AGOM? -1

536K 9.8K 1.8K
                                    

YEKTA

"Yekta!" 

Adımın, annemin ağzından tehlike sireni gibi çıktığını fark eder etmez, yataktan fırlayıp annemin yanında aldım soluğu. Dış kapının önünde, suratı bana çok tanıdık gelen bir kızla beraber benim gelmemi bekliyorlardı. 

"Ne oldu anne?"

Annem gözlerini kısıp, "Burada seni bekleyen birisi var Yekta!" dedi tehditkâr bir ses tonuyla. Kızın gözlerine çevirdim bakışlarımı. Bana ne kadar sinirli olduğu gözlerinden anlaşılıyordu. Açıkcası kırmızı görmüş bir boğa gibiydi. Ve ufak bir kahkaha atmadan duramadım.

"Ne gülüyorsun Yekta?!" Annemin sorusuyla kendimi toparlayabildiğim kadar toparlayıp tekrar kızın yüzüne baktım. Onunla dalga geçtiğimi anlamış olacak ki gözleri dolmuştu. Hah, bir de karşımda ağlasın bari… Cidden şu kızların sulugözlü olmalarından nefret ediyorum!

Seri adımlarla yanıma gelip suratımda bir tokat attı. Sinirlenmiştim. Ancak eminim ki fena hâlde de hak etmiştim. Eminim bu kız da kullanıp uyanmasını beklemeden yanından kaçtığım kızlardan biriydi. Benim evimi nereden bulduğunu da bilmiyordum. Kesinlikle yine Caner'in işiydi. 

Adını bile hatırlayamadım kız, tokadı patlatır patlatmaz koşar adımlarla evden çıkmıştı. Ah ben de peşinden gitmeyi o kadar çok isterdim ki… Şimdi annemin bir ton dırdırını, gelin muhabbetini dinleyecektim.

"Yine zamparalık peşindeydin değil mi?! Bıktım artık Yekta!" Evet, yine başlıyoruz.

"Her gece ayrı kız… Yaşarken seni düzgün, akıllı bir kız ile evlendirdiğimi göremeyecek miyim ha, göremeyecek miyim?" Bir saniye, annem repliklerini mi değiştirmişti? Hımm, demek bugün farklı oynuyordu. Daha acındırıcı...

"Anne evlenmek istemediğimi biliyorsun, ben böyle mutluyum."

Fazla açıksözlü olmam annemi delirtirdi, şimdi de olduğu gibi...

"Bak bir de böyle mutluyum diyor! Oğlum her sabah başka bir kızdan tokat yiye yiye şamar oğlanına döndün! Ben artık bir gelin istiyorum Yekta, duydun mu? Seni adam edecek bir gelin!" 

"Yine mi gelin muhabbeti? Yahu Elçin bırak, çocuk gençliğinin tadını çıkarsın…"

Aslan babam! O da olmasa annem bir dakikada evlendirir beni, hem de kendi istediği bir kızla… Hanımefendi bir kız, iğrenç! Kız dediğin seksi ve ateşli olmalı... O tipleri bilirim, cidden yatakta hiç iyi değiller. Her neyse, valide burda bayılmanın eşiğinde bense hâlâ çıtır muhabbetindeyim.

"Sen karışma Kemal! Ben bir gelin istiyorum, ge-lin!" Ben annem kadar gelin meraklısı bir kadın daha görmedim. Annem daha hamileyken bile, 'Acaba çocuğumun damadı ya da gelini nasıl olacak?' diye hayaller kuruyormuş. Neden tek çocuktum, neden?

"Ya Elçin, biz bir hata yaptık evlendik. Bir de çocuğu yakma be kadın..."

Evet, kime çektiğimi söylememe gerek var mı?

"Yaa, demek öyle Kemal Bey... Evliliğimiz için böyle düşündüğünüzü bilmiyordum."

İşte beklediğim kavga… Şimdi aralarından sıvışabilir, bir gelin muhabbetinden daha kurtulabilirdim. Eğer üzerimde bir tişört olsaydı direk evden dışarı atardım kendimi, ancak uykudan uyandığım için sadece altımda bir şort vardı. Ve bu hâlde de hiçbir yere gidemezdim. Merdivenlerden birkaç basamak yukarı çıkmıştım ki annem yokluğumu fark etti.

"Yekta! Ya bana en kısa zamanda gelin getirirsin ya da ben sana eli yüzü düzgün, hanım hanımcık bir kız bulurum. Karar senin…"

"Ne!?" diye var gücümle bağırdım. Hanım hanımcık mı!? Hani biraz önce bahsettiğim yatakta sadece dümdüz yatmayı bilen kızlardan? Asla olmaz! 

"Son sözüm bu Yekta!" Tek bir kelime edemedim, zaten annem de tek kelime etmeme izin vermeden bahçeye çıkmıştı. Babamla birbirimize Küçük Emrah bakışları atıyorduk. Babam hariç, hayatımdaki herkes beni evlendirmekten yanaydı. Daha ben yirmi beş yaşındaydım. Bu yaşta kendimi yakmaya hiç niyetim yoktu açıkcası.

"Baba ne olacak şimdi?" diye sordum çaresizce. Babam alt dudağını dişlerinin arasına alıp durum vahim dercesine sıktı ve kafasını iki yana salladı.

"Çok emin konuştu, gelin getirmekten başka şansın yok..." Kafamı merdiven kenarındaki duvarlara vura vura odama çıktım ve hızla üzerime bir tişört, altımada bir kot pantolon geçirip aşağı indim. 

Annem salonda dergi okuyordu. Beni görünce kafasını kaldırdı. "Nereye?" diye sordu. Bu sorunun altında, 'Gelin getirecek misin bana?' sorusu vardı aslında. 

"Sana gelin bulmaya anne," der demez annem, hızla ayağa kalkıp bana kocaman sarıldı ve yanaklarımdan öptü. 

"Aslan oğlum benim! Ama sen şimdi öyle düzgün bir şey bulamazsın, bak ben sana liste yaptım," deyip, salonun ortasındaki sehpanın üstünden hızla ufak bir not kâğıdı alıp bana uzattı. Ciddi olamazdı değil mi?

"Nasıl yani?" diye bir soru çıktı ağzımdan. Annem ise kâğıdı elime tutuşturdu, kâğıdı okumaya başladım.

-Fazla makyajlı olmayacak
-Sarışın olmayacak
-Çılgın olmayacak, hanım hanımcık olacak 
-Bakire olacak

Son maddenin bir de altını çizmişti. Bakire bir kız mı? Yani tecrübesizin teki… Bir dakika. Sarışın olmayan, makyajsız, hanım hanımcık bir kızla mı evlen diyordu şimdi annem? Şaka gibi. Sarışın değilse ve makyajı yoksa o kız hiç seksi değildir ki! 

Girdiğim şoktan annemin beni dürtmesiyle çıktım.

"Oğlum iyi misin? Bak bu özelliklerde bir gelin istiyorum. Her maddeyi ayrı açıklayayım. İlk madde; doğal bir kız olmalı, öyle boyama tahtası gibi değil… İkinci maddeye bir şey daha ekleyeyim, saçları boya değil kendi renginde olmalı... Ve sarışınlar aptaldır, beyaz tenli ve sarışın yerine esmer ve siyah saçlı tercih etmelisin, belki kızıl olabilir. Üçüncü madde, ağırbaşlı hanımefendi biri olmalı… Öyle çok hoppa, çılgın, kıpır kıpır değil. Bizi sosyeteye rezil etme… Ve son madde, tabii ki bakire olmalı… Oğlumu daha önceden kullanılmış ikinci el kızlarla evlendirmem ben." 

Evet, ciddiydi. Hem de fazlasıyla… "Ee, hâlâ ne duruyorsun. Hadi gelin arayışına çık bakalım!" 

İncelemek ve sipariş etmek için: bit.ly/agomDR (Dış bağlantıda link var)

Annemin Gelini Olur Musun? (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin