Ahu ile Cengiz

By Elyios

176K 13K 3.9K

Yazgı kartları karıştırır, biz de oynarız, diyordu Arthur Schopenhauer. Kartları ben dağıtmış, geri çekilmiş... More

0.1
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
Merhaba
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
Merhaba
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5

0.2

5.3K 267 131
By Elyios

Cengiz Asoğlu

"Paşam, istersen biz gözlerimizi kapatalım daha rahat çalarsın taşları?"

Batuhan yanında oturan Alperen'i muhatap alarak konuştuğunda "Beyler ayıp oluyor, yakışıyor mu iki hukukçuya?" diye dalga geçmiştim.

Batuhan ve Furkan'ın fakirhanesinde her zamanki gibi 101 oynuyorduk. Ben evimden şartlı tahliye edilmiştim, ev arkadaşımın sevgilisi Eskişehir'i terk edene kadar da oraya adım atmam yasaktı. Bu yasağı kendi kendime ben koymuştum ve bu yüzden de uymakta kararlıydım.

Dünyanın en kötü ev sahiplerinin bir süre misafiri olacaktım ve daha ilk günden, 101 partisi ile açılışı yapmıştık. "Hukukçunun şanındandır, dolandırmadan olur mu?" Furkan göz kırparak, ona attığım taşa baktı ve anında "Abicim birden küçük bir sayı yok mu? Utanma onu da at, bu ne ya?" diye isyan etti.

"Sana üçten büyük sayı yok, haydi oyna," diye ortadan çektiğim taşı avucunun içine bıraktığımda, taşa baktı ve bu sefer de "Ortadan da iki çekmiş, eli uğursuz pezevenk," dedi.

"Ortağıma laf etme, bir el önce elden bittiğini hatırlatırım. O tamamen senin cenabetliğin." Batu kendine atılan mavi üçe baktı ve güldü. "Şimdi bunu alıp bitmem yok mu?" Furkan ortağımın söylediğiyle dehşete düşerken "Yok artık amına koyayım," demişti.

Batu güldü ve göz kırparak, mavi üçü aldı. Bitmediğini bildiğimden sırıtarak Alperen ve Furkan'ın götlerinin tutuşmasını izliyordum. "Bir açalım da renk gelsin masamıza," diyerek taşları önüne dizdiğinde Alperen sandalyede geriye yaslandı.

"Vallahi bu cenabet Furkan'ı banyoya falan gönderecektim bitseydin," dediğinde Furkan ortağına yanında duran zarı fırlattı. "Ne zaman gördün benim cenabet gezdiğimi lan?"

"Lisede gusüllü gezdiğin zaman mı vardı oğlum? Konuşturma şimdi, kızı her öptüğün yerde halleniyordun." Batu'yla yüzümüzü buruşturduktan sonra Alperen'in bana attığı sekize kararsızca baktım.

"Besleme lise arkadaşını oyar gözünü işte, iyi ki seninle eve çıkmamışım." Furkan, Alperen'e söylenmeye devam ederken sekizi almayarak ortadan taş çektim.

Ortadan çektiğim kırmızı on ile per yaptıktan sonra, Furkan'a döndüm. "İstiyor musun büyük taş?" Anında kafasını olumlu anlamda salladığında sırıttım ve sarı dördü görebileceği şekilde masaya koydum. "Bu ne kardeşim ya? Ben bu iyiliğinin altından nasıl kalkarım? Lütfen yapma, bu ne böyle sonsuzluk falan mı?"

Abartılı tepkisine gülerek ortadan taş çekmesini izledim. "Cengiz," diyen Batu'ya döndüğümde önümdeki istakayı işaret ederek "Nasıl?" diye sordu. Sırıtarak göz kırptım, bu el de bizi şov bekliyordu.

"Oğlum ikinci dönem Roma'yı kimden alayım bu arada?" Alperen, elini açarak taşları önüne dizmeye başlamıştı ve aynı anda da konuşuyordu. "Valla Derya beni bitirdi, diğeri ondan beter değildir umarım?"

Bir sene mezuna kaldığı için bizden bir alt dönemdeydi ve liseden Furkan'ın arkadaşı olması dolayısı ile tanışmıştık. Biraz ilginç bir tipti Alperen, mezuna kalma olayları bile garipti.

Çocuk, lisesine yeni reis bulunamadı diye bir sene mezuna kalmış, okula kontrole gidip gelmişti.

Bu derece siyasete fanatik tipler beni oldum olası uyuz ederdi. At gözlükleri taktıklarını düşünürdüm ki Alperen de tam öyle biriydi. Yararsız faaliyetlerle üniversite içine milliyetçilik falan aşılamaya çalışıyordu, sanki kaç yaşına gelmiş adamlar Alperen gelsin de broşür dağıtsın; biz de ülkücü olalım diye gün sayıyordu.

"Ahmet Cemal Hoca'dan al, aklı olan Ahmet Hoca'dan alabilmek için bilgisayarına program bile yükler." Batu'nun söylediğini onaylarak "Öyle tipler varmış ya gerçekten, dersleri daha hızlı seçmek için diğerlerini sistemden atan programlar kullanıyorlarmış." dedim.

"Onunla uğraşamam da siz bana seçiverirsiniz, gece saat beş gibi de herkes uyurken dersi bırakırsınız, açılan kontenjanı ben kaparım."

Alperen için kimsenin hakkına girmeye niyetim olmadığından sessiz kaldım, zaten bana gerek kalmadan Furkan "Tamamdır kardeşim," demişti.

Alperen de cidden okeye dördüncü olmasa çekilecek bir tip değildi, Furkan nasıl yıllarca bu çocukla arkadaş kalmıştı acaba?

Alperen'in bana attığı siyah ikiye baktım ve Batu'ya dönerek "Ee, ne yapalım Batu? Bir dışarı falan mı çıksak, dişimize göre rakipler buluruz?" dedim, alayla da gülmüştüm. Batu anında keyiflenerek kahkaha atarken, Furkan ise "Hayatta inanmam siyah ikiyle bittiğine, göster lan," demişti.

Siyah ikiyi masadan alarak, peri tamamladım ve ortaya da okeyi atarak istekayı biraz geriye yatırdım. "Bak kardeşim, gizliyor muyuz sanki?"

Alperen ortaya attığım okeyi eline alırken dehşete düşmüş görünüyordu. "Bu nasıl bir bal amına koyayım? Herif ikinci el elden bitti, şimdi de okeyle."

"Batu bitmiş olsa taş çaldığına yemin bile ederdim." Furkan istekama vurarak taşların dağılmasına neden olduğunda güldüm. "Sakin ol, haşin erkek. Hadi bakalım yaz oraya skorları, bir bakalım bizi geçmek için kaç gün daha oynamanız gerekiyor?"

"Yazmıyorum abi, bir insanın onuru bu kadar da kırılmaz." Furkan kağıdı aldı ve yırtarken ayağa kalktı. "Hem aşkta kaybettim hem de kumarda, benim kazanmam gerekmiyor muydu?"

"Aşkta kayıp mı ettin? Masada sevgilisi olan tek kişi sen değil misin oğlum?" dediğimde derin bir nefes verdi. "O köprünün altından çok sular aktı kardeşim, dün ayrıldık biz."

"Liseden beri şunu kaç kere duyduğumu unuttum, bu özürlü söylemekten bıkmadı." Alperen umursamazca konuştuğunda, ona hak verdiğim tek konunun bu olabileceğini düşünüyordum. "Yani yürümüyor abicim, ben biliyorum da işte kaç sene olmuş. Hadi yol diyemiyorum."

"Kızı sevmiyorsan ne caz yapıyorsun? Ayrılacaksın tabii ki, ne yapacaksın?" İstemsizce ters konuşmuştum ama Furkan bazen gerçekten de bunu hak ediyordu.

"Sevmiyorum değil be, yürütemiyoruz." İçeriyi işaret ederek devam etti. "Neyse çayları alıp geleyim, anlatırım."

O mutfağa doğru yol aldığında Batu'ya baktım. "Ne diyor bu yine?" diye sorduğumda gözleri kapıya döndü ve ev arkadaşının hala gelmediğini görünce konuşmaya başladı. "Boş yapıyor ya, bağlanma sorunu var diyeceğim senelerdir Esin'le. Bakma böyle dediğine cidden seviyor da tribi neye ben anlamıyorum."

"Neden kavga ettiler?" Alperen taşları toplarken, aynı zamanda da bizi dinlediğini belli edercesine sorduğunda Batu ona bakmadan cevapladı. "Dün tüm gün eşek gibi uyudu ve kıza haber vermeye bile tenezzül etmedi, Esin'i de biliyorsunuz, evhamlı biraz."

"Ambulans göndermemiştir inşallah eve?" dediğimde Batu güldü. "Yok, Allah var geceye kadar bekledi. Sonra da beni aradı, Furkan da arkadaşlarıma beni rezil ediyorsun tribine girdi işte."

Göz devirerek okey masasına ve etrafında oturan iki kişiye baktım. "Yani kız bizim gibi tiplere Furkan'ı nasıl rezil edebilir ki? Furkan'ın varlığı bile bundan daha rezil."

Furkan "Duydum kardeşim," diyerek masada açılan boşluğa çay tepsisini koydu. "Sessiz söylemedim zaten oğlum, duy diye söyledik. Özürlü müsün sen, kızı neden üzüyorsun?"

"Of ne bileyim ya, bana tasma takmış gibi hissediyorum ama Esin öyle ara verelim, takılalım tarzı bir kız olmadığından-" Söyleyeceği şeyi hafifletemesin diye "Ayrılmaya da götün yemiyor?" diyerek tamamladım.

"Siz kimin arkadaşınız oğlum ya? Esin'in kankaları bile benimle böyle konuşmuyor," diyerek çayına şeker attı ve karıştırmaya başladı. Batu çoktan çayını yudumlamaya başlamıştı, bardağı masaya koyduktan sonra da Furkan'a döndü. "Ne tasması oğlum? Nereye gittin de kız seni durdurdu ya da trip attı? Gayet de güveniyor işte, uzak mesafe ilişkisinde güven bu kadar olur."

"Lisedeyken sanki her şey daha farklıydı, ne bileyim. Ders aralarında Esin'i göreceğim diye tüm ders saate bakardım falan," dediğinde Alperen güldü. "Derdin kızı kenarda köşede sıkıştırıp öpememek mi aslanım?"

"Boş yapma Alperen," Furkan kendi arkadaşından bıkmış gibi söylendiğinde sandalyede arkama yaslandım. "Sen de ne emmeye ne gömmeye geliyorsun valla Furkan, hem kız alışkanlık oldu yoksa ilişki bitti diyorsun hem de seviyorum."

"Ya bakın, ben bu kızla evleneceğim."

Batu ve Alperen aynı anda "Ooo." çektiğinde güldüm. Furkan ise umursamadan devam etti. "Kimle ne olursa olsun, arada ne yaşanırsa yaşansın evleneceğiz işte, biliyorum."

"Evleneceğim ama ondan önce başka kızlarla da mı takılayım diyorsun?" Batu masaya dirseklerini koydu ve hafifçe Furkan'a eğildi. "Saçma sapan konuşma oğlum, aldattıktan sonra utanmadan bir de kızla evlenecek misin?"

Furkan'a bakarken, derin bir nefes aldım. İyi ki söyledikleri sadece laftaydı, gerçekleştiriyor olsa dayağı yemesi gerekecekti. Gerçi bu haliyle bile temiz bir dayak yese ve aklını başına devşirse fena olmazdı.

"Aldatma değil ya, o varken yapmam tabii ki." Oflayarak, çayını eline aldı ve kadeh kaldırır gibi kaldırdı. "Neyse, kapatın şu konuyu ya. Ayrıldık işte," dediğinde kafamı iki yana salladım.

Kimsenin itiraz etmeye fırsatı olmadan, kapı çaldığında Batu'ya baktım. "Kimi bekliyordunuz?" Omuz silkti ve "Kimseyi," diyerek ayaklandı.

Saniyeler sonra da gönlümün ve evimin biricik sultanı ile birlikte salona giriş yapmıştı. "Timuçin, ne işin var lan senin burada?"

Benim konuşmamla en yakın arkadaşım kendini bıkmış bir tavırla koltuğa attı ve "Evde duvarları izleyeceğime geleyim iki muhabbet edeyim dedim gülüm," dedi.

"Nasıl ya, Eslem nerede?"

Eslem, sevgili ev arkadaşımın uzun süreli ve üniversitede yollarının ayrılmasından dolayı uzak mesafe ilişkisiydi. Timuçin için Eslem masal prensesleri gibi bir konumda olduğundan, ikisine de fiziksel uzaklıkları koymuyordu. Yalnızca Timuçin bir an önce kavuşmazlarsa ölecek gibi triplere giriyordu, o kadarına da olur gözüyle bakıyordum.

Yani Furkan ve Esin'den çok daha iyi durumda oldukları kesindi, Timuçin terk edilip buraya geldiyse baya şaşırmam gerekecekti.

Hem Eslem Timuçin'i öldürmediği için, hem de bizim evde kalmayı kabul ettiği için.

"Ya sözde, kraliçem beni görmeye geldi buraya, tüm gün eski arkadaşları ile birlikteydi." Çaya baktı ve "Bana da bir bardak var mı?" dedikten sonra devam etti. "Anasını satayım ebesi bile Eskişehir'de, yarın akşam da elini öpmeye gidecekmiş."

Batu ve Alperen kahkahalara boğulduğunda, gülmeyeyim diye kendimi sıktım. "Bir haftalık geldi nasılsa oğlum, sakin ol."

Yangına körükle gitmemek için uğraşıyordum ama Timuçin'in ikna olacağı yoktu. Bulduğu her fırsatta soluğu Ankara'da alıyordu ama elinden gelse beni evden atıp Eslem'i yerleştireceğine adım kadar emindim. "Yok yok, ebesinden sonra da doğumuna yardım eden hemşireyi falan görmesi gerekir. Sen de dön istersen, boşuna düzenin bozulmasın. Evde misafir yok gibi zaten."

Kendimi tutamayarak güldüm ve "Eyvallah ama kalsın," dedim. Şimdi rahatlarını bozmaya gerek yoktu, Eslem'in evin içinde ben varken rahat rahat hazırlanabileceğini bile sanmıyordum.

"Sana yine hüsran mı be Timuçin?" Batu onunla dalga geçince, iyice triplere girerek koltukta yatar pozisyona geçti. "Bana yine hüsran be Batu."

Tavırlarına gülerek kolumu masaya yasladım. Biz de böyleydik işte, Timuçin'in bitmeyen Eslem özlemi; Furkan'ın çözülemeyen Esin sorunları ve Batu'yla benim sonsuz saplığımız.

Ha bir de itici Alperen'in ocaktan beğendiği asenalara yürüyememe tripleri vardı.

Müthiş bir grup değildik, yine de eğlenceli olmadığımızı kimse iddia edemezdi.

"Bir küçük açılırdı buna," diyen Furkan'a bakarak kaşlarımı kaldırdım. "Evde alkol stokunuz mu var?" diye sorduğumda kafasını iki yana salladı. "Tabii ki yok oğlum, dolapta peynir bile yok. Ne alkolü?"

"Ama cidden buna bir küçük açılırdı," Timuçin de Furkan'ı desteklediğinde Batu "Parası neyse verelim de felekten bir gece çalalım o zaman," demişti. Saat daha altıydı, ne gecesinden bahsettiğini cidden merak ediyordum.

"Ben üzgünüm, hayatta kalkıp gitmem," Timuçin yine kendine bir pay çıkarıp, olaydan sıyrıldığında ondan gazı alan Furkan da "Ben ondan daha üzgünüm, ayrıldık sonuçta," diyerek kenara çekilmişti.

Batu ve Alperen'e baktım, kimsenin gitmeye niyeti yok gibi duruyordu. "Tamam, gönüllü yok sanırım?" Batu herkesin farkında olduğu durumu dile getirdikten sonra elini yumruk yaparak, ortaya uzattı. "Taş, kağıt, makas. Bir el, kaybeden markete gider."

Alperen ve ben sanki ömrümüz boyunca bugünü beklemişiz gibi ortaya ellerimizi uzattığımızda, olayın saçmalığını sorgulamıyor oluşumuzu göz ardı ediyordum. Ben efkarlı bile değildim, ayrıca burada misafirdim ve ne alaka diyeceğim yerde, "Taş kağıt makas," diye sayan Batu'nun sesine uyarak, makas yapmıştım. "Taş, makası ezer. Hadi Cengiz, yollan."

Alperen taş yaptığı elini pek sevmiyor gibiydi, bu sinir bozuculukla bileğinin kırılıp eline verileceğini düşünemiyordu herhalde.

"Cengiz, biz sana paraları verelim kardeşim," Ters bakışlarımı Alperen'den çekerek, sakin olmam için kaş göz yapan Batu'ya döndüm. Bu barışçıl çabasının üstümde hiçbir etkisi olmamıştı, "Gereği yok," diyerek de çoktan ayaklanmıştım zaten.

Bizim efkarlıların yanına, bir de dayak yemiş ülkücü lider katılmasın diye sakin olmaya çalışıp cüzdanımı aldım ve kendimi dışarı attım. "Ya sabır," diye söylenerek de markete doğru yürüyordum.

Eskişehir'in serin havası sinirimi biraz hafifletmişti, yüzüme çarptıkça ferahlıyordum. Oldum olası soğuğu seven biri olmama rağmen, İzmir'de yaşıyordum ve bu dünyada cehennemi yaşamak gibiydi.

Nemli ve klimasız uyunamayan bir cehennem.

Otomatik kapıdan geçtikten sonra, dümdüz yürüyerek rafların bitiminden sağa döndüm. Gözlerim, önünden geçtiğim ama ilgimi çekmeyen abur cubur reyonuna takıldığında, çoktan bir adım atarak görüş alanımdan o bölümü çıkarmıştım.

Saniyeler sonra da adımlarım durmuştu, geriye dönerek gördüğüm kıza tekrar baktığımda o da yok olan varlığımın hemen sonra tekrar görüş alanına girmesinden olsa gerek bana dönmüştü.

"Aa, sen?" dediğim anda kız şaşkınlıkla büyüyen gözlerini üstümden çekmeden "Aa, Cengiz?" demişti. Ayaklarım istemsizce yanına doğru gitmek için harekete geçti, kız da aynı anda tamamen bana döndü.

"O gün Porsuk'ta karşılaşmıştık, değil mi? İki tane arkadaşın vardı," dedikten sonra, gözüm topuz yaptığı saçlarına takıldı. "Evet, Ahu ben," diye tekrar kendini tanıttığında mahcup olarak gülümsedim. "Kusura bakma, arkadaşların ile ismini karıştırırım diye söylemek istemedim."

"Önemli değil," dedikten sonra elinde tuttuğu kek paketini reyonuna geri koydu. "Sınıf arkadaşıyız ama okul dışında her yerde karşılaşacağız sanırım," dediğimde güldü.

"Umarım," duraksadı ve düzeltmek ister gibi panikle devam etti. "Sanırım, demek istedim yani. Ayrıca umarım sınıfta da karşılaşırız, sınıf arkadaşları ile tanışmak baya önemli sonuçta." Hızlı konuşmasını derin bir nefes alarak bitirdiğinde kafamı salladım.

Biraz garip bir kızdı.

"Seni daha fazla tutmayayım, arkadaşlarına da selam söyle," dedikten sonra geriye doğru bir adım attım. "Söylerim tabii ki, kendine iyi bak." Gülümseyerek kafa salladım. "Sen de, görüşmek üzere."

Onu arkamda bırakarak alkol reyonuna doğru ilerledim. Bizimkilerin siparişlerini aldıktan ve hepsini kucağımda depo ettikten sonra, kasaya doğru yürürken marketten çıkan üçlüyü görmüştüm.

Bu kızlar iyi insanlara benziyorlardı ve içimden bir his, bu son karşılaşmamız olmayacak diyordu.

...

Oy vermeyi unutmayın ♥️

Continue Reading

You'll Also Like

519K 19K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
141K 4.1K 15
Sırf kuzeni için 18 yaşında Mardin'in acımasız ağasına gelin giden Larin... Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...
1.1M 15.9K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
184K 11K 25
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...