Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.
Adımlarım yavaş bir şekilde ilerliyorken elimdeki telefon ekranımdan kendime bakıyordum, gözlerim karanlık yansımamdan gözlerime bıraktığım kahkülleri dikkatlice ayırıyorken yüzümdeki donukluk birine çarpana kadar sürdü.
Eunjae'ydi bu.
Kollarımdan tutmuşken şaşkınca güldü ve dikkat etmem gerektiğiyle ilgili birkaç şey söyledi. Ona tek yaptığım gülümseyerek karşılık vermekken Eunjae'nin gözleri saçlarımda gezindi, yeni kahkül kestirdiğim için hemen fark edilmesi normaldi.
Gülümseyerek, yakışmış dedi.
İstemsizce bir kez daha gülümsediğimde teşekkür ettim ve yanımdan gidişini izledim. Derin bir nefes alarak ulaştığım kütüphane kapısına döndüğümde ise büyük gözlerle karşılaşmayı beklemiyordum. Açıkçası dünden beri ilk kez seni görüyordum, gerçi, dünden sonra bir kez daha karşılaşmamızın bu kadar garip hissettireceğini bilemezdim.
Gözlerini ayırmadan gözlerime bakıyorken ellerin kot ceketinin ceplerindeydi, saçların başın hafifçe eğik olduğu için gözlerinin yarısını kapatıyordu. Duruşun, sanki dakikalardır oradaymış hissiyatı veriyorken adımlarım zaten gideceğim yere ilerledi.
❝Yarım saattir seni bekliyoruz,❞
Konuşman, sanki dün o cümleleri hiç kurmamışçasına eski günleri anımsatıyorken bakışlarının bile beni küçük bir kutuya kapatıyormuş hissini veriyor olması titrek bir nefes almama sebep oldu. Boğazım düğümleniyor ve birkaç adım atarken sana nasıl davranmam gerektiği hakkında zihnimin küçük bir toplantı yapması için zaman tanıyordum.
❝Üzgünüm,❞
Mırıldandığımda elimdeki telefonu sıkıyordum, cevap vermeni beklerken fırsatı değerlendirerek saati kontrol ettim. Hee Ran, Taeyong, ben ve senin ortak projesi için buluşmaya karar verdiğimiz kütüphaneye on yedi dakika geç kalmıştım.
❝Sorun değil,❞
Konuştuğunda bulunduğumuz yere çöken ve adlandıramadığım bulutlar tırnaklarımı avuçlarıma batırmama sebep olduğunda yüzümdeki ifadeyle kütüphaneye girmek üzere adım atmıştım ki yavaş bir adım atarak önüme geçtin. Dünden sonra aynı yakınlığı koruduğumuzda başımı yavaşça kaldırdım ve lensli gözlerine baktım.
Ne anlatmaya çalıştıklarını hiçbir zaman anlayamadım, şimdi de olduğu gibi.
❝Dün hakkında,❞
Başladığı cümlenin devamında gelecek şeyler kaşlarımın hafifçe çatılmasına sebep olduğunda yutkundum.
Pişmandın, değil mi?
❝Ciddi değildim, bunun için üzgünüm.❞
Sözlerin bir kez daha göğsümün ve omuzlarımın üzerine ağırlık bıraktığında ifadesizliğimi zorlukla koruyordum. Diyecek bir şey bulamamama rağmen o kadar çok şey söylemek istiyordum ki, bir türlü dudaklarımı açamıyordum çünkü açarsam tek kaybımın nefesim olacağının bilincindeydim.
❝Eunjae senden hoşlanıyor,❞
Sanki bilmem gerekiyormuş gibi söylediğinde şaşırmam gereken şey bu olmamalıymış gibiydi.
❝Dün koridordayken seni izlediğini biliyordum. Bu yüzden yanına geldim ve sana... o tarz şeyler söylemek zorunda kaldım. Eunjae'yi sinirlendirmek... belki de incitmek istedim. Beni senin yüzünden dövdüğü için zaafının sen olduğunu düşündüm.❞
Zihnimin kıvrımları neler olduğunu tam anlamıyla anlamanın verdiği afallamışlıkla ağrımaya başlamışken nefes borumun hecelerinle tıkandığını hissedebiliyordum.
❝Yani, benimki bir çeşit intikamdı, yanlış anlaşılmak istemediğim için
sana bunları-❞
Sağa doğru savrulan yüzün sayesinde susmak zorunda kaldığında sol yanağındaki küçük parmaklarımın izleri sessiz bir şekilde oluşmaya başladı. Gözlerin, ne olduğunu algılamaya çalıyormuşçasına sonuna kadar açılmışken dişlerimi sıktım.
❝Yaptığın çok normalmiş gibi bir de karşıma geçmiş bana sebebini mi açıklıyorsun?❞
Sözlerinden bu kadar etkilendiğim için kendimden nefret ediyordum.
❝İnanılmaz birisin, Nakamoto Yuta. Kendinden başka kimseyi önemsemeyen bir bencilsin, ayrıca hakkın varmış gibi başkalarının hayatlarına burnunu sokuyorsun. Sen... kendini ne zannettin?❞
Gözlerin, yüzünle beraber yavaşça bana döndüğünde ellerimle göğsünden itekleyip duvara çarpmanı sağladım.
❝Neden öyle bakıyorsun?❞
Alaycı bir şekilde gözlerindeki bakışları işaret ettim.
❝Sözlerim canını mı yaktı? Gerçekleri duymak seni sinirlendirdi mi? Bana vurmak mı istiyorsun?❞
Ellerimi saçlarımdan geçirirken kafamı iki yana salladım ve yüzüme donuk bir ifade geçirdim.
❝Bana yaptıklarını tek tek düşünmek zorunda kaldığın zaman da akıllanmayacaksın çünkü sen busun. Sen, Nakamoto Yuta'sın.❞
Titreyen dudaklarımı zorlukla aralarken ses tonum çok güçlüydü.
❝Sen... Gereğinden fazla mide bulandırıcısın.❞
—
Midemi bulandırıyorsun çünkü, içimde bir yerlerde senin sözcüklerin sayesinde kanat çırpmaya güç bulan kelebeleklerin hepsini canice öldürdün.