölüm | ELİ KAN KOKAN ADAM VE RUHU KANAYAN KADIN
12. Bölüm: DEJAVU
13. Bölüm: ADI ÖZGÜRLÜK
14. Bölüm: MASALIN ÖTEKİ YÜZÜ
15. Bölüm | ÖDEŞTİK
16. Bölüm: RUH YARASI
17. Bölüm: KUKLACININ OYUNU
18. Bölüm | OYUNCAK MÜZAYEDESİ (PART 1)
18. Bölüm (PART 2) | OYUNCAK MÜZAYEDESİ
18. Bölüm (Part 3) | OYUNCAK MÜZAYEDESİ
19. Bölüm | AŞK VE KORKU
20. Bölüm | KALPLE SAVAŞ
21. Bölüm | AJAN
22. Bölüm | ATEŞTEN URGAN
23. Bölüm | LAFÜGÜZAF
24. Bölüm | ÖLÜLER AF DİLEMEZ

2. Bölüm | SİREN

42.8K 881 290
serpziyagil

İyi okumalar!

2. Bölüm: Siren


Tek hissettiğim şey ağrıdan ibaretti.

Zorlukla gözlerimi araladım. Sanki ölmüş de dirilmiştim. Bedenimde bir yük, kafamın içinde boşluk vardı.

Pusulu görüşüm yerini netliğe bıraktı. İlk gördüğüm siyah bir tavandı. Tavanın neden siyah olduğunu sorgulamayı sonraya bıraktım.

Neredeydim ben? Parçalar tek tek yerlerine oturdu. Tıpkı bir yapboz gibi büsbütün tamamlandı herşey.

Yattığım çift kişilik yataktan doğruldum. Uzaktan gelen fısıltıları takip ettim küçük adımlarla. Odadan çıkıp, uzun holde yürüdüm.

Sağ tarafta bi tane oda daha vardı. Kapısı aralıktı. Seslerin oradan geldiğini anlayınca, yaklaştım ve sırtımı duvara yasladım.

"Kurtul şu kızdan. Başımıza bela açacak." diyen, ses ince ama sertti. Zihnimi yoklayınca, sesin sahibinin Faruk olduğunu anladım. "Sen kendi işine bak Faruk. Sahte kimlik ve pasaportlar ne zaman hazır olacak?" diyen, tok ses Berkan'a aitti. Sesinde insanı susturacak bi' tını vardı. Kurt olsa alfa olurdu kesin.

Odada bir kaç adım sesi geldi ve bi kaç tıkırtı daha oldu. Saklandığım duvara daha çok sindim. Başımı hafif kapıya çevirip, yüzüme düşen perçemi geriye ittim elimle. "Hepsi burada. Her şey istediğin gibi ilerliyor dostum, rahatla." Sanırım bu çocuk beni saymıyordu çünkü o 'her şey' kalıbını berbat edebilirdim.

Ne olursa olsun, ortada bi cinayet vardı.

Berkan suçluydu. Faruk yardımcısıydı ve ben bu suça tanıktım. 

Susmazdım. Ben susam 8 yaşım susmazdı bu cinayete. Ben susarsam, ihanet etmiş olurdum kendime.

Yanağıma değen elle, girdigim transtan sıçrayarak çıktım. Bal rengi harelerle çakıştı yeşil gözlerim. "Gerizekalı niye sessiz sessiz yaklaşıyorsun." dedim, bağırarak.

Yakınlığını düşünmemek için bakışlarımı kaçırdım. Sıcak mı olmuştu burası? "Bunu sessiz sessiz bizi dinleyen kızın söylemesi komik." dedi, sırıtarak. Gülüşüne takıldı gözlerim. Çok güzel gülüyordu. "Bir katilin bu kadar güzel gülmesi haksızlık." diye mırıldandım. Düşünmeden konuşmuştum. Utanç dalgası bedenime vurdu.

Ah aptal kafam, dalga geçecekti şimdi benimle. "Mutfaga git, bişeyler ye." dedi, buz gibi sesiyle. Çatık kaşları ciddi ifadesini tastikliyordu. Düşündüğüm gibi benimle dalga geçmemişti. Hatta sinirlenmişti sanırım. Uyuz adam.

Benim cevabımı beklemeden emrini verdi ve gitti. "Emrin olur paşam! Gerizekalı." Söylenerek holden çıktım ve mutfağı buldum. Bulmam kolay olmuştu çünkü amerikan mutfaktı. Salon ve mutfağı ayıran ahşap ada tezgahın üzerinde kahvaltı için çeşit çeşit yiyecek vardı.

Geniş, beyaz kahvaltı tabağının yanında, duran bardağa meyve suyu doldurdum. Bardağı elime alıp, salondaki kahverengi deri, L koltuğa oturdum.

Televizyonu açıp, Müge Anlı'yı açtım. Meyve suyumu küçük yudumlarla içerken, pür dikkat Müge Anlı'yı izliyordum. En heyecanlı yerinde görüşümü bir beden kesti.

Başımı hafif geriye atıp, bana tepeden şaşkınca bakan Faruk'a, baktım. "Aloo, kaçırdık kızım seni. Ne bu rahatlık? Evi dağıtıp, bırakın beni, demen falan lazım." derken masadaki dokunmatik telefonu alıp sallayarak, ekledi. "Ya da gözünün önünde duran telefonla, polisi araman lazım." diye, sinirle soludu.

Soğuk bakışlarla onu dinledim ve o susunca alt dudağımı ıslatıp, tek kaşımı kaldırdım. "Bitti mi?" Sözlerimle, dumura uğrayan ifadesinden ödün vermedi. Arkasını döndü ve salondan sabır çekerek, çıktı.

Keyifle gülümseyip, meyve suyumu bitirdim. O telefonla polisi arasaydım elime hiç bişey geçmezdi. Tahminen polis daha buraya gelmeden, onlar kaçardı. Beni öldürme ihtimallerini saymıyorum bile. Yine de bi noktada ölümden korkmuyordum çünkü Berkan ölmemi isteseydi, o sokak arasında son nefesimi vermiş olurdum ama ben yaşıyordum. O cinayeti gördükten sonraki tek amacım, suçluların cezasını çekmesiydi. Kurtulmak değil. Bu evi başlarına yıksam bile, beni serbest bırakmayacaklarını da biliyordum. O yüzden boş gürültüye gerek yoktu. Faruk'un amacı ise büyük olasılık benden kurtulmaktı. Başlarına iş açacağımın bilincindeydi yahut sadece korkuyordu yakayı ele vermekten. Bunlar şuan ilgim dışı mevzulardı.

Şimdilik, sormam gereken sorular,
almam gereken cevaplar vardı. Soru oklarımın hedefi salona girdi ve ada tezgahın üzerini toparlamaya başladı. Alt tarafı masa topluyordu ama çok ciddi bir iş yapıyor gibi kıvrak ve dikkatliydi.

Sürekli beni şaşırtan bu adamı, biraz sonra soru yağmuruna tutacaktım. O da bundan haberdar gibi, elindeki işi bitirmiyor, uzatıyordu. Bana attığı kaçamak bakışlardan bu kanıya varmıştım.

Dayanamayıp, oturduğum koltuktan kalktım ve ona yaklaştım. Tezgaha yaslandım ve dirseklerimi geriye atıp, tezgaha koydum. "Beni tanıyorsun... Nasıl ve neden?" Kendinden emin, pürüzsüz çıkan sesimle, gurur duymayı aklıma not ettim.

Elindeki kağıt havluyla elini silip, kağıdı küçük çöpe attı. Yavaşça bana döndü. Bir elini tezgaha koyup, kıyın kıyın bana yanaştı. "Gereksiz sorulardan, nefret ederim." deyip daha çok yaklaştı ve boyu uzun olduğu için, başını hafif bana doğru eğdi.

"Neye ya da kime göre gereksiz?"

"Bana göre gereksiz."

Gözlerimi devirdim. Yakınlığı mideme kramplar girmesine eş değerdi. Sanki bunu bilerek yapıyordu. Beni alaşağı edip, susturuyordu yakınlığıyla. Yahut yüksek ihtimal, ben yaşadığım karmaşada kendime tutunacak bir şey arıyordum. Arkamdaki tezgahta duran bıçağın, sap kısmını kavradım sol elimle.

Boşta kalan elimi, gösüne koydum. Parmaklarım üzerinde yükselip, kulağına yaklaştım ve nefesimi üfleyerek konuştum. "Beni hafife alma, pişman olursun." dedim tane tane.

Kasılan göğsünden elimi çektim ve sağ kolumu boynuna sardım. "Ben pişman olmam Beray." deyip, elini bel boşluğuma koydu ve beni şertçe kendine çekti. Yüzüme düşen perçemi kenara çekti ve dudaklarıma kaydı gözleri. Neydi bedenimi saran bu titreme? "Pişman ederim." diyen, alaylı sesiyle afalladım. Diğer eliyle arkama sakladığım elime uzandı ve bileğimi sertçe sıktı. Ben acıyla inlerken, elimdeki bıçak zemine düşmüştü.

Zorla yutkunup, gözlerimi kaçırdım. "Sorularını yanıtlamamı istiyorsan, daha cazip yollar dene Beray." Geri çekildi. Sesi kadar buz gibi bakışlarıyla, arkasını döndü.

Tam gideceğini düşünürken, başını hafif bana çevirdi. Arkası bana dönüktü. "Ha bi de... Kendini çok zeki sananların geneli aptaldır." dedi 'çok' kelimesine vurgu yaparak. Ben bişey demeden gitti. Zaten dediklerimi taktığı da söylenemezdi. Dolaylı yoldan bana aptal demişti. Gerizekalı.

Bileğimi ovarak salondaki koltuğa oturdum. Canımı yakmıştı. Aptal, kelimesini ona yedirecektim. O daha beni tanımıyordu. Aptal dediği kız, hapishane giriş bileti olacaktı.

Bi kaç dakika sonra, elinde ilk yardım çantasıyla Berkan geri döndü. Önce kanat sonra merhem ol. Oh ne ala memleket! Deri kahverengi, L koltuğun önündeki ahşap, dikdörtgen, sehpanın üzerine oturdu. İlk yardım çantasından, krem ve bandaj çıkarıp sehpaya koydu.

Elimi uzatmam için avcunu, bana uzattı. Elini es geçip, sehpaya bıraktığı kremi aldım. "İnat etme." deyip, kremi elimden geri aldı. "Niye inat edenlerden de mi, nefret edersin?" diye, söylendim ve ekledim. "Bende katillerden nefret ederim ama hayat işte! İnsanın sevmediği ot, burnunun dibinde bitiyor." dedim alay ve ima dolu sesimle.

Sıkarak incittiği bileğimi, tutup kendine çekti. Çok sıkmıyordu ama tutuşu sağlamdı, geri çekemiyordum elimi.

Kremi bileğime sıktı ve yavaşça ovmaya başladı. "Yanlış hatırlamıyorsam, sen benim yoluma çıktın." Bileğimi ovarken, konuşuyordu.

Haklı olduğu için diyecek bişey bulamadım. Hep stres olunca olduğu gibi alt dudağımı dişlemeye başladım. Bandajı dikkatlice bileğime sardı. Bu özenli tavrı, bana özel değildi. Biliyordum çünkü kahvaltı masasını toplarken bile, titiz ve dikkatliydi.

İşi bitince başını kaldırıp, bana baktı. Koltukta oturduğum için ondan yüksekte duruyordum. İnsanlara üstten bakmak çok zevkliydi. Boyu kısa olmayan anlayamaz beni.

"Dudağına işkence etme Beray." dedi, gözlerime bakarak. Bana 4. Kez Soy isminle hitap ediyordu. Düzeltme gereği duyarak, "Mehir. İsmim Mehir." dedim.

Dudağının kenarı yukarıya kıvrıldı ve küçük bir çukur oluştu yanağında. Gamzesi vardı. Gamzeye zaafım vardı ve o bana böyle baktıkça tetikleniyordu. "İsmini biliyorum Beray." dedi, gülerek. Halen daha soy ismimi kullanmasına, gözlerimi devirmek istedim ama şuan, tek düşündüğüm şey gamzesiydi.

Daha fazla dayanamayıp, parmağımı yanağındaki küçük çukura soktum. Hareketim onu afallattı. Şaşkınlığı somutlansa, şaşırmazdım. Açıklama yapacağım sıra da bir gürültü koptu. Ardısıra salon kapısında, nefes nefese Faruk belirdi. Berkan'a kısa bi bakış attım. Berkan, kaşlarını çatmış Faruk'a sorgulayan bakışlar atıyordu.

Faruk,"Polis ge-" O cümlesini bitiremeden, salonu dolduran polis sirenleri, onu tamamladı.

Evet bölüm hakkında düşünceleriniz neler??

Yeni bölüm ne zaman gelsin? Ohmm ldlwlelwld

Karakterler için ne düşünüyorsunuz?

Düşüncelerinizi yazmayı unutmayın, diğer bölüm görüşmek üzere aşklarım!

Продолжить чтение

Вам также понравится

45.7M 2.1M 86
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
1.8K 81 8
Berdele kurban giden bir kadın. Sevdiği olduğu halde,bütün aşiretin önünde berdeli kabul ediyorum diyen, koca yürekli bir kardeş... Berdele kurban gi...
ESKİMİŞ SAYFALAR sahtejuilet

Подростковая литература

179 6 1
Hiç birsey sevmeye engel değildir... Ancak kendi içime dönersem,bir dünya buluyorum ~Ilgaz Mayıs ve Ilgazın hikayesini okumaya...
95.2K 5.9K 36
Bir suçlu ile mektup arkadaşlığı...