ladies understand each other

5.6K 245 30
                                    

Sinmiş olduğu duvarın ucundan kulaklarını kabarttı. Doğru olmadığını biliyordu, onların arasında geçenler kızı hiç ilgilendirmezdi, ama içinden bir ses dinlemesi gerektiğini söyleyip duruyordu.

"Pansy, ne demek oluyor bu?" diye sordu sarışın olan yumuşak bir şekilde, karşısındaki kollarını göğsünde birleştirmiş üzgün gözüken kıza doğru.

Konuşma tarzı Hermione'yi geriletmişti. Draco Malfoy'u iğneleyeci bakışları ve küçük düşüren ses tonu olmadan düşünmek zaten yeterince ürkütücüydü, bir de canlı canlı duymak.

'Aman tanrım' diye mırıldandı olduğu yerde, aynı zamanda gözlerini ayırmadan.

Ortak Salon da olmak yerine neler ile uğraşıyorsun Hermione?

Gözlerini devirmiş olan Parkinson, dudaklarını ısıraraktan ürkek gözlerle Malfoy'a doğru baktı. Titrek br nefes alıp ağzını araladı, "Seni seviyorum! ama, ama -" hıçkırdı ve elleriyle gözlerini kapattı.

Hermione, kızın çaresizliğini aralarında metreler olmasına rağmen hissedebiliyordu. Aralarında ne geçerse geçsin kendini kötü hissetti. O da bir kızdı dı ve, kızlar birbirlerini anlarlar.

Kendini düşüncelerinden ayırıp geri ikisine döndü.

Malfoy tedirgince Parkinson'a doğru bir adım attı, kolunu ona doğru uzatacağı sırada kız geri adım attı.

"Sorun ne?" diye sordu üstüne basa basa. Hermione, kafasını 'cık cık'larmışcasına salladı.

Burada sorunun ne olduğunu sorman gerek, karşındakini yerin dibine sokman değil.

"Sorun ne Pans?" diye sordu soran gözlerle, gözlerini devirmiş olan Parkinson'ın yüzünü daha iyi görebilmek için kafasını eğdi.

Hermione nefesini tutup kafasını hızlıca çekti. Sanki düşüncelerini okumuşdu da konuşmuştu, 'imkanı yok, burada olduğumu bilmiyor bile' diye kendini avuttu genç cadı, nefesini geri verip geri konuşmaya döndü.

"...beni, benim seni sevdiğim gibi sevmiyormuşsun gibi hissediyorum, başka birileri var gibi - " sözü sinirli bir kahkahayla bölündü, "cidden mi?" diye atıldı Malfoy, şaka gibiydi.

Hermione, asasının cüppesinin içinde kıpraştığını hissetti. Sinirlendiği zamanlar da hep olduğu gibi.

Şerefsizin teki olduğunu biliyordu.

Ama bu kadar değil.

Asasını kontrol etti, saçlarını yatıştırdı ve pek de arkadaş canlısı olmayan hislerini örtbas edip duvardan eğildi.

"...benden çok, onunla ilgileniyorsun Draco.." dedi Parkinson, ayaklarını yerde sürerekten. Mümkün olduğu kadar az göz teması kurmaya çalışıyordu.

Malfoy, ona anlamayan gözlerle geri baktı, "anlayamıyorum! nasıl o bulanıkla ilgilendiğimi düşünürsün? -" bir anda sesin yükselten kız tarafından cümlesi kesildi, "kızsal hisler bunlar! ona laf atmadan duramıyorsun, eskiden çirkin olduğunu düşünürdüm ama değil işte! kızlar arasında böyle algılanır böyle şeyler!"

Bulanık?!?!

Hermione, nefesinin sıkıştığını hissetti. Sırf 'asla böyle birşey olmadı, olamazda' demek için çıkabilirdi oradan. İlk defa mantıklı düşenmiyordu. Sırtından aşağıya doğru inen sıcak titreşime engel olmaya çalışaraktan şakaklarını ovaladı.

Okulda ki tek muggle doğumlu sen değilsin Hermione. Okul da ki tek muggle doğumlu sen değilsin Hermione.

Ama laf atmadan duramadığı tek kız sensin Hermione.

Bir daha bakmaya cesaret edemedi. Ama arkasından gelen bağrışmalarını duyuyordu. Uzaklaşan ayak seslerini de.

Kaçmak için iki saniyen var Hermione.

1.

2.

Tuttuğu sürenin sonuna geldiğinde, nefes bile almamaya dikkat edip, sessiz ama hızlı adımlarla sindiği duvardan çıkıp köşeyi döndü.

Olay yerinden tehlikeli sayılmayacak şekilde uzaklaştığından emin olduktan sonra yavaşladı.

Çok kısa bir süre sonra, engel olamayacağı o kısa sürede, sert kollar tarafından bir sınıfa atılıp duvara çarpıtıldı.

Onlarca sıranın üzerine düzenli bir şekilde dizilmiş kazanlar.

Malzeme dolabı.

Neler olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladığı sürede, İksir sınıfında olduğunu farketti. Kafasını kaldırdığında, Draco Malfoy ile burun buruna olduğunu gördü.

"Senin yüzünden bulanık," dedi dişlerinin arasından kızı duvara bastıraraktan, "senin yüzünden.."

hate to love » dramioneWhere stories live. Discover now