SOĞUK

1.1K 110 44
                                    

Multimedya da sıralama sağ en üsten en alta, sonra orta kısım en üst ve en alt ve son olarak sol kısım en üst en alt. Ateş'in Nazlı'yı kurtarma sahnesi gibi düşünün☺️
(ATEŞ)
Nazlı gideli bir saat olmuştu. Komşu kızları da ortalıkta yoktu. İyice merak etmeye başlamıştım.
A:Bahar, kızların eve girdiklerini gördün mü?
B:Hayır.
E:Yok bu cadde üzerinden geçmediler.
A:Neyse ben bi Nazlı'yı arıyım o zaman.
dedim. Telefonu elime alıp Kelebeğimi aradım. Ama telefonu kapalıydı.
F:Ne oldu?
A:Telefonu kapalı.
Y:Şarjı bitmiştir.
A:Umarım.
B:Endişelenme, başına bir şey gelmez.
S:Bahar sen hep böyle dediğinde başımıza bir şey geliyor.
Su'yun bu dediğine kafa salladım. Eylem de benim endişe yaptığımı anlayıp Su'ya öldürücü bakışlar atmaya başladı. Su boğazını temizleyip durumu kurtarmaya çalıştı.
S:Yani şey başına ne gelcek canım burda?
E:Olmadı Su!
S:En azından denedim.
dedi ellerini teslim olmuş bir şekilde kaldırarak.
B:Hehh. Kızlar gözüktü. Nazlı da gelir birazdan.
dedi. İçime bir su serpildi.
10 dk geçmesine rağmen Nazlı hala yoktu ortalıkta.
A:Bahar, bu kızların geldiğinden eminsin dimi?
B:Evet, 10 dk oldu evlerine gireli.
A:Kelebeğim nerde o zaman?
E:Ateş bi sakin!
Y:Hava alıyordur.
F:Kötü bir şeyi yoktur. Hemen kötü bir şey getirme aklına.
A:O bana komutanımın emaneti!
Y:Tamam bi sakin ol! 10 dk daha gelmezse ararız etrafı. Sen tekrardan ara!
A:Tamam.
diyip tekrardan aradım ama sonuç değişmedi. Telefonu kapalıydı.
A:Kapalı.
S:Belki de çekmiyordur.
E:Evet çekmiyordur. Nazlı çünkü kolay kolay kapamaz telefonunu.
A:İyi de Nazlı'nın telefonun çekmediği yerde işi ne?
B:Kötü kötü şeyleri çağırma!
A:Komutanım 10 dk oldu hala gelmedi. Ben gidip arıcam.
diye evden koşarak çıktım. İlk durağım komşu kızlarının kaldığı ev oldu. Zili ikinci çalışımda açtılar.
M:Ateş?
A:Melisa! Nazlı'yı gördünüz mü?
M:Hayır. Neden?
A:Bir saattir yok, telefonları açmıyor. Belki görmüşsünüzdür diye sordum.
M:Yok biz görmedik. Yardım gerekli mi?
A:İyi olur.
M:Tamam. Ben kızlara haber veriyim. Aramanıza yardımcı oluruz.
A:Saol.
diyip bizimkilerin yanına gittim. Onlarda benimle birlikte panik yapmışlardı.
F:Ne dediler?
A:Görmemişler.
Y:Takip edildiklerinin farkında değillerdi yani?
A:Dediklerinden anladığım bu.
B:Bunlar niye evden çıkıyor?
A:Bulmamıza yardım etcekler.
E-B:Ufff!
S:Nazlı için katlanın.
diyip en yakın eve girdi.
Bende boş durmadım. Tatil köyünün caddesi üzerinde koşmaya başladım. Etraftaki insanlara da gören olmuştur diye sordum. Ama onlarda görmemişlerdi. Nereye gitmişti ki bu kız?
Kelebeğim başına ne gibi bir bela almıştı yine? Sanki Karabayır'daki onca bela yetmiyormuş gibi bir de İstanbul'daki belaları çekiyordu.
A:Nazlı?!
diye bağırdım. Belki bi yerden ses verir diye. Ama ses veren yoktu. Onun yerine etraftaki insanların delice bakışları vardı.
(NAZLI)
Git gide üşüyordum. Ve burdan kurtulmanın bir yolu yok gibiydi. Hissedebildiğim tek şey artan bir soğuktu. Duyabildiğim tek şey ise soğutucunun çalışırken çıkardığı sesti. Ve duyabildiğim sese bir yenisi daha eklendi. Dişlerimin takırtısı. Burda daha fazla kalamazdım. Çünkü şimdiden üşümeye başlamıştım. Böyle giderse donardım. Kapıya doğru yürüdüm. Yumrukladım. Ama gelen yoktu.
N:Ateş!
diye bağırdım bir umutla. Belki duyardı beni. Belki yardım ederdi çıkmama. Ama görünürde kimse yoktu. Yalnızdım. Üşüyordum. Ve git gide soğuyordu.
N:Ateş!
diye bağırdım yeniden. Ama bir önceki bağırışıma göre kısık çıkmıştı sesim. Soğuk sesimi bile etkiliyordu.
Kapıyı yeniden yumrukladım.
N:Kimse yok mu?
diye bağırdım. Ama kimse yoktu. Yukardaki onca insan nereye gitmişti? Neden sesimi duymuyorlardı?
Oysaki merdiven girişine yakın yerdeydim. Sesimin üst kata gidiyor olması gerekiyordu. Ya da ben mi yeterince bağırmıyordum?
N:Ateş! Kimse yok mu?!
diye bağırdım. Ama gelen giden yoktu. Sesimi duyan yoktu. Yalnızlığı bir kez daha hissettim. Ve bu sefer yalnız da değildi. Soğuk ve yalnızlık hiçte iyi bir ikili değildi.
Dişlerim daha hızlı birbirine çarpmaya başladı. Ellerimi kollarıma sürttüm. Belki ısınırım diye. Ama bu soğuğa karşı fayda etmemişti.
Nefes alırken soğuk havayı alıyordum, nefes verirken de duman çıkıyordu.
Kapı önünde bağırmak ısınmama yardımcı olmayacaktı.
'Soğuğa iyi gelebilcek ne var?' Diye düşündüm içimden. Hareket ısınmamı sağlayabilirdi belki. Kilitli kaldığım yerde koşmaya başladım. Delicesine hemde. Ama her turumda yavaşlıyordum.
Soğuk bedenime de işlemişti.
N:Ateşş! Ateş yardım ett!
diye bağırdım. Hep en zor anımda yanımda olurdu. Hep beni kurtarırdı. Kim bilir şimdi ne haldeydi? Arıyor muydu beni? Merak etmiş miydi? Yoksa gelirim diye mi bekliyordu?
Soğuğun işlemediği tek yer beynim kalmıştı. Ve yavaştan uyuşmaya başlıyordum.
Hayır! Ben Nazlı Korkmazdım! Karabayırda her türlü beladan kurtulmuştum! Bundan da kurtulmanın bir yolunu bulucaktım!
Soğuğun beynime yavaş işlemesi için hareket etmem şarttı. Her ne kadar uyuşsamda hareket etmek zorundaydım.
Ayaklarımın üzerinde zıplamaya başladım. Ellerimi bir açıp bir kapadım. Kollarımı aşağı yukarı hareket ettirmeye başladım.Soğuğu bedenimden uzaklaştırmaya çalıştım.
İşe yarıyor muydu bilmiyorum. Sanırım yarıyordu. Ama hareketin yanında beni uyanık tutucak düşüncelere de ihtiyacım vardı.
Beni uyanık tutucak tek düşünce Ateş'ti.
Onunla ilk tanışmamızı hatırladım. Karabayır'a yeni gelmiştim ve kaçırılmıştım. Gözümü hastanede açmıştım. Ve yanımda da Ateş vardı. Hatta soy ismini yanlış söylemiştim.
Sonra ise ona karşı hissettiğim aşk. Ve babamın Ateş'in komutanı olduğundan ayrılmamız.
Benim Ateş'i kıskandırmak için Orkun diye biriyle öpüşmem.
Sonra babamın Ateş ve beni öğrenmesi. Ardından Ateş'i yurtdışına göreve göndermesi, beni de İstanbul'a üniversite okumaya göndermesi.
Ama ne yapıp edip babamı ikna etmiştik. Aşkımıza ikna olmuştu. Bizim biz olmamıza izin vermişti.
Soğuk artık bedenime işlemişti. Hareket etmem bile fayda etmiyordu. Ve git gide beynime de işleniyordu. Kapı önüne oturdum. Ölüm yakındı bana artık.
Her Sarıkamış Destanı ile ilgili yazı okuyuşumda askerlerin donarak şehit olurken nasıl hissettiklerini merak etmiştim. Ama merak etmeme gerek kalmadı artık. Çünkü artık nasıl bir his olduğunu biliyorum.
(ATEŞ)
A:Su! Buldunuz mu?
S:Hayır. Her yere baktık mı?
A:Sanırım evet.
B:Evet.
E:Bende etraftakilere sordum. Görmemişler.
Y:Ya da Nazlı'nın kim olduğunu bilmiyorlar.
A:Nerde bu kız ya?
F:Gelir birazdan. Merak etme.
A:Dayıoğlu nasıl sakin olıyım? Yok işte! Aradık yok!
E:Cebine de ulaşılmıyo zaten!
B:Bi sakin olalım. Düşünelim.
Fey:Abi buralarda bi yerdedir.
A:Tamam sakinim.
Fey:Pek öyle gözükmüyor.
A:Çaylak!
Fey:Pardon.
S:Telefonunun kapalı olduğundan emin misiniz?
A:Evet. Kaç kere aradım. Bu kişiye ulaşılamamaktadır diyor.
S:Peki bu sesi hemen mi duydun?
A:Anlamadım?
Fey:Neden sordun ki?
S:Ateş! Nazlı'yı tekrar arasana.
Sanırım aklında bir şey vardı. Sonra cümlesine devam etti.
S:Hopörlere al.
A:Tamam.
diyip Su'yun dediğini yaptık. Ne çalıyordu ne de bu kişiye şu an ulaşılamamaktadır diye bir ses geliyordu.
S:1,2,3.
derken telefondan yine bu kişiye şu an ulaşılamamaktadır sesi geldi.
S:Telefonu kapalı değil!
Y:Nasıl?
S:Telefonu çekmiyor!
B:Anlamadım.
F:Al benden de o kadar.
S:Bir telefon nerde çekmez?
A:Kazan dairesinde falan.
E:Ya da yer altında falan.
S:Heh!
dedi heyecanla. Ama biz anlamamıştık. Sonra aniden ampül yandı kafamda.
A-S:Yemekhanenin alt katı!
dedik aynı anda. Ve der demez koşmaya başladım. Yemekhanenin girişinde bir uyarı levhası vardı.
Üzerinde, 'Ocak arızalıdır. Bugünlük yemek verilmeyecektir!' Yazıyordu. Daha sabah ocak çalışıyordu. Aniden ne olmuştu da arızalanmıştı?
Bunu sonra düşünmeye karar verip içeri girdim.
A:Nazlı?!
diye bağırdım. Biraz daha ilerledim. Aşağı kata inen merdivenleri gördüm. Vakit kaybetmeden aşağı indim. İlk önce sol tarafa uzanan yola saptım.
A:Nazlı?! Kelebeğim?! Burda mısın?!
dedim bir kapıya vurup. Ses yoktu. Belki de sağdan gitmişti.
Sağdaki ilk kapıya vurdum.
A:Nazlı! Burda mısın?!
diye bağırdım.
E:Nazlı?!
F:Nazlı?!
S-Fey:Nazlıı?!
diye inlettiler.
Sonunda bir ses duyduk.
N:A-Ate-Ş!
diye bir ses geldi sağdaki ikinci kapıdan. Kapıya yaklaştım.
A:Nazlı?!
N:A-Ateş! Bu-Bu-rası ççç-ok s-oğ-u-k!
demesiyle kapıyı açmaya çalıştım. Kapı sıkışmıştı.
A:Dayan Nazlı! Açıcam kapıyı!
dedim son kez çekip.
Yavuzlarında yardıma gelmesiyle kapıyı açmayı başarmıştım. Kapı açılır açılmaz yere biri düştü.
Nazlı'yı o soğuk yerden çıkardım.
A:Nazlı? İyi misin? Nazlı?
B:Ateş! Bakıyım!
dedi. Nazlı'nın durumunu kontrol etti.
B:Sıcak bir yere götürelim.
dedi. O yerden çıkıp eve gittik. Nazlı'yı battaniyelerin altına yatırdım. Olabildiğince sıcak tutmaya çalıştım.
(EYLEM)
Nazlı'yı bulmuştuk sonunda. Çok kötü değildi. Soğuktan ölmemişti en azından. 2 saattir de uyuyordu.
E:Bunu kim yaptı?
B:Belki de biri yapmamıştır?
F:Komşu kızlarının kazan dairesinde ne işi var?
E:Uff, deliricem artık!
Y:Al benden de o kadar. Nasıl bir şeyin içine düştük?!
Ateş'in yukardan seslenmesiyle yukarı çıktık. Nazlı uyanmıştı. Ve yanaklarına yeniden renk gelmişti. Bahar, Nazlı'nın durumunu kontrol etti.
E:İyi misin?
N:İyim.
dedi, başını Ateş'e yaslamış bir şekilde. İkisi de halinden memnun gibiydi.
B:Biraz daha dinlen. Sabah'a daha iyi olursun.
N:Saol Bahar.
Y:Nazlı, korkuttun bizi ya!
N:Özür dilerim Yavuz abi.
F:Orda ne işin vardı senin?
N:Bilmiyorum ki. Yani komşu kızları yemekhaneye girdi. Bende peşlerinden girdim. Baktım yoklar, bir de aşağıdan ses gelince. Aşağı indim. Biri vardı. Telefonla konuşuyordu. Sonra işte ben de saklandım bi yere. O kişiyi dinledim. Ama hapşırdım. Tabi o kişide benim orda olduğumu anladı. Bende saklanıyım derken derim dondurucuya girmişim. Ama kapıyı hafiften aralık bırakmıştım. Ama kapı çarpmış heralde.
Y:O kişi telefonda ne konuşuyordu?
Nazlı o kişinin telefonda konuştuklarını anlattı bize.
E:Yani bizden mi bahsediyor?
N:Anlamadım.
E:Ajan gibi bir şey o zaman bu!
F:Eskisinden daha dikkatli olmalıyız!
Y:Bi peşimizde ajan eksikti!
S:Ya belki de komşu kızlar için gelmişlerdir?
Fey:Bu dediğinin ne kadar saçma olduğunun farkındasın dimi?
S:Senin düşünce tarzından mantıklı bi kere!
diye çemkirdi.
N:İşte benim kardeşim. İyi soktun lafı.
Fey:Nazlı sen de ne çabuk iyileştin ya?!
N:Vurulmadım Feyzullah, donuyordum. O yüzden ısınınca toparlanmam normal!
diyip ikinci kez soktu lafı.
Fey:Her gelen de bana vuruyo arkadaş!
dedi. Bende Feyzullah'ın ensesine bir tane indirdim. Ve bu da üçüncü kapak!
Fey:Ya Eylem bari sen yapma!
Y:Sus lan!
Fey:Pardon.
A:Dayıoğlu ben bi araştırıcam bu şahsı. Bakalım kimmiş ne istiyormuş?
Y:Adama dair bir şey yok elimizde Ateş. Sadece bizi takip eden biri var mı,sen onu öğren!
A:Emredersiniz!
B:Bugünlük bu kadar aksiyon yeter!
S:Bencede.
Fey:İki saniye sonra başını belaya soktu.
S:Ayy yesinler! Has-
E:-Pam!
diyip güldük kızlarla.
Fey:Bunlar da iki kelime öğrendi...
F:Ne olum,fena mı? Sürekli aynı şeyi diyorlar, başımızı ağrıtmıyorlar!
E:Fethi!
F:Ben öyle demek istemedim!
Y:Bence herkes anladı demek istediğini.
dedi gülerek.
B:Fethi, seni de araya koydu yalnız Sarı komutan!
Y:İyi bok yedin Avcı!
F:Ben ne biliyim böyle olcağını?
Y:Bir şeyi de bilsen!
B:Ahh erkekler!
Y:Ya Baharım. Benim ilk Baharım. Ya sen o Avcı'ya ne bakıyorsun? Ben öyle bir dedim mi? Hayır, demedim. Sıkıntı yapma yani.
B:Ben yapıyorum yani sıkıntıyı?!
E:Al işte. Ya Bahar, Yavuz öyle bir şey demek istemedi, yani sadec-
S:-Ay yeter be! Ne yanlış anlaşılma ya? Zincirleme kazası gibi peş peşe, peş peşe! Nöroncuklarım zaten iyi değil, bir de sizi çekemicem şimdi!
Y:Haklısın.
F:Kesinlikle haklısın.
E:Pardon kuzum.
B:Tamam canım. Sen sinirlenme.
Fey:Ne nöroncukmuş? Nöroncuklarının bozulmadığı şey kalmadı!
N:Uff. Büyük vurdu!
S:Kafanda voza kırarım, o zaman kimin nöroncukları bozulmuş görürüz!
Fey:Dene!
diyip sırıttı.
S:Tam bi dallama!
diye söylenerek odasına gitti. Biz de Nazlı dinlensin diye odasından çıktık.

Kitabımı okuduğunuz için teşekkür ederim.❤️❤️❤️❤️

GAME ON!Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu