LOVESICK FOOL

By elizsehunyehet

97.8K 8K 1.6K

Ne demişti ünlü seri katil Charles Manson; "Bana yukarıdan bakarsanız aptalın tekini görürsünüz. Bana aşağıda... More

Presentation
Introduction
SECTION 1
SECTION 2
SECTION 3
SECTION 4
SECTION 5
SECTION 6
SECTION 7
SECTION 8
SECTION 9
SECTION 11
SECTION 12
SECTION 13
SECTION 14
SECTION 15 [M]
SECTION 16
SECTION 17 [M]
SECTION 18
☛ ✕ ☚
SECTION 19
SECTION 20
SECTION 21
THE END SECTION
ADALET

SECTION 10

3.7K 309 26
By elizsehunyehet

LOVESICK FOOL

Yazar:Eliz

BÖLÜM 10

Bir çıkmazda mıydım?Ya da olmayan çıkmazların yaratıcı olan mıydım?Bir odaya kapatılmıştım kabul..En başından beridir ısrarla kapatıldığım odanın karanlık olduğunu vurguluyor,çıkışım olmadığını savunuyordum.

Bir yanlış vardı.

Odada umutlarımı andıran kırık dökük ve ufacık,parçalara ayrılmış olsa da bir pencere bulunuyordu.

Odam karanlık değildi,ışıkları kapatan bendim.

Karanlıktan şikayetlensemde bir ışık olmadığını kendime inandırmıştım.

Aslında..Ben o kurduladığım odaya hiç kapatılmamıştım.Anahtar hemen şurada,belki de tozlu;üzerine onlarca ayak basmış olan bir paspasın altında öylece duruyor ve onu almamı bekliyordu.

Görmedim.

Görmemezlikten geldim.

Önce ışıkları açabilir hemen ardından anahtarımı bulup buradan kurtulabilirdim.

Yapmadım.

Yapamadım.

Kimi kandırıyorum ki yapmak istemedim.

Şimdi ne değişmişti peki diye sorgulamaktan alamıyorum kendimi?Ne değişmişti?

Cevap basitti aslında,karanlığa gömmeye çalıştığım bir el feneri ısrarla gözlerime çarpıyor,gerçeklerden uzak duran beni gerçeklere koşmam için itiyordu.Jongin ölmüştü.Sehun kapıma gelip yüzüme yumruk indireli kaç gün geçmişti?Saat kaç ya da günlerde ne?Yeni yıla kaç gün kaldı ya da doğum günüme..?

Belirsizlik.

Chanyeol yüzümde ki izleri görmüştü,izlerin üzerine yeni bir iz daha bırakırken çekinmemiş ya da acımamıştı.Hoş.Bende merhamet dilenmemiştim bu sefer.Geceleri daha sert geçmeye başlıyordu,kışın soğuk ve yaban geçtiği bir ülkeyi andırıyordu yatak odamız.Kapısından geçen birisi rahatça duyabilirdi içeride ki rüzgarın sert sesini.Ama insan sesleri rüzgarın sesleri arasında kaybolup gitti.

Chanyeol ben ağlamadıkça sert oldu.

O sert oldukça ben ağlamadım.

Chanyeol ben merhamet dilemediğim için daha da hırslandı.

O hırslandıkça ben merhamet dilemedim.

Birbirine zıt bir kısır döngü içindeydik.Ben kaçıyor o kovalıyordu;kimi zaman ben tam karşısında dururken o da duruyordu.Koşmasak kovalanmasak da yönlerimiz bile zıttı.

Gece ile gündüz değildik.

Her gecenin bir gündüzü vardır ya da her gündüzü takip eden bir gece.

Ben hiçtim,yani Chanyeol öyle olduğumu söyledi.

Ne zamandı?Sanırım hatırlamakta da zorluk yaşamaya başlıyorum.Jongin ölmüştü.Bunu ona söylediğimde tepkisi yalnız 'Eee?' olmuştu.

Ne demeliydim?Nasıl devam etmeliydim?

Bilmiyordum.

Onun evine gitmek istediğimi en azından cenazesini son bir kez görmek,her ne kadar vedalardan nefret etsem de bir dost olarak veda borcum olduğunu düşünüyordum;bunu dile getirdim.

Uzun bir zaman geçmiş olmalıydı,toprak çoktan Jongin'e ev sahipliği yapıyor olmalıydı.Onu toprağa veremedim.

Gülümsüyorum.

Hayatımı borçlu olduğum adamın mezarının yerini bile bilmiyorum.

Bilmiyorum çünkü,Chanyeol izin vermedi.Son otobüs çoktan kalkarken gardan Chanyeol belki de Jongin toprağın soğuğuna istemsizce 'Merhaba.' derken sertçe içime giriyordu.

Ağlıyorum.

"Yemek neden hazır değil?"

Trajı komik hikayemde ağlamama da izin yoktu gülmeme de.Kapıdan girdiğini bile fark edemediğim iri beden her gün gibi bugün de normalmiş gibi soru soruyordu.Şaşkınlığımı gizleyemiyor,içimde bir yerlere sıkışan o asi ruhu da yatıştıramıyordum artık.Belki de ölümü ilk kez bu kadar yakınımdan birinin üzerinde gördüğümden midir bilinmez,Jongin toprağa karıştığından beridir boyun eğmiyordum.Ben karşı çıktıkça acının dozu artıyordu.

"Çünkü yapmadım."

Kahverengiydi gözleri.

Sıradan bir kahve değil ama,garip bir tondu gözlerinde ev sahipliği yapan o renk.Bana bakmadığında çikolata kadar canlı bir kahveye bürünürken,gözleri benimle buuştuğunda gece kadar karanlık oluyordu.Şimdi de olduğu gibi.Kabul.Ondan korkmuyor değildim,peki nereye kadar korkarak yaşacaktım?

"Canını yakmam hoşuna gidiyor değil mi?"

Gülümseyerek söylediği bu cümle titrememe sebep olurken,bunu ona belli etmiyor bilakis omuzlarımı dikleştirerek zifiri karanlık olan gözlerine dikiyordum gözlerimi.

"Sen benim canımı yakamazsın Chanyeol.Sen yalnızca aramıza koyduğum duvarı yumruklayabilirsin."

Tabi bilemezsin asla,sen o duvara her taş attığında ben içimde nasıl kıvranıyor,nasıl boğuluyordum gözyaşlarımda.Hoş,bilmen de gerekmiyor.Hem bilsen ne olacak ki?Üzülecek misin bana,ya da acıyacak mısın?

Ben..Ben bana acımanı hiç istemedim Chanyeol.

Ben yalnızca sev istedim..

Aşık olduğun için değil,hiç olmadı insan olduğumu bil diye sev istedim.

"Senin dilin fazla uzadı." Her zaman sert duran,tenime her değdiğinde kuru olan elleri yavaşça yumruk olmaya başlamıştı.

"Belanı arıyorsun öyle değil mi?Seni gebertmemi istiyorsun.O piçin yanına gitmek için mi ölmek istiyorsun?Ne o?Sevgili olduğunuzu anlamadığımı falan mı zannediyordun?"

"S-sen.."

Gardıma atılan en güçlü yumruk.

Neyden bahsediyordu?

"Sen ne saçmalıyorsun!?"

Ona karşı geliyordum.İçimde ki öfke ve merakın birleşimi,korkunun dizlerine bir tekme indiriyor,amansız bir cesarete sürüklüyordu bedenimi.

Cevap vermek yerine gülümsedi.Hayır.Elbette şu normal olan,sevgi dolu olanlardan değil.Hafifçe 'Anlamadın mı cidden?' der gibi,şeytani düşünceler barındıran ve ürkütücü..

Chanyeol hiç normal gülümsemiş miydi?Ne saçmalıyorum görmedim elbette bana gülecek hali yok ya hem.

"Sen..sen yoksa Jongin?Ne saçmaladığını duyuyor mu kulakların!?Nasıl..Nasıl olur da ölmüş bir insanın arkasından böyle konuşabilirsin!?O benim dostumdu!Beni insan olarak gören tek insandı,senin aksine!?"

Karanlık gözleri nefretin dumanlıyla kaplanırken daha da kararıyordu.Chanyeol düşündüğünü belli etmezdi.Öfkesine hakim olamaz her türlü duygusunu şiddete başvurarak gösterirdi,tıpkı şimdi iki eliyle sertçe kavrarken omuzlarımı kendince konuşuyordu.

Evet sertçe sarsmaya başlarken bedenimi,aslında hararetlice tartışıyorduk.

Hızla iterken beni koltuğa,kavgamıza çözüm yolu arıyorduk aslında.

Ve elleri giderken kemerine,deri kemeri sertçe çarparken morlukların ev sahipliği yaptığı bedenime bir çözüm bulmuştuk.

Sadece bir kaç dakika daha çözüm üzerinde tartışırken,hızla çıkan pantolonu ve pantolonum..İçime giren sertlik..

Evet.Chanyeol kendini ifade etmiş ve bir çözüm bulmuştuk.

Kemer hala acımasızca inerken morlukların üzerine,oda hala sertçe giriyordu içime,bulduğumuz sonucu kutluyorduk.

Buydu işte.

Park Chanyeol ve Park Baekhyun çifti bu konuşmadan ibaretti.

Vazgeçiyorum,Chanyeol-ah.

Sen kendini başkalarına ifade etmeye devam et ben yokken,ben artık vazgeçiyorum.

...

"Aptal.Koca bir aptal."

Onun evinde onun odasındaydım,ne büyük bir nimet ama!

Baekhyun deneni hastane de ziyaret edip eve gelmiş,bir hışımla banyoya girmişti.Ben ise o banyodan çıkıp belinde yalnızca bir havlu ile dolanırken kendime zorzoruna sahip çıkıyor,onun yatağında dizlerimi kendime çekmiş olabildiğinin en üst seviyesinde sakince oturuyordum.

"Yüzü,bedeni çökmüş resmen.Tanrım!Orada durmuş ölümü bekliyor!Bana 'Ben kocamı seviyorum.' dedi.Tanrım şaka gibi!Nasıl olur da hala onu sevdiğinden bahsedebilir ki!?"

Siyah ve tonlarının;aralarına karışan kahverengilerin hakim olduğunu odada volta atıyordu.

Ağzımı açıpda konuşamıyordum işte; 'Asıl aptal olan sensin!' diyemiyor,ben kendi küllerimde yanarken durmuş onun aşkını dinliyordum.

Aslında,asıl aptal olan bendim.

Bir deli cesareti gerekliydi.

Kalkıp dudaklarına yapışabilir,bir tokat çarparken yüzüme ona nasıl da aşık olduğumu haykırarak anlatabilirdim.Aptaldım öyle değil mi,neyi bekliyordum öyleyse?

"Ondan bir şans bile istemeyemedim!Deneyebilirdik!Eminim onu mutlu ederdim,kesinlikle ederdim hemde!?Aptal!Bir insan nasıl olur da karşısında onun için yanıp tutuşan birini görmez ki!Nasıl olur da onun gözlerine bakarken kalbim maratonda gibi atıyorken,beni arkadaşı olarak kabul ederki!?"

Gülümsedim.

Hatta kahkaha bile atabilirdim.

O benim düşüncelerimi,Baekhyun için yansıtıyordu ne komik ama.

"Neden gülüyorsun Sehun-ah?"

Yavaşça uzattım bacaklarımı,hemen ardından toparlanıp ayağa kalktım.Bükülmekten kırışan gömleğimi elimle düzeltirken,üzerine doğru yürüyordum.Bir söz vardır; 'İnceldiği yerden kopsun.'

"Aynısı bende söylüyorum.."

Koyu gözlerine diktim gözlerimi.Biraz tereddütlü biraz da heyecanlıydım.Konuşuyordum.Lakin biliyorum ki pişman olacaktım.Bildiğim bir şey daha vardı.Konuşmadığım için pişman olacağıma konuştuğum için pişman olmayı yeğlerdim.

"Ben de bir şans istiyorum,Jongin ah..Hemde beni görmeyen birisinden.."

Dudaklarıyla aramda ki mesafe minimumlara inerken,ellerimi çıplak omuzlarına yerleştirdim.Gözlerimi kapayıp,kendimden geçmemek için ekstra özen gösteriyordum.

Sıcaklığı eriyip geçiyordu soğuk duvarlarımdan.

"Sehun n'apıyorsun?"

"Aşığım Jongin.Ölüyorum.Birisi var.Öyle birisi ki ben onun gözlerine bakarken kalbim maratonda gibi koşuyor tıpkı onun tarif ettiği gibi..Ama o ne yapıyor biliyor musun?Kendisinin olmayan birisine karşı besliyor bunları,hem de o kişi evliyken.Çıldırmak üzereyim.Bende bir şans istiyorum."

"Sehun sen-"

"Lütfen Jongin ah..Şaşırıyormuş gibi davranman daha çok acıtıyor.Ben karşında kavrulurken nasıl olur da bu denli şaşırırsın!?Kör müsün aptal mı?Daha ne kadar başkasının oyuncağını isteyeceksin,daha ne kadar vitrinde seni bekeleyen diğer oyuncakları görmemekte ısrar edeceksin?"

Omuzlarında suya susamış bedevi misali konaklayan ellerimi hışımla geri iterken,ben ne yazık ki gözlerime konaklayan gözyaşlarını geri gönderimiyordum.

"Bir daha sakın Baekhyun'u oyuncak olarak görme!"

Gözlerimde biriken yaşlar iri bir tane olarak kirpiklerime çarpıp düştü.Kahkaha attım.

"Bu mu?Dikkat ettiğin tek şey bu mu?"

Orada kendimden oyuncak diye bahsederken o yalnızca Baekhyun'u fark etmişti.Boşuna uğraşıyordum.Her sabah zeytin yiyen bir insanın önüne hardal koyarsak elbette buruştururdu yüzünü.

"Öyle demek istemedim ben-"

"Sadece bir şey şans..Çok değil senin ondan istediğin şansın yalnızca bir kısmını istiyorum.Sadece deneyelim.Sadece bir gün bile olsa senin olmak istiyorum.Sadece bir kere de olsa isterek beni öpmeni istiyorum.Çok şey istemiyorum Jongin-ah.."

Kısa bir süre önce duygu karamaşasının istilasına uğrayan gözleri parlarken,şimdi donukça yüzüme bakıyordu.

Bir şey tartıyordu.

Kestirip atmıyordu ya da atamazdı.Biliyorum.Boğuluyordu.Her geçen gün umut etmek kemoterapiye giren hastanın aldığı zararla eşit olarak zarar verirdi ruhumuza ya da bedenimize.

O güçlü ve kasvetli vücudunun arkasında saklanan çocuk yorulmuştu.Hayat ya da geçen günler,içinde beslediği sevgi ya da bilmediğim niceleri fazla yorgundu.

Aşağılık hissediyorum.

Biliyorum ki eli elime her dokunduğunda aklında o çocuk canlanacak ya da beni her öptüğünde ya da her dokunduğunda ya da her gülümsediğinde ona gülümsediği gibi gülümsemeyecek.

Ama biliyorum ki Tanrı başarıya giden yolda dar geçitli patikalar,ayağımıza batan taşlar olmadan zirveye ulaştırmaz bizi.

"Kaybedecek hiç bir şeyimiz yok Jongin ah.."

Donuklaşan gözlerinin koyuluğuna bir fırça kalınlığında siyahlar eklenirken,düşünceleri kıyıya vurmuştu içinde ki yorgun çocuğun.Gözleri gözlerime sabitlendi.

Reddedilmekten korkuyor,reddedilmemeyi dileyerek dua ediyordum.

Bu bir şanstı.

En azından benim için;bizim için son şans.

"Deneyelim."

Ve Tanrı insanoğlunun içinde ki hırsı unuttu.

BÖLÜM SONU

Continue Reading

You'll Also Like

66.3K 6.1K 43
"Çabalıyorum, bu geceyi daha da siyaha boyayarak." ⠀ • • ⠀ Doyoung Jaehyun ile evlendiğinde ondan hiçbir şey beklememiş, yine de istediğinden fazlası...
22.8K 1.8K 19
Buket Ayaz, Kraliçe takma adıyla popüler olmuş bir yazardır. Türkiye'nin en başarılı yazarları arasında parmakla gösterilir. İşinde başarılı olmayı k...
15.1M 611K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
2.5K 274 11
"Senin hastalığın her şeyin sonunu getirdi. Benim oğlum öldü, evlilik hayatım bitti, itibarım sona erdi. Seni de bitireceğim. Benimle birlikte sen de...