i'll make you my lover ♡ ¸. •...

By dushessamoon

133K 13.6K 14.8K

her şey okul dolabımda, üzerine ''lee minho'ya'' yazılmış ve dolabıma bırakılmış o beyaz zarfı bulmam ile baş... More

Episode 1
Episode 2
Episode 3
Episode 4
Episode 5
Episode 6
Episode 7
Episode 8
Episode 9
Episode 10
Episode 11
Episode 12
Episode 13
Episode 14
Episode 15
Episode 16
Episode 17
Episode 18
Episode 19
Episode 20
Episode 21 ama b me'li, basketbollu, hyunminli ve minsunglu
Episode 22
Episode 23
Episode 24
Episode 25
Episode 26
final 'bu gece genciz
final' umutlar ve yıldız tozları serpilmiş hikaye

Episode 27

2.4K 279 226
By dushessamoon

multi: tom odell another love

Bölümü jisungtan okuyacaksınız, keyifli okumalar ♡

.

Bazılarımız şiirlere tutunur; bazılarımız şarkılara, filmlere ve kitaplara.

Ama artık insan tutunamıyor insana.*

Bende tutunmak istiyorum, bir yuvaya, bir adama ve bir aşka. Ama öyle çok kırmışlar ki beni her nefes alışımda ciğerlerime batan kırıklarımdan fark ediyorum bunu.

Oysa yaşamak için tutunmak gerek. En az nefes almak kadar gerek hemde. Tutunmazsan savrulursun, hissizleşen parmaklarında kalmak için biraz güç ve cesaretin yoksa kimse tutmaz ellerini. Savrulursun, çarptığın dikenlere ve aldığın yaralara rağmen hiç sonu gelmez bunun. Ta ki kendini diğerlerinin yanında, senin gibi kaybolmuşların diyarında bulana dek.

Her an içimde büyüyen bir ateş var ama halen öğreniyorum. Halen değişiyorum, alışıyorum, düşüyor ve kalkıyorum. Ne kadar savrulursam savrulayım yolumu bulacağıma da inanıyorum.

Çok sevdiğim bir kitapta şöyle diyor: Umut belki de gelecek sayfadadır, kapatma kitabı.

Ben o kitabı hiç kapatmadım. Belki bir sonraki savaştadır benim galibiyetim diye savaşmayı da bırakmadım.

Girdiğim savaşlar ya da yangınların beni durdurmasına izin vermedim ancak bir gün en büyük yangının sevmek olduğunu keşfettim.

Sevgi diye bir yol varmış, ilk adımımı attığımda fark ettim yokuşları olduğunu. Fakat öyle güzel çiçeklerle ve renklerle süslü bir yoldu ki gözlerim kapalı atmıştım adımlarımı. O an fark edemedim en güzel yolların en çok kanatanlar olduğunu.

Bir adam sevdim sevginin yokuşlarında. Ellerini tuttum, bana yuva olmasına izin verdim, gençliğimin içime sığmayan sırlarını onunla paylaştım.

Genç olmak hayatınızın en inişli-çıkışlı ancak bir o kadar da taze zamanlarıdır. Ancak önümüzde aşılmaz bir gerçek var ki büyüyoruz. Bir daha genç olmamak adına büyüyoruz.

Ben gençliğimi küçük, beyaz bir zarfın içine sakladım. Yine o zarfın içine en sevdiklerimi ve sarı anılarımı da doldurdum. Ve küçük bir anahtar da bıraktım oraya. Gençliğimin en deli dolu ve üzerine peri tozu serpilmiş anlarına açılan kapıya ait anahtarı.

Eğer olurda bir gün aşık olduğum adamla oraya geri dönmek istersek diye.

Ancak ortada bir gerçek var ki ben çoktan yere çakıldım. Güvenmek yaptığım en büyük hata oldu.

Eğer sizde çok sevdiyseniz en büyük sevgilerinizi sığdırdığınız insanın en büyük kalp kırıklarınızın da başrolü olduğunu bilirsiniz.

Yürüdüğüm okul koridorunun sonuna geldiğimde adımlarımı durdurdum. Bu sırada çantamın tek kolu omzumda asılıydı ve kulaklıklarımdan biri kulağımda yer ederken diğeri ceketimin üzerinden boşluğa doğru sarkıyordu.

Okul dolabımın önüne geldiğimde kaşlarımın çatılmasına engel olamadım çünkü dolabın kapağı aralıktı ve ben en son bıraktığımda kilitlediğime adım kadar emindim.

Tek kulaklığımda çalmaya devam eden müzik yerini daha slow bir parçaya bıraktığında dolabımın kapağını açtım.

Tüm bunlar kalp kırıcı bir dejavu etkisi yaratmıştı üzerimde.

Kapağı açmamla içeride, kitaplarımın üzerinde yer edinen beyaz bir zarfla karşılaşmam bir olmuştu.

Yutkundum ve gözlerimi kapattım.

Şaka olmalıydı. Tüm bunlar aptal bir kamera şakası olmalıydı.

Neden minho? Neden bunu bana yapıyorsun, neden beni bu zarflar yüzünden karşına almışken şimdi bana onlarla geliyorsun?

Beyaz zarfı elime almadan önce başımı çevirip etrafıma bakındım. Bununla bakışlarını üzerimde hissettiğim pek çok insan gözlerini kaçırıp başka bir işle meşgulmüş gibi davranmaya başlamıştı.

Derin bir nefes alıp zarfa döndüm yeniden. Zarfın arkasını çevirdiğimde oraya çirkin sayılmayacak bir el yazısıyla han jisung'a yazıldığını fark ettim. Baş parmağım dalgınlıkla yazının üzerine değdiğinde burnumun ucunda bir sızı belirdi.

Kendimi bambaşka bir evrende gibi hissediyordum. Sanki zarflarını ilk bırakan ben değil de başından beri minhoymuş gibi. Rollerin tersine döndüğü bir paralel evren gibi.

Zarfı açtığımda içinden çıkan ilk şey bir pena oldu.

Benim penamdı, kenarındaki ufak kırık kısımdan anlamıştım.

Tellerini kopardığım gitarımın penası.

Boyanmıştı.

Penayı parmakların arasına alıp çevirdim. Eski beyaz, kırık pena şimdi sarı renkteydi.

Penayı tekrar zarfın içine bıraktıktan sonra katlanmış kağıdı aldım. Birazdan okuyacaklarım yüzünden kalbimde hissettiğim çarpıntıyla koca bir nefes yolladım ciğerlerime tekrardan.

'Sen sarıları seversin jisung. Sarı çiçekleri, sarı umutları ve sarı hayalleri. Bense sendeki tüm renkleri seviyorum. Gülümsemende açan çiçeklerin rengini, içinde senin olduğun umutları ve ellerini tuttuğum hayalleri.'

Yanak içlerimi ısırdım.

Çok saçmaydı. İçimde bir yerlerde ona karşı büyüyen bir nefret olduğunu biliyordum ama aynı zamanda oradaki jisunglardan birisi yanıldığımı sayıklıyordu. Sen ondan nefret etmeyi hiçbir zaman başaramadın ki zaten diyordu.

'Sana zarar vermenin aklımdan dahi geçmediği bir oyunda benim yüzümden kopardığın gitar tellerinin, avuçlarım arasına bıraktığın sözlerin, dokunmaya cesaret edemediğin piano tuşlarının, kaybetmek üzere olduğun gülüşünün ve renklerinin acısını yaşıyorum.'

Alnıma dökülen tutamlarımı gözlerimin üzerine doğru taradım çünkü içimden bir ses gözyaşlarımın bana çok yakın olduğunu söylüyordu ve ben hala üzerimde hissettiğim bakışlar yüzünden kımıldayamıyordum.

'Şu sıralar çok fazla üşüyorum. Jeongin hastalandığımı düşünüyor ama öyle değil. Chan hyung ise evimi kaybettiğimi söylüyor.
Evim, senmişsin.'

Gözyaşlarımın varlığını hissetmemle birlikte tek elimi dudaklarımın üzerine bastırdım.

'Şimdi senden bana bir yuva yapmanı istesem ne cevap verirsin? Bir yuva yap bana. Sonra sıcaklığın ve dokunuşlarınla ev kıl orayı. Gözlerimi her kapatışımda biraz nefes alabildiğimi hissedeyim. Ev ol bana jisung ve nefes ol, yeniden.

Sensizliğimin tarifsiz boşluğunu bana ev kıldığın o yerle unutayım. Ellerini yeniden tutabileyim. Söz bu defa hiç bırakmamak adına tutacağım.

Yaralarını bir daha hiç kanamayacak şekilde saracağım.

Kalp ağrılarını unutana dek dudaklarından öpeceğim.

Sol yanında sızı olup sana acı verdiğim için özür dileyeceğim ve oranın en tatlı sızısı olana dek seni öpmeye devam edeceğim.'

Yanaklarımdaki ıslaklığı elimin tersine silip titrek bir nefes aldım.

Zarfın içinde bir kağıt daha vardı. Kağıdı zarftan çıkardım ancak açmadım. Çünkü biliyordum içinde yer edinenleri. Hemde noktası virgülüne.

Not kağıdını zarfın içine bırakırken son çıkardığım ve açmadığım diğer kağıdı ceketimin cebine koydum. Ardından hala bulutlu gözlerle ve hala insanların bakışları üzerimdeyken elimdeki zarfı çantama koymak için fermuarıma davrandım. Ancak o an telefonuma gelen bildirim sesiyle duraksadım çünkü aynı anda koridordaki pek çok kişinin telefonuna düşen bildirim sesini de işitmiştim.

Telefonumu ceketimin cebinden çıkarırken kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım.

Pekala, burada her ne dönüyorsa hoşuma gideceğini hiç sanmıyordum.

Telefonumu çıkarıp bildirimlerimi açana kadar insanların üzerimde olan odaklarının daha da güçlendiğini ve fısıltıların arttığına şahit olmuştum.

Yutkundum ve üzerimdeki baskı her saniye daha da ağırlaşırken bildirime tıkladım.

Okulun sitesindendi.

Ama hayır, şaşırtıcı kısım bu değildi. Asıl sorun haberi paylaşan isimdi.

Felix okulun sitesinde bir haber paylaşmıştı.

En son buna benzer bir bildirim aldığımda karşılaştığım şey benim zarflarım ve fotoğraflarım olmuştu. O yüzden bu seferkine bakarken de ellerim titredi biraz.

Zarflardı, yeniden.

Ancak bu sefer bana ait değildi.

Henüz dakikalar önce açtığım zarftı. Minho'nun bana yazdıkları, açmadığım diğer kağıt ve kırık penam bile okulun haber sitesindeydi.

Üstelik bunu yayımlayan kişi de biricik dostum lee felix'ti.

Dudaklarım arasından bir küfür kaymasına engel olamadım ve hızla elimdeki zarfı çantama koydum. Ardından çantamın diğer kolunu da omzumda geçirdim ve beni seyreden insanların bakışları arasında merdivenlere yöneldim.

İkişer-üçer indiğim basamaklarla birlikte telefonumdan felix'in numarasını buldum.

İçinde bulduğum durum inanılmaz saçmaydı ve biraz önce ağlarken şimdi öfkeyle dolup taşıyordum.

Ne yani şimdi benim intikamımı, bana yaşatılanların aynısını minho'ya yaşatarak mı alıyorlardı?

Sinirle dilimi dudaklarıma vurdum ve felix'i aramak için dokunacağım ekranda aniden beliren isimle kaşlarımı çattım. Seungmindi.

Aramayı cevaplayıp hızlı adımlarla okulun çıkışına yöneldim. Ancak bu hareketim çok sürmedi çünkü kim seungmin'e ait telaşlı ses tonunu işitmem içimde kötü bir hissin oluşmasına neden olmuştu.

"Jisung nerdesin?"

"Seungmin? Sen iyi misin?"

"İyiyim." diye mırıldandı ancak sesi uzun süredir koşuyormuş gibi nefes nefese geliyordu.

"Ne oldu?" dedim korkuyla. Bu sırada durmuş ve tamamen seungmin'e odaklanmak istemiştim.

"Sahilin oradaki basket sahasında kavga çıkmış."

Karşıdan bir süre ses gelmedi ancak arka plandan hyunjin'in sesini duyabiliyordum.

"Minho ve hyungwoo arasında."

"Ne?"

Sesim olması gerekenden bir tık fazla çıktığında arkamı dönüp kimse var mı diye bakmıştım ancak yalnızdım.

"Büyük olay çıkmış diyorlar jisung. Wooyoung'la san da oradaymış."

"Minho iyi mi?" diye sordum bilinçsizce. Kalbim gürültüyle atıyordu ve korkunun her türlü çeşidini orada hissedebiliyordum.

"Bilmiyorum, oraya gidiyoruz şimdi bizde. Umarım başını belaya sokmamıştır."

"Tamam." dedim derin bir nefes alıp biraz daha sakin bir tutumla.

"Bende şimdi basket sahasına geçiyorum, orada görüşürüz."

Seungminden onaylar bir ses aldığımda telefonu kapattım ve tekrar ceketimin cebine attım.

Kafamdaki her şeyi bir kenara bırakırken dışarıda atıştıran yağmura karşın kapşonumu başıma geçirdim ve okuldan çıktım.

~

*Oğuz Atay.

Başladığımız yere geri döndüğümüz bir noktadayız o yüzden bir tık alaturkalaştım yalan yok.

Kaos, kaos, kaos.. Reyting, reyting, reyting diyerek köşeme çekiliyorum 😏

Kendinize dikkat edin, minsungla kalın ♡

Continue Reading

You'll Also Like

2.4K 170 15
"jisung bana bak." "Ne var minho?" Ağlamaktan kızarmış gözlerimi sildim. "Onu boşversene, ben varım ve sevgilin olmak istiyorum." Minific / argo / s...
12.2M 590K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
264K 27.1K 42
"Bu hale nasıl geldin? Yoksa annen küçükken çizdiğin resimlerine iltifat etmedi mi? Ya baban futbol maçlarını izlemeye bir kere bile olsa gelmedi mi...
109K 8.7K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...