•1

143 15 15
                                    

Spencer, ellerini dizlerinin üzerine koydu ve fazlasıyla yüzüne çarpan güneş ışığını engellemek için taktığı güneş gözlüğünü düzeltti. Derin bir nefes aldı ve alt dudağını dişledi. Delirmiş olmaktan korkuyordu. Şizofreninin genetik olduğunu biliyordu ve annesi şizofreni hastası olduğu için hastanede yatarken, Spencer her an için şizofreniye sürüklendiğini biliyordu.

Karşısındaki terapist boğazını temizledi ve Spencer'ın düşünceleri, bir toz yığınına üflenmiş misali dağıldı.

"Dr.Reid." Kadın,nazikçe seslendi. O sırada Spencer, dağılan düşüncelerini toparlamakta, kelimeleri bir araya getirmeye çalışıp, cümle oluşturmakla meşguldü. Bu, şu durumdaki Spencer için dalganın her saniye sertçe vurduğu kıyıya kumdan kale yapmak gibiydi. Tam başardım derken bir dalga tüm her şeyi yok ediyordu.

Cümle kuramayacağını anladı, Spencer. Bu yüzden cevap olarak terapistinin yüzüne baktı.

"Hazır olduğuna emin misin?" Terapist, elindeki kalın dosyadan bir kaç kağıdı açmış, okurken sordu.

"3 ay önce Davranış Analizi Biriminden kovuldun. 2 aydır ise sen olmayan hareketler sergiliyormuşsun. Aşırı sinir, öfke bunlar ne Spencer? Anlatmak ister misin?" Elindeki kağıtları dosyanın içine kabaca geri koydu ve hastasının sorusunu cevaplaması için bekledi. Spencer sol bacağını titretmeye başladığında, terapistin gözleri oraya kaydı.

"Seni şu anda bile sinirli yapan şey Spencer, anlat ki onunla yüzleşebil. İçine attığında anlatmayışında kötü huylu bir kanser hücresi gibi tüm vücuduna yayılır ve seni içten içe yiyerek öldürür." Terapist onu ikna etmek için,son hamlesini yaptı. Spencer konuşmazsa, randevuyu bitirmek zorunda kalacaktı çünkü yaklaşık 45 dakikadır Spencer'ın konuşmasıyla uğraşıyordu. Spencer dudaklarını yaladı.

"2 sene önce sadece iş arkadaşımdı" Sesi uzun süredir konuşmadığı için çatallı ve istemediği kadar kısık çıkmıştı. Boğazını temizleme tenezzülüne bile girişmedi, güç alacakmışçasına derin bir nefes aldı.

"1 sene sonra ise abayı yaktığım biriydi." Gözleri doldu ve yutkunmaya çalıştı.

"Aşık olacağımı sanmazdım. Aşk ne onu bile doğru düzgün bilmiyordum ben. Ben bir dâhiyim aşk, bana değil daha çok aptallara göre. Ama bende bir aptal oldum ve saniyelik dilimde gelişen o hisse engel olamadım." Sesi iyice çatallaştı, hafif bir şekilde öksürdü ve kayan güneş gözlüğünü tekrar düzeltti.

"6 ay sonra ise bir olayda kaçırıldı." Spencer'ın gözleri o anı tekrar yaşıyormuş gibi dehşetle doldu ve ardından dehşetli bakışlar yerini gözyaşına bıraktı ki bunların çoğu güneş gözlüğünden dolayı fark edilemiyordu. Göz yaşı, güneş gözlüğünün sınırına gelip yanağının üzerine süzülmeden hemen önce Spencer eliyle sildi ve fark edilmemesini sağladı.

"Gözlerimin önünde öldürüldü. , ona yardım edebilirdim."

"Böyle düşünmen normal Spencer, ama biliyorsun ki bu senin suçun değil."

"Benim suçum!" diye bağırdı Spencer. Yüksek çıkan sesi, kendisini bile rahatsız etmişti.

"Günde bir kitap biterecek hatta ansiklopediyi yalayıp yutacak olan herkesin övdüğü şu beynim, onu karşımda ölümle tehdit edilirken hiçbir şey düşünemedi."

"Ne yapacağını bilemedin Spencer, baskı altında beyninin tepki verememesi çok doğal, senden başka orada bir ordu kadar insan vardı. Bu tarz olaylar üzerine eğitimli."

"Ama hiçbiri bir şey yapamadı." Dedi Spencer, ağlaması artık kendini belli eden hıçkırıklara dönüşürken.

"Onu her gün rüyamda görüyorum.." Dedi Spencer ve duraksadı, karşısındaki kadın pür dikkat çocuğa odaklanmış ve devam etmesini bekliyordu.

Hai finito le parti pubblicate.

⏰ Ultimo aggiornamento: Dec 21, 2018 ⏰

Aggiungi questa storia alla tua Biblioteca per ricevere una notifica quando verrà pubblicata la prossima parte!

THE PAIN | Spencer Reid FictionDove le storie prendono vita. Scoprilo ora