Bu sıkıcı ortamda tek bir kişiyi dahi kendi özünde göremiyordu ve bu kendisine göre çok üzücü bir şeydi. Sıkıldığı sorular yüzünden birkaç yudum içki içti. Catherine hâlâ anlamadığı şirket konusu hakkında yorum yapmaya devam ediyor, Harry onun mimarlık okumadığına emin oluyordu. Bu yalancı kızın güzelliği vardı ama içinde sakladığı başka bir yüz de vardı.

Tam o sırada bir gözü kapıda olduğu için iki yıl önce gördüğü kumral çocuk dikkatini çekti. Mavi gözlü, kahve saçlı, gamzeli ve herkesin Draco'dan bile daha güzel bulacağı Theo içeriye geçti. Harry kalbinin heyecanla kasıldığını hissetmişti. Arkasından gelecek olan Draco'yu bekledi birkaç saniye, fakat ortalıkta görünmedi.

Theo Pansy ile selamlaşırken, Harry son ana kadar Draco'yu bekledi...

Ama gelen olmadı.

Hayal kırıklığıyla modu düşmüş, bir bardak daha içki içmişti. Kendisini gören Theo yanına geldi ve Catherine biraz çekildi. "Uzun zaman oldu" demişti Theo gülümseyip Harry'nin elini sıkarak.

Harry "öyle" dedi. "İki yıl... Hızlı geçti."

"Evet! Seni ne gördük ne duyduk, daha geçen konun geldi. Draco da bir sevgilin var diye düşünüyor, ondan mı elini kolunu çektin piyasadan"

"Hayır! Sevgilim yok, yani iki yıldır pek düşmedim bu konuya. Draco'ya söyleyebilirsin yani, sevgilim yok."

"Ha peki."

"Draco niye gelmedi?"

"O çalışıyor şuan. Mesaiye kaldı şimdi. Geceye kadar çalışıyor."

Harry alt dudağını ısırdı. Onu yorgun görmek yada duymak hiç istemezdi. "Nerede çalışıyor peki? Edebiyat okuyordu en son, staj mı yapıyor?"

"Hayır, bir restoranda garsonluk yapıyor. Şu bizim okulun arkasında büyük bir restoran varya hani, orada."

"Bugün pazar ama?"

"Evet öyle. Gelecek için para toparlıyor, bu yüzden çok sık çalışıyor şuan."

Harry iç çekti.

"Neyse Potter, daha sonra görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz, draco'ya selamlarımı ilet."

"Tabiki!"

Theo gitti, insan içine karıştı ve Harry orada düşünceler içinde dönüp durdu. Demek draco çalışıyordu, hem okuyor hem çalışıyor. Üstelik gecelere kadar da işin başındaydı. Garsonluk zor olmalıydı, yorulmuyor muydu? Harry emindi ki her akşam ayakları şiş içinde uyuyor olmalıydı. Bir yudum daha aldı içkisinden. Belki de arabada o yüzden bu kadar düşünceliydi. Paraya sıkışmıştı...

Pek keyfi yoktu partide kalmak için, bu yüzden ev sahiplerine veda etti. Dışarıya çıkınca yüzüne çarpan serin havayla içi titredi. Mayıs ayındaydılar ve hâlâ hava soğuktu. Arabaya bindiğinde, arabanın üstünü kapattı ve theo'nun söylediği restorana doğru sürdü. Elbette onunla yüz yüze gelecek cesareti daha bulamamıştı üstelik böyle çıkıp gitmek tuhaf karşılanabilirdi. Arabayı sürdü yavaş yavaş, saat on'u geçtiği için yollar biraz boştu.

Üniversitenin arkasında ki restoran kendisinin az önce katıldığı partiye baya uzaktı. Trafik neyse ki yoğun değildi de hemen gelebildi varacağı yere. Bir köşeye park edip ışıkları kapattı ve içeriye bakmaya çalıştı. Restoran çok yoğundu, herkes yemek yiyor, sevgililer sohbet ediyor, arkadaşlar kahkahalar atıyordu. Bu tür iş yerleri zaten mahveder insanı. O masadan o masaya koşturur, kalabalıkta nefes alınmaz, gece gece sarhoşu da çok olur onla da uğraşırsın...

Bu tür restoranlar çalışanlar için cehennemdir!

Harry sonunda görmek istediği kişiyi gördü. Draco elinde ki tepsiyle bir masaya yaklaşıp onlara biralarını dağıtıyordu. Hâlâ çok güzeldi ve yorgunluğuna rağmen hâlâ da o güzel gülüşünü saçabiliyordu.

Harry orada bekledi saatlerce, draco'nun gidip gelmesini, bazı müşterilere laf anlatmasını, hesapta ki eksikliği tatlı dille uyarmasını, tabak değişimlerini, masaları silmesini, herkes gidince de kapanış temizliğini yapmasını da izledi. Sadece temizlik yaparken, yani yalnızken yorgunluğunu görebilmişti Harry ve bu içini yakmıştı. Gece bir'e doğru işi bitti ve draco topallayarak evine doğru yürümeye başladı.

Draco gözden kaybolduğunda arabasından indi Harry ve kapanmak üzere olan restorana geçti.

"Efendim kasa kapandı."

"Patronunuzla konuşmak istiyorum."

"Bana söyleyin ileteyim efendim"

"Sen patron musun?"

"Yok... Çağırayım en iyisi"

Harry patronu bekledi bir masada ve geldiğinde kalkıp gülümsedi. El sıkıştığında ikisi de oturmuştu yerine.

Dude Don't Be Silly, He's Twenty-sevenWo Geschichten leben. Entdecke jetzt