Yatağıma döndüm ve çarşafın üstüne oturup camımdan evin arka tarafına bakan kısmı seyretmeye başladım. Bu manzara da güzeldi. En azından canı cehenneme olan güneş doğma sahnesi yoktu! Yani anlayamıyordum, güneşin doğmasını güzel bulanlar, romantik falanlar mıydı? Nesi güzeldi Allah aşkına? Tamam, doğmaya başladığı an gökyüzünde oluşturduğu sanat eserine lafım yoktu ama güneşe bakıp iç çekmenin nesi mantıklıydı?

Saate kaydı gözlerim. Yarım saate kadar kalkıp hazırlamam gerekiyordu fakat hiç içimden gelmiyordu. Hiç okula gidesim yoktu. Sanki başka zaman varmış gibi de!

Devamsızlık hakkımdan 3 gün kullanmış olmasam hiç umursamadan yatar ve oturma organımı güzelleştirecek uykuma dalardım. Benim güzellik uykumdan da bu beklenirdi zaten, başka ne beklenecek?

Saat yarımı gösterdiğinde kalkıp tuvalete gittim. Tuvalete içimi bir güzel döktükten sonra minnetlerimi iletmek maksadıyla sifonu çektim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra hızla odama dönüp okul üniformalarımı giydim. Ablam eteğime bir el atıp o bol eteği biraz darlaştırıp tüm itirazlarıma rağmen kısaltmıştı. Artık sayesinde o eteğe iğrenerek bakmakla zaman kaybetmiyordum. Ardından neden benimde el yeteneklerimin olmadığını düşündüm. Erken kalkmıştım ya, zaman doldurmaya çalışıyordum. Düşündüğüm esnada da Alp'in, "Kesin senin eline işte yakışmıyordur." deyişi geldi aklıma. Bir kaşık suda boğabileceğim insanlar arasına mı soksam ben bunu ne yapsam?

Siyah göz kalemini hızlıca gözüme çektikten sonra rimel ile kirpiklerimi süsledim. Böylece siyah kirpiklerim çok daha kıvamlı ve dolgun görünmüşlerdi.

Ha ben bunları neden yapıyordum? Şöyle ki, kız, olmaya karar vermiştim. Kararım doğrultusunda değişim sürecini başlatmış ve maalesef ki bu süreçte ablam ve Gökçe'den yardım istemek gibi bir hata etmiştim. Fakat yiğitliğe şey sürmemek için denilenleri yapacağıma dair söz vermiş ve işte gördüğünüz gibi uygulamaya sokmuştum. Amacım intikamımı daha keyifli bir hâle getirmekti. Sanırım başaracaktım da.

Son kez aynada kendime baktım. Geçen hafta ki halimle kıyaslandığım anda evrime kafa göz daldığımı anlıyordum. Gerçekten güzel bir kızmışım ben, dedirttiren bir fark görüyordum ortada. Sanki 15. Yüzyıl'dan, 21. Yüzyıla gelen bir Ilgın vardı karşımda. Fakat bunların hepsi gerekliydi. Bu sefer intikamın tadını çıkaran ben olacaktım.

Çantamı tek koluma takıp, odamdan çıktım. Ablamın tüm maharetlerini sergileyerek kurduğu masaya büyük bir açlıkla oturdum. Tam o anda tezgâhta bir şeylerle uğraşan ablam bana dönüp halimi görünce elindeki tabak elinden kaymış ve zeminle buluşmuştu. Ona korku dolu gözlerle bakmaktan alıkoyamamıştım kendimi.

"İyi misin abla?" derlem telaşla yerimden kalkmıştım.

"Kızım bu hal ne? Tamam, ucundan kıyısından değiştirecektik de seni bunu beklemiyordum. Kız sen ne güzel bir şeymişsin öyle." Sözleriyle birlikte yanaklarımı kavramış ve küçük bir kız çocuğuymuşum gibi mıncırmıştı.

"Çek ellerini abla ya, ne yapıyorsun?" diyerek onu uzaklaştırmaya çalıştım ama nafile. Ardından kahvaltı yapmaya başladık. Bu sabah annem erken çıkmıştı. Yine acil bir iş olmalıydı diye düşünüyordum. Genelde öyle zamanlarda bu kadar erken çıkardı çünkü.

Ablamın ikazlarını dinlemeyerek büyük bir açlıkla yemeyi sürdürdüm kahvaltımı. Fakat büyüklerinin sözünü dinlememenin ıstırabını bir kere daha çekmek zorunda kaldım. Genzime kaçan ekmekle birlikte büyük bir öksürük dalgasının içerisinde buldum kendimi. Koca bir yudum su içip, ablamın sırtıma vurmalarına bir dur dedikten sonra masadan kalktım. Moralim ne de güzel başlayacaktım şimdi güne (!)

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें