Ya dayanacak ya ölecektim.

Titrek bir nefes verdi Bade. Burnunu sertçe çekti.

"Hep sürünecek miyiz böyle Ahu?" diye sordu gözünden ilk yaş aktığında.

Gözünden firar eden o yaş kalbime adeta hançeri sapladı.

O benim kardeşimdi, canımdı. Kıyabilir miydim boktan sebepler yüzünden ağlamasına? Asla. O ve Çağla hayatımın her anında yanımdalardı. Ben bu hayatta sadece ikisine böyle kuvvetli ve görünmez bir iple bağlanmıştım. Ben hayatımı sadece ikisine adamış, onları kabul etmiştim. Ben onlar için her zorluğu çekerdim. Ben onlar için her acıya katlanırdım. Ve ben yine onlar için bu acımasız, gaddar hayata kafa bile tutardım.

Ama işte bazen benimde yapamaycağım, bazen benimde gücümün yetmediği şeyler oluyordu. Şimdi de yetmiyordu bu konuya işte.

Aile.

Benim gücüm aile kavramına yetmiyordu. Hiçbir zamanda yetmeyecekti. Ne söylersem eksik, ne hissedersem daima yarım kalacak olan bir yaraydı bu. Gerçi tek kelam bile edemiyordum bu konuda. Sesim çıkmıyor, dilim lâl kesiliyordu adeta. Konu aile olunca konuşmak haramdı bana. Sadece susuyordum, sadece susacaktım ben hep bu konuda.

Benim pabuç gibi olan dilim bu meselede hep kısa kalacaktı, biliyordum.

Kızarmış gözlerine baktım Bade'nin. Yıkılmıştı, kaçıncı oluşunu bilmediğim bir şekilde. Canı yanıyordu, bunu biliyordum ama. O aramızda umut eden tek kişiydi. İsteyerek bırakıldığına, acımasızca terk edildiğine, bir eşya gibi öylece etrafa savrulduğuna inanmayan tek kişiydi.

Çünkü Bade umuttu.

Çağla araftı.

Ben ise nevmittim.

Umutsuzdum. İnançsızdım. Acıydım. Kederdim. Hakikatle çok erken yaşta tanışandım.

Bade eliyle göğsüne vurup "Bıktım ben bu hayattan. Ben bu hayatı istemiyorum ya, hiçbir zamanda istemedim. Ama bak!" diye bağırdı.

Acıyla gülümsedi, gözünden yaşlar akarken.

"Birilerinin tek günlük zevki için yaşıyoruz işte bu sikik hayatı."

Ettiği küfüre şaşırmadan edemedim. Çünkü Bade küfür etmezdi. Daha doğrusu hafif küfürler ederdi. Küfürün hafifi oluyor muydu bilmem ama aptal, mal... gibi şeyler kullanırdı o. Gerçi bunlar bir küfür bile değil, yalnızca hakaretti.

Ve Bade küfür ettiyse iş sandığımdan da ciddi demekti. Yılların birikmişliği, usanmışlığıydı belki de...

Bana doğru bir adım atarak "Bak şu halimize. Çocuk yaşımızda nelerle mücadele ediyoruz. Ya sen?" dedi eliyle beni gösterip. "Senin çektiklerin reva mıydı Ahu. Sen bunları niye yaşadın? Neden ne hakla!"

Omuz silktim.

"Bilmem," dedim kısık bir sesle. "Ben bunları sorgulamayı bırakalı yıllar oldu."

Ellerimi, üzerimdeki ince, eskimiş ve biraz da rengi solmuş montun cebine koydum. "Sende sorgulama."

Uzun bir sessizliğin ardından dudaklarımı ısırdım ve sözlerimi toparlamaya çalıştım. Her ne kadar istemesemde kardeşim dediğim kızın üzülmesine gönlüm razı değildi.

Onu üzeceğime kafamı kırardım daha iyi babasını satayım!

"Lütfen kabul eder misin?" diye sordu Bade, ben daha ağzımı açamadan.

Derin bir nefes aldım ve yenilgiyle dudaklarımı araladım. "Tamam."

Ellerimi çenesinin altına koyup "Ya bak hemen hayır deme. Hem daha iyi bir eğitim görürüz. Lütfen lütfen!" dedi yalvararak.

TOMRİS | Gerçek Ailem Место, где живут истории. Откройте их для себя