0.9

109 16 2
                                    

Ebrar'dan

Mile arabaya gidene kadar kucağımda uyumuştu. Tanrım çok sevimliydi, eğer uyanık olsaydı kesinlikle yanaklarını ısırırdım. Neyse neyse arabanın yanına geldiğimizde arka kapıyı açmakta biraz zorlansamda sonunda başarmıştım Bebeğimi yatırdım ve düşünmeye başladım, yolumuz uzundu acaba koltuğu ikiye açıp korumasını kaldırsamıydım.

(Boyle bi araba var mı bilmiyorum, yoktuysa bile artik var)

N'olur n'olmaz diye Vargas'ı rahatsız etmeden koltuğu ikiye açıp korumasını kaldırdım. Çok korkuyordum ona birşey olacak diye. Arka kapıyı kapattıktan sonra ön kapıyı açtım ve sürücü koltuğuna oturup kemerimi taktım. Benim güzelim bu buz gibi havada ince giyindiği içinde klimayı açmayı unutmadım.

Yolumuz uzundu çünkü Mile'yi kendi evine değil benim evime götürecektim. Ama önce markete girecektim bu yüzden yolumuz birazcık uzundu. Yarım saat sonra markete vardığımda arabadan inidim, arabayı kilitledim ve markete girdim.

.
.
.
.
.
.
.
.
.

Mile'den

Uyandığımda nerede olduğumu sorgulamıştım, arabadaydım. Yavaşça koltukta dikleştiğimde etrafımda ki korumalıkları farketmiştim, bu Ebrar'ın arabasıydı. İyi de o neredeydi ? Telefonuma bakınmıştım, telefonum yoktu. Tabi doğru ya telefonum polisteydi. Yapacak birşey yoktu Ebrar'ı beklemeye devam ettim, yaklaşık kırk dakika sonra elindeki dolu dolu poşetlerle arabanın kildini açmaya çalışarak geliyordu. Sinirli yüz ifadesine, ve anahtara bakıp ağzını oynatmasından anahtara sövdüğünü gayet net bir şekilde anlamıştım.

Kilidi açtığında rahatlamış bir nefes verip elindekileri yolcu koltuğuna yerleştirdi. Uyanık olduğumu farketmemişti, kapıyı kapatıp sürücü tarafına geçip o kapıyı açtı, bindi. Hâlâ farketmemişti, arabayı çalıştırdı ve arabayı sürmeye başladı. Yalandan öksürmüştüm.

"Ah güzelim ah, bu soğuk havada incecik giyinirsen hasta olursun."

Tanrım deli mi bu ? İnsan bi arkasını dönüp bakar değil mi ?

"Ebrar, aşkım. Hasta değilim ama biraz daha böyle yaparsan akıl hastası olacağım."

Ani fren yapıp hızla arkasını döndü.

"Melissa, ödümü kopardın bebeğim. Uyuyorsun sanıyordum."

Ee arkanı dönüp bakmazsan öyle sanarsın tabi.

"Ama sen öyle sandın aşkım. Kırk dakika belki kırk dakikadan fazla süredir seni bekliyordum."

Sıkıntıyla oflamıştı.

"Ama güzelimmm ben senin uyanabileceğini düşünmemiştimm."

Dudaklarını büzerek konuşmuştu.

"Bana hiç öyle dudaklarını büzme hanımefendi. Neyseee hadi hızlıca evime götür beni."

Dikiz aynasından bana bakıp kıkırdamıştı. Heyy bunda gülünecek ne vardı ?

"Ebrar! Niye gülüyorsun, komik olan ne ?"

Hâlâ gülüyordu ve ben ne yazık ki gülmesine dayanamıyordum. Ona bakarak gülümsemeye başladım.

"Seni evine değil evimize götürüyorum yavrum."

"Benim evim ne zamandan beri ikimizin ki ?"

Ciddiyetle sormuştum, ama tanrı aşkına bu şapşal hâlâ gülüyordu. Kaşlarımı çatarak ona bakmaya başladım.

"Senin evin biz hastanedeyken bizim evimiz oldu. Ayrıca da senin evine değil benim evime gidiyoruz. Senin evin ne kadar bizim evimizse, benim evim de o kadar bizim evimiz."

Ne kadar çok ev kelimesi kullanmıştı. Herşey bir yana da, utanmıştım.

"Ebrar ama kıyafetlerim ?"

Tekrar dikiz aynasından bana bakmıştı. Aşk dolu gözleriyle beni süzüyordu. Dikiz aynasından bana baktığı gözlerini yola geri çevirdiğinde konuşmuştu.

"Benim kıyafetlerimden veririm sana güzelim. Dert etme sen bunları yaa."

Sonra müzik açmıştı. On dakika sonra eve varmıştık.

Stupid Lover ~ebgas~Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu