DOST KAZANMA VE İNSANLARI ETKİLEME SANATI (Dale Carnegie)

33 2 0
                                    

Dostluk Kazanmanın Ve İnsanları Etkilemenin
5 Altın Kuralı

Çoğu insan kendileri hakkında konuşmayı çok seviyor. Her kişinin kendi geçmişi, başarıları yetenekleri, hobileri ve bunun gibi diğer özellikleri kendileri için çok önemli.
Çünkü her kişi kendi hayat filminin başrol oyuncusudur.
Carnegie'nin birinci önemli nasihat'i şöyle;
Carnegie göre, eğer etkili olmak ve karşıdaki insanın sevgi ve saygısını kazanmak istiyorsanız, o zaman o kişi ile yakından ilgilenmelisiniz, ona kendisi ile ilgili sorular sormanız ve ona kendisi hakkında konuşması için fırsat yaratmanız gerekiyor.
Aynı zamanda da çok iyi bir dinleyici olmanız gerekiyor.
İnsanlar için iyi bir muhabbet eden kişi, fazla konuşan biri değil, onları iyi dinleyen ve onlarla ilgilenen insanlardır.
-Ben eskiden bunları kaide almazdım. Sabırsızlıkla karşımdaki kişi ile yalnız kendi ilgi alanlarım hakkında konuşacağım zamanı beklerdim.
-Karşımdaki kişi konuştuğu zaman onun lafının bitmesini ve konuyu hemen değiştirip istediğim konuda konuşa bileceğim anı iple çekerdim.
-Benim gibi binlerce, milyonlarca insan bunun aynısını yapıyor.
Bu durumu göz önünde canlandırmak için bir örneğe bakalım;
Ali diye bir genç kardeşimiz olsun varsayalım.
-Ali en çok futbol, sinema ve gitarla ilgileniyor...
-Ali'de herkes gibi başkaları ile yalnız kendi ilgi alanları hakkındaki konularda konuşmayı seviyor.
- Ali, Tuğba isimli bir kızdan hoşlanıyor ve Tuğba'nın ilgisini çekmeye çalışıyor.
- Tuğba ise; keman, bilgisayar oyunları ve tenis ile ilgileniyor.
- Tuğba her seferinde Ali ile kendi ilgi alanları hakkında konuşmaya başladığında Ali ona tepki vermiyor. Ve sabırsızlıkla Tuğba'nın lafını bitirmesini bekleyip, konuyu değiştiriyor. Ve futbol hakkında konuşmaya başlıyor.
- Tuğba, Ali ile konuşmanın onun ilgisini çekmediğini anlıyor ve ondan uzaklaşmaya başlıyor.
(*)Şimdi, Ali'nin Tuğba'nın dediklerini çok iyi dinlediğini, daha çok kendisi değil onun konuşmasına fırsat verdiğini düşünün.
Diyelim ki, Tuğba kemanla ilgili konuştuğu zaman, ona bu konuda sorular soruyor ve konunun onun ilgisini nasıl çektiğini gösteriyor. Bununla da Tuğba kendisi hakkında konuştuğu için kendini mutlu hissediyor.
Ali'nin bu davranışı onda öyle bir etki yaratıyor ki, sanki Ali ile zaman geçirmek ona kendini iyi hissettiriyor. Ve dolayısıyla Ali'ye karşı pozitif duygular beslemeye başlıyor. Bu sebeple hem Tuğba kendini daha iyi hissetmiş oluyor, hem de Ali Tuğba'dan yeni, hiç bilmediği şeyleri öğreniyor ve en önemlisi de Tuğba, Ali'yi daha yakın hissetmiş oluyor.
Böylece, bu örnekten çıkan en mühim sonuç şu;
" İnsanlara derinden ilgi göster ve onlara kendileri hakkında konuşmaları için fırsat ver."
-Carnegie'nin en önemli ikinci nasihat'i şöyle;
" Başkalarının sizin için bir şey yapmasını istediğinizde, onlara müracaat ederken kendinizin kazanacağı faydadan değil, bunu yapmakla karşınızdaki kişinin hangi avantajlar edineceğinden bahsedin."
Mesela ben bu yeni yazdığım kitabın bir ay içinde bin adet satılmasını hedef koydum. Bunun için eğer ben size " Lütfen, kitabımı alın çünkü hedefim bir ay içinde bin adet satılması ne olursun alın demesem, tabi ki bu sizin umurunuzda bile olmayacak. Çünkü hiç kimseyi başkalarının kazanacağı fayda ilgilendirmiyor.
- Fakat bu kitapta ben hakikatten size fayda vermiş olsam, hayatınızda küçücük de olsa pozitif bir katkı olsa ve kitap bittikten sonra size " Eğer bu türde olan başka kitaplarımda olacak yayımladıktan sonra alın desem ve geç kalmak istemiyorsanız sosyal medya hesaplarımı takip edin desem. Bu daha etkili olacak.
Çünkü ben burada benim hedefimden bin adet satılmasına ulaşmak istediğimden değil, başka kitaplarımla kendinizi geliştirebilmek imkânınızdan bahsini ediyorum. Zira bu büyük ihtimalle sizin ilginizi çekecektir.
Carnegie bu konuyla ilgili çok güzel bir örnek veriyor;
- Balık tutmaya gittiğimizde oltanın ucuna solucan takmamız gerekir. Çünkü balığın onu sevdiğini ve sırf onun için oltaya doğru geldiğini biliyoruz. Bizim kendimiz çok şeyi, mesela pasta yemeyi sevebiliriz. Ama oltanın ucuna pasta koyarsak büyük ihtimalle pasta balığın ilgisini çekmeyecektir ve bununla da biz balık tutamayacağız. Bunun için de hep karşınızdaki kişinin ilgilendiği şeylere hitap edin.
Carnegie'nin üçüncü çok önemli tavsiyesi şöyle;
" İnsanların iyi özelliklerini onlara söyleyin ve onlara önemli kişi olduklarını hissettirin."
- Hayatta insanı motive eden ve hayata bağlayan birkaç şey varsa, onlardan en önemlisi insanın kendini önemli hissetmesidir.
-  Mesela, sizin bir tanıdığınız gitar çalıyor ve siz de bunu öğrenmek istiyorsunuz. Eğer siz ona " ben gitar çalmayı bana da öğretmeni istiyorum söylerseniz" o kişi belki size bazı şeyleri öğretmeye çalışacaktır. Fakat muhtemelen o kişi kendiliğinde zamanın az olmasını ve öğrenmek istiyorsanız gidip özel hoca tutmanızı gerektiğini düşünecektir. Eğer bu durum uzun süre devam ederse o bir süre sonra ya zamanının olmadığını ve hoca tutmanız gerektiğini söyleyecek, ya da kendiliğinde sizin ne kadar yüzsüz biri olduğunuzu ve zamanına saygı duymadığını düşünecektir. Her iki durumda siz istediğiniz sonucu almamış olacaksınız.
-  Birde duruma şu açıdan bakalım.
Diyelim ki, siz ona " Yalnız onun gitar çalmasının hayranı olduğunuzu, onu ne kadar çok takdir ettiğinizi ve başkasının değil yalnız o kişinin size gitar çalmayı öğretmesinin önemli olduğunu söylüyorsunuz. Üstelik onun zamanını almayı istemediğinizi ve onun zamanının ne kadar değerli olduğunu anladığınızı vurguluyorsunuz. Bu durumda, büyük olasılıkla, karşınızdaki kişi hiçbir karşılık beklemeden size gitar çalmayı öğretmeyi cani gönülden isteyecektir. Ve bundan hakikatten zevk alacaktır. Nitekim o kendini önemli hissetmekle siz ise gitar çalmayı öğrenmekle bu durumdan karlı çıkmış olacaksınız.
Carnegie'nin dördüncü hayatınızı değiştirecek tavsiyelerinden biri eleştirmekle ilgilidir.
"Hiçbir zaman insanları eleştirmeyin. Aynı zamanda onlara 'senin bu fikrin yanlış ve ya senin bu hareketin yanlıştır'  demeyin." Bunu yapmak etrafınızdaki insanların sizden uzaklaşmasına sebep olacaktır. Çünkü böyle yapmakla karşınızdaki kişi otomatik olarak kendini koruma moduna geçecek, düşüncesinin ve ya hareketinin doğru olduğunu kanıtlamak isteyecektir. Sonuç itibariyle, kendisi de yaptığı hareketin ve ya savunduğu şeyin doğru olduğuna inanacaktır. Bunun için her zaman karşınızdaki kişi ile empati kurup, Kendinizi onun yerinde hissedin ve o hareketi niye yaptığını ve ya o fikri neden söylediğini anlamaya çalışın. Bu durumda, karşınızdaki kişi sizin onu hakikaten anladığınızı görür ve o da size karşı anlayışlı olmaya başlar ve istediğinizi yapmaya hevesli olur.
- Mesela, siz çocuğunuzun yeteri kadar ders çalışmadığını görüyorsunuz. Eğer siz ona " Niçin ders çalışmıyorsun? Senin yerine ben utanıyorum. Bak komşunun oğluna. Yine takdir aldı, bütün notları iyi. Bide senin yaptığına bak. Boş gezenin boş kalfası. " deseniz, çocuğunuz dersten de, o anda sizden de nefret edecektir. Çünkü derse göre küçülmüş olacak ve kendisini beceriksiz, yaramaz biri gibi hissedecektir. Bu durum devam ettikçe çocuğunuz sizi aldatacak ve sizin gözünüzde başka türlü gözükmeye çalışacaktır. Aslındaysa derslerini da ihmal edecektir.
Carnegie öneriyor ki, her zaman ilk önce kendi yanlışlarınızdan bahsedin, sonra zamanında sizin de o kişinin yerinde olduğunuzu bildirin, daha sonra sizin kendi yanlışlarınızı nasıl düzelttiğinizi ve karşınızdakinin de hangi sebepten dolayı yanlışını düzeltmesi gerektiğini ona izah edin. Bu kurala uyarak eğer siz çocuğunuza bunu kendi deneyiminize uyarlayıp anlatsanız, büyük ihtimalle başka bir sonucun şahidi olacaksınız.

Örnek verelim.

- Diyelim siz zamanınızda istediğiniz üniversiteyi ve bölümü bitirmemiş oluyorsunuz ve şimdi de hayal ettiğiniz işte çalışmıyorsunuz. Bunun içinde eğer siz evladınıza "Biliyor musun oğlum, ben de okuldayken ders çalışmayı sevmezdim. Çünkü arkadaşlarla gezip tozmak, şakalaşmak, oyun oynamak o kadar eğlenceliydi ki, kesinlikle ders çalışmak istemiyordum. Bende ders çalışmanın sıkıcı olduğunu biliyorum. Ben hatta birilerinin ders çalışmayı sevdiğine bile inanmıyorum. Bunun için seni çok iyi anlıyorum. Fakat ben yıllar geçtikten sonra anladım ki, ders çalışmamakla büyük yanlış yapmışım. Keşke zamanında birileri bana da bunları anlatsaydı. Ben de kendimi zorlayıp dersimi çalışsaydım. Ben doktor olmak istiyordum. Ama okumadığım için üniversitenin tıp bölümünü kazanamadım ve aşçılık okumak zorunda kaldım. Aşçılık kötü bir iş demiyorum. Fakat ben bu işi sevmiyorum ve sırf size bakabilmek için bu işi yapıp para kazanmak zorundayım. Zamanında onbir sene okumaya kendimi zorlayamadığım için şimdi elli sene sevmediğim şeyi yapmaya mecburum. Eğer sen de böyle olmak istemiyorsan o zaman kendin karar ver. Kendini ikna ederek okumak mı daha iyi yoksa diğeri mi?" Cümlelerini söylerseniz o sizin onu hakikatten anladığınızı farkında olacak ve ona destek olduğunuzu hissedecektir. Bu şekilde okumaya daha hevesli olacaktır.

Beşinci en önemli kural ise: Yanlışınız varsa, en kısa zamanda onu kabul edip karşınızdaki kişiyle empati kurun'dur.

- Mesela ben zamanında restoran işletiyordum. Orda ki kasiyer kasa işlemlerinde yanlışlık yapmış, kayıtlara kırk Türk Lirası yerine dörtyüz Türk Lirası para dahil oldu diye kaydetmişti. Bir sıfır yanlış yazması bizim vergiyi on defa daha fazla ödememiz gerekiyordu ve bu hiç de iyi bir durum değildi. Ben bunu öğrendiğimde haliyle çok sinirlendim ve meseleyi elemanla konuşmak için onun yanına gittim. Beni görür görmez konuşmama müsaade etmeden hemen özür dilemeye başladı. Bana " anlıyorum, yaptığım büyük yanlış. Utancımdan ne yapacağımı bilmiyorum. Dikkatsizlik ettiğimin farkındayım. Çok işe yaramaz biriyim ben. Bunu benim maaşımdan iki kat kesin, sonra da beni işten azat edin. Ne yapsanız haklısınız. Benim gibi işe yaramaz birini işte tutmanız kabahat." Dedi. Bende çocuğu azarlamaya hazırlanıyordum. Böyle söyledi -ği için çocuğa karşı tavrım hemen değişti ve ona "bu kadar abartmaya gerek yok. Hepimiz insanız, tabi ki hata yapabi-liriz. Önemli olan yanlışlarımızdan ders çıkarıp onları tekr-rarlamamak. Benim için sen değerli bir çalışansın. Yaptığın yanlışı anlamak da bir erdemdir."  Dedim ve bu konuya bir daha değinmedim. Tabii ki, eğer kasiyer çocuk " restoran o anda çok kalabalıktı, bayağı müşteri vardı, garsonlarda bir taraftan rahatsız ediyordu, herkes bir şey soruyordu, onun için o an yanlışlıkla hesapları karıştırdım." Deseydi ben da-ha fazla sinirlenecektim ve onu azarlayacaktım. Çalışan çocuksa tam aksini yaptığı için hem benim gözümde daha fazla saygı kazandı, hem de benim sinirlerim yatıştı ve işi-mize eskisi gibi devam ettik. Bunun içinde " hatanız varsa onu hemen kabullenip, karşınızdaki kişiye empati gösterin.
Bunu yapmakla siz daha fazla etkili bir insan olacaksınız.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 20, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Bay X İle Kendini Baştan YaratWhere stories live. Discover now