KAMELYA ÇİÇEĞİM - Tamamlandı

mervekinciiii

37.5K 1.9K 109

"Ne güzel şeysin sen," gözlerini kapatıp derin nefes aldı. Gözlerini açmadan konuşmasını sürdürdü. "Kokun, ba... Еще

-1- G İ R İ Ş
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
∽FİNAL∽

-29-

404 29 1
mervekinciiii

Keyifli okumalar...

Sabırsızca oradan oraya gidip geliyordum. İki gündür aşinası olduğum binada Tolga'nın serbest bırakılmasını bekliyorduk hepimiz. Tırnaklarımın etrafındaki etleri koparmaktan kıpkırmızı olmuştu. Ceren, Yaşar'ın sorgusunda onu bekliyordu. Tolga ise yine nezarethanede çıkmayı bekliyordu.

Durmaksızın titreyen bacağımı en sonunda Elçin tuttu. "Yeter!" az önce Cemle birlikte gelmişlerdi.

Meraktan çıldırmak üzereydim. Rastgele bir konu olmadığı için merakım üç katına çıkmıştı. Görüş açıma Ceren'in girmesiyle yasladığım koltuktan doğruldum. Ağzı kulaklarında hızlı adımlara yanımıza geldi. "Tolga serbest bırakılacak!" o anki heyecanla yanımdaki Elçin'e sarıldım. Bu iki gündür aldığım en güzel haberdi!

Kollarımı bu sefer Selma teyzeyi bulduğunda Ceren ileriyi gösterdi. "Ben şimdi nezarethaneye gidiyorum, birazdan Tolga ile beraber geliriz," o yanımızdan ayrılırken biz sevincimize kaldığımız yerden devam ediyorduk. "Şükürler olsun Allah'ım!" Selma teyze bu sefer mutluluktan ağlıyordu. Benim çoktan gözlerim dolmuş akması için Tolga'yı bekliyordu adeta.

Titreyen ellerimle Selma teyzeyi tuttum. Sağ elimi iki elinin arasına alıp öptü. "Güzel kızım benim," dolu gözlerle gülümseyerek ona baktım.

Ferhat kutlama yapıyormuşçasına hepimize birer çay getirdiğinde ilk ben aldım. Gerçekten buna ihtiyacım vardı. Sıcak çaydan bir yudum aldıktan sonra etrafımdaki insanları izledim. Hepsi gülümseyerek bir şeyler söz ediyordu ben ise susmayı tercih etmiştim.

İçim kıpır kıpırdı. Kalbim zaten yerinde durmuyor olması gerekenden hızda atıyordu. Bu beni daha heyecanlandırmaktan başka işe yaramıyordu. Sonunda aklanmıştı, sonunda kavuşacaktık ve onu hiç bırakmayacaktım. Sevdiğim vanilya kokusuyla aş yaşayacak, kahvelerini her gördüğümde içim gidecekti. Bu iki gün bana o kadar uzun gelmişti ki... sanki iki yıl gibiydi.

Canımın içi, sonunda kavuşuyoruz!

Ekin'e Tolga'nın serbest bırakıldığına dair kısa bir mesaj yazıp gönderdim. Telefonumu tekrar cebime koyduğum sırada herkesin Tolga'nın sesini haykırmasıyla kafamı hızla kaldırdım.

Müptelası olduğum kahveleriyle bana bakıyordu. Koşarak yanına gidip sarıldım. Kokusunu derin derin içime çekip boynuna minik minik öpücükler kondurdum. Onun da benden aşağı kalır yanı yoktu. Sıkıca kavradığı belimi okşuyor kafasını gömdüğü saçlarımı koklayarak öpüyordu.

"Çıkacağını biliyordum!" onu görmenin mutluluğundan dört köşe olan sesime karşılık gülümseyip göz kırptı.

Benden ayrıldıktan sonra tek tek herkese sarıldı ve tekrar benim yanıma geldi. Kavuşan ellerimize baktım. Kemikli parmaklarıyla elimi sıkı sıkıya tutuyordu. Ellerimize baktığımı anlamış olacak ki kendine çekip elimin üstüne uzun öpücük kondurdu.

Bir daha gelmek istemeyeceğim binadan çıkıp arabalara doğru ilerledik. Arabaya binmek için ayrılacağımız sırada kollarımı beline doladım. Saçımı öpüp geri çekildi. "Eve gidince hemen hazırlan, çiftlik evine gideceğiz. Birkaç gün kalırız."

"Birkaç saat uyusaydın, ondan sonra giderdik."

Olumsuzca kafasını salladı. "Seninle uyumak istiyorum," gözlerinin altı ne kadar koyulaşmış olsa da gözleri parlıyordu. "Tamam canım."

İki parmağının arasına burnumu alıp sıktı. "Canın yesin seni," gülerek yüzümü buruşturdum. "Seni almaya gelirim. Birkaç gün kalacağız, ona göre," kafamı sallayıp yanağından öptüm. Ulu orta ve bizimkiler varken dudağından öpemezdim.

O kendi arabalarına ilerlerken ben de kendi arabama bindim. Elçin gülümseyerek bana bakıyordu. "Yüzüne kan gelmiş maşallah," kahkaha attım. Şu an o kadar mutluydum ki her denilen şeye gülümseyip onaylayabilirdim.

Arka arkaya belli bir süre gittikten sonra herkes kendi evinin yoluna geçmişti. Hızlı bir şekilde eve gelip garaja park ettim. Aceleci adımlarla kapıya vardım, Nezahat ablanın kapıyı açmasıyla ayakkabılarımı çıkarıp ikişer ikişer merdivenleri çıktım. Odamın bulunduğu koridora gelince Artemis ile karşılaştım. Gülümseyerek kucağıma aldım. "Tolga çıktı!" mutluluğumu anlamış gibi birkaç kez havlayıp yüzümü yaladı.

Kucağımdan indirmeyerek odama girdim ve dolabımın karşısına geçtim. Acele etsem iyi olacaktı, Tolga en fazla bir saate gelirdi. Duştan sonra giymek için ve ayrı çantaya koymak için ayrı kıyafetler çıkardım.

Kıyafetleri banyodan sonra giymek için giyinme odasına bıraktıktan sonra Artemis'i de yatağıma bıraktım. Ona havadan öpücük attıktan sonra banyoya girdim. Sıcak suyu açıp içine girdim.

Sıcak su bütün vücudumu ele geçirdiğinde gözlerimi kapattım. Bütün yorgunluğumu alıp götürmüş gibiydi.

Suyun altında daha fazla durmadan çıkıp giyinme odasına geçtim. Çıkardığım kıyafetleri giydikten sonra saçlarımı kuruttum. Yatağın üstündeki kıyafetleri giyinme odasında duran geniş çantama kattım. Saçımı salık bırakmayı tercih ederek vücut spreyimi sıkıp sonunda odadan çıkabildim.

Aralık kapıdan Artemis'in geldiğini ayak seslerinden anladım. Birlikte merdivenleri inip salona geldiğimizde annem, Elçin ve Tolga'nın muhabbet ettiğini gördüm.

"Ben hazırım," küçük çocuklar gibi cıvıl cıvıl çıkan sesime karşılık Tolga gülümsedi. Yanıma gelip elini hemen belime koydu ve kendine çekti. "Dikkatli olun çocuklar, aklımız sizde kalmasın."

Belli belirsiz gülümsemeyle anneme baktı. "Merak etme Gülay teyze," biz kapıya giderken arkamızdan onlar da geldi. Ayakkabı giyip tam doğrulmuştum ki dibimde Elçin'i gördüm. "Aranızda bir şey olacağını seziyorum ben, sen de sezdin mi?"

Dümdüz suratına baktım. Anlamadığımı fark etmiş olacak ki kaçamak bakışlar atıp kıkırdadı. Sonunda jeton düşünce elimin tersiyle karnına vurdum. "Terbiyesiz!" Annemin bakışları ikimizin arasında gidip geldiğinde omuz silkmekle yetindim.

Evden ayrılıp kapının önünde bekleyen arabaya geçtik. Kemerimi bağlamadan arkaya dönüp çantamı koyacağım sırada arka koltuğun poşetlerle dolu olduğunu gördüm. "Çiftlik evinde fazla bir şey yokmuş ben de alayım dedim," bakışlarım kahveleri buldu. "Belki birlikte yemek yaparız."

"Hayatım, doğruyu söylemek gerekirse yemek konusunda umutsuz vakasın," yavaş yavaş yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Sen öğretirsin o zaman," fısıldar gibi çıkmıştı sesi. "Zevkle."

Cümlem biter bitmez dudağını dudağıma bastırması bir olmuştu. Bir elim göğsüne giderken bir elim ensesindeydi. Dudaklarının altında ezilen dudaklarımla karşılık vermeye çalıştım. Hasret olduğum tadı alınca gülümsedim. Dişleriyle alt dudağımı çekiştirince yüzümü buruşturdum.

En sonunda birbirimizden ayrılıp nefes nefese baktık gözlerimize. Yanağını bulan elimi tutup avuç içimi koklayarak öptü. "Cennetime kavuştum," dediğiyle gülümsedim. Son kez dudaklarına minik öpücükler kondurup geri çekildim.

Çiftlik şehrin dışında gibiydi bu yüzden araba yolculuğu uzun sürecekti. Araba hareket ettiğinden beri ayrılmayan ellerimize baktım. Başparmağıyla tenimi okşuyordu arada kısa öpücükler konduruyordu. Diğer elimle kolunu kavrayıp kafamı omuzuna koydum. Kafamda rastgele bir yere öpücük kondurdu. Kokusunu derin derin içime çekerken radyodan çıkan şarkıya eşlik etmeye başladı. Sesi kötü değildi, güzel bir tonu vardı ama.

Yormadan sormadan seveceğim seni sadem
Gönlüme sarmadan ya buna var mı müsaaden?

Hiç durmadan yorulmadan
Seni bekleyeceğim zaten
Evime düşen birkaç saç telin olmadan
Ya buna var mı müsaaden?

Ona olan aşkımı gizleyerek yaşamıştım hep. Duymamasını, bilmemesini istemiştim. Karşılık vermezse en azından dostluğundan olmak istemiyordum. Çünkü çok güzel dostluğu vardı. İngiltere'ye gidene kadar her anımda yanımdaydı, onunla büyümüş onunla gözümü açmıştım. Onunla sevmeyi, onunla kırılmayı öğrenmiştim.

Yüzümde çizgilerin var
Saçımda bembeyaz tenin
Hala yapayalnız yattığım fark edilir mi?
Sebebi bilemiyorum
Aklımda bir tek sen varsın
Ben senden istediğimi kimseye diyemiyorum.

Geldikten sonra ise çok kırmış çok üzmüştü ama ona rağmen yine de sevmekten vazgeçmemiştim. Sadece tek taraflı olan aşkıma sıkı sıkıya tutunmuştum.

Bundan sonra hep yanımda olmasını istiyordum, ölene kadar. Onunla evlenmek, dolu dolu hayat geçirmek hep hayalimdi. Evlenmek istese hiç hayır demezdim, onunla yaşlanmak çok güzel olurdu.

Aşk bambaşka bir şeydi. Süresi vardı aşkın, bitebilirdi. Kendini imha etmekten asla çekinmezdi ama sevgi ve sadakat öyle değildi. Sevmek derinden gelen bir şeydi. Sevgi, onu tanıdığından beri ona bağlanmak demekti. Sadakat ise sevgi gibi değildi. Sevgi bitse bile sadakatle sürebilirdi ilişki. Tolga aşık olmasa da olurdu ama sevgi ve sadakatle bağlanmalıydı.

Kafamı omuzundan kaldırıp yan profilden ona baktım. Bana o kadar yakışıklı geliyordu ki Yunan tanrısı gibiydi. Bütün hatları özenle yaratılmış karakteri ise özenle seçilmişti sanki. "Bir şey mi oldu?"

"Hayır," bir şey demeden önüne döndü. Dayanamayıp elimi yanağına yasladım ve öptüm.

Araba durunca koala gibi yapıştığım koldan ayrıldım. Çantamı ve birkaç poşeti alıp arabadan indim. Tolga'nın arkasından küçük adımlarla ilerliyordum. Uzun zamandır gelmediğim eve baktım, hala aynıydı. Çimler yine yeşil, bahçedeki salıncak her zamanki köşesindeydi.

Açtığı kapıdan içeriye girmemle dışarıya göre daha soğuk olan evi taradım. Koltukların üstü beyaz çarşafla örtülüydü. Çantayı koltuğun kenarına bırakıp poşetleri mutfak masasına koydum.

Kalçamı tezgaha dayayıp salondaki şöminenin başında olan Tolga'yı izlemeye başladım. Şöminenin yanındaki odunları tek tek attıktan sonra cebinden çakmağını çıkarıp yaktı. Kafasını kaldırmasıyla göz göze geldik. Sevgiyle bakan kahveleriyle dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. Şöminenin başından ayrılıp koltuğun üstünden atlayarak hızla yanıma geldi.

"Ne yiyelim?"

"Etli nohut?" gözlerimi devirdim. Bu adamın etli nohut aşkı beni öldürüyordu. "Etli nohutu sevdiğin kadar beni sevmiyorsun be!"

Kafasını arkaya giderken kahkaha attı. "Saçmalama Burçin."

"Ne demek saçmalama? Ne yiyelim diye sorduğumda aklına ilk o geldi," nazlanarak yanından geçip masadaki poşetleri karıştırmaya başladım. Belimden tutup çevik hareketle kendine çevirdiğinde korkuyla çığlık attım. "O zaman fırında bir şeyler yiyelim."

"Peki," nazlanmamın sürdüğünü fark edince yüzümü avuçlarının arasına alıp her yerini öptü. Durmadan öpmesi komiğime gittiği için kahkaha atmaya başladım. "Tolga dur artık."

"Yoo," öpmeye devam ederken ellerimi göğsüne koyup ittim. Yerinden hafifçe kıpırdanmıştı ama uzaklaşmamıştı. "Ya Tolga dur dedim!" son olarak dudaklarıma öpücük kondurup geri çekildi. Gülümseyerek hülyalı hülyalı gözlerime bakıyordu. "Hadi sen biraz dinlen," yanağımda olan elini tuttum. "Düzgünce uyuyamamışsındır."

"Hayır, seninle birlikte yemek yapacağım," dedi. "Hem ben seni özledim. Boş ver uykuyu."

"O zaman," iki elimi de koluna koyup vurdum. "Tavukları çıkarıp kare şeklinde doğra sonra da yıka."

İşaret parmağını kaldırdı. "Öpücük?"

"Sonra öperim, şimdi yemeğin başına geç."

"Ben öpseydim, bir kerecik."

Kafamı olumsuzca salladım. "Hadi," sonda i'leri uzatmıştım. Çocuk gibi üzgün bakışlar atarak tavuğu poşetten alıp tezgaha geçti. Haline kıkırdayıp diğer poşettekileri çıkarmaya başladım.

Dediğim gibi yaptı. Tavukları kare şeklinde doğradıktan sonra yıkadı ve kenara koydu. İşi bitince hemen arkama geçip ellerini karnımda birleştirdi. Hassas noktam dediğim ensemle boynumun arasını öptü. "Salata yapacaksın."

"Ama-"

"Malzemeler dolapta hayatım, bir zahmet çıkar," homurdana homurdana benden ayrılıp buzdolabına yürüdü. "Sevgilimi öpemiyorum ya! Çıldıracağım!"

"Az laf çok iş Tolga Efendi."

"Evlenelim biz. Evlenince böyle naz yapmazsın en azından," omuzumun üstünden ona baktığımda söylene söylene malzemeleri çıkarıyordu.

Yemekleri yapmış pişene kadar da birlikte televizyon izlemiştik. Temas bağımlısı olduğum için televizyon izlerken durmadan Tolga'ya sırnaşmıştım. Onun da hoşuna gittiği için hiç itiraz etmeden beni sarıp sarmalamıştı. Şimdi de yemek bulaşıklarını makine koyuyordum.

Şöminenin başında beni bekleyen Tolga'ya baktım. Şarapları doldurmuş telefonuyla uğraşıyordu. İşim bitince yanına gidip bacaklarının arasına girdim. Sırtımın yarısı dışarıda kalacak şekilde oturmuş onu inceliyordum.

"Yaşlı mıyım ben?" aniden sorduğu soru karşısında kaşlarım çatıldı. "Nereden çıktı şimdi bu?"

Dudaklarını sarkıttı. "Saçımda birkaç beyaz çıktı," bakışlarını bana çevirdi. Yanan ateşin ışığıyla kahvelerine baktım, koyulaşmıştı. "Bir de Cem yaşlı olduğumu ve senin bana nasıl baktığını söyledi."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Cem'in dediğini mi kafasına takmıştı? Bizim salak Cem'in dediklerini? "Sanki o hiç yaşlanmayacak," şaraptan bir yudum aldım. "Ben senin her halini seviyorum. Yaşlanıp bütün saçın bembeyaz olsa dahi yine seni seveceğim. Benim için hep yakışıklı olacaksın."

Masumca gülümsedi. Yüzünü burunlarımız birbirine değecek derecede yaklaştı. Dudağını dudağıma sürttü ve minik minik öpücük kondurmaya başladı. Öpüşüne karşılık verirken oturuşumu düzeltip bacaklarımı beline sardım. Kısa süreliğine benden ayrılıp kendi bardağını ve benimkini aldı ve kenara koydu. Beni kendine daha çok çekti. Ellerim saçları arasında geziniyordu.

Öpüşmemiz derinleşirken beni beyaz kürk tarzı şeye yatırdı. Öpücükleri boynumu buldu. Tenimi dişlerinin arasına aldı, ısırdı sonra da öptü. Birkaç yere daha aynı şeyi yapınca ister istemez inledim. "Hassiktir!" boğuk çıkan sesine güldüm.

Boynumdan yol izleyerek çeneme oradan dudaklarıma çıktı. Benden ayrıldığında kahvelerindeki şehveti ve arzuyu gördüm. Bu sefer yarım kalan öpücüğe devam etmek için hamle yaptığında kafasını geri çekti. "Ne olacağını biliyorsun?" kafamı salladım. İstiyordum. "Güzelim, emin misin?"

"Eminim," sesim sadece onun duyacağı şekilde çıkmıştı. "Ama burada olmaz," beni onaylayıp kalçalarımdan tuttuğu gibi kucağına aldı. Bacaklarımı tekrar beline kollarımı da boynuna doladım. Soluk almadan hızla merdivenleri çıktı sonra odasına girdi.

Kalbim ağzımda atarken istekliydim. Hem de hiç olmadığım kadar.

•••

Sabah bir sürü öpücükle uyanmıştım. Yüzümün her yeri ıslak öpücüklerle kaplanmıştı. Tolga beni uyandırdıktan sonra mutfağa gitmişti. Ben de banyoya girip çıkmıştım. Giydiğim eşofmanın üstüne Tolga'nın tişörtünü geçirmiştim üstüme.

Parmak uçlarımda merdivenleri indikten sonra mutfakta kahvaltıyı hazırlayan Tolga'yı gördüm. Beni görmesiyle sırıtıp yanımda bitti. Beni kucaklayıp hazır olan masaya oturttu. "Kraliçe hazretlerine layık olmasa da yaptık işte bir şeyler," bakışlarım masayı buldu. Bütün masa tıklım tıklım doluydu, her şey vardı.

İşaret parmağımı kaldırıp 'yaklaş' işareti yaptım. Yanağına kocaman öpücük kondurdum. "Teşekkür ederim," önümdeki tabağa tepeleme yiyecek doldurdum. Çok açtım ve bu masadaki her şeyi yeme potansiyeline sahiptim şu an.

Sessiz geçen kahvaltının ardından elimde çayımla bahçeye çıkıp salıncağa oturdum. Ardımdan da Tolga gelince tek eliyle beni kendine çekti. "Dün dediğimde ciddiydim."

Omuzumdan sarkan kolunu tuttum. "Neyde?"

"Evlenme konusunda," kolundaki elimi parmakları arasına aldı. "Evlensek mi artık?" aslında yaşımız evlenme yaşlarındaydı. Hele ki Tolga'nın evlenme yaşı çoktan gelmişti. Fakat her şeyi aceleye getirmek istemiyordum. Sevgililiğimizi doyasıya yaşayıp daha sonrasında evlenirdik.

Aklıma dün dedikleri geldi. 'yaşlı mıyım ben?' demişti. Ne kadar söylesem de içinde bir yerlere kaya gibi oturmuştu. "Sen Cem'in dediklerine mi takıldın?" oturduğu yerde biraz kıpırdandı fakat bir şey demedi. "Yoo, kim demiş."

"Tolga."

"Yani belki, birazcık," elini öptüm. "Yani hemen evlenmek istemiyorsan anlarım ama ne bileyim. Sadece seninle koca bir evi paylaşmak istiyorum, çocuklarımız olduğunda evin içinde oradan oraya koşuştursunlar istiyorum, arkadaşlarımızla buluşacak olduğumuzda biz onlara gitmeyelim ya da kafede buluşmayalım da onlar bize gelsinler istiyorum."

"Evlenelim," kıpırdanışı ve nefes alışverişi durdu. Beni kendinden uzaklaştırıp gözlerimin içine baktı. "Sen ciddi misin?" gülümseyerek kafamı salladım. "Ciddisin."

"Ay Tolga, evlenme teklifi almış gibi niye şaşırıyorsun," dediğime kahkaha attı. Kahkaha sesi o kadar güzeldi ki, melodi gibiydi sanki. Gülmese bile sabaha kadar konuşsa dinlerdim hiç de sıkılmazdım. Bana göre melodik bir sesi vardı.

Elleri kalçamı bulduğunda sertçe eline vurdum. "Elin ayağın düz dursun," dudağını sarkıttığında güldüm. "Yalnız bir şey diyeceğim Cem'e dikkat et, bu ara kardeşimin etrafında çok dolanıyor."

"Dolandıracağım ben onu o olacak," küfür edeceği sırada bu sefer ağzına vurdum. "Anne gibi her küfür edişimde niye vuruyorsun?"

"Çok fazla küfür ediyorsun çünkü. Ben böyle koca istemem," deyip kıkırdadım. Kolunu tekrar omuzuma atıp kendine çekti ve alnımdan öptü. En sevdiğim şeydi alından öpülmesi, değişik hissettiriyordu.

"Bir şey diyeceğim bizim hemen isteme, nişan işlerine başlamamız lazım."

"Olmaz!" bir anda yükselen ses tonuyla irkildim. "Yani hemen bizimkilere söylemeyelim."

"Niye?"

"İşte," deyip omuzunu silkti. Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda tekrar omuz silkti. "Şu benim tutuklanma işi biraz geçsin öyle."

"Peki," uzun bir süre daha bahçede takıldıktan sonra içeriye geçip film izlemiştik.

Onun yanından mutlu ve huzurlu oluyordum. Onu sinir ederek aşırı derecede eğleniyor ve zevk alıyordum. Bundan ne kadar şikayet etse umurumda değildi. Elli yaşına da gelsem aynı şeyi yapacaktım.

🌸

Muzur Tolga'yı okumayı özlemiş misiniz? Ben yazmayı da okumayı sa özlemişim açıkçası. 🥺

Benim masum kekim sonunda aklandı beee 🥳

Kişisel: merve.ekiinci

Продолжить чтение

Вам также понравится

Aşktan Önce Gurur Sümeyye Yakupoğlu

Подростковая литература

8.9K 1K 24
Kim olursa olsun kapıdan ilk giren kızı istediğim zaman tavlayabilirim! Gururu incinmişti ve kapıdan girmek üzere yaklaşan kızın da gururunu incitmek...
447K 27.3K 33
"Şişman ve çirkin olan her kız hikayenin sonunda güzelleşir. Ana düşünce bu" Tabi, genel olarak. Bilirsiniz, bazı kızlar güzeldir. Bazıları da popül...
150K 1.3K 10
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...
ELZEM (TAMAMLANDI) Akmer

Подростковая литература

26.4K 1.3K 16
"Uraz, daha fazla uzatma bu işi! Senin bu kızla hisseleri almak için evlenmeni istedim ve sende kabul ettin. Haftalardır karşıma geçmiş evcilik oynuy...