Bölüm 4 - Pazarın Ruhu

3.6K 281 266
                                    

Edebiyat dersi her zamanki gibi aşırı sıkıcı geçiyordu. Sehun derse katılmaya çalışıyordu ama sık sık da saatine bakıyordu. Ders bir türlü bitmek bilmiyordu. Adam anlatıyor da anlatıyordu. Ön sıradaki inekler not yazmakla uğraşıyordu.

Dersin bitmesine 20 dakika kala hocaları kürsüye geri döndü ve boğazını temizledi.

''Şimdi...geldik ödev zamanına. Hepiniz çeviri yapacaksınız. Jane Austen'ın Emma kitabını.''

Orta sıralardan bir öfleme sesi geldi. Arka sıra da yüzünü buruşturuyor,birbirlerine bakıyorlardı.

''Öfleyip püflemeyin. Bütün kitabı çevirmeyeceksiniz. Ben kitabı parçalara ayırdım. Bir de sizleri ikişerli gruplara ayırdım. Dersin sonunda kapının önüne astığım listeye bakın. Sayfa numarası ve ödev arkadaşınız yazıyor. Kimse ödev arkadaşını falan da değiştiremez tamam mı ? Böyle şeylerle odama gelmeyin.''

Sehun başını elinin üstüne koymuş derince nefes alıyordu. Yüzünü buruşturuyordu. Şu çeviri ödevlerinden acayip sıkılmıştı. Herkes çeviri ödevi veriyordu. Neyse ki hoca eşleri,numara sırasına göre ayırdıysa ödevi yine Ravi'yle yapması güzeldi. Çocuk sorumluluklarını hep yerine getirirdi. Görev dağılımına da uyardı.

Sınıftaki gürültü artınca hoca eline sopasını aldı ve kürsüye vurdu.

''Her gruba 30 sayfa verdim. 1 ayınız var. Rahat rahat yaparsınız. Bugünlük burada bitirelim.''

Hoca kitaplarını topladı ve büyük adımlarla sınıftan çıktı. Herkes ayaklandı ve kapının önüne koştu. Kiminle eş olacaklarını merak ediyorlardı. Sehun kapının oradaki kalabalığın dağılmasını bekliyordu. Nasılsa birazdan giderlerdi. Sırasından kalktı ve kollarını esnetti. Sonra da eşyalarını toplamaya başladı. Cebindeki telefonu titredi. Hemen cebinden çıkardı.

1 yeni mesaj

Tao

Mesajı açtı.

''Dersin hala bitmedi mi küçük böcek,sizin şu edebiyatçı da amma pimpirikli''

Sehun kıkırdadı. Cevap yazdı.

''Bugün 20 dakika erken bıraktı. Şaşırdım vallahi. Bizim sınıfa gelsene.''

İçinden ''Tao ne kadar şanslı'' dedi. Güzel sanatlar fakültesinde okuyordu ve böyle aptal ödevlerle uğraşmak zorunda değildi. Çocuğun kendisi sanatçıydı zaten. Sanata dair her türlü şeyi yapabiliyordu.

Kapının önündeki kalabalık hala dağılmamıştı. Sehun çantasını masada bıraktı ve kapıya ilerledi. Kalabalıkla arasında mesafe bırakıp dikildi. Sonra da arkasından ismini söyleyen o kadife sesi duydu.

''Sehun ? Oh Sehun?''

Sehun arkasını döndü ve gözlerini büyüttü.

Kim Jongindi.

Pembe bir gömlek giymişti ve saçlarını havaya kaldırmıştı. Ay yüzü meydandaydı.

''Sehun sensin değil mi ?''

Bir cevap alamadığından sorularını yeniliyordu. Sehun içinden kendine bir tokat attı ve gözlerini normal boyutuna döndürdü.

''E-evet benim.''

4 yıldır elde edemediği konuşma fırsatı şuan onunlaydı. İlk kez konuşuyorlardı.

''Ödevi birlikte yapıyoruz.''

Gülümsüyordu. Lanet olası, gülümsüyordu. Dolgun dudaklarının ucu kıvrılmıştı. Sehun başka bir şeylere odaklanmak istiyordu ama o zaman da çok ilgisiz görüneceğinden korktu.

Scent Of A Man (HANHUN) - 남자의 향기Where stories live. Discover now