Bir gençlik ateşi büyüyüp depresif bir kara sevdaya dönüşmüştü. Onu gördüğüm ilk sefer aynı zamanda onu gördüğüm son sefer oldu. Neydi ki onu içimde bu kadar büyütüp tanrısallaştıran? O bir tanrı, ona olan saplantım dinim miydi? Ondan söz etmek, adını anmak şöyle dursun adının anıldığı yerde bile nefes alamaz hale gelmiştim. Fakat işte, yirmi dokuzuncu yaş günümü seksen yaşındaki komşumla kutlamak için elimde pastamla öylece dururken onunla karşılaşıverdim bir anda. Onun üzerinde köy yerinin tozuna, kirine, çamuruna hiç uymayacak krem rengi keten bir pantolon, beyaz gömlek, benim üstümde yıkana yıkana rengi solmuş mavi tişörtüm ve babaannemden kalma çiçekli şalvarımla anneannesinin avlusunda birbirimize bakakaldık öylece.
77 parts