1.Bölüm "Tendeki Yağmur İzi"

Beginne am Anfang
                                    

"Lé moirerteyn," diye fısıldadığım zaman sopa toza dönüştü.
Boynumdaki damarların boynumu zorladığını hissetsem bile durmadım.
"Sıkıldım! Bana sürekli aynı şeyleri söylemenden bıktım, usandım. Kılıç eğitimi, ok eğitimi, taş atma, tırmanma, erkekleri tavlama eğitimi bile aldım senden. Ve sen karşıma geçip hala hazır olmadığımı söylüyorsun." Yağmur damlaları yine yavaşlamaya başlarken, ayaklarım yerden kesildi. John gözlerini kısıp bana bakarken bir şeyler fısıldamaya başladı.

John'un fısıltısı artarken gözlerim kararmaya başladı. Son hatırladığım şey toz haline getirdiğim sopanın yine eski haline dönüp kafama vurulması oldu.

***

Müthiş derecede kötü bir baş ağrısı ile uyandım. Elimi başıma götürüp ovalarken etrafıma baktım. En son John ile eğitim yaptığımızı hatırlıyordum. Üstüme baktım. Hasırdan yapılmış yatağımdaydım. Ve üstüm çamurluydu.

Olanların tamamı zihnime küçük anılar halinde üşüşürken, inleyip başımı yastığa gömdüm.

John bu sefer bana çok kızacaktı. Kızmasının sebebini anlamıyordum. Ben artık harekete geçmek istiyordum. Ve bana göre; kesinlikle ben haklıydım.

Derin bir nefes alıp yataktan çıktım. Daha fazla oyalanamazdım. Odamın küçük penceresinden dışarıya baktım. Güneş yavaş yavaş doğmaya yüz tutarken, ne kadar baygın olduğumu hesap etmeye çalıştım. Dört veya beş saat olmalıydı sanırım. Hem en son çalıştığımız zaman yağmur yağıyordu şu an güneş açıyor ise; dört, beş saatten fazla baygın olmalıyım.

Kendimi daha fazla hesap ile oyalayamayacağımı idrak edince çamurlu halim ile odadan çıktım. John ara salonda yoktu. Gözüm mutfağa kayınca oraya yöneldim.

Mutfak kapısından içeriye girmeden aurasının yaydığı güç tüylerimin diken diken olmasına sebep oldu. Ellerimi kollarıma sarıp okşadım. Şimdi zamanı değildi. Mutfağa girdim. Masada oturmuş önündeki, tavşan eti olduğuna emindim, eti  yiyen John'un karşısına geçip oturdum.

Elindeki eti hırsla dişleri ile parçalayıp yerken, sürekli görüp alışkın olduğum bu manzara midemin bulanmasına engel oluyordu artık.

Derin bir nefes alıp seslice verdim. Onun her hareketini izlerken ne zaman konuşmaya başlayacağını düşünüyordum. John beni süründürmeyi, bekletmeyi ve germeyi fazlası ile seviyordu. Bu yüzden sabırlı olmaya çalıştım.

En sonunda doyan John, geriye yaslanıp hafif şişik karnını okşayıp derin bir oh çekti. Bu hareketine gözlerimi devirirken önümde beliren sopa ile ofladım.
"Bu sopa işini bir köşeye bıraksan artık. Pek etkisi olmuyor da." Bu söylediğimi umursamadan bana bakmaya başladı.

Öyle derin bakıyordu ki. Ben de bir şeyler aradığını biliyordum. Sadece aradığı şeyin ne olduğunu bilmiyordum.

Önümde duran sopa yavaşça çenemin altına yerleşip başımı geriye itti. Başım yukarıya kalkarken John'a baktım. Amacı neydi hala anlayabilmiş değildim.
"John ne yapmaya çalıştığını anlatacak mısın? Ayrıca şu sopanı çek!"

Beni umursamadan bakmaya devam etti.
'Dı'valeri devoseyrf," fısıldadığı büyü ile birden nefessiz kaldım. Gözlerini kısıp bana bakması ile, içimden,
'Dı'morgayn,' demem ile yeniden normal bir şekilde nefes almaya başladım. Hala çenemin altında olan sopayı tutup indirmeye çalıştım. İnmeyince John'a döndüm.
'Mıritaryeus,' sopa ikimizin ortasından hızla gidip, duvara çarptı.

SİRİNA (Final Oldu)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt