Küçük bir akvaryumun içinde yalnız yaşayan bir balık gibiydim, nereye giderse gitsin dönüp dolaşıp aynı yere tekrar tekrar dönen yalnız ve kimsesiz bir balık. Bir gün o akvaryumu alıp bir okyanusun içine boşalttılar. Küçük bedenim büyük okyanusa meydan okurcasına korkusuzca geziniyordu içerisinde. Okyanus beni sahiplenmişti. Hayatım boyunca ilk defa biri beni sahiplenmişti. Korkuyordum, korkmak zorundaydım. Çünkü insanın hayatında ilk gerçekleşen şey kadar korkutmaz hiç bir şey ve ben hayatım boyunca ilk kez diyebileceğim hiçbir şey yaşamamış ve yaşatmamıştım. Ta ki okyanusa bırakılana kadar. ... "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum fısıltı gibi çıkan sesimle. Yağmurdan ıslanan saçlarım yanağıma yapışmıştı. Yeni çıkmış sakalları yüzüme değdikçe kalbimdeki çığlıkları daha net duyuyordum. "Yağmur oluyorum, kuru toprakları suyuna kavuşturuyorum. Toprağın kokusu oluyorum, içine doluyorum. Kalbine ulaşıyorum," dedi kısık ses tonuyla. Elini kalbimin üzerine koydu. Sıcaklığı kalbime ulaştı. Kokusu kalbime ulaştı. Elimi, kalbimdeki elinin üzerine koydum. "Seni kalbime hapsedeceğim. Oradan hiç çıkamaycaksın." "Çıkmaya hiç niyetim yok gözleri güzel. Orası benim evim. Eğer çıkarsam mezarım olur..." .........