GÖNÜL GÖZÜN KAPALI

By hayalcyzr

146K 5K 952

"Genç kızdır bir başınadır dedik aldık seni mahalleye!" "Giyemesin bu mahallede el kadar şeyleri! " " Geleme... More

TANITIM
1. BÖLÜM "TAŞINMA "
2. BÖLÜM "EVE OĞLAN ATMIŞ "
3.Bölüm =Saldırı=
4.Bölüm= Güzel Bela=
5. BÖLÜM " KAHRAMAN FİLİZ"
6.BÖLÜM "DAYAK"
7.BÖLÜM "NEFRET"
8.BÖLÜM " SABIR"
Sevgili Okurlarım
9. BÖLÜM "SARI CİVCİV"
10.Bölüm"Gönül Gözü Kapalı"
11.Bölüm - UTANMAK YOK-
12-Bölüm "NAMUS"
13-Bölüm "KÖY PART1"
15-BÖLÜM "İlK ÖPÜCÜK"

14- BÖLÜM "KÖY PART2"

4.3K 229 42
By hayalcyzr

Sevgili okurlarım sizden bir ricada bulunmak istiyorum. Bir önceki bölümde ne kadar oy ve yorum varsa ondan bir fazla bile olabilir. Oy ve yorum atarsanız sevinirim. Bir bir de olsa bir ilerleme kat etmiş olmak istiyorum.

***

Tüm köylü kadınlarla birlikte bir eve tıkışmıştılar. Filiz'i yoklayan teyze Emine Sultananaydı. Köylüler hep ona Sultanana derdi.

Filiz ve Bera kadınların yanında, Yusuf'la da Ali de erkeklerin yanına farklı bir eve gitmişlerdi.

Bir sürü kadının ortasındaydı Filiz. Üstelik bu ortamda tek tanıdık olduğu kişi bir saat önce arabaya aldıkları kız Bera'ydı.

27 yaşında abla mahiyetinde olduğu için çevresinde olanları anlamaya çalışıyordu.

Bera ve Yusuf'u köye Filiz'in kardeşleri olarak tanıtılmışlardı. Filiz de Ali'nin nişanlısıydı sözde! Yalandan yalana uçuşmuştular.

Bir çok kadının gözü Filiz'deydi. Pek hoş baktılarıda söylenemezdi.

Beğenememişlerdi. Kimi zayıf diyor. Kimi çirkin diyor kimi de daylan gibi Ali bula bula bu cücüğü mü bulmuş diye homurdanıyordu.

Her şeyden habersiz Filiz ise bu durumdan büyük rahatsızlık duyuyordu. Sonunda Sultanana gelmişti odaya. Göz ucuyla sarışın, mavi gözlü, uzun boylu, köy güzeli denebilecek kıza işaret verdi. Kız sinsi bakışlarıyla kalkıp gitti. Aradan geçen bir kaç dakikanın ardından kız kahvelerle gelmişti. Kız Filiz'e üsten üsten bakışlar atarak kahveyi uzatmıştı. Filiz safım rahatsız olsa da bu durumdan hiç anlamıyordu bir şey.

O sıra Bera çoktan bir şeyleri çakmıştı çakmasına da ne yapabilirdiki O.

"Eee Filiz kızım kimdensin kimlerdensin. Anan baban kim nerelisin? " az buz kinaye kibir vardı sözlerde. Hepsi bir olmuş toptan üstünlük çabasındalardı.

Filiz gülüm anan baban kim de kalmıştı. Tüm herkesin kendisine yoğunlaştığından habersiz bu kalabalık ortamda kendini çok yanlız hissetmişti.

" Annem, babam sizlere ömür. " o kadar zor çıkmıştıki bu cümle ağzından Sultanana çattığı kaşları yumuşamıştı ardından.

Tutmuştu kızın elini sıkmıştı. Tüm köy de izliyordu onları. Sultanana onay vermezse bu iş olmazdı onlara göre. Ali zamanında akrabalarının hakından geldiyse bu kadın desteği sayesindeydi.

"Bak kızım sen Ali oğlumun sevdiği kızsan. Artık benimde kızımsındır. Bunu bil! buna göre yaşa! " Evet bir yandan kıza kol konat geliyordu. Ama yandan da bir uyarı gizliydi. Bu uyarıyı tüm köy kadınları anlasada Filiz anlamamıştı. Sultanana'nın gelini olmak kolay değildi.

***

" Şimdi gelin hanım bu akşamki büyük sofranın yemeğini sen hazırlayacaksın de hayde hazırlığa başla mutfak orada. " ne demişti bu kadın. Ben bir ton insana yemek mi yapacaktım ben? Diye söylendi Filiz. Yok artık ta yok artık canım. Bu nasıl işti. Bera, Filiz'den haliceydi anlamazdı yemekten memekten. Filiz desen üç beş kere Hacer teyzeden öğrendikleriyleriydi yemek bilgisi. Tüm köy kadınları dağılmış herkes işine dönmüştü.

Sultanana da malzemeleri göstermesi için 15-16 yaşında gözüken kızı yollamıştı Filiz'in yanına. Bir de hamile kadın vardı. Ali'nin köyden arkadaşının karısıymış. Allah'tan tatlı kadındı. Karnı baya burnunda ikiz bile olacak kadar iriydi. Doğuma az kalmış olsa gerekti. Filiz'in yardım istemekten başka şansı yoktu.

Hadi ama yapmayın. Yemek yapmayı az buz bilen, yeni yeni öğrenen birinin akşama mantılar açmasını bekleyemezdiniz. . Bir eski fırın ve bir koca kazan vardı. Ateş yakması gerekecekti. Büyük ihtimal çorbayı dışarda yapacaktı da nasıl. Allah'ım sabır ver bana! Ne yapacağım ben diye düşündü.

Adının Mihriban olduğunu öğrendiği kız. Abla ben yardım ederim sana ama beni görmemeleri lazım içerden yaparım işleri demişti.

15-16 yaşında kız diye küçümsemeyecektin işte. Allah'tan insaflı çıkmıştı .Filiz demeden yardım etmeye çalışmıştı . Kız Filiz bir yanına Ali'nin arkadaşının eşi Reyhan da diğer bir yanına geçti Filiz'in .

Menü bir mantıydı. Tabiki Filiz yapmamıştı ama izlemişti. Nasıl yapıldığını öğrenmeye çalışmıştı. Şimdi Sultanana sorarsa diye. O sırada Bera'yı kapıya dikmiştiler. Gözcü mahiyetinde. Mantı hamuru nasıl olur, nasıl yoğurulur ettabını dikatle izledi. Tabi mantıyı Mihriban yapıyordu o izliyordu. Allah aşkına çok zordu. Hamuru tutturdun, yaptın, bir de açıyorsun. Filiz bu sırada mantının içini doldurup. Reyhan gibi kapatmaya çalışıyordu.

Sözde misafir olarak gelmişti ama yemeği o yapacaktı. Kimsenin insafı yoktu.

En sonunda mantı bitmiş. Baklava açıyorlardı. Baklava! Oha yani bunu Filiz'in yaptığına inanacaksalar. Dünya salaklarıydılar yani!

Tabi bu baklava işinde de Filiz sadece hamuru küçük toplar haline getirmişti. Maşallah kızda kızdı yani. Helal sana dedi. Mihriban'a Filiz. El kadardı ama neler neler yapıyordu.

Tabi bu sırada Reyhan oturduğu yerden direktif veriyordu. Tam bu sırada Bera sarışın köy güzelinin ve bir tane kadının geldiğini söyledi. Mihriban kalkmış Filiz'in yerime geçmişti.

Filiz şimdi oklavayla küçük topları açacaktı. Allah'tan yamuk yumukta olsa açıyordu. Pazı oyun hamurundan bile küçüktü. Bunu yapabilirdi Filiz. O sırada Reyhan Bera'ya salata malzemelerini çıkarması için direktif verdi. Anı kolayan sinsi sarıyla esmer bir kadın odaya girdi.

"Kolay gelsin gelin hanım" bariz kinaye vardı sesinde. Sarışın kız ise ölümüne kin ve kibirle bakıyordu Filiz'e.

"Bakalım yemeklerin Yaren'inkinden iyi olacak mı?" aptal sarışın. Şuh kibirli gülümsemeyle.

"Ay abla bu şehirli mi benden güzel yapacak ah hiç gülesim yoktu. Ali benim yemeklerimden sonra bu kızınki yer mi bilmiyorum." Filiz saftı ,salaktı. İyi niyetinden ama bu kadarından anlamayan da ne! Sen kim köpektin be!

Ali senin yemeğini bir yessin hele! Bundan sonra hadi bir bakın! Yiyorsa yesin, Filiz o lokmaları Ali'nin boğazına tıkmayı bilirdi.

Şimdi bu kızın, ne mal olduğunu anlamıştı Filiz anlamasına da. Ali'nin Filiz'den çekeceği vardı. Bittin Ali. Sana tüm bu olanların hesabını, burnundan fitil fitil getirmesem banada Filiz Cansever demesinler diye söylendi.

"Canım ben Ali'nin önüne çiğ tavuk koysam yer,  severde sen hiç merak etme" hadi bir sevmesin, hadi bir yemesin! Filiz Ali'ye yapacağını bilirdi.

Öfkeyle söylediklerini kulaklarından değilde, vücutlarının bir başka tarafından, algılayan kadınla kız. Filiz'e küçümsercesine bakıp gitmişlerdi. Filiz tabi kuzum bilmiyordu. Bu iki çiyanın köye gidip. Bu kız köyün delikanlısı Ali'ye çiğ tavuk yedirecekmiş diye yaydığını.

Yaklaşık 4 saatir  yemeklerle uğraştılar. 4 saaat sonunda daha bir çok yemek eksikti. Bu sırada Bera'nın ikinci uyarısıyla Sultanana'nın geldiğini öğrenmişlerdi. Filiz hem çok gergin hem de yorgundu. İki saatlik yolculuktan sonra canı çıkmıştı kızın. Sultanana yanında 4 kadın getirmiş. Mutfağı işaret edip Filiz'i yanına çağırmıştı. Şimdi koca odada iki minderin üstünde karşılıklı oturmuştular.

"Bak kızım şimdi sana ne anlatacağım. Bana niye Sultanana diyorlar bilmiyorsun dimi. Beni babam tee 13 yaşındayken o zamanların köyün reisine verdiydiler. Daha yeni kız olmuştum ama bizde normaldi, bu yaşta gelin gitmek.  Benim babamın tee 11 çocuğu vardı. Biz de kız dediğin fazladan bir boğazdı buralarda. Verince rahatlar aile. Beni de verdiler gitti. Yaman kızdım öyle elimden her iş geliyodu. Amma kızım benim herif pek döverdi beni, içip içip eve gelir döverdi. Saçma sapan kıskançklıklar ederdi. Dövüp dövüp giderdi. Amoo daha evleneli üç dört yıl olmadı. Kolumu mu kırdı, bacağımı mı kırdı. Her şeyi yaptı it oğlu it. Sonra bir gün, bi yerde içip kafayı taşa vurmasın mı? Vursun geberesiciye vurdu. Kaldı mı kötürüm. Artık elini ayağını oynatamıyodu. Dil desen yoğ, kelime de edemiyordu. Ne anası ne kardeşleri ne parasını yiyen arkadaşları, ne de o pis metresleri kimse sahip çıkmadı bu alçağa. Bana kaldı görüyon mu! Ben baktım. Yedirdim içirdim, giydirdim. "

Filiz şaşkındı. Neler yaşamıştı bu kadın.

" Neden terk etmediniz ki?" yaşlı kadın ağır ağır güldü.

"O zamanlar kolay mıydı boşanma moşanma kara kız! Kadın kısmı erkeği boşayamazdı. İmam nikahıydı bizimki bi de. Hem boşansansam kaç yazardı. Dul olacağdım herkesim gözünde. Kulanılmış Emine . Babam töbe almazdı beni eve. Döve döve öldürür. Elame rezil ettin beni derdi. Herkes namusuma göz dikerdi. Keza boşanmadım da ama gine de namusuma göz diydiler itler. Kaç kere kapıya dayanmışlardı. Evin erkeği yatalak bana edeceklerdi namusuzluk. Çok şükür o zamanlar Ali'min dedesi Mahmut amca vardı. Hepsini döve döve adam etmiş. Kapıma İsmet(Ali'nin babası) ve arkadaşlarını dikmişti. Analığım. Ana olmayışımla başlamıştı. Çok yanlızdım kızım kim kimsem yoktu. Yavaştan hanım ağalık yapmaya başlamıştım köylülere. Kocamın sarsalak bıraktığı işlere verdim kendimi. Bizim köylerde kan davası çok olurdu. Ortada kalan annasız babasız çocuklara bakar olmuştum. Onları sevmiş yetiştirmiş. İşlerin başına geçirmiştim. Gerçek aileleri yerine koymuştular beni bir hainlik bile görmemiştim onlardan. "

Görüntüye aldanmamak gerekirmiş. Neler yaşamıştı bu yaşlı kadın.

" Ali'm ise Filiz. O çocukluk neymiş bilemediydi. 5 yaşında Hacer'in hastlanmasıyla İsmet konağı terk edip köye gelmişti. Ali konağın tek erkek torunuydu. Ne kadar Hacer'e değer vermeselerde Ali'yi el üstünde tutarlardı. Emi Hacer'e o kadar değer vermezlerdi kızı hizmetçi yerine koyar canını çıkarırlardı. Hacer o kadar seviyordu ki bir gün İsmet'e ağzını açmamış zavalım. Buraya gelemeden ömce büyük kıyamet koparttı İsmet konakta. Terk etti ailesini. Onlarda Hacer'in hasta haline acımadan beş parasız sokakta bıraktılar. Sonra işte İsmet köye geldi. Köylüleri görsen herkes paraya bakıyordu. Ankara'dan haberi uçurmuştular çoktan kimse İsmet'e kapı açmadı. En sonunda bana geldiler yavrularım. Hacer tam iki yıl boyunca yataktan çıkamadı. Hekimler öldü ölecek diyorlardı. Çok şükür Hacerim güçlü kadındı kaltı yataktan. O zamana dek Ali ağzını açmıyordu yavrum. Sesi soluğu kesilmişti. İlk başlarda evde bana yardım ediyordu. Sonralarda daha o yaşta babasıyla tarlaya gidip tarlada çalışmaya başladı. Hacer iyleşene dek ne ağladığını gördüm çocuğun ne de konuştuğunu arada İsmet Beyin dediğine göre ona iki kelam edermiş. Hacer iyleştikten sonra bir az daha konuşur oldu ama öyle daha toparlanmış değildi çocuğum. Sonram bir sene sonra zaten Neşemiz doğdu. Ondan sonra düzeldiler. Ali'm 13 yaşına kadar kadar köyde kaldılar. Öyle Ali'm, el bebek gül bebek şehir bebesi değildi. Köy çocuğu olmuştu, burda büyüdü boy attı. O küçücük yaşında, babası ne kadar çalışıyorsa Ali'mde o kadar çalıştı . Sonra İsmet kendini toparladı. Yavaştan Ali ve Neşe'nin iyi bir eğtim alması için şehre gittiler. İsmet ailesine dava açtı. Bir süre sonra babasından kalan miras payını aldı."

Susmuştu bir anda Sultanana.

" Ahh.. ! " diye iç çekti büyükçe.

" Ali'm büyük hayallerle gitmişti Filiz. O zamanlar pek hevesliydi. Pilot olacam ben diye gezerdi. Dersleride başarılıydı kuzumun ama işte kaderin İsmet'i almasıyla her şey değişti. Ali hayallerinde bile değildi. Babası ölmüş. Anasıyla 8 yaşındaki kız kardeşiyle bir başına kalmıştı. Te bu kalsa iyi. Ailesinin üstüne, halasıyla eniştesi olasıca yamyamlar üşüştüler. Kader bir huzur vermemişti kızım. Tekrar tüpçü dükkanına bana döndüler. Tarih bu sefer Ali üzerinden tekerür etti. Bu köy Gürkan ailesinin mücadelesini çok gördü."

Filiz tüm duydukları etkisinde kalmıştı Ali... Neler yaşamıştı öyle. Tüm olanların hiçbirinde Ali yoktu.

Büyük mücadele ne içindi?

Tüm bu yaşananlar...
İnsanlar ne doyusuzdu. Para mıydı her şey? Ya kim sormuştu Ali'nin elinden alınan çocukluğunun bedelini...

Bir miras kavgası yüzünden kaç hayat bedel ödemişti. Hala da ödemekteydi. İnsan kendi ailesine, bir insana neden böyle yapardı ki. Önce Hacer teyzeyi yataklara düşürecek kadar perişan etmişlerdi. Neydi sebep köylü olması mı? Sebep kültür, para farkının verdiği kibir miydi, neydi?

Hak mıydı bir kadının canından etmeye?

Hak mıydı bir çocuğun, çocukluğunun elinden alınmasına?

Sultanana peki...
Filiz'e anlatılan şeyler ne kadar ağır gelmişti.

Boşanmaya hakkım mı vardı kızım, cümlesi...

13 yaş neydi ki o zaman normal sayılıyordu? Bu zaman çocuk olan nasıl yetişkin sayılıyordu o zaman? Hala aklı almıyordu. Çok etkilenmişti Filiz neye üzülsün, Filiz ne ağrına gitsin yaşanmışlıklar, hangisine ağlasın. Tüm bunlar hayatın perdenin arkasında gizledikleriydi. O zamanlar yok muydu sanki moda haftaları, çay partileri, piknikler, balolar. İşte birileri hayatı yaşıyordu. Birileri de hayatı göğüslüyordu.

"Bugünlük bu kadar şey anlatığım yeter sana sulu göz ne ağladın kız. Ben senin kadar ağlamadım kocam beni döverken. Kalk bakayım git mutfağa bak bakalım gelin hanım! "

***

Ali bir yandan elindeki kazmayı toprağa geçiriyor bir yandan da acaba Filiz napıyor acaba diye düşünüyordu. Umarım Sultanana Filiz'i kıracak üzecek bir şey yapmazdı. Ali'nin sevdikleri tarafından affı yoktu. Kimse onun sevdiğini üzemez hor göremezdi. Zamanında annesine yapılanlara karşın hiçbir şey yapamamış olmak her zaman Ali'ye dokunmuştu.

Yusuf ortama fazla yabancı olsada. Yanında olan adam gibi güçlü olmak istedi. O zaman Bera'yı herkese karşı koruyabilirdi ancak.

Öğleye doğru tarlada çalışan adamlar arasında yayılan dedikodu Ali'nin kulağına da gelmişti.

"Ali sözlün sana çiğ tavuk yedirecekmiş ne biçim adamsın lan." demişti adamın biri. O sırada tarlaya gelen yemek ve ayran getiren Yaren. Ali'ye ayranı uzaktmıştı. Ali duyduğu sözlerin şaşıramadan gördüğü kızla irkilmişti. Ali, Yaren'in kendisini sevdiğini bilirdi. Sultanana, Yaren'i anası babası öldükten sonra küçük yaşta yanına almıştı. Ali ne zaman köye gelse Yaren'in ona olan fazla ilgisini görmesi zor değildi. Tabi Ali bundan büyük rahatzılık duymuştu her zaman. Allah vardı yaren güzel kızdı. Ama Ali ona hep kardeş gözüyle bakmıştı. Kızın kendisine olan ilgisini anladıktan sonra kıza karşı tepkilerine her zaman dikkat eder olmuştu. Ne kıza çok iyi davranıyordu Ali, ne de kızın kalbini kıracak kadar kötü davranıyordu. Mümkün oldukça kızın olduğu ortama  girmemeye çalışırdı. Gerekmedikçe kızla muhatap olmamaya çalışmıştı hep.

Hele şuan -Filiz varken- artık Yaren'in de sevdasına son vermesi gerektiğini düşünüyordu. Sonuçta Ali evlenicem diye getirmiş, tanıştırmıştı kızı. Artık Yaren anlamalı ona göre davranmalıydı.

Tüm konuşmalar çiğ tavuk muhabetti iyce hadini aşmıştı.

"Ali oğlum kılıbık mısın sen lan. Vur sana masaya yumruğunu bir daha açıyor mu karı ağzını bak. " duydukları sözler. Ali'yi mutlu etmediği kesindi. Adamlara da bakın ne akıllılardı. İşleri güçleri erkeklik taslamaktı. Ne yapacağını sanıyorlardı. Erkeklerin arasında Ali küçük düşecekti de. Erkeklik gururu incinecekti de kaba dayı gibi Filiz'in gözünü mü korkutacaktı Ali. Her zaman böyle muhabetlere sinir olan Ali, şimdi konunun kendisi olmasına şaşırmıştı. Ne sanıyorlardı. Komik miydiler? Onların verdiği cesaretle Filiz'e el mi kaldırması lazımdı.

"Oğlum baktın laf anlamıyor. Geçireceksin bir tane bir daha ağzını açıyor mu! Kadın kısmına yüz vermiyeceniz yoksa böyle burunları havalanıyor sözlere de bakın. Ali ne biçim erkekse! " sabrının sonuna gelmişti Ali.

Gür bir sesle konuştu.
" Filiz yapsın da çiğ et de yerim onun elinden olsun yeter. Bu beni kılıbık mı yapıyor?! Kılıbık ne lan? Eher kılıbık. Karşısındaki kadına değer vermek bunun için her şeyi göze almaksa ben kılıbığım. Ve adamlık kendinden güçsüze el kaldırmak değil. Adamlık kendinden güçsüze şevkatle yaklaşıp koruyup kolamaktır. İncitmek değil. Ve eğer hepinizden tek bir kelime daha duyayım. O zaman karşınızda sakin bir Ali bulmasınız." tüm çalışanlar durmuş. Herkes Ali'yi duymuştu. Ali'nin bu kadar konuştuğu görülmemişken. Gürleyip bağırması herkesi şaşırtmıştı. Herkes işin sonunda Ali'ye muhaçtı. Sesler kesilmiş. Herkes işine dönmüştü. Herkes Ali'nin tersini bir kere görmüştü bu köyde. Kimse bir daha göze almazdı karşısına Ali'nin çıkmasını.

***

Zaman ilerlemiş akşama köy meydanında büyükçe bir sofra kurulmuştu. Herkes sofraya oturtulmuştu. Ali'ye Filiz yaptı diye gösterilen yemeklere Ali oldukça şaşırmıştı. Ama pek inanamamış gibiydi. Elbette Filiz güzel yemek yapardı. Ama baklava? Asla kötü niyetli değildi. Filiz şehir kızıydı. Yetimanede büyümüştü. Nerden öğrenmiş olabilirdi baklava açmayı aklı almazdı. Filiz'in yaptığı şeyler dışı hiçbir şey yememişti Ali.

Bu da Filiz'in keyflenmesine Yaren'in de kıskançlıktan çatlamasına sebep olmuştu.

***

Çaylar, kahveler içilmiş. Saat dokuz gibi yataklar hazırlanmıştı. Üç kardeş olarak görülen Filiz, Yusuf, Bera bir odada döşeklerin üstüne yapılan yataklarda yatmaya başlamış. Ali de kendi odasında.

Filiz bir sağa bir sola dönüp durmuştu. Tık yoktu uyamamıştı. Ve dışardan duyduğu cırcır böcekleri sesleri kızın tühlerini ürpertiyordu. Köy eviydi ya ya fare varsa diye aklı çıkıyor. En ufak tıkırtıyla korkup uyuyamıyordu. Geçen bir buçuk saatin ardından yanında yatan uyumuş çocuklara iç çekip kendisine sövmüştü. O niye uyamamıştı ya! Sesizce ayaklanıp. Koridora çıkmıştı. O sultan ana olacak kadın varya onu çif çiğ yerdi yakalasa. Sessiz adımlarla Ali'nin odasına girmişti.

Oh paşa Ali mışıl mışıl uyordu! Nere adalet diye iç geçirdi Filiz.

Ayrıca utandığını hissetti.

Sanki filimlerdeki kötü niyetli kızlar gibi gecenin bir saati Ali'yi ayartmaya gelmiş gibi hissediyordu kendini Filiz.

İzlemeden yapamadı. Yani şimdi Ali masum uyuyor demek isterdi filiz ama uyurkende ciddi duruyordu Ali.

Filiz korkuyordu biraz hem adamın saçlarına uzatmak istiyordu elini hem de çekiniyordu. Nasıl bir şeydi bu anlamamıştı. Hem dokunma isteği varken hem de çekinmesi.

Ki Filiz böyle şeyleri önemsemezdi. Bence Ali onu seviyordu. O da Ali'yi. Sevdiği adama dokunmak kadar doğal bir şey yoktu. Ama Ali Filiz için ilkti. İlk defa böyle hissediyordu Filiz. Bu onu korkutuyor ne yapacağını şaşırıyordu. Filiz ayakta öyle ne yapacağını şaşırıken.

Ali duyumsadığı kokuyla daldığı uykudan gözlerini zorla araladı. Karşısında görmeyi beklemedi kızla. Bir an rüya gördüğünü düşündü. Tabi kızın tuhaf hareketleri ve kendi kendine konuşur gibi haliyle ayıldı.

"Filiz? "







Evvvveeet. Bölümümüzü bitirdik. Nasıl beğendiniz mi?
Ne düşünüyorsunuz?

Sultanana iligili fikirleriniz ne?

Bir de erkeklik guruna ne diyorsunuz. Bence erkekler bir araya gelince. Bir şekilde kendini karşısındakini ezerek yüceletebileceğini sanıyor gibi sizin fikirleriniz ne?

Geçmiş kadınlar gününüzü kutlayabilirim ama ben böyle özel günleri sevmiyorum. Bir kadının değerini, bir sevgilinin değerini, bir annenin değerini bir güne sığdırmak. Sadece o gün hatırlamak çok büyük zalimlik.

Sizleri seviyorum ve bir bir az da olsa bir ilerleme istiyorum. Bu yüzden sizden küçük bir ricam var. Başta belirtiği gibi bir önceki bölümden bir tane fazla da olsa oy ve yorum atarsanız beni çok sevindirirsiniz.

Continue Reading

You'll Also Like

447K 16.5K 51
Barış Abi kendimi bildim bileli bana Küçük Şeytan derdi. Aynı mahallede büyümüştük kendisi polis olmuşken bende ona buna borçlu, belalı bir tip olmuş...
256K 1.5K 2
"Peki en sevdiğin renk ne Şervano?" Gökyüzüne bakıyordu bende ona. Onu izlemek gökyüzünü izlemekten daha cazip geliyordu bana. "Firuze. " " Efendim...
459K 20.8K 38
Ne demiş atalarımız "En büyük aşklar nefretle başlar." Nefretten doğan aşkı okumaya hazır mısınız? @bora_atalarr: beni dikizlemeyi kes @selinnozgur:...
620K 6.8K 33
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !