3

55 4 2
                                    

Kapıyı açtık ve misafirlerimizi içeri buyur ettik. Samet ve Celal amcalar ilk gelenlerdi geriye Zach ve ailesi kalmıştı. Tam kapıyı kapatırken Zach aradan içeri girdi ailesi Maria ve Jack de gelince ekip tamamlandı. Annem beni ve arkadaşlarımı - onun deyişiyle gençleri- odama yolladı. Zamanı gelince aşağı inecekmişiz. Tamam patron sensin anne. Odama çıktık . Yalın ve ben benim yatağıma Zach ve Derya karşımızdaki ikili koltuğa oturdu. Yine biz yokmuşuz gibi konuşmaya başladılar.

" Elbiseyi almışsın." başımı Yalın' a çevirdim. Yüzünde anlam veremediğim bir sırıtış vardı.

" Evet, parasını da sen vermişsin. Hayırdır."

" Bugün de mahalle kahvecisi sonumuz ne olacak acaba?"

" Neden sen ödedin?"

" O kadar şey söyledim, takıla takıla buna mı takıldın. Gerçekten normal değilsin."

" Sen de dengesizsin ben bir şey diyor muyum?"

" Alınıyorum ama."

"Kaça?" bu espirimden sonra kollarımda bir ürperti hissetsem de bozuntuya vermedim. Ağzını açtığı sırada annem aşağı çağırdı. Bizimkiler önde ben arkada salona girdik. Hepsi aynı anda yana dağılıp şu meşhur iyi ki doğdun şarkısını söylemeye başladılar. Yüzümde tatlı bir gülümseme belirdi ve önüme konulan pastaya baktım, çok güzeldi. İçimden bir dilek tuttum, ' Bu yılım çok güzel geçsin' mumları üfledikten sonra büyük bir alkış koptu.

Herkes sırayla hediyelerini masanın üzerine bıraktı. Masaya bakıp," Hiç gerek yoktu." dedim. Sesim biraz kısık çıkmıştı . Samet amca sesimi duymuş olacak ki elini omuzuma koyup konuştu," Ne demek tatlım, artık on altı yaşındasın. Araba alıp milleti ezebilirsin. İçki içip dağıtabilirsin. Bizim bu hediyelerimiz kazandığın haklar yanında bir hiç." Yüzüne doğru dönüp güldüm. O da bana güldü. Annem müzik setinden slow bir parça çaldıp," Hadi dansa." dedi.

Babama doğru ilerledim doğum günü kızı babasıyla dans etmeliydi değil mi? Babamın elinden tuttum ama o beni geriye ittirince belimde biran iki tane kaslı kol hissettim. Beni yavaşça kendine döndürdü ve hareketlerime yön verdi. Ellerini bel kısmımda hissediyordum ve bu içimin kıpır kıpır olmasına neden oluyordu? Kendini toparla Kumsal, kendini toparla. Yeşil gözlerimi onun benimkinden de yeşil gözlerine çevirdim. İlk defa , bir dakika gülümsüyor mu o? Kesinlikle ona çok yakışıyor. Ben de ona tatlı bir gülümseme yolladım. Birbirimize çok yakındık, sıcak nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Şarkının temposu yavaş yavaş artarken beni kendine daha da yasladı. Belimdeki elleri beni daha sıkı kavradı. Sonunda müzik bittiğinde yanaklarımın kırmızın tonlarını teker teker denediğini hissediyordum. Yüzündeki gülümseme sırıtışa döndü. " Kırmızı sana çok yakışıyor." Hande Yener'in o sevgili şarkısının melodisinde söylemişti. Sesi çok güzeldi.

" Evet gençler, pasta zamanı isterseniz dışarıda yiyin diyeceğim ama buz kalıbı olmanızı istemediğimden genç odasını öneriyorum. Gerçi donmanız işimize gelir ama neyse." canım annem benim. Şu genç odası merakı hep yeni arkadaşlar edinmemi istediğinden ötürü. Anne ben sosyal değilim! Hepimiz elimize pastaları alıp genç odasına geçtik. Hediyeleri herkes gittikten sonra açacaktım. Genç aşıklar yine yan yana oturup konuşmaya başladılar. Pastamı yerken Yalın'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum ama takmadım. Sonra kapı açıldı. İçeriye paytak adımlarla yavru bir köpek girdi. Küçük bir sevinç nidası attım ve hemen gidip yanına çömeldim. Çok tatlıydı. Kucağıma alıp kapıda duran anneme baktım. " Durmadı yerinde ben de getireyim dedim." canım annem ya. Yalın da yanıma çöktü, " Adını ne koyacaksın?" kucağımdaki altın sarısı tatlı köpeğe baktım sonra boynundaki tasmayı fark ettim. Tasma da altın sarısıydı ve üzerinde ' Sau' yazıyordu. Yalın biraz daha yaklaşıp tasmadaki adı yüksek sesle okudu ," Sau."

Ölüm Meleği  #Wattys2015Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang