3. Bölüm: Eve Dönüş

Zacznij od początku
                                    

Kendileri bu minik buseyle mest olmuş gibi görünüyordu. Tabii bizim bu küçük anımızda artık yola koyulmamız gerektiğinden hemen son buldu. Arabaya geçmeden önce ihtiyaç molamızı vermiş sonra da tesisten yolda yiyebileceğimiz birkaç atıştırmalık bir şey almıştık. Atıştırmalık görevi Atlas'a kaldı. O elinde koca poşetle arabaya gelirken hepimiz kemerlerimizi bağlamış onu bekliyorduk.

Atlas arkaya annemin yanına geçtiğinde artık yola çıkmaya hazırdık. Atlas poşetini karıştırırken, "Bak sana ne aldım bebeğim?" dedi. Annemin yanında bana bebeğim dememesi gerektiğini yola çıktığımız ilk anda söylememe rağmen o bana bebeğim demekte son derece ısrarcıydı. Poşetten çıkardığı petito çikolatayı sırıtarak bana doğru uzattı. Gülmeden edemedim. Atlas'ın uzattığı çikolatayı aldığım sırada arka kısmına küçük bir de not iliştirmiş olduğunu gördüm. Not kağıdını nereden bulduğunu düşünmeyi bir kenara bırakıp notu okudum. Notta senin kadar tatlı olmasa da yazıyordu. Kıkırdadım. Minik pandalı çikolatayı notumu çantama tıkıştırdıktan sonra yedim.

Yolumuzun bitmesine iki saat kalana kadar her şey gayet normaldi. Atlas ile Feyza didişmemişti. Hatta annemle Atlas eskisi gibi damat kayınvalide mevkiine ulaşmıştı. Atlas, "Annecim Ada'nın güzelliğini kimden aldığı belli oluyor," dedi anneme. Tabii annemde bir naz bir mütevazilik ki sormayın gitsin. Bayram zamanları elini öptüğüm zaman ben yaşlı mıyım diye trip atan annem Atlas'ın elini öpmesinden bir hayli memnun olmuşa benziyordu.

"Aslan damadım benim!"

Anne şuna böyle şeyler söyleme! Sonra ben onunla baş etmeye çalışıyorum. Kafamı arkaya uzatıp onlara baktım. Yemin ederim şu kadın bir kez bana böyle anaç yaklaşmadı. Bir kez bile! Tamam o geceyi saymazsak diyelim. O gece annem bana karşı daha önce hiç olmadığı kadar anlayışlı davranmıştı. O konuda hakkını yememem gerek. Ama şimdi şunlara bir baksanıza! Annem Atlas ile olmayan düğünüm hakkında konuşmaya girişmişti bile! Of anne of!

Onlar konuşurken bende eli mahkum önüme döndüm. Tam o sırada Feyza, "Takip ediliyoruz," dedi. Bir bu eksikti! Gerçekten saatler süren Antalya-İstanbul yolculuğumuzun üzerine bu da tuz biber olmuştu. Gerçekten harika! Bu yolculuk kaçmaz arkadaşlar! Siz de bize katılsanıza!

"Kim bizi takip ediyor?" diye sordum dişlerimi sıkıntıdan sıkarak. Feyza donuk bakışlarıyla aynadan arkaya baktı ve "Babam bizi takip ettirmiş," diye mırıldandı. Bunun üzerine arkamı dönüp bakma ihtiyacı hissettim. Hemen arkamızda iki tane siyah araba vardı. Atlas da kısa bir anlığına arabalara baktı ve gözlerini devirerek, "Donut Mehmet yine yapmış yapacağını," demişti.

Feyza, "Wenn du meinen Vater noch einmal einen Donut nennst, bringe ich dich um," dedi. Sanırım bu seferde Almanca bir şeyler söylüyordu. Ona anlamadığımı belli edercesine baktığımda sıkıntıyla söylediği şeyin Türkçesini söyledi.

"Babama bir daha donut dersen seni öldürürüm!"

Atlas Feyza'nın ateş saçan gözlerini görünce sesini kesip bir numaralı koruyucusu olan anneme sığındı. Feyza, "Yerinizde olsam arkama yaslanırdım," dedi. Hepimiz kemerlerimize sarıldık. Anlaşılan yolculuğun son kısmında Hızlı ve Öfkeli filmine geçiş yapıyoruz! Ey ahali! Olur da bu yolculuktan sağ çıkamazsam gözlüklerim ve içinde hala bozukluktan başka bir şey olmayan fukara cüzdanım sizlere emanet. Zaten başka da bir mal varlığım yok. Elveda hayat! Elveda dostlarım! Elveda!

Annem, "Neler oluyor çocuklar?" diye sorduğunda Feyza gaza basmıştı. Araba uçarcasına ilerlerken Atlas, "Bu gotik hepimizi öldürecek!" diye bağırdı.

"Bana gotik demeyi kes Mierda!"

"Ölmek için çok gencim! Henüz evlenmedim! Benim bir sürü Atlas Jr. ve türevlerim olacaktı! Ama şu çatlak gotik eğer bu hızda gitmeye devam ederse gencecik yaşımda öleceğim!" diye bağırdı Atlas.

Senle Ben Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz