Duncan ise her şeyden habersiz tedirginlikle etrafı seyrediyordu.Violet'in sakin durmayacağına emindi.

Leonard Violet'e yaklaşıp elini öptü.''Bugün göz kamaştırıyorsunuz Kraliçem,her zaman olduğu gibi''

''Teşekkür ederim Leonard''

Sinirli gözlerini kendine dikmiş olan Duncan'a döndü ''İzninizle kraliçemi bir süreliğine almak istiyorum.'' dedi ve Violet Duncan'dan onay beklemeden Leonard'ın koluna girip salonun diğer köşesine doğru yürümeye başladı.

''Lordlar ve lordların adamları etrafa yayıldı.İstediğiniz gibi İskoçlar salona silah bırakarak giriyor.Salonun dört köşesi adamlarımızla dolu fakat hala ne yapmak istediğinizi anlayamadım''

''Anlamak için değil dediklerimi yapmak için varsın Leonard,anlattığımdan fazlasını sorgulama.Klan reisleri burada mı?''

''Yeni reisler burada fakat eskiler hala gelmedi.Kral Marcus'un da gelmediğini göz önüne alırsak yolda olmalılar''

''Bütün gün yakınlarımda olmanı istiyorum,ortalık karıştığında eski reisleri alacaksınız''

''Ortalık nasıl karışacak?'' sorusunu görmezden gelerek salona giren Kral Marcus'a baktı.

Kendinden emin adımlarla ona doğru yürümeye başladı.Marcus'un görüş alanına girdiğinde yaşlı adam gülümseyerek Violet'in eline uzandı.

''Çok güzelsiniz Kraliçe Violet'' dedi elini dudaklarına götürürken.

Bu adam Violet'de kusma isteği uyandırıyordu.

''Dostane davetiniz için teşekkür ederim,buzların erimesi iki ülke açısından da iyi olacaktır.''

''Ben de öyle düşünüyorum''

Duncan'ın yaklaşmasıyla bakışları ona döndü ve oğluna sarıldı.

''Nasılsın oğlum?'' dedi Violet'e fazlasıhla samimiyetsiz gelen bir ilgiyle.

''İyiyim baba,annem yok sanırım?''

''Ah biliyorsun,annen gezmeyi pek sevmez.Kadının yeri evidir,uzun yolumda bir de onun sesini çekemezdim'' dedi sanki komik bir şey söylemiş gibi tok bir kahkaha atarak.

Duncan içine dolan öfkeyle yumruklarını sıkarken Violet koruma içgüdüsüyle konuştu.

''Kraliçenin neden gelmek istemediğini anlıyorum,kahkahanız midemi bulandırıyor üstelik sizi her zaman görmediğim halde.Kraliçeyse her gün sizin kahkahalarınızı,sesinizi duymak zorunda.Eminim şuan sarayında huzurla oturuyordur.Eşiniz cenneti hak ediyor,sizinle aynı evde yaşasaydım intihar kaçınılmaz bir sonuç olurdu''

Duncan şaşkınlıkla kendisini koruyan karısına bakarken Marcus sinirle ağzına gelen kelimeleri yuttu.Violet'in amacının onu kızdırmak olduğu barizdi.

''Tebrik ederim Duncan,karını kendine aşık etmeyi başarmışsın,bu kadar koruduğuna göre.''

Duncan ağzını açıp konuşacakken Violet'in sesiyle tekrar susmak zorunda kaldı.

''Evet,ne şans ki oğlunuzu iyi yetiştirmişsiniz.Eminim ki üzerinde sizin hakkınız yoktur şayet Duncan'ı yetiştiren siz olsaydınız barbar bir köpek olması kaçınılmazdı''

''Haddinizi aşmayın''

''Ah,kusura bakmayın.İleriye gittim" dedi ve derin bir nefes aldıktan sonra "Neden bir şeyler içmiyorsunuz?'' diye devam etti,hemen ardından Duncan'ın koluna giripMarcus'tan uzaklaştı.

Göz ucuyla Leonard'a baktığında kendisine başıyla onay verdi genç lord.Bu klan reislerinin giriş yaptığını gösteriyordu.

Etrafa baktığında Marcus'un arkasındaki kalabalığı gördü.Kirli yüzlerinden kim olduklarını anlayabiliyordu.Sanki içlerini görüyordu Violet.Ellerindeki kanı görebiliyordu...

Çalan müzikle Duncan'dan uzaklaşıp Kral Marcus'a doğru yürüdü.

''İskoç Kralı ve İngiltere Kraliçesinin dans etmesi iyi bir başlangıç olacaktır'' dedi gülümseyerek.

''Öyleyse bu dansı bana lütfedin Kraliçem'' dedi Marcus bir gülümsemeyle.

Sanki az önceki tartışma hiç yaşanmamış gibiydi.

Birbirlerine selam verip dansa başladıklarında Leonard'da bir leydiyi alıp onlara yakın mesafede dansa kaldırdı.

''Bu daveti düşünmeniz büyük incelikti'' dedi Marcus abartılı bir kibarlıkla.

Violet onu samimi bulmadığını bir kez daha hissetti.

''Evet,konuşacak çok şey var''

''Sizi dinlemekten zevk duyacağım''

''Öyleyse dinleyin'' dedi Marcustan bir adım uzaklaşıp Leonard'a baktı.Leonard pantolunun kemerine sakladığı silahı hızla çıkarıp Violet'e uzattığında duran müzik sesiyle birlikte leydilerin tiz çığlığı salonda yankılandı.

Aynı anda lordların hepsi silahlarını çekip İskoç reislerinin başına dayadı.

Kral Marcus korkuyla olanları izlerken Violet'in öfkeli sesi salonu doldurdu.

''Diz çök Marcus''

''Ben kimsenin önünde diz çökmem,özellikle bir kadının önünde'' dese de korkusu sesine yansıyordu.

Violet silahı havaya doğrultup bir kez sıktıktan sonra Marcus'un diz çökmesi bir oldu.

''Beni öldürecek misin?'' dedi korkusunu sesine yansıtmamaya çalışırken.

''Seni öldürmeyeceğim,nedenini biliyor musun?'' dedi silahı kafasına doğru daha çok yaklaştırırken.

''Çünkü oğlun için.Yaptığın onca kötülüğe rağmen o iyi biri.Seni onun gözünün önünde öldürmeyeceğim.Ama ölümün benim ellerimden olacak,sana yemin ediyorum Marcus.Şimdilik sadece eski klan reislerini alacağım.Onları bir daha görmeyeceksiniz,benim topraklarımda öldürülecekler.Buradan çıktığınızda bize karşı bir atakta bulunmayacaksınız,ne bugün ne de sonra.Fransa'dan kaçırılan kadınların sizde olduğunu biliyorum.Fransa kralının bu konuya ne kadar önem verdiğini biliyorsunuz,bir mektubumla hallederim bu işi.
Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu.Osmanlı benim tarafımda.Bize yapacağınız en ufak bir saldırıda şanlı Osmanlı ordusuyla karşılacaksınız ve yineliyorum;bugün ölmedin ama bir gün benim ellerimde öleceksin.Bundan sonra başını her yastığa koyuşunda ellerimi boğazında hisset çünkü bir gün bu gerçek olacak ve Duncan'a şükretmeyi de unutma.O olmasa şimdi ölüydün''

Marcus korkuyla onu dinlerken Violet silahı geri çekip salon çıkışına doğru yürümeye başladı.Lordlar peşinden ilerlerken Duncan babasına koşup onu ayağa kaldırdı.Marcus sinirle oğlunun kolunu itip balo salonunu terk ederken Duncan'sa bu defa Violet'e yetişmek için hızlı adımlarla dışarı çıktı.
Violet yapabileceği en büyük güç gösterisini yaparak İskoç kralına diz çöktürtmüştü ve herkes biliyordu ki bu sadece bir başlangıçtı.

-

Üniversite kayıtlarıyla uğraştığım için dün bölüm yayınlayamadım,yeni başlayanlar için;en geç iki günde bir bölüm yayınlıyorum.


KRALİÇE VİOLETDove le storie prendono vita. Scoprilo ora