sakamibulan
Merhaba vaha kitabını tekrar yayınlayacak mısınız ve Tomrise yeni holum gelcek mi
fezalays
@sakamibulan Aşkım Tomris'i yazıyorum yakında yayınlarım ama Vaha'yı tekrar yayınlamayı düşünmüyorum şuanlık
•
Reply
fezalays
cinayet ben oldum cinayet
fezalays
yüz yerde yüz yaram var yar gözünde bir değil
fezalays
yüzüne bakınca bunun ağlardım biliyor musunuz böyle görürdüm ya gözüm dolardı bi konuşurdu bu böyle sesi erkek kokusu erkek bana şey derdi ben senin elini hiç bırakmadım, erkek ya, sessizce derdi, iyi bi şey diyor ya güya, duyarlarsa ibne derler ya, ulan karının köpeği olmuş derler ya, sessizce derdi, sessizce deyince de sesi bi başka olurdu ya, içim titrerdi, içim dalga dalga dalga, köpük köpük köpük köpük, falezler keskin keskin, vurdukça vuruyor, dibimden kalkıyor dalgalar, suratımda bir ağlamak uyanıyor ve o bunu şey sanıyor, ona aşığım da ona ölüyorum da bitiyorum sanıyor ama öyle olmadığını görünce kendini inandıracak bir şey yapıyor, traş oluyor bir gün sakalları kısalıyor, daha bi güzel, ben severim güzelliği, öyle oluyor, sanıyor ki ben de ne erkeğim ulan, sanıyor ki aşığım ona, öyle sanıyor, bir adamın yanına oturdum, rüzgar esti esti saçlarım önce yüzüme sonra onun yüzüne dağıldı, önce kendi yüzünden, sonra benim yüzümden çekti saçlarımı usulca topladı, okşadı birkaç telini, gözümü kapayıp gülümsedim açtım gözlerim dolu dolu, benim gözüm dolar böyle şeylere, anladın mı, ben gülümserim ve ben ağlarım böyle şeylere, sokaktaki bir köpek sürünse bacaklarıma ısınır bacaklarım gözüm dolar benim, çünkü ben kansızım, çünkü kansızlar çok üşür, hep pekmez yedirdi annem hep kustum kan gibi, yüzüne yüzüne çok sert yüzüne vurulmuş çocuklar ağlarlar yüzleri sevilince bunu bilen kadınlar da yani nasıl bir çocuk olduğunu ve aslında nasıl bir çocuk olamadığını bilen kadınlar da öyle aşk meşk sanmazlar böyle şeyleri, anladın mı, elbet senin aptal sesine gözyaşı döken, elbet birinin öpüşüne de ağlar yavrum, elbet senin bozuk cümlelerini saçlarına toka eden, e elbet tutup da sarılana ördürür saçını, siz yoksunuz, kimse yok, ben varım bir tek, bir ben varım bir de benim böyle bildiklerim, anladın mı, anlarsın, senin kara kaşın kara gözün bir değildir tek değildir, ben o bakışı bir yerden hatırlarım ama.
fezalays
şimdiden bir hatırasın bulutsa, tozsa, uçarsa bütün (aşklar) paranteze alınsın rüzgar çanısın, rüzgarın diline dolanırsın ne bir şarkısın, ne de dillerde nağme adın artık bazı şarkılar kadar yaralısın günler izmarit diplerinde biriksin o zaman mutlaka bir trenle gelirsin köpüklerdensin, mavisin, sakinsin istesen suyun tenine bitişirsin ellerimi bıraktım, artık bunu sana yazsın içimde iki yaşlı balık varsa, içimde biri pulsuz, iki balık varsa biri sensen, gelirsen ve yok edersen bunu yazmak istiyorum sana sonra postalamak istiyorum pulsuz bir zarfla hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata bu kırmızı oyalarla saçlarımda beyaz bir tülbent gibi kalırsam tenimde, süzemediğim tortularla gün olur sararırsa sayfalarda bıraktım ellerimi, sana bunu yazsın şimdiden bir hatırasın kırık kalplerle süslü bir sayfaysan camsan, saydamsam, beni kırarsan simlerimle sevişirim seninle o süslü sayfaların üzerinde içimde iki mutlu yıl varsa, içimde biri simli iki kadın varsa sen, gelirsen ve yok edersen bunu yazmak istiyorum sana sonra postalamak istiyorum simli bir yılbaşı kartıyla hiçbir mektup artık beni, ikna etmiyor hayata şimdiden bir hatırasın açmışsa bir sardunya saksıda bütün (aşklar) paranteze alınsın bıraktım ellerimi, artık sana bunu yazsın mektuplar postaya takılırsa... ey aşk sen artık bazı şarkılar kadar yaralısın.
fezalays
yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci; sahneye fırlayıp romeo’nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. sonunda geminin batacağı bilindiği halde titanic defalarca izlenmiştir. bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan hiçbir tat alamazsın. çünkü romeo ölmeli, titanic batmalı ama aşk her şeye rağmen yaşanmalı.
fezalays
birisi kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve kanamaya başlıyor yeniden oluk oluk. birine teslim olduğumuzda içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıyor. o yüzden değil mi içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta gergin ve tedirgin dolanmalarımız? "anlatsam mı anlatmasam mı?" kararsızlığımız. "bu sevgi beni acıtır mı?" kuşkularımız.
fezalays
çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım bilmiyorsunuz. darmadağın gövdemi çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum. çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum. bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu. yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum. bir yağsam pahalıya malolacağım. ben bir bodrum kat kızıyım bayım yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum fakat korkuyorum. Birazdan da kırküç numara ayakkabılarınızla bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız bu iyi olmaz bayım!
fezalays
büyük gemiler de yok artık bayım büyük yelkenler de büyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım. işte az önce bir karabatak daldı suya bir süredir de kayıp dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya ölüm çok iri bir sözcük değil bayım. kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum. ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz? bir gül, bir güle derdi ki görse yalan söylüyorum güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.
•
Reply
fezalays
ondört yaşındaydı ruhum bayım bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı. protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar o ara içimde çiçeklerden oluşmuş bir silahsız kuvvet ablukaya alındı sinemalarda da 'organzm gıcırtıları' oynuyordu. kaçmaya çalıştım. Olmadı. bu nedenle, çiçekli şiiler yazmayı ruhum açısından faydalı buluyorum bayım. neyse işte ben her filmi hatırlarım sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu. 'sofı'nin tercihini' seyrederken çok ağlamıştım. öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar onu da mutlaka hatırlardım. insan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu? hem sonra ben hatırlamaya alışkınım bir 'eşya toplayıcısıyım' bayım.
•
Reply
fezalays
gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan sicim yağmur taklidi bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan bardağa birkaç çiçek ıslamaktan. parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla parmağıma düşen bir damla kandı aşk. seni sevince pazara çıktım sevinçten enginar aldım “süper enginarlar” diye bağıran adamdan oturup ağladım sonra, şaşırdın. bu “süper” oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı. canımın acısıydın. ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım. sevişmiştik. evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri sevişmiştik. biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü boşaltmış gibi seni sevince kıpırdayan her şiiri kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum
fezalays
sonra gittin gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda sicim yağmur taklidiydi artık iyice inceldi.
•
Reply
fezalays
sonra gittin. birlikte kışlıkları naftalinleyecektik. söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim. herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine. sonra gittin. çocuk oldum bir daha, ağladım. kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı. kitaplar, aşk, her şey. her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım. keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım sonra gittin. beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi. keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı. çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı. söz dedim, söz verdim. euhumu gömdüğüm yer hala belli. güneşi özledim, sonra seni keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.
•
Reply