"Artık umursamamaya çalışıyorum hayatım da ondan," kaşlarını çatmıştı hemen. "Doğurana kadar böyle olacaksın. Dokuz ay inatlaşarak geçer mi sevgilim?" sorduğum soru aşırı mantıklı gelmişti. Bu yüzden uzatmadan filme dönmüştü.

Kucağıma koyduğum tabaktan birer birer meyveleri alıp yerken kısık sesle şarkı mırıldanmaya başladım. Tolga dün uyumadan önce kafasını karnıma yaslayıp söylediği şarkıydı.

Sakinleştirici, huzur verici, insanın içini pamuk gibi yapan melodisi vardı. Sözleri basit olduğu için çok önceleri dinlediğim zamanlarda çabucak ezberlemiştim.

Kelimeler melodisiyle beraber döküldü dudaklarımdan.

Karanlıktan gelicekler
Önünde dikilecekler
Sarı sarı, dişleri olucak
Sivri pencereleri olucak
Yakalayacak sanıcaksın
Ama hep sen kazanıcaksın

Ben sana, koşmayı öğreticem
İçinden gülmeyi öğreticem

Ağzımdaki lokmayı çiğnerken melodisini mırıldanmaya başladım. Transa geçmiş gibi, ortamda sadece ben ve ufaklık varmış gibi hissediyordum.

Yalanlar söylicekler
Sözlerinden dönecekler
Buzdan kalpleri olucak
Acı sözleri olucak
Yaralicak sanacaksın
Ama hep sen kazanacaksın

Elim hâlâ karnımdaydı. Sanki onun sözleri daha anlamasını kolaylaştıracak gibi hissediyordum. İçimden ona karşı volkan gibi taşmış tüm duyguları anlayacak diye düşünüyordum.

Üstlerine, gitmeyi öğreticem
Düşünce, kalkmayı öğreticem

Sabiydi onlar. Anlarlardı. Daha anne karnındayken nasıl konuştuklarımızı anlayabiliyorlarsa bu hissettiklerimi, düşündüklerimi anlardı benim ufaklığım.

Bazen de, susmayıp, bağırmayı
Utanmadan hüngür hüngür, ağlamayı

Her şeyde yanında olacaktım. Ağladığında, güldüğünde, üzüldüğünde, sinirlendiğinde. Hiçbir şekilde onu aile duygusundan eksik büyütmeyecektim.

En çok, merakla ve heyecanla beklediğim kısım da onu kucağıma alacağım gündü.

Bir de cinsiyetini öğreneceğim bugünü de dahil edebilirim.

Yavaşça yanıma gelip tabağa dikkat ederek karnıma sarılan Elçin'e bakarak gülümsedim. Kafasını göğsümde rahat bir yer bulmaya çalışarak birkaç kez oynattıktan sonra durdu.

Elimdeki şeftaliyi ona uzattım. Hiç itiraz etmeden yedi. "Bitti mi?" diye sordum merakla.

"Cık," diye ses çıkardı. "En son annemle birbirimize girdik, o yüzden sakinleşmek için yanına geldim."

Parmaklarım at kuyruğu yaptığı saçlarına gitti. Az bir tutamını işaret parmağıma dolayıp oynamaya başladım. "İyi yapmışsın," dedim şeftalinin kalan kısmını da uzattım yemesi için.

Kumral saçları ipek gibi bir his veriyordu. Şu an meraktan ölüp bittiğimi bildiği halde asla taviz vermeyip konusunu bile açmıyordu.

Saçını bırakıp elimi omuzuna attım. Tüm odağı karnımdaydı. Okşayıp minik minik öpücükler bırakıyordu. "İsmini ne koyacaksınız?" omuz silktim. "Kızsa Sadem koyacağız ama erkekse ne olacak hiç bilmiyorum," dedim. "Arayış içindeyiz hâlâ."

Doğrulup muzırca bana bakarak gülümsemeye başladı. Yerinde kıpırdandı. Ellerini birbirine kenetleyip göğsünün önünde birleştirdi. "Bence Timuçin koyun," dedi şirin gülümsemesiyle. "İkimizin isminin son hecesi de aynı bitiyor, onun da öyle olsun."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now